X

İş dünyası için sosyal psikoloji alanından çıkarılabilecek dersler

İş dünyasının aslında tamamen kişisel ilişkilere bağlı olduğunu birçok kez duymuşsunuzdur. Belki de bu yüzden tavsiyelerle dolu işletme kitaplarını bir kenara bırakıp sosyal psikolojiye odaklanmak daha doğru olabilir. Bunun nedeni ise sosyal psikologların insanlar arası ilişkileri incelemesi. Buna aile, arkadaşlar ve tabii iş dünyası da dahil. Kafası çalışan piyasa uzmanları da satış rakamlarını artırmak, etkili toplantılar yapmak ve pazarlık masasında istediklerini almak için yıllar geçtikçe büyüyen bu alanın bulgularından faydalanıyor.

Uplifers olarak biz de iş dünyasında kullanabileceğiniz sosyal psikoloji pratiklerini sıraladık:

1. Kapıdaki ayak fenomeni

Yöneticilerinizi, çalışanlarınızı veya müşterilerinizi, sizin istediğiniz şeyi yapmaları konusunda ikna etmek istiyorsanız, kapıdaki ayak fenomenini kullanın. Yani öncesinde küçük bir adım atmış olan kişilerin, daha büyük adımları kolaylıkla atacağının farkına varın. Örneğin arkadaşınız sizinle birlikte dekorasyon malzemeleri almaya gelmişse, evinizi dekore etmeniz için size yardım etme ihtimali daha yüksek.

İş dünyasının aslında tamamen kişisel ilişkilere bağlı olduğunu birçok kez duymuşsunuzdur.

Bu prensibi iş dünyasında sayısız alanda uygulayabilirsiniz. Alışveriş merkezlerinde kozmetik ürünler veya başka şeyler satan ufak stantları düşünün. Birkaç dakikalığına sizinle sohbet edip elinize krem sürdüklerinde, kapıdan içeri ayağınızı atmış olursunuz ve alışveriş yapmaya çok daha meyillisinizdir.

2. Yüzdeki kapı fenomeni

Bir diğer klasikleşmiş ikna taktiği de “yüzdeki kapı fenomeni” olarak tanımlanıyor. Buna göre eğer bir isteğinizin mantıklı görünmesini istiyorsanız, önce karşınızdakinin şaşırtan ve asla kabul etmeyeceğini düşündüğünüz bir şey isteyin. Sizi reddettikten sonra, bu sefer gerçekten ne istediğinizi söyleyebilirsiniz. İkinci isteğiniz, ilkine göre daha makul karşılanacağı için olumlu yanıt alma şansı yükselir.

3. Seri konum etkisi

Zeki bir piyasa uzmanının, insan beyninin bilgiyi nasıl işlediğini çok iyi bilmesi gerekir. Hermann Ebbinghaus tarafından geliştirilen “seri konum etkisi” ise liste halinde duyduğumuz veya gördüğümüz şeyleri nasıl hatırladığımızı açıklayan bir sistem. Buna göre listenin başındaki ve sonunda şeyler, en çok hatırlananlar. Bunu özellikle milyonlarca insanın reklamlarınızı nasıl gördüğü ve hatırladığını hesaba katarak hazırlayacağını tanıtım faaliyetlerinde kullanabilirsiniz.

4. Bilişsel uyumsuzluğu çözme

Bilişsel uyumsuzluk kavramını, insanlar düşüncelerinden daha farklı davranışlar sergilediklerinde veya davranışlarına uygun olacak şekilde düşüncelerini değiştirdiklerinde kullanmak mümkün. Bu özellikle bahis, tütün veya benzeri ürünlerin olduğu, karşıt fikirleri barındıran piyasalarda kullanılabilir. Eğer ürününüzle ilgili eğlenceli ve zararsız bir nokta bulabilirseniz, tüketicilerin yakınlığını artırma şansınız yükselir.

