X

İş yaşamında fiziksel çekicilik tercih edilebilirliği nasıl etkiliyor?

Presentabl İş Hayatınızı Nasıl Etkiliyor?

Dış görüşününüz hayatınızda karşınıza çıkan fırsatları ne kadar etkileyebilir? Fiziksel çekiciliği olan insanlar iş yerinde daha mı avantajlıdır? Çekici insanların terfi veya zam alma şansı daha fazla olabilir mi? Etkileyici bir görünüş sıkı çalışmanın önüne geçebilir mi? Peki fiziksel çekicilik kadınlara erkeklerden daha fazla mı üstünlük sağlar, yoksa bu mesleğe, organizasyon kültürüne ve seçen kişinin cinsiyetine göre değişir mi? Zeka çekicilik ve iş başarısı arasındaki ilişkiyi dengeler mi? Liderlik için belirli bir fizyoloji var mı? Bir organizasyonun başarısını CEO’sunun yüz hatlarının karizmatikliğine göre değerlendirdiğiniz oluyor mu? 1000’den fazla bilimsel makalesi ve 57’den fazla kitabı yayınlanmış, University College London’da sosyal psikoloji profesörü Adrian Furnham’ın güzellik/çekicilik stereotiplerini ve mesleki başarı üzerinde yarattığı önyargıları sorguladığı yazısını sizin için derledik.

Fiziksel olarak çekici yetişkinler ve çocuklar entellektüel olarak daha rekabetçi, duygusal olarak daha dengeli ve sosyal olarak daha etkileyici olarak düşünülürler. Peki neden? Neden fiziksel çekicilik bütün bu pozitif yargıları kişiye ekliyor? Bununla ilgili iki teori var. Birincisi şöyle: Çekici insanlar gerçekten de hayatın tüm alanlarında daha güçlü ve başarılıdır; zaten çekicilikleri de fiziksel yeteneklerinin, güçlerinin ve iradelerinin basit bir sembolüdür. Diğeri ise: Dış görünüşe göre getirilen yargılar fiziksel çekicilikle iş başarısı arasında adil veya bilimsel olmayan yanlış bir bağlantı kuruyor. İş başarısını dış görünüşle ilişkilendirmek ciddi anlamda ayrımcılık.

“Güzel olan iyidir” fikri aslında o kadar çok kabul görmüş durumda ki bazı organizasyonlarda çekiciliğin yaratacağı potansiyel pozitif ayrımcılığın önüne geçebilmek için belirli uygulamalara gidiliyor. Başvuru formlarında adayın fotoğrafı kabul edilmiyor ya da performans değerlendirmelerinde sadece iş başarısının baz alınabilmesi için son derece katı ve rekabet odaklı yapılandırılmış mülakat teknikleri uygulanıyor. Bütün bunlarla Halo Etkisi’nden amaçlanan Halo Etkisi’ni mümkün olduğunda azaltmak.

(Halo etkisi: Bir kişiyi ilk gördüğümüzde edindiğimiz anlık izlenimin o kişiyi değerlendirmemizde daha sonraki yargıların temelini oluşturması durumu.)

Fiziksel çekiciliğin insana günlük hayatta pek çok üstünlük getirdiği tartışmasız. Her şeyden önce fiziksel çekicilikle ilgili kültürler arası kabul gören bir payda olduğunu kabul etmek gerek. Buna paralel olarak fiziksel güzelliği olan yetişkinlerle çocukların, daha az güzel olan yaşıtlarına kıyasla ‘daha iyi/daha başarılı’ görüldüğünü ve daha olumlu muamele gördüğünü de…

Pek çok işveren bir pozisyon için aranan yetenekleri, yaklaşımları ve motivasyonu taşıyan en uygun adayı bulmakta zorlanıyor. Bu seçmelerde fiziksel güzelliği hemen hemen hiçbir zaman yazılı bir ‘kriter’ olarak görmeyiz. Ancak satış, müşteri ilişkileri, tiyatro, moda, medya gibi belli başlı sektörlerde fiziksel güzellik doğrudan aranılan bir nitelik olarak karşımıza çıkar. Dolayısıyla bu adaylarda fiziksel güzelliğin olmasının beklenmesi anlaşılabilir -ve hatta istenir bir durum.

