Merhaba! Ben İrem. Kendini aldığı eğitimden, mesleğinden ve benzeri detaylardan önce tutkularıyla, hayata dair merakları ve heyecanlarıyla tanımlayan bir insanım. Tam bir keşif tutkunu ve doğa aşığıyım. Merakım, ilgim her şeye ve herkese. Hikaye peşinde koşarım, keşfettiklerimi paylaşmak benim için en büyük mutluluk! Seyahat, gastronomi; yoga, meditasyon, farkındalık ile ilgili konular, doğa, sinema, sanat, müzik… Aklınıza gelebilecek her konuya bitmek tükenmek bilmez bir merakım var.
Instagram’daki @irembali hesabımda topluyorum tüm keşfettiklerimi. Bu köşede ise, iyi yaşama dair keşfettiklerimi paylaşıyorum: Farkındalık pratikleri, ritüeller ve çok daha fazlası. Şu an okuduğunuz yazı her ay yeni keşiflerle güncelleniyor, hep taze, hep yeni kalıyor!
Hadi başlayalım…
Shinrin-Yoku (Orman Banyosu)
“Ormana gidiyorum, aklımı yitirmek ve ruhumu bulmak için.”
John Muir
Her şeyi özetleyen bir cümle. Doğada olmak, eve dönüş bir nevi. Uzun zamandır kulak vermediğimiz özü yeniden duymak, duyumsamak. Kendini hatırlamak.
Japonlar “shinrin-yoku” diyorlar buna. Ormanda nefes almak veya orman banyosu anlamına geliyor. En basit anlatımla şunu söylüyor shinrin-yoku: Doğayla temasa geçmenin iyileştirici bir gücü vardır ve bunun için doğal bir ortamda yüksek bir farkındalık ve rahatlıkla bulunmak yeterlidir.
- Bir dahaki sefere, bir ormandayken ya da herhangi bir doğal ortamdayken, bir parça daha farkında olmayı deneyebilir misiniz?
- Toprağı, göğü, ağaçları, güçlü dallarını, gövdelerindeki çatlakları, etrafınızdaki renkleri ve dokuları görebilir misiniz? Bakmak değil, görmek…
- Yaprakların hışırtısını, kuş cıvıltılarını; doğayı, olduğu gibi duyabilir misiniz?
- Rüzgarın teninize değişini, yaprakların yumuşaklığını hissedebilir misiniz?
- Temiz havayı ve doğanın aromatik kokularını yargısızca koklayabilir misiniz?
Bir de kitap önerisi, Francesc Miralles’in “Shinrin Yoku – Orman Banyosu: Doğanın İyileştirici Gücü” kitabı.
Kendime Mektuplar
Geçtiğimiz haftalarda sevgili Yasemin Yapanar ile bir canlı yayın yaptık. Orada Yasemin, harika bir paylaşım yapmıştı, demişti ki, “Ben çok iyi hissettiğim zamanlarda, o iyi ruh halinin tam içindeyken, oturuyorum kendime mektup yazıyorum. Sonra olur da kendimi düşük hissedersem, koşuyorum o mektubu okuyorum.”
Çünkü diyor Yasemin, kendine en iyi sen seslenebilirsin. Kendini en iyi sen anlayabilir, bilebilir, en iyi sen hitap edebilirsin. Ben de bu ritüelin adını “Kendime Mektuplar” koydum… Datça’dayken oturup, bu manzaraya karşı yazdım mektubumu. Okudum geçenlerde. Kuş gibi oldum. Kendimle yeniden bağlantıya geçtim, kendime arkadaşlık ettim.
Peki neden mi iyi hissederken yazıyorsun? Çünkü iyi hissederken, o yüksek duyguların içindeyken, hayallerin daha berrak… Umudun yüksek, motivasyonun tavan. Ve kendini gerçekleştirmeye çok yakın hissettiğin anlar o anlar. İçinin pır pır ettiği, heyecanlarının, tutkularının peşinden koşmaya istekli olduğun anlar.