5. İki yollu ikna yöntemi

Aynı bilgiyi herkes aynı şekilde algılamayabilir. Genelde konuşma sırasında iki tür dinleyici vardır; verdiğiniz mesajları dikkatlice dinleyenler ve dikkati dağınık olanlar. Bu iki dinleyici kitlesi, mesajınızı iki farklı şekilde algılar. Dikkati dağınık olan dinleyici kitlesi, o an kendi ilgisini çeken taraflara yönelir. Örneğin verilen mesajlardan çok, konuşmacının dış görünümü onları daha çok etkileyebilir. Böyle bir kitlenin ilgisini çekmek için daha basit bir dil kullanmanız gerekebilir. Örneğin “Yatırım yapmadan önce, gerçek piyasa araştırması işe yarayabilir” demek yerine “Üstüne atlamadan önce iyice bakın” demek
daha çok dikkat çekebilir.

6. Uzmanlık algısı

Birçoğumuz uzmanların söylediği şeylere, sokaktaki insanların söylediklerinden daha çok önem veririz. Peki bir kişiyi uzman yapan şey nedir? Birçok piyasa uzmanı ve siyasetçi, hitap ettikleri kitlenin kendileriyle aynı fikirde olmasını sağlamak için konuşmaya başlamadan önce kendilerinin bu konuda uzman olduğu algısını oturtur. Sosyal bilimciler de kendine güvenen bir konuşmacının, inandırıcılık açısından çok ciddi fark yarattığını söylüyor. 1978’de Bonnie Erikson tarafından yapılan bir deneyde, iki üniversite öğrencisinden bir kazayla ilgili tanıklıkları hakkında konuşmaları istenir. Öğrencilerden biri kendinden emin ve net ifadelerle konuşurken, diğeri kuşkulu ifadeler kullanır. Araştırmaya katılanlar, kendine güvenen öğrencinin daha inandırıcı olduğunu söyler.

Dikkati dağınık olan dinleyici kitlesi, o an kendi ilgisini çeken taraflara yönelir.

7. Güvenilirlik algısı

Konuşmacının güvenilirliği ve dürüstlüğü, görsel pazarlamanın kritik öneme sahip bir başka kriteridir. Güven olmazsa satış da olmaz. Neyse ki karşınızdakinin güvenini kazanmak için yapabileceğiniz birçok şey var. Bunlardan en önemlisi göz kontağı kurmak. Araştırmacılar, mahkemelerde savcının gözüne bakan tanıkların diğerlerine göre daha çok güven verdiğini söylüyor. Güven vermenin bir başka yolu da karşınızdakini etkilemeye çalışmıyormuş gibi görünmek. Gizli kamera çekimiyle hazırlanan televizyon reklamları, her zaman bu taktiği kullanır. Sosyal psikoloji deneyleri de izlendiğini hissetmeyen insanların daha rahat davranışlar sergilediğini gösteriyor.

8. Salt maruz kalma etkisi

Bazen bir şeyi sadece tekrarlamak, daha inandırıcı bir etki yaratabilir. Sosyal psikoloji araştırmaları da insanların, kendilerine defalarca söylenen şeylere inanmaya daha meyilli olduklarını gösteriyor. Aynı program kuşağı içinde reklamların birden çok fena görünmesinin nedeni işte bundan kaynaklanıyor. İlk seferde izleyici reklamı görüyor ve belki de reddediyor. Bir hafta sonrasında belki reklamı 20 defa gördüğü için reklamın verdiği mesajı kabul etmeye başlıyor.

9. Dikkat dağıtma karşı argümanları yok eder

İzleyici kitlesi, gördüğü görüntüler veya duyduğu sesler karşısında dikkati dağıldığı için “hayır” yanıtı verecek bir sebep üretemez ve bazen dikkat dağıtıcı bu unsurlar işe yarayabilir. Birçok radyo reklamı da bu taktiği kullanır. Sözlü mesajlarla reklama konu olan ürün veya hizmet anlatılırken, arkadaki müzik çok derin düşünmenize engel olup karşı argüman geliştirme ihtimalinizi yok eder.