Peki yüz güzelliği, vücut ağırlığı gibi fiziksel çekicilik odaklı değerlendirmeleri ve yargılamaları engellemek mümkün mü? Hemen hemen bütün gelişmiş medeniyetlerde cinsiyet, yaş, ırk ve din ayrımcılığına karşı yasalar var. Bu yasalar bilimsellikten ziyade ahlaki ve ideolojik sebeplere dayanıyor. Genel olarak iyi görünümlü olmayan insanların toplumda zaten bir ağırlığının olduğu, onları bu sebeple yargılamanın ya da cezalandırmanın o insanların omuzlarına başka bir ağırlık yüklemek olacağı ve bunun son derece büyük bir haksızlık olacağı düşünülür. Bu toplumsal düşüncenin sonucunda da toplumlar bu doğrultuda yasalar çıkarmıştır.

Ama burada bir kaç problem var: İlk olarak, konunun subjektifliği ayrımcılığın tamınlanmasını zorlaştırıyor. Örneğin, yaş ve cinsiyet konusu objektif olarak doğrulanabilir; peki ‘çekicilik’le ilgili yargılar? Güzellik ve çekicilik son derece öznel ve göreceli kavramlardır. Elbette ki ekstremler üzerinde paylaşılan yargılar vardır ama ya güzellik ölçeğinin ortalarında gezinenler ne olacak? Ayrıca konu güzellik/çekicilik olunca kültürel bağıntıları da atlamamak gerekir. Dahası, çekiciliği yargılarken yüz ve vücut çekiciliğini birbirinden ayrı tutmak ya da sadece boy ve saç rengi gibi spesifik özellikleri dikkate almak da söz konusu olabilir. Bütün  bu görecelilik ve subjektiflikler fiziksel çekicilik üzerine bir ayrımcılık vakası olduğunda bunu savunmayı da güçleştirir. Bu alanda birbirinden ayrılan üç teorik/ideolojik pozisyon var:

A. Adaletsiz, stereotipik ve garantici müdahale

Bazılarına göre “güzel olan iyidir” inancı son derece adaletsiz, empirik anlamda temelsiz ve tamamiyle stereotipik. Yüz veya beden güzelliğinin iş performansını etkilemesi konusunda elle tutulur bir kanıt yok. Ayrıca güzellik olgusu boy, saç rengi gibi objektif bir kritere dayanmayan son derece bireysel bir konu. Dolayısıyla bu konudaki önyargıları azaltmak için ciddi olarak müdahale edilmelidir. Bu pozisyondaki insanlar çekicilik ve iş performansı arasındaki herhangi bir bağlantı varsa, bunun biyolojik gerçekliklerden çok sosyal becerilerden kaynaklandığına inanıyor ve sonuç olarak daha az çekici insanların insafsızca yargılanılmaması gerektiğini savunuyor.

B. Evrimsel olgu ve gerçeklik

Bu yaklaşımı benimsemiş insanlara göre ise hem teorik sebepler hem de güçlü empirik kanıtlar bir takım üstün fiziksel niteliklerin psikolojik faktörlerle bağlantılandırılıyor; ve bu bağlantılar da işteki performansa direkt olarak yansıyor. Bu düşünceye göre ‘güzel iyidir’ düşüncesi, bir stereotipten çok empirik bir olgu. Bundan dolayı fiziksel çekiciliğin işyerindeki etkisini dikkate almak mantıklıyken onun etkisini yadsımak oldukça yararsız olacaktır.

C. Güçlenen bağlantı

Bu önermeye göre fiziksel çekicilik, kişinin karakterini ve toplum içindeki davranışlarını etkileyen bazı gelişimsel avantajlara sahiptir. ‘Güzel iyidir’ çnyargısından dolayı çekici insanlar çekici olmayanlara göre ilk yaşlarından itibaren (ebeveynlerinden, arkadaşlarından, öğretmenlerinden, ve sonra da işverenlerinden) farklı muamele görürler. Bunun sonucunda çekici insanlar daha özgüvenli, iddialı ve sosyal olma ihtimali yüksek insanlar olarak yetişirler. Bu da onları iş yerlerinde, özellikle de kişiler-arası sosyal iletişim alanlarında daha başarılı bir yere taşıyabilir.

 

Kaynak: Psychology Today

 

Uplifers: Kaliteli ve mutlu yaşam koçunuz!

