Son zamanlarda en sık duyduğumuz ve önceki yazılarımızda bahsettiğimiz trendlerden biri olan “beden olumlama hareketi”, insan ve özellikle kadın vücuduna dair gerçekdışı güzellik standartlarından sıyrılarak, her boyut ve tipte bedenin geçerli olduğunu savunan bir hareket. Reklamlar ve dergi kapakları büyük beden modeller ve sporcuları konu ederken, moda endüstrisi büyük bedeni belli bir yaşın üzerine yakıştırma eğiliminden vazgeçmeye çoktan başladı bile.
Beden olumlama hareketinin en ünlü simalarından biri haline gelen Louise Green’in bu yıl piyasaya çıkan Big Fit Girl (İri ve fit kız) adlı kitabından çok, bu kitabı basmaya doğru giden öyküsü ilgi çekici. Herkesin kilodan bağımsız olarak atletik potansiyeline ulaşabileceğini savunan Green, spor eğitmenliğinin yanı sıra motivasyonel konuşmalar yapıp danışmanlık da veriyor.
2008’den bu yana büyük bedenlere yönelik fitness programları düzenleyen Louise Green, TEDx konuşmasında kariyerinin yanı sıra kendisine idol edindiği figürlerden de bahsediyor. Olimpiyatlara kural dışı katılan ilk kadın sporcu, kilosu nedeniyle müsabakalardan men edilen dünya şampiyonu tenisçi gibi örneklerle dolu konuşmasında bahsettiği üzere Green’in temel amacı, insanların odağını zayıflamaktan sağlıklı olmaya kaydırmak.
Green de çoğumuzun sürekli yaptığı gibi uzun süre zayıflamaya çalışmış, spor dallarında başarılı olmak için etrafta sürekli görmeye çalıştığımız incecik sporculardan olmak için çabalamış. Sürekli diyet halinde olmanın fiziksel ve ruhsal zararlarını gördüğünde ise tartı konusundaki takıntısını bırakmış. Green, kendisini spora vererek neden daha özgür ve sağlıklı hissettiğini şu maddelerle açıklıyor:
Diyetler işe yaramaz.
Diyet bisküvi deyip geçmeyin: Dünya üzerinde 250 milyar dolarlık güzellik endüstrisinin yanı sıra, 60 milyar dolarlık da diyet endüstrisi bulunuyor. Oysa diyet yapanların yaklaşık yüzde 5’i ideal kilolarına ulaşıp bunu beş ya da daha fazla yıl boyunca koruyabiliyorlar.
Yemek konusunda kendinizi kısıtlamak başka rahatsızlıklara sebep olabilir.
Vücudun ihtiyaç duyduğu besin türü ve miktarını karşılayamamak sindirim rahatsızlıklarının yanı sıra yeme bozukluklarına da yol açabilir. Sağlık otoritelerine göre, sürekli diyet yapan insanlar, yapmayanlara göre bir yeme bozukluğu geliştirmeye 8 kat daha eğimli oluyorlar.
Her kişinin ihtiyaç duyduğu kalori de vücut yapısına, yaşına, cinsiyetine ve elbette egzersiz miktarına göre değişiyor. Bu nedenle, “günde şu kadar kalori almalısınız” tarzı önerilere rağbet etmemek gerekiyor.
Basküller insanı yanıltır.
Baskül, sadece ağırlığınızı gösterir ve vücudunuzdaki kas ve yağ oranıyla ilgili bilgi vermez, diyor Green. Spor yaparak kas kütlenizi artırabilir, tartıldığınızda kendinizi şişmanlamış sanabilirsiniz fakat bu doğru değildir. Egzersiz ve sporun faydalarının aksine, zayıflamanın tek başına bir yararı olmaması da cabası.
Kadın bedenini belli kalıplara sokan anlayışın tamamen değişmesi mümkün müdür bilinmez. Ancak sağlığı ön plana aldığımızda kendimizi daha özgüvenli, daha iyi, ferah ve sonuç olarak, daha güzel hissedeceğimiz bir gerçek.
İlginizi çekebilir: Beden olumlama: Kadınlar bedenleri hakkında ne kadar olumlu düşünüyor?
Kaynaklar:
Self
louisegreen.ca
TEDx Talks