10. Kendi kendine başvurma etkisi

Bir marketing uzmanının işi, hedef kitlenin satış hedeflerini anlamasını ve hatırlamasını sağlamaktır. Bunu sağlamanın en kolay yollarından biri de “kendi kendine başvurma etkisini” kullanmak. Bu etki, insanları aradıkları bilgiyi kendilerinde aramaya yönlendirir. Yeni bir marketing kampanyası hazırlarken bunu unutmayın. Öncelikle hedef kitlenizin basit yaşam alışkanlıklarını ve kişisel özelliklerini düşünün. İnsanlara kendi hayatlarına dokunan mesajlar verirseniz, bu mesajları hatırlamaları daha kolay olur.

11. Hazırlama

Birçok uyarıcı, otomatik olarak başka uyarıcıları da harekete geçirir. Bazen sadece havadaki bir koku, size tatili veya sevdiğiniz bir yiyeceği hatırlatabilir. Satış uzmanlarının yıllardır kullandığı taktiklerden biri de budur. Ürününüzü veya sunduğunuz hizmeti anımsatan, doğal bir uyarıcı bulun ve bunu kampanyanız için kullanın.

12. Çalışanlarınızı boş bırakmayın

Üniversitedeyken veya ofiste bir grup çalışması yapılacağında, genellikle birkaç kişi işin sorumluluğunu üstlenirken, geri kalanlar hiçbir şey yapmaz. Sosyal hayatın pek çok alanında görülen bu durumun sebebi, insanların grup çalışması yaparken daha az çaba harcama yönündeki eğilimi. Oysa aynı kişilerin, bireysel çalışmalarda daha fazla çaba harcadığını söylemek mümkün. Takım çalışmalarında bunun önüne geçmek için işin sonunda takımların değil çalışanların tek tek değerlendirileceğini hatırlatın. Hesap verilebilirlik unsuru, çalışanlarınızın daha fazla çaba harcamasını sağlar.

Kaynak:
Business Pundit

İlginizi çekebilecek diğer yazılar:

Beynin işleyişine ışık tutan 6 psikolojik etki

İş yaşamında fiziksel çekicilik tercih edilebilirliği nasıl etkiliyor?

Alışveriş tutkusunun ardındaki sırlar

İş yaşamında saygı ve güven duyulmanızı sağlayacak 7 yol

Uplifers: Kaliteli ve mutlu yaşam koçunuz!

‘Evdeki herkes barista’: Bosch VeroBarista ile kahve deneyiminizi zirveye taşıyın

Kahve, şüphesiz ki pek çoğumuz için lezzetli bir içecekten çok daha fazlası; adeta bir tutku, bir ritüel… Sabahın ilk ışıklarında enerji veren, gün içindeki küçük molalarda kendimizi şımartmamızı sağlayan, bazense sohbetlerin tadını ikiye katlayan en keyifli eşlikçi. O yüzden günün farklı anlarını, farklı kahvelerle taçlandırmak gibisi yok; ne de olsa her anın kendine has bir kahvesi var. Güne enerjik bir başlangıç yapmak için yoğun aromalı bir americano ya da gün içinde en sevdiğimiz tatlının yanında yumuşak içimli bir cappuccino en iyi seçim olabilir.



Peki ya bu seçimlerimizi evde barista ustalığıyla hazırlayabilir miyiz? Elbette. Bosch Tam Otomatik Kahve Makinesi VeroBarista ile günün her anına ve her damak tadına uygun lezzetli kahveler hazırlamak mümkün; çünkü VeroBarista ile evdeki herkes barista. Her fincanınızı ustalık eserine dönüştürmeye hazırsanız, işte VeroBarista ile yapabilecekleriniz:

Kahve çekirdeklerini dilediğiniz gibi öğütebilirsiniz

Barista ustalığında lezzetli kahveler hazırlayabilmenin ilk adımı, kahve çekirdeklerini doğru bir şekilde öğütmekten ve tazeliği korumaktan geçiyor. Güzel haber; VeroBarista tüm bunları sizin için yapıyor. CreamDrive, yüksek kaliteli seramik kahve öğütme ünitesi ve özel aroma koruyucu çekirdek haznesi ile günün her saati taze çekilmiş kahve çekirdekleriniz hazır.