‘Evdeki herkes barista’: Bosch VeroBarista ile kahve deneyiminizi zirveye taşıyın

Kahve, şüphesiz ki pek çoğumuz için lezzetli bir içecekten çok daha fazlası; adeta bir tutku, bir ritüel… Sabahın ilk ışıklarında enerji veren, gün içindeki küçük molalarda kendimizi şımartmamızı sağlayan, bazense sohbetlerin tadını ikiye katlayan en keyifli eşlikçi. O yüzden günün farklı anlarını, farklı kahvelerle taçlandırmak gibisi yok; ne de olsa her anın kendine has bir kahvesi var. Güne enerjik bir başlangıç yapmak için yoğun aromalı bir americano ya da gün içinde en sevdiğimiz tatlının yanında yumuşak içimli bir cappuccino en iyi seçim olabilir.



Peki ya bu seçimlerimizi evde barista ustalığıyla hazırlayabilir miyiz? Elbette. Bosch Tam Otomatik Kahve Makinesi VeroBarista ile günün her anına ve her damak tadına uygun lezzetli kahveler hazırlamak mümkün; çünkü VeroBarista ile evdeki herkes barista. Her fincanınızı ustalık eserine dönüştürmeye hazırsanız, işte VeroBarista ile yapabilecekleriniz:

Kahve çekirdeklerini dilediğiniz gibi öğütebilirsiniz

Barista ustalığında lezzetli kahveler hazırlayabilmenin ilk adımı, kahve çekirdeklerini doğru bir şekilde öğütmekten ve tazeliği korumaktan geçiyor. Güzel haber; VeroBarista tüm bunları sizin için yapıyor. CreamDrive, yüksek kaliteli seramik kahve öğütme ünitesi ve özel aroma koruyucu çekirdek haznesi ile günün her saati taze çekilmiş kahve çekirdekleriniz hazır.

Üstelik çekirdek öğütme inceliğini de dilediğiniz gibi ayarlayabilirsiniz. Arka arkaya iki öğütme ve ısıtma sayesinde ekstra güçlü kahvenizi tadı daha az acı olacak şekilde hazırlayabilirsiniz. AromaDouble Shot Fonksiyonu ile kahve aromasından ödün vermeden ekstra yoğun kahveler hazırlamak da mümkün. E bir barista daha ne ister, öyle değil mi?

Farklı anları, farklı kahve çeşitleriyle taçlandırabilirsiniz

Taze çekilmiş kahve çekirdeklerinin mis kokusunun yanı sıra kahve hazırlamanın en güzel yanlarından biri de hiç şüphesiz her damak zevkine uygun farklı seçenekler yapabilmek. Sert tatları sevenler, yumuşak içim tercih edenler ya da daha eğlenceli köpüklü bir şeyler arayanlar… VeroBarista’da herkes için bir şeyler var. Cappuccino, flat white, latte macchiato, sütlü kahve, OneTouch Function ile hepsini tek tuşla hazırlayabilirsiniz. Dahası, yoğun tatları seviyorsanız americanonuz da VeroBarista ile hazır.

Belirtmekte fayda var ki; bir barista ustalığında kahve hazırlayabilmek için özellikle sütlü kahvelerde doğru lezzeti yakalayabilmenin en önemli sırrı sütün sıcaklığını ve kıvamını doğru ayarlayabilmek. Neyse ki VeroBarista, ideal demleme sıcaklığı konusunda tam bir usta. Sütlü kahvelerde bile mükemmel sıcaklığı yakalıyor, süt köpüğü ve sıcak su hazırlama seçenekleri ile her kahve türünü lezzetten ödün vermeden hazırlıyor. Ayrıca sütlü kahveleriniz için de hortumlu süt adaptörü sayesinde esnek çözümler sunuyor. İster kutudan, ister şişeden, ister kendi termosundan süt alın, VeroBarista ile sonuç hep aynı; hep mükemmel.



Kişisel tercihlerinizi kaydedebilirsiniz

Geçek bir barista kahve hazırlarken mutlaka kişisel dokunuşlarıyla fark yaratır; VeroBarista da evdeki herkesin kendi ‘barista’ dokunuşunu ekleyebilmesi için kişiselleştirilmiş tercihlere göre 4 adede kadar favori kahve kaydedebilme özelliğine sahip. Böylece her yudumda tam da istediğiniz gibi bir lezzete kavuşabilirsiniz. Ayrıca evinizde baristalığı başkasına devretmeniz gereken anlarda da kahvenizin yine tam istediğiniz gibi hazırlanacağından da emin olabilirsiniz 🙂 Sıfır risk, bol lezzet…

En sevdiğiniz kahveyi, en sevdiğiniz fincanda içebilmeniz için de VeroBarista üstüne düşeni yapıyor ve yüksekliği ayarlanabilir kahve çıkışı sayesinde 15 cm yüksekliğe kadar ayarlanabiliyor. En uzun latte macchiato bardaklarınızı bile rahatlıkla kullanabilirsiniz.

