X

Ironman Kalmar yarışını tamamlayan ”Türkiye’nin en genç Ironman’i” Göktuğ Kral’ın yeni hedefi, Hawaii Dünya Şampiyonası

Geçtiğimiz günlerde İsveç Kalmar’da yapılan Ironman yarışının Türk katılımcılarından biri de 21 yaşındaki Göktuğ Kral‘dı. Göktuğ’u diğerlerinden ayıransa, yarışmayı tamamladığı taktirde ”Türkiye’nin En Genç Ironman’i” ünvanını olacak olmasıydı. Merkala beklenen gün geldi, Göktuğ hedefini başarıyla gerçekleştirdi ve 3.8 km yüzme180.2 km bisiklet, 42.2 km koşudan oluşan parkuru 11 saat 56 dakika 37 saniyede tamamlayarak hedeflediği başarıyı elde etti. 

Yaklaşık olarak 1 yıldır Triatlon antrenmanlarını merakla takip ettiğim, öncesinde de Boğaziçi Üniversitesi Kürek Takımı’nda birlikte kürek salladığım Göktuğ Kral, Ironman Kalmar deneyimini, zorlu yarış öncesinde, sırasında ve sonrasında yaşadıklarını Uplifers okuyucularıyla paylaştı;

Öncelikle ‘’Türkiye’nin en genç Ironman’i’’ ünvanına kavuşan  Göktuğ Kral’ı biraz tanımak istiyoruz. Bize biraz kendinden bahsedebilir misin?

Boğaziçi Üniversitesi İşletme Bölümü 3. Sınıf öğrencisiyim. Farklı deneyimleri seviyorum ve adrenalin bağımlısıyım. Hayatım macera arayışı ile geçiyor. Spor ve sanat ile ilgilenmekten yoğun zevk alıyorum. Boğaziçi Üniversitesi Kürek Takımı’nda iki sene çalışma yaptıktan sonra Triatlona başlamaya karar verdim ve Boğaziçi Triatlon Takımı’nı kurarak çalışmalara başladık.

Bu kadar genç yaşta böyle bir başarı elde etmen gerçekten ilham verici. Peki, sporla ilk tanışman ne zaman ve nasıl oldu? Uzun zamandır profesyonel ya da amatör anlamda spor yapıyor musun? Seni spor yapmaya iten şey ne oldu? Nasıl başladı maceran?

Açıkçası çocukluk yıllarımda spordan çok uzak bir hayat yaşadım. Türkiye’de spor deyince akla yalnızca futbol geldiği ve benim de futbola hiç ilgim olmadığı için sporla tanışmam biraz geç oldu. Lise yıllarında bir anda gelen ilham ile önce fitness ve kick-box, sonrasında ise tenise merak sardım. Zaten ondan sonra da bi türlü kesemedim spora olan ilgimi. Fakat ciddi anlamda spor ile tanışmam Boğaziçi’ne girdiğim sene başladığım kürek sporu ile oldu. Kürek Takımı’nda geçirdiğim iki yıl boyunca elde ettiğim temel antreman disiplini ve kondisyon altyapısının yanı sıra mental olarak güçlü olmayı, hedefe kitlenmeyi, acıya dayanmayı ve başarana kadar vazgeçmemeyi öğrendim. Geçtiğimiz yıl boyunca ise neredeyse profesyonel anlamda spor yaptım.

Ironman’in ne olduğunu deneyimlemiş biri olarak Ironman’i okuyucularımıza anlatır mısın biraz?  

Ironman 3.8 km yüzme180.2 km bisiklet, 42.2 km’lik koşunun ard arda ve dinlenmeksizin 17 saat üst limit içinde bitirildiği, full mesafe Triathlon yarışı. Dünyada 39 farklı parkurda Ironman, 73 parkurda ise Half-Ironman yarışı mevcut. Hawaii Dünya Şampiyonası dışında istediğiniz parkuru seçebilirsiniz. (Hawaii’ye gitmek için öncesinde derece yapmanız gerekiyor.) Ironman’e katılmak için en önemli ihtiyacınız ise IRONWILL 🙂 Bunun yanı sıra yarış kayıt ücreti ($800 civarı), ulaşım ve konaklama masrafları, yarış bisikleti ve ekipmanlar için de ciddi finansal desteğe ihtiyaç duyuyorsunuz tabi.