Üstelik çekirdek öğütme inceliğini de dilediğiniz gibi ayarlayabilirsiniz. Arka arkaya iki öğütme ve ısıtma sayesinde ekstra güçlü kahvenizi tadı daha az acı olacak şekilde hazırlayabilirsiniz. AromaDouble Shot Fonksiyonu ile kahve aromasından ödün vermeden ekstra yoğun kahveler hazırlamak da mümkün. E bir barista daha ne ister, öyle değil mi?

Farklı anları, farklı kahve çeşitleriyle taçlandırabilirsiniz

Taze çekilmiş kahve çekirdeklerinin mis kokusunun yanı sıra kahve hazırlamanın en güzel yanlarından biri de hiç şüphesiz her damak zevkine uygun farklı seçenekler yapabilmek. Sert tatları sevenler, yumuşak içim tercih edenler ya da daha eğlenceli köpüklü bir şeyler arayanlar… VeroBarista’da herkes için bir şeyler var. Cappuccino, flat white, latte macchiato, sütlü kahve, OneTouch Function ile hepsini tek tuşla hazırlayabilirsiniz. Dahası, yoğun tatları seviyorsanız americanonuz da VeroBarista ile hazır.

Belirtmekte fayda var ki; bir barista ustalığında kahve hazırlayabilmek için özellikle sütlü kahvelerde doğru lezzeti yakalayabilmenin en önemli sırrı sütün sıcaklığını ve kıvamını doğru ayarlayabilmek. Neyse ki VeroBarista, ideal demleme sıcaklığı konusunda tam bir usta. Sütlü kahvelerde bile mükemmel sıcaklığı yakalıyor, süt köpüğü ve sıcak su hazırlama seçenekleri ile her kahve türünü lezzetten ödün vermeden hazırlıyor. Ayrıca sütlü kahveleriniz için de hortumlu süt adaptörü sayesinde esnek çözümler sunuyor. İster kutudan, ister şişeden, ister kendi termosundan süt alın, VeroBarista ile sonuç hep aynı; hep mükemmel.



Kişisel tercihlerinizi kaydedebilirsiniz

Geçek bir barista kahve hazırlarken mutlaka kişisel dokunuşlarıyla fark yaratır; VeroBarista da evdeki herkesin kendi ‘barista’ dokunuşunu ekleyebilmesi için kişiselleştirilmiş tercihlere göre 4 adede kadar favori kahve kaydedebilme özelliğine sahip. Böylece her yudumda tam da istediğiniz gibi bir lezzete kavuşabilirsiniz. Ayrıca evinizde baristalığı başkasına devretmeniz gereken anlarda da kahvenizin yine tam istediğiniz gibi hazırlanacağından da emin olabilirsiniz 🙂 Sıfır risk, bol lezzet…

En sevdiğiniz kahveyi, en sevdiğiniz fincanda içebilmeniz için de VeroBarista üstüne düşeni yapıyor ve yüksekliği ayarlanabilir kahve çıkışı sayesinde 15 cm yüksekliğe kadar ayarlanabiliyor. En uzun latte macchiato bardaklarınızı bile rahatlıkla kullanabilirsiniz.