Zamandan ve enerjiden tasarruf edebilirsiniz

Kahve hazırlarken lezzet kadar önemli bir şey daha varsa; o da şüphesiz ki zamandan ve enerjiden tasarruf edebilmek. VeroBarista, minimum ısınma süresiyle 45 saniye gibi çok kısa bir zamanda kahvenizi hazır hale getiriyor. Ayrıca her kahveden sonra autoMilkClean süt temizleme sistemi ile tam otomatik temizlik sunuyor ve kolayca çıkartılabilir damlama tepsisi, kahve posası kabı ve süt ağızlıkları bulaşık makinesinde yıkanabiliyor. Yani kahve keyfiniz bittiğinde sizi temizlikle hiç yormuyor. Ve son olarak ZeroEnergy Auto-off otomatik kapanma özelliği ile belirlenen saatten sonra enerji tasarrufu yapmak için kapanıyor, sizi düşündüğü kadar çevreyi de düşünüyor. Kim hem çok lezzetli kahveler yapan hem de akıllı özellikleriyle kahve hazırlamayı mükemmel bir deneyime dönüştüren böylesi bir yardımcıyı evinde istemez ki?

Siz de evinizin baristası olmaya hazırsanız, en lezzetli kahveleri kendi damak tadınıza göre ayarlamak ve her defasında mükemmel sonuçlar elde etmek için hemen tıklayabilir, VeroBarista ile tanışabilirsiniz.

*Bu yazı Bosch katkılarıyla hazırlanmıştır.





21 Günde Ustalaş: Hayatınızı dönüştürmenin kısa rehberi

Günümüz dünyasında insanlar hızlı ve etkili çözümler ararken, uzun vadeli değişikliklerin ne kadar süre gerektirdiği sorusu akıllarda yer ediyor. Araştırmalar, bir alışkanlık kazanmanın 21 günlük bir süreç olduğunu belirtiyor. Bu gerçek, “21 Günde Ustalaş” serisini şekillendiren temel düşünce. Omega Yayınları’nın yayımladığı ve Marie-Claire Carlyle, Leon Nacson ve David A. Phillips gibi alanında prestijli yazarların katkıda bulunduğu seri, hayatın farklı alanlarında bir dönüşüm yaşamak isteyen okurlara kısa ama derinlemesine bir yolculuk sunuyor. Peki, bu serinin her kitabı, okura nasıl dokunuyor? Gelin, seriye birlikte göz atalım.



Marie-Claire Carlyle-Para Mıknatısı: Zenginliğe Giden Yolda Bir Yol Haritası

Serinin ilk kitabı olan Para Mıknatısı, parayla olan ilişkimize yeni bir perspektif getiriyor. Carlyle, paranın sadece maddi bir unsur olmadığını, aynı zamanda kişisel değerimizin ve başkalarına sunduğumuz katkının bir yansıması olduğunu öne sürüyor. Kitap, okuyucuları “zengin” olmanın ötesine taşıyarak, yaşamlarında gerçekten neye değer verdiklerini sorgulamalarına yardımcı oluyor. Paranın bir enerji olduğu fikri üzerine kurulu bu kitap, hayata daha fazla refah çekmek isteyenler için önemli adımlar sunuyor. Okur, mevcut finansal alışkanlıklarını gözden geçirmeye ve “para mıknatısı” olma yolunda ilerlemeye davet ediliyor. Carlyle’ın dili basit ama etkileyici. Kitap, “Paranın Değeri” ve “Niyet Etmenin Gücü” gibi bölümlerle, paraya olan bakış açınızı tamamen değiştirebilir. Ancak bu kitap, sadece bir kişisel gelişim kitabı değil; alışkanlıkları kökten dönüştürmek isteyen herkes için bir rehber niteliğinde. Para ve refah konusunda mevcut düşünce kalıplarını yıkmak isteyen okurlar için güçlü bir başlangıç noktası sunuyor.