Ironman’e katılmaya nasıl karar verdin? Ironman’de derece elde etmiş ya da Ironman olabilmiş kişiler genelde uzun süredir sporla yoğun şekilde uğraşan ve yılların birikimiyle bu işe kalkışmış insanlar. Sendeki bu cesaret nereden geliyor?

Ironman’i ilk defa Kürek Takımı’ndaki ilk haftalarımda antrenörüm Batuhan Barutçu‘dan duymuştum. Kendisi hala unutamadığım şu sözleri söylemişti: ‘’Eğer düzgün ve disiplinli çalışırsanız, 3 yıl içinde siz de Ironman olursunuz!’’

O gün aklıma yazdığım bu hedefi 5-10 yıl sonra başarabilirim diye düşünürken, zaman içinde hedefi öne çektim. En sonunda geçen sene 19 Ağustos 2013 akşamı, kürek takımından arkadaşım Yamaç Kolatan’ın Ironman’i tamamladığını öğrendiğimde kesin olarak 1 sene sonrasında yarışmaya karar verdim ve hemen ertesi gün antremanlara başladım. Açıkçası böyle ciddi bir işe girişecek cesareti kürek geçmişime bağlıyorum. 2 senelik dönem boyunca çok sert ve zorlayıcı antremanlardan sağ çıkmak bana en büyük cesareti verdi.

Biraz da hazırlanma sürecinden bahsedelim. Ironman gibi zorlu bir yarışa hazırlanırken nasıl ve ne uzunlukta bir program uyguladın? Beslenme düzeninden antrenman programına, yaşam tarzındaki değişimlere kadar kısaca bahsedebilir misin hazırlanma sürecinden?

Kürek takımındayken hem kısa interval hem de uzun aerobik antremanlar yapıyordum. Ironman’e katılmaya karar verince programıma kademeli olarak daha uzun antremanlar ekledim. Yoğun sezonda antremanlar haftalık 15-20 saate ulaşırken, her bir uzun antreman da 5-7 saat sürmeye başladı. Hafta sonu uzun antremanınız varsa sabah 5’te kalkmanız gerek ve bunun için de önceki gece 10’da yatağa girmelisiniz. Yani sosyal hayata bir ‘dur’ diyeceksiniz.

Beslenmeye gelince, ben çok dikkat ediyorum, çünkü beslenme bu işin en önemli kısmı. Yediğim yemeğin çok büyük bir kısmını kendim hazırlarım, ve içinde bulunduğum saat / antreman öncesi-sonrasına göre karbonhidrat-protein oranını düzenlerim öğünlerimin. Neredeyse hiçbir yemekte ek olarak yağ kullanmam.

Özellikle hazırlık sürecinde seni en çok zorlayan şey ne oldu? Karşılaştığın zorluklarla nasıl başa çıktın?

Ironman’e hazırlanırken en büyük düşmanınız zamandır. Beni de en çok zorlayan zaman yönetimi oldu. Haftada yaptığınız 15-20 saat antreman süresine ek olarak ön hazırlık, ulaşım, antreman sonrası beslenme, duş ve dinlenme için de zaman ayırmak zorundasınız. Bütün bunların yanı sıra antreman planı, beslenme bilgisi ve yarış taktikleri noktasında kendinizi geliştirmek için bol bol makale okumalı, videolar izlemelisiniz. Ben biraz sosyal hayatımdan fedakarlık ettim, biraz da aynı anda birkaç işi birden yapmaya başladım. Örneğin salon içi bisiklet ve fitness antremanlarımı yaparken bir yandan da belgesel, dizi, eğitim videosu izledim. Karşılaştığım bir diğer önemli zorluk babamı yarışa ikna etme maratonuydu. Yarışa katılmamın kesinlikle karşısında duran babamı ikna etmem 1 aydan fazla sürdü.

Peki yarış sırasında yaşadığın, ilginç ya da zorlayıcı bir durum oldu mu?