Her zaman böyle hissetmiyoruz, ama hissettiğimiz anları fırsat bilip, ihtiyacımız olduğunda yine kendimizin çaresi olabiliriz. Bunu sağlıyor o mektup..Keyifli yazmalar!
Mel Robbins’in 5-4-3-2-1 Kuralı
Hayallerimiz var. Başarmak istediklerimiz. Peki, neyi bekliyoruz? Ertelemek hepimizin zaman zaman içine düştüğü dipsiz bir kuyu. Yakın zamanda tanıştığım 5 saniye kuralı ise benim hayatımı çok kolaylaştırdı.
Mel Robbins’in ortaya attığı bu kural, en basit şekliyle şöyle diyor: Eğer içinizde bir yerlerde hedefiniz doğrultusunda adım atma dürtüsü varsa, fiziksel anlamda 5 saniye içinde hareket etmelisiniz, yoksa beyniniz o dürtüyü yok eder.
Kuralın söylediğine göre, ilk 5 saniyeden sonra beyin, karar verme mekanizmasının önüne geçiyor ve ‘el frenini çekip’ harekete geçmemizi engelliyor. Bir başka deyişle, bir şeyi yapıp yapmama (boş verme) arasında 5 saniyelik minik bir an var. O an, her şeyi belirliyor. Yani artık yapılacak şey belli: Sayın içinizden, “5-4-3-2-1” ve hareket zamanı.
Bu fotoğrafsa, kuralı ilk kez öğrenip, 5’e kadar saydığım ve kendimi yürüyüş için dışarı attığım bir günden.
Daha mutlu hissetmenin yolları
Yale Üniversitesi’nin ücretsiz mutluluk dersiyle tanıştınız mı? “The Science of Well-Being” adlı, aynı zamanda Türkçe altyazıyla da takip edilebilen 6 haftalık bu ders, bugüne dek yüzbinlerce kişi tarafından tamamlandı. Ders boyunca ele alınan temel soru, “Nasıl daha mutlu hissederiz?”. Dersi veren psikoloji profesörü Laurie Santos, daha mutlu hissettirdiği bilimsel olarak kanıtlanmış 5 konudan söz ediyor.
1. Sosyalleşme: Araştırmalar, daha mutlu insanların daha sosyal olduğunu gösteriyor. Bu konu pandemi sebebiyle kafanızda soru işaretleri oluşturmasın, illa yüzyüze buluşmak şart değil, önemli olan sevdiklerinizle bağlantıda kalmak. İster bir telefon, ister bir görüntülü arama…
2. Minnet: Hayatınızdaki tüm iyi şeyleri düşünmek için zaman ayırmak. Her gün minnettar olduğunuz 3-5 şeyi yazmak için bir defteriniz olsun örneğin!
3. Şimdide kalmak: Araştırmalar, her gün 5-10 dakikalık bir meditasyonun bile ruh halinizi gözle görülür bir şekilde iyileştirdiğini söylüyor. Meditasyona oturmak zor geliyorsa bile, sabah kahvenizin tadını bilinçle duyumsayın, sıcak bir duş alırken an’da kalmayı deneyin…
4. Hem dinlenme hem hareket: Uyku önemli. Yatak odanızda teknolojik aletler bulundurmayın, kendiniz için bir uyku ritüeli yaratmayı deneyin (bir fincan bitki çayı ya da kitap okumak gibi). Aynı zamanda düzenli egzersiz yapın!
5. Nezaket: Hem kendinize hem başkalarına. Araştırmalar, başkaları için güzel şeyler yapmanın bizi mutlu ettiğini gösteriyor. Kendine nezaket demekse, en basit şekliyle zor zamanlarda bile elinizden gelenin en iyisini yaptığınızı hatırlamak.
İlginizi çekebilir: İrem Bali’nin keşif köşesi: Haiku, 90 saniye kuralı, Enso çemberi ve bir sabah ritüeli