Zamandan ve enerjiden tasarruf edebilirsiniz

Kahve hazırlarken lezzet kadar önemli bir şey daha varsa; o da şüphesiz ki zamandan ve enerjiden tasarruf edebilmek. VeroBarista, minimum ısınma süresiyle 45 saniye gibi çok kısa bir zamanda kahvenizi hazır hale getiriyor. Ayrıca her kahveden sonra autoMilkClean süt temizleme sistemi ile tam otomatik temizlik sunuyor ve kolayca çıkartılabilir damlama tepsisi, kahve posası kabı ve süt ağızlıkları bulaşık makinesinde yıkanabiliyor. Yani kahve keyfiniz bittiğinde sizi temizlikle hiç yormuyor. Ve son olarak ZeroEnergy Auto-off otomatik kapanma özelliği ile belirlenen saatten sonra enerji tasarrufu yapmak için kapanıyor, sizi düşündüğü kadar çevreyi de düşünüyor. Kim hem çok lezzetli kahveler yapan hem de akıllı özellikleriyle kahve hazırlamayı mükemmel bir deneyime dönüştüren böylesi bir yardımcıyı evinde istemez ki?

Siz de evinizin baristası olmaya hazırsanız, en lezzetli kahveleri kendi damak tadınıza göre ayarlamak ve her defasında mükemmel sonuçlar elde etmek için hemen tıklayabilir, VeroBarista ile tanışabilirsiniz.

*Bu yazı Bosch katkılarıyla hazırlanmıştır.





21 Günde Ustalaş: Hayatınızı dönüştürmenin kısa rehberi

Günümüz dünyasında insanlar hızlı ve etkili çözümler ararken, uzun vadeli değişikliklerin ne kadar süre gerektirdiği sorusu akıllarda yer ediyor. Araştırmalar, bir alışkanlık kazanmanın 21 günlük bir süreç olduğunu belirtiyor. Bu gerçek, “21 Günde Ustalaş” serisini şekillendiren temel düşünce. Omega Yayınları’nın yayımladığı ve Marie-Claire Carlyle, Leon Nacson ve David A. Phillips gibi alanında prestijli yazarların katkıda bulunduğu seri, hayatın farklı alanlarında bir dönüşüm yaşamak isteyen okurlara kısa ama derinlemesine bir yolculuk sunuyor. Peki, bu serinin her kitabı, okura nasıl dokunuyor? Gelin, seriye birlikte göz atalım.



Marie-Claire Carlyle-Para Mıknatısı: Zenginliğe Giden Yolda Bir Yol Haritası

Serinin ilk kitabı olan Para Mıknatısı, parayla olan ilişkimize yeni bir perspektif getiriyor. Carlyle, paranın sadece maddi bir unsur olmadığını, aynı zamanda kişisel değerimizin ve başkalarına sunduğumuz katkının bir yansıması olduğunu öne sürüyor. Kitap, okuyucuları “zengin” olmanın ötesine taşıyarak, yaşamlarında gerçekten neye değer verdiklerini sorgulamalarına yardımcı oluyor. Paranın bir enerji olduğu fikri üzerine kurulu bu kitap, hayata daha fazla refah çekmek isteyenler için önemli adımlar sunuyor. Okur, mevcut finansal alışkanlıklarını gözden geçirmeye ve “para mıknatısı” olma yolunda ilerlemeye davet ediliyor. Carlyle’ın dili basit ama etkileyici. Kitap, “Paranın Değeri” ve “Niyet Etmenin Gücü” gibi bölümlerle, paraya olan bakış açınızı tamamen değiştirebilir. Ancak bu kitap, sadece bir kişisel gelişim kitabı değil; alışkanlıkları kökten dönüştürmek isteyen herkes için bir rehber niteliğinde. Para ve refah konusunda mevcut düşünce kalıplarını yıkmak isteyen okurlar için güçlü bir başlangıç noktası sunuyor.