Yarışta yaşadığım en büyük sıkıntı bisikletin 50. km’sinden itibaren sol kalf kasımımın üst kısmındaki kasılma oldu. Pedal çevirmeye devam ederek masaj yapmaya çalışsam da durup dinlenemediğim için pek faydası olmadı ve kasılma şiddetlenerek devam etti. Fakat süre hedefim olduğu için hiç durmadım ve yola devam ettim. Bisikletten indiğimde sol bacağımı oynatamıyordum. Bir an yarışı tamamlayamayacağımı düşünsem de soğukkanlılığımı yitirmedim ve masaj ve esnetme yapmaya başladım.

5 dakikalık süre kaybının ardından bacağım biraz açılır gibi oldu ve hemen koşuya başladım. Sık sık durup masaj-esnetme yapmak zorunda kaldığım maratonun 20. km’sinden sonra artık bacaklarımın her tarafı kasılmaya başlamıştı. Son 20 km’de gerçekten çok acı çektim. Fakat finish’te bekleyen insanları düşünmek ve internet üzerinden beni takip eden arkadaşlarımı, ailemi düşünmek bana devam etme gücü verdi. Ayrıca orada bulunan Türk destekçilerin parkura yazdığı yazılar da neşe kattı maratona 🙂

Ironman gibi zorlu bir yarış ciddi bir ekipman da gerektiriyor ve bu da senin için yüklüce bir maliyet demek. Finansal bir destek aldın mı yoksa kendin mi karşıladın tüm ihtiyaçlarını?

Evet Ironman ve Triathlon dünyanın en pahalı sporlarından biri, hatta bu konuda golf ile yarışacak seviyede. Yani bir öğrencinin kendi başına kaldıramayacağı bir yük. Ben de sponsorlarımın desteği ile ayakta durabildim. Burdan onlara tekrar teşekkür etmek istiyorum.

Genç yaşta Ironman olarak bir çok sporcunun kariyerinin son aşamasında ulaşmayı planlamış olduğu bir hedefi gerçekleştirdin. Bundan sonrası için nasıl bir yol izlemeyi düşünüyorsun? Hedeflerin ve gerçekleştirmeyi düşündüğün şeyler neler?

Her ne kadar 1-2 ay gibi çok kısa süre sonra yeniden bir Full IRONMAN yapma isteği ile yanıp tutuşsam da, bir süre dinlenmem ve hafif antremanlar yapmam gerekiyor. Gelecek sezonda ise Half-Ironman yarışları ile hızımı arttırarak bir sonraki sezon IRONMAN yarışında 10 saat veya altında derece yapmayı hedefliyorum. En büyük hedefim ise Hawaii Dünya Şampiyonası’na katılmaya hak kazanabilmek!

Son olarak kendi sürecini de göz önünde bulundurarak Uplifers okuyucularına ne gibi tavsiyelerde bulunmak istersin?

Hangi alanda olursa olsun daima en yükseğe gözlerini diksinler ve hayal etmekten asla vazgeçmesinler.  Fakat hayallerini hedefe çevirmek zorunda olduklarının da farkına varsınlar. Ve bu yolda zorluklarla karşılaştıklarında inançlarını yitirmesinler, daima şunu hatırlasınlar: ‘’Her karanlık gecenin ardında aydınlık bir sabah vardır.’’

Not: Göktuğ Kral’ı Instagram hesabı üzerinden takip edebilirsiniz.

 

Yazarın diğer yazıları için tıklayınız. tıklayınız. 

Uplifers: Kaliteli ve mutlu yaşam koçunuz!

‘Evdeki herkes barista’: Bosch VeroBarista ile kahve deneyiminizi zirveye taşıyın

Kahve, şüphesiz ki pek çoğumuz için lezzetli bir içecekten çok daha fazlası; adeta bir tutku, bir ritüel… Sabahın ilk ışıklarında enerji veren, gün içindeki küçük molalarda kendimizi şımartmamızı sağlayan, bazense sohbetlerin tadını ikiye katlayan en keyifli eşlikçi. O yüzden günün farklı anlarını, farklı kahvelerle taçlandırmak gibisi yok; ne de olsa her anın kendine has bir kahvesi var. Güne enerjik bir başlangıç yapmak için yoğun aromalı bir americano ya da gün içinde en sevdiğimiz tatlının yanında yumuşak içimli bir cappuccino en iyi seçim olabilir.



