Hayatınız sınavlarla geçmiş, senelerce çalışmışsınız, belki bir daha asla adını duymayacağınız kuramları anlamak için gecelerce uykusuz kalmışsınız. Bunları yaparken bir yandan boş durmayıp kendinizi geliştirmek için kulüplere üye olmuş, gönüllü işlerde çalışmış, tatile gidebilmek için günübirlik işlerde çalışmışsınız. Dolu dolu geçen üniversite hayatınızda hem sosyal, hem analitik yönlerinizi geliştirmek için uğraşırken eğlenmek için de bir sürü zaman yaratmışsınız.
Hepimiz biliyoruz ki artık ne tek başına sosyallik işe yarıyor, ne tek başına akademik başarı. Pek çok şeyi bir arada yürütebildiğine ikna etmeden kimse o şıkır şıkır plazaların içine giremiyor. Onlarca görüşme, İngilizce sınavları, haftalarca yanıt bekleme, tekrar aynı sorular… Ve nihayet o çok istediğiniz iş yerinin kapısından girebildiniz. Geçmiş başarılarınıza benzemiyor, çünkü artık tam olarak ne yapmanız ve nereden başlamanız gerektiğini bilmiyorsunuz.
Yeni bir işe yeni mezun olarak başlayanların yaşadığı en önemli problem, kendilerinden ne beklendiğinden tam emin olamamalarıdır. İşlerin içine fazla girmeye çalışmam doğru olur mu? Çok fazla soru sormam insanları rahatsız eder mi? Ya da çok mu pasif kalıyorum, daha istekli mi gözükmeliyim?
Bu soruların gün içerisindeki hal ve tavırlara yansıması içten içe sebebi çok da net olmayan bir huzursuzluk yaratıyor.
İş hayatına başladığım ilk bir yılda hem benden ne beklendiğini anlamam zaman aldı, hem de huzursuzluğumun sebebinin benden ne beklendiğini bilmemem olduğunu. Eğer bu süre içerisinde sizi destekleyen ve açık iletişim kurabilen bir mentorunuz varsa çok şanslısınız. Ancak özel bir yeteneği yoksa ya da bu konuda özel bir eğitim almadıysa iş hayatında karşınıza çok iyi mentorlar çıkma olasılığı çok yüksek değil. Çünkü sizi yetiştirmesi gereken kişilerin farklı profesyonel beklentileri ve öncelikleri var, dolayısıyla ondan öğreneceklerinizi onun vermesi değil, sizin almanız gerekiyor. Neyi öğreneceğinizi bilirseniz karşınızdakinin bunu size aktarabilme yeteneği de bir anda önemini kaybedecektir.
Mentorunuz size ilham vermiyor, hatta bir şeyleri açıklamıyor olabilir. Ondan iyi mentorluk almak, sadece “söylenen” şeyleri birer ilham kaynağına dönüştürmek sizin elinizde.
Doğru soruları sorun.
İş hayatının ilk yıllarında sorulan doğru sorular, tahmin edebileceğinizden çok daha önemlidir, çünkü okul yıllarından farklı olarak burada sorunun içeriğinden ziyade soru sorma şekli de alacağınız cevabın niteliğini belirler. Soru sorarken size verilen görevi sorgular nitelikte değil, gerçekten bilmediği bir şeyi öğrenmeye çalışan birinin soracağı soruları seçmeniz gerekir.
Yaşadığınız sorunların size özel olmadığını kendinize hatırlatın.
İş hayatının her döneminde, herkes pek çok sorunla karşılaşıyor. Herkes kendi bulunduğu kıdeme, pozisyona, bilgi ve deneyim düzeyine göre pek çok farklı durumla karşılaşabilir. Bütün bunlar bir yana, iş hayatına yeni adım atan herkes kendine ait bir yer ve duruş edinene kadar sizin yaşadığınıza çok benzer sorunlar yaşıyor, buna emin olabilirsiniz. Bu konuda farklı işlerde çalışan yakın arkadaşlarınızla, yaşıtlarınızla konuşmak çok faydalı olacaktır. Kendinizi kaybolmuş hissettiğiniz her an, kendinize yalnız olmadığınızı ve bunun sadece bir “süreç” olduğunu hatırlatarak sakinleşmeniz faydalı olacaktır.
İlginizi çekebilir: Başarılı olmanın ve fark yaratmanın 6 anahtarı
Yaşadığınız sorunları iş arkadaşlarınıza yansıtmayın.
Vaktinizin çoğunu beraber geçirdiğiniz, zaman zaman ailenizden ve sevgilinizden daha fazla gördüğünüz iş arkadaşlarınıza yaşadığınız pek çok şeyi anlatmanız kadar doğal bir şey olamaz. Ancak, konu yöneticinizle ya da diğer iş arkadaşlarınızla olan sorunlara geldiğinde kendinizi tutmanız gerekir. Yaşadığınız sorun her ne olursa olsun, önce sakin kalıp durumu değerlendirmeli, doğru zamanda doğru geri bildirimleri vermek için sabırlı davranmalısınız.