Leon Nacson-Rüyalar: Bilinçaltınızı Keşfetmek İçin Bir Araç

Serinin ikinci kitabı olan Rüyalar, sadece uyku sırasında yaşadığımız olayların ötesinde, bilinçaltımızın derinlerine bir yolculuk yapmamıza yardımcı oluyor. Nacson, rüyaların anlamını çözebilmek için onları hatırlamanın önemini vurgularken, okuyuculara kendi rüya günlüğünü tutmanın faydalarından bahsediyor. Modern yaşamın karmaşasında, rüyalarla ilgili sembollerin ve temaların nasıl çözüleceğine dair pratik bilgiler sunuyor. Kitap, rüya yorumlamada bireysel deneyime önem vererek okuyucunun kendi rüyalarının dilini öğrenmesini sağlıyor. Rüyaların sembolizmi üzerine yoğunlaşan bölümler, okurun bilinçaltına dair ipuçlarını yakalamasını kolaylaştırıyor. “Düşmek, Uçmak ve Kovalanmak” gibi herkesin yaşamış olabileceği rüya temalarına açıklık getirirken, kişinin ruhsal yolculuğunda bir rehber olma niteliği taşıyor. Nacson, rüyaların günlük hayatımızdaki yansımalarına dikkat çekiyor; bu da kitabı okura bilinçaltıyla ilgili derin bir keşif fırsatı sunan önemli bir araç haline getiriyor.

David A. Phillips-Numeroloji: Sayıların Gizemli Dünyası

Üçüncü kitap Numeroloji ise, yaşamın derin sırlarını anlamak için sayıların gücüne odaklanıyor. Phillips, Pisagor’un öğretilerine dayanan bu kadim bilim dalını modern hayata uyarlayarak, insanların kendilerini ve çevrelerindekileri daha iyi anlamalarına yardımcı olmayı hedefliyor. Numeroloji, sadece kişilik analizi değil; aynı zamanda kariyer seçimleri, ilişkiler ve ruhsal gelişim açısından da rehberlik sunuyor. Phillips, kitabında sayılara dair teorik bilgilere ek olarak, gerçek dünyadan ünlü örnekler sunarak konuyu daha somut bir hale getiriyor. “Ruh Sayıları” ve “Adların Gücü” gibi bölümler, okurların kişisel yaşamlarına dair önemli çıkarımlar yapmasına olanak tanıyor. Numerolojiye ilgi duymayanlar bile, bu kitap sayesinde yaşamlarını yeni bir gözle değerlendirmeye başlayabilir.

21 Günlük Yolculuk: Alışkanlıklar ve Dönüşüm

Bu seri, alışkanlıkların nasıl şekillendiğine ve yaşamda yeniye yer açmanın neden önemli olduğuna dair kapsamlı bir rehber niteliğinde. Her kitap, 21 gün boyunca okuru derin bir içsel yolculuğa çıkarıyor ve bir yandan kısa süreli bir rehber gibi görünse de her birinin arkasında büyük bir felsefi altyapı bulunuyor. Para Mıknatısı, finansal refahın anahtarlarını sunarken; Rüyalar bilinçaltımızı çözmemize yardım ediyor ve Numeroloji kişisel potansiyelimizi anlamamıza kapı aralıyor. Bu serinin en büyük gücü, herkesin hayatında bir noktada değişiklik yapma ihtiyacını hissetmesi ve 21 gün boyunca süren bu küçük ama etkili adımların, büyük dönüşümlere yol açma potansiyelinde yatıyor. Her kitap, farklı bir tema etrafında dönse de ortak payda: Bireyin kendi gücünün farkına varmasını sağlamak ve bunu bir alışkanlığa dönüştürmek.



Sonuç olarak, “21 Günde Ustalaş” serisi, hayatta bir adım öne geçmek ve yeni bir başlangıç yapmak isteyenler için ilham verici bir çalışma. Her kitabın derinliği, okurun kendine dair yeni keşifler yapmasına olanak tanıyor. Seriyi okurken hem kişisel gelişiminize katkıda bulunacak hem de alışkanlıklarınızı yeniden gözden geçireceksiniz. Hayatta yeni bir sayfa açmak için siz de bu 21 günlük yolculuğa çıkmaya hazır mısınız?

Bu yazı Deniz Poyraz tarafından kaleme alınmıştır.

İlginizi çekebilir: Yaratıcılık bir hayal mi? Yaratıcı olmak mümkün mü? İyi ama nasıl?





İlgili Makale