Peki ya bu seçimlerimizi evde barista ustalığıyla hazırlayabilir miyiz? Elbette. Bosch Tam Otomatik Kahve Makinesi VeroBarista ile günün her anına ve her damak tadına uygun lezzetli kahveler hazırlamak mümkün; çünkü VeroBarista ile evdeki herkes barista. Her fincanınızı ustalık eserine dönüştürmeye hazırsanız, işte VeroBarista ile yapabilecekleriniz:

Kahve çekirdeklerini dilediğiniz gibi öğütebilirsiniz

Barista ustalığında lezzetli kahveler hazırlayabilmenin ilk adımı, kahve çekirdeklerini doğru bir şekilde öğütmekten ve tazeliği korumaktan geçiyor. Güzel haber; VeroBarista tüm bunları sizin için yapıyor. CreamDrive, yüksek kaliteli seramik kahve öğütme ünitesi ve özel aroma koruyucu çekirdek haznesi ile günün her saati taze çekilmiş kahve çekirdekleriniz hazır.

Üstelik çekirdek öğütme inceliğini de dilediğiniz gibi ayarlayabilirsiniz. Arka arkaya iki öğütme ve ısıtma sayesinde ekstra güçlü kahvenizi tadı daha az acı olacak şekilde hazırlayabilirsiniz. AromaDouble Shot Fonksiyonu ile kahve aromasından ödün vermeden ekstra yoğun kahveler hazırlamak da mümkün. E bir barista daha ne ister, öyle değil mi?

Farklı anları, farklı kahve çeşitleriyle taçlandırabilirsiniz

Taze çekilmiş kahve çekirdeklerinin mis kokusunun yanı sıra kahve hazırlamanın en güzel yanlarından biri de hiç şüphesiz her damak zevkine uygun farklı seçenekler yapabilmek. Sert tatları sevenler, yumuşak içim tercih edenler ya da daha eğlenceli köpüklü bir şeyler arayanlar… VeroBarista’da herkes için bir şeyler var. Cappuccino, flat white, latte macchiato, sütlü kahve, OneTouch Function ile hepsini tek tuşla hazırlayabilirsiniz. Dahası, yoğun tatları seviyorsanız americanonuz da VeroBarista ile hazır.

Belirtmekte fayda var ki; bir barista ustalığında kahve hazırlayabilmek için özellikle sütlü kahvelerde doğru lezzeti yakalayabilmenin en önemli sırrı sütün sıcaklığını ve kıvamını doğru ayarlayabilmek. Neyse ki VeroBarista, ideal demleme sıcaklığı konusunda tam bir usta. Sütlü kahvelerde bile mükemmel sıcaklığı yakalıyor, süt köpüğü ve sıcak su hazırlama seçenekleri ile her kahve türünü lezzetten ödün vermeden hazırlıyor. Ayrıca sütlü kahveleriniz için de hortumlu süt adaptörü sayesinde esnek çözümler sunuyor. İster kutudan, ister şişeden, ister kendi termosundan süt alın, VeroBarista ile sonuç hep aynı; hep mükemmel.



Kişisel tercihlerinizi kaydedebilirsiniz

Geçek bir barista kahve hazırlarken mutlaka kişisel dokunuşlarıyla fark yaratır; VeroBarista da evdeki herkesin kendi ‘barista’ dokunuşunu ekleyebilmesi için kişiselleştirilmiş tercihlere göre 4 adede kadar favori kahve kaydedebilme özelliğine sahip. Böylece her yudumda tam da istediğiniz gibi bir lezzete kavuşabilirsiniz. Ayrıca evinizde baristalığı başkasına devretmeniz gereken anlarda da kahvenizin yine tam istediğiniz gibi hazırlanacağından da emin olabilirsiniz 🙂 Sıfır risk, bol lezzet…

En sevdiğiniz kahveyi, en sevdiğiniz fincanda içebilmeniz için de VeroBarista üstüne düşeni yapıyor ve yüksekliği ayarlanabilir kahve çıkışı sayesinde 15 cm yüksekliğe kadar ayarlanabiliyor. En uzun latte macchiato bardaklarınızı bile rahatlıkla kullanabilirsiniz.