Leon Nacson-Rüyalar: Bilinçaltınızı Keşfetmek İçin Bir Araç

Serinin ikinci kitabı olan Rüyalar, sadece uyku sırasında yaşadığımız olayların ötesinde, bilinçaltımızın derinlerine bir yolculuk yapmamıza yardımcı oluyor. Nacson, rüyaların anlamını çözebilmek için onları hatırlamanın önemini vurgularken, okuyuculara kendi rüya günlüğünü tutmanın faydalarından bahsediyor. Modern yaşamın karmaşasında, rüyalarla ilgili sembollerin ve temaların nasıl çözüleceğine dair pratik bilgiler sunuyor. Kitap, rüya yorumlamada bireysel deneyime önem vererek okuyucunun kendi rüyalarının dilini öğrenmesini sağlıyor. Rüyaların sembolizmi üzerine yoğunlaşan bölümler, okurun bilinçaltına dair ipuçlarını yakalamasını kolaylaştırıyor. “Düşmek, Uçmak ve Kovalanmak” gibi herkesin yaşamış olabileceği rüya temalarına açıklık getirirken, kişinin ruhsal yolculuğunda bir rehber olma niteliği taşıyor. Nacson, rüyaların günlük hayatımızdaki yansımalarına dikkat çekiyor; bu da kitabı okura bilinçaltıyla ilgili derin bir keşif fırsatı sunan önemli bir araç haline getiriyor.

David A. Phillips-Numeroloji: Sayıların Gizemli Dünyası

Üçüncü kitap Numeroloji ise, yaşamın derin sırlarını anlamak için sayıların gücüne odaklanıyor. Phillips, Pisagor’un öğretilerine dayanan bu kadim bilim dalını modern hayata uyarlayarak, insanların kendilerini ve çevrelerindekileri daha iyi anlamalarına yardımcı olmayı hedefliyor. Numeroloji, sadece kişilik analizi değil; aynı zamanda kariyer seçimleri, ilişkiler ve ruhsal gelişim açısından da rehberlik sunuyor. Phillips, kitabında sayılara dair teorik bilgilere ek olarak, gerçek dünyadan ünlü örnekler sunarak konuyu daha somut bir hale getiriyor. “Ruh Sayıları” ve “Adların Gücü” gibi bölümler, okurların kişisel yaşamlarına dair önemli çıkarımlar yapmasına olanak tanıyor. Numerolojiye ilgi duymayanlar bile, bu kitap sayesinde yaşamlarını yeni bir gözle değerlendirmeye başlayabilir.

21 Günlük Yolculuk: Alışkanlıklar ve Dönüşüm

Bu seri, alışkanlıkların nasıl şekillendiğine ve yaşamda yeniye yer açmanın neden önemli olduğuna dair kapsamlı bir rehber niteliğinde. Her kitap, 21 gün boyunca okuru derin bir içsel yolculuğa çıkarıyor ve bir yandan kısa süreli bir rehber gibi görünse de her birinin arkasında büyük bir felsefi altyapı bulunuyor. Para Mıknatısı, finansal refahın anahtarlarını sunarken; Rüyalar bilinçaltımızı çözmemize yardım ediyor ve Numeroloji kişisel potansiyelimizi anlamamıza kapı aralıyor. Bu serinin en büyük gücü, herkesin hayatında bir noktada değişiklik yapma ihtiyacını hissetmesi ve 21 gün boyunca süren bu küçük ama etkili adımların, büyük dönüşümlere yol açma potansiyelinde yatıyor. Her kitap, farklı bir tema etrafında dönse de ortak payda: Bireyin kendi gücünün farkına varmasını sağlamak ve bunu bir alışkanlığa dönüştürmek.



Sonuç olarak, “21 Günde Ustalaş” serisi, hayatta bir adım öne geçmek ve yeni bir başlangıç yapmak isteyenler için ilham verici bir çalışma. Her kitabın derinliği, okurun kendine dair yeni keşifler yapmasına olanak tanıyor. Seriyi okurken hem kişisel gelişiminize katkıda bulunacak hem de alışkanlıklarınızı yeniden gözden geçireceksiniz. Hayatta yeni bir sayfa açmak için siz de bu 21 günlük yolculuğa çıkmaya hazır mısınız?

Bu yazı Deniz Poyraz tarafından kaleme alınmıştır.

İlginizi çekebilir: Yaratıcılık bir hayal mi? Yaratıcı olmak mümkün mü? İyi ama nasıl?





İlgili Makale