Zamandan ve enerjiden tasarruf edebilirsiniz

Kahve hazırlarken lezzet kadar önemli bir şey daha varsa; o da şüphesiz ki zamandan ve enerjiden tasarruf edebilmek. VeroBarista, minimum ısınma süresiyle 45 saniye gibi çok kısa bir zamanda kahvenizi hazır hale getiriyor. Ayrıca her kahveden sonra autoMilkClean süt temizleme sistemi ile tam otomatik temizlik sunuyor ve kolayca çıkartılabilir damlama tepsisi, kahve posası kabı ve süt ağızlıkları bulaşık makinesinde yıkanabiliyor. Yani kahve keyfiniz bittiğinde sizi temizlikle hiç yormuyor. Ve son olarak ZeroEnergy Auto-off otomatik kapanma özelliği ile belirlenen saatten sonra enerji tasarrufu yapmak için kapanıyor, sizi düşündüğü kadar çevreyi de düşünüyor. Kim hem çok lezzetli kahveler yapan hem de akıllı özellikleriyle kahve hazırlamayı mükemmel bir deneyime dönüştüren böylesi bir yardımcıyı evinde istemez ki?

Siz de evinizin baristası olmaya hazırsanız, en lezzetli kahveleri kendi damak tadınıza göre ayarlamak ve her defasında mükemmel sonuçlar elde etmek için hemen tıklayabilir, VeroBarista ile tanışabilirsiniz.

*Bu yazı Bosch katkılarıyla hazırlanmıştır.





21 Günde Ustalaş: Hayatınızı dönüştürmenin kısa rehberi

Günümüz dünyasında insanlar hızlı ve etkili çözümler ararken, uzun vadeli değişikliklerin ne kadar süre gerektirdiği sorusu akıllarda yer ediyor. Araştırmalar, bir alışkanlık kazanmanın 21 günlük bir süreç olduğunu belirtiyor. Bu gerçek, “21 Günde Ustalaş” serisini şekillendiren temel düşünce. Omega Yayınları’nın yayımladığı ve Marie-Claire Carlyle, Leon Nacson ve David A. Phillips gibi alanında prestijli yazarların katkıda bulunduğu seri, hayatın farklı alanlarında bir dönüşüm yaşamak isteyen okurlara kısa ama derinlemesine bir yolculuk sunuyor. Peki, bu serinin her kitabı, okura nasıl dokunuyor? Gelin, seriye birlikte göz atalım.



Marie-Claire Carlyle-Para Mıknatısı: Zenginliğe Giden Yolda Bir Yol Haritası

Serinin ilk kitabı olan Para Mıknatısı, parayla olan ilişkimize yeni bir perspektif getiriyor. Carlyle, paranın sadece maddi bir unsur olmadığını, aynı zamanda kişisel değerimizin ve başkalarına sunduğumuz katkının bir yansıması olduğunu öne sürüyor. Kitap, okuyucuları “zengin” olmanın ötesine taşıyarak, yaşamlarında gerçekten neye değer verdiklerini sorgulamalarına yardımcı oluyor. Paranın bir enerji olduğu fikri üzerine kurulu bu kitap, hayata daha fazla refah çekmek isteyenler için önemli adımlar sunuyor. Okur, mevcut finansal alışkanlıklarını gözden geçirmeye ve “para mıknatısı” olma yolunda ilerlemeye davet ediliyor. Carlyle’ın dili basit ama etkileyici. Kitap, “Paranın Değeri” ve “Niyet Etmenin Gücü” gibi bölümlerle, paraya olan bakış açınızı tamamen değiştirebilir. Ancak bu kitap, sadece bir kişisel gelişim kitabı değil; alışkanlıkları kökten dönüştürmek isteyen herkes için bir rehber niteliğinde. Para ve refah konusunda mevcut düşünce kalıplarını yıkmak isteyen okurlar için güçlü bir başlangıç noktası sunuyor.

Leon Nacson-Rüyalar: Bilinçaltınızı Keşfetmek İçin Bir Araç

Serinin ikinci kitabı olan Rüyalar, sadece uyku sırasında yaşadığımız olayların ötesinde, bilinçaltımızın derinlerine bir yolculuk yapmamıza yardımcı oluyor. Nacson, rüyaların anlamını çözebilmek için onları hatırlamanın önemini vurgularken, okuyuculara kendi rüya günlüğünü tutmanın faydalarından bahsediyor. Modern yaşamın karmaşasında, rüyalarla ilgili sembollerin ve temaların nasıl çözüleceğine dair pratik bilgiler sunuyor. Kitap, rüya yorumlamada bireysel deneyime önem vererek okuyucunun kendi rüyalarının dilini öğrenmesini sağlıyor. Rüyaların sembolizmi üzerine yoğunlaşan bölümler, okurun bilinçaltına dair ipuçlarını yakalamasını kolaylaştırıyor. “Düşmek, Uçmak ve Kovalanmak” gibi herkesin yaşamış olabileceği rüya temalarına açıklık getirirken, kişinin ruhsal yolculuğunda bir rehber olma niteliği taşıyor. Nacson, rüyaların günlük hayatımızdaki yansımalarına dikkat çekiyor; bu da kitabı okura bilinçaltıyla ilgili derin bir keşif fırsatı sunan önemli bir araç haline getiriyor.

David A. Phillips-Numeroloji: Sayıların Gizemli Dünyası

Üçüncü kitap Numeroloji ise, yaşamın derin sırlarını anlamak için sayıların gücüne odaklanıyor. Phillips, Pisagor’un öğretilerine dayanan bu kadim bilim dalını modern hayata uyarlayarak, insanların kendilerini ve çevrelerindekileri daha iyi anlamalarına yardımcı olmayı hedefliyor. Numeroloji, sadece kişilik analizi değil; aynı zamanda kariyer seçimleri, ilişkiler ve ruhsal gelişim açısından da rehberlik sunuyor. Phillips, kitabında sayılara dair teorik bilgilere ek olarak, gerçek dünyadan ünlü örnekler sunarak konuyu daha somut bir hale getiriyor. “Ruh Sayıları” ve “Adların Gücü” gibi bölümler, okurların kişisel yaşamlarına dair önemli çıkarımlar yapmasına olanak tanıyor. Numerolojiye ilgi duymayanlar bile, bu kitap sayesinde yaşamlarını yeni bir gözle değerlendirmeye başlayabilir.

21 Günlük Yolculuk: Alışkanlıklar ve Dönüşüm

Bu seri, alışkanlıkların nasıl şekillendiğine ve yaşamda yeniye yer açmanın neden önemli olduğuna dair kapsamlı bir rehber niteliğinde. Her kitap, 21 gün boyunca okuru derin bir içsel yolculuğa çıkarıyor ve bir yandan kısa süreli bir rehber gibi görünse de her birinin arkasında büyük bir felsefi altyapı bulunuyor. Para Mıknatısı, finansal refahın anahtarlarını sunarken; Rüyalar bilinçaltımızı çözmemize yardım ediyor ve Numeroloji kişisel potansiyelimizi anlamamıza kapı aralıyor. Bu serinin en büyük gücü, herkesin hayatında bir noktada değişiklik yapma ihtiyacını hissetmesi ve 21 gün boyunca süren bu küçük ama etkili adımların, büyük dönüşümlere yol açma potansiyelinde yatıyor. Her kitap, farklı bir tema etrafında dönse de ortak payda: Bireyin kendi gücünün farkına varmasını sağlamak ve bunu bir alışkanlığa dönüştürmek.



Sonuç olarak, “21 Günde Ustalaş” serisi, hayatta bir adım öne geçmek ve yeni bir başlangıç yapmak isteyenler için ilham verici bir çalışma. Her kitabın derinliği, okurun kendine dair yeni keşifler yapmasına olanak tanıyor. Seriyi okurken hem kişisel gelişiminize katkıda bulunacak hem de alışkanlıklarınızı yeniden gözden geçireceksiniz. Hayatta yeni bir sayfa açmak için siz de bu 21 günlük yolculuğa çıkmaya hazır mısınız?

Bu yazı Deniz Poyraz tarafından kaleme alınmıştır.

İlginizi çekebilir: Yaratıcılık bir hayal mi? Yaratıcı olmak mümkün mü? İyi ama nasıl?





İlgili Makale