İrade…
- Kararlılık
- Hiç kimsenin etkisi altında kalmadan seçim yapabilmek
- Doğru ile yanlışı ayırt edebilme gücü
- Cazip gelen yerine doğru olanı yapabilme, seçebilme
- Düşüncelerini ve eylemlerini bilinçli ve odaklı bir şekilde bir hedef doğrultusunda yönlendirme becerisi
- Öz disiplin
Hayatın her alanına etki eden bir kavram irade. Hedeflerine giden yolda en önemli destekçin; dolayısıyla başarının özünde var.
İrade göstermek için bedenini, düşüncelerini ve davranışlarını kontrol edebilmen gerek.
Kilo vermeye çalışıyorsan şu leziz görünen tatlılara, ders çalışman gerekiyorsa seni davet eden yatağına, iş için yazman gereken rapor beklerken sosyal medyada gezinmeye, market alışverişi yaparken arabayı gereksiz şeylerle doldurmaya bir dur demek… Sanki yeterince iradem olsa sağlıklı beslenebilirim, düzenli spor yaparım, zararlı alışkanlıklarım olmaz, para biriktirebilirim, görevlerimi ertelemem ve müthiş dengede tam da olması gerektiği gibi bir hayatım olur.
Sihirli bir şey olsa gerek şu irade…
Sahip olanın istekleri gerçek oluyor…
Elbette sihirli değil!
Bir nefes, biraz duraklama, biraz farkındalık, sonuç bilinçli seçim; hepsi bu!
Bu alanda 50 yıl önce Stanford Üniversitesinde Marshmallow testi diye bilinen kapsamlı bir araştırma yapıldı: Küçük çocuklar bir odaya alınıyor. Odada hiçbir şey yok sadece bir tabak ve içinde bir adet marshmallow. “Belli bir süre marshmallow’u yemeden bekleyebilirsen 2 adet marshmallow’un olacak, karar senin” deniliyor çocuğa. Ve çocukların davranışları takip ediliyor. Kimisi anında yutuveriyor marshmallow’u, kimisi kokluyor, yalıyor ama yemiyor, kimisi köşesinden bir parça koparıyor şekli bozulmadan sanki yenmemiş görüntüsü vermeye çalışıyor, kimisi de bekliyor…
Bu teste katılan çocukların 30 yıl sonra nerelerde olduklarına da bakmış uzmanlar. Ve hazzı erteleyebilenlerin, iradesi yüksek olanların daha başarılı olduklarını gözlemlemişler.
İşte bütün mesele hazzı erteleyebilme… İradenin bir diğer adı.
Bugün de gençlere ve çocuklara baktığımda en çok zorlandıkları alan sanki hazzı erteleyebilme… Birçok ebeveyn çocuklarının mutluluğunu öncelikleri yapmış durumda. Dolayısıyla çocuk beklemeyi, sabrı, büyük bir hedef/kazanım için anlık keyiflerden vazgeçebilmeyi deneyimleme fırsatı bulamıyor. Çocukken belki de hiç deneyimlemediği bir şeyi okul hayatında -örneğin sınav döneminde- yapması gerekiyor. Liselere Geçiş Sınavı (LGS) bunun ilk akademik denemesi. Ama dananın kuyruğu asıl üniversiteye hazırlık sürecinde kopuyor. Müthiş bir rekabetin içinde varoluş mücadelesi… Bu dönemde iradesini geliştiren, kuvvetlendiren gençler hedeflerine doğru daha sağlam yürüyebiliyorlar ve bunun faydasını sadece yerleşme döneminde değil, üniversitede eğitim aldığı dönemlerde de görüyorlar. Akademik hayatın içinde geçen dönem kesinlikle doğru seçimlerinin taçlandırıldığı bir dönem. Hayatın geneline transfer edilebilecek beceriler bunlar.
İşler yolunda gittiği zaman bu halin hayatın diğer alanlarına da yansımasını istiyor insan. Özen göstermeye ve farkındalıklı seçimler yapmaya gayret ediyor.
İrade değimiz şey doğuştan hepimize yüklenmiş bir donanım. Bu biyolojik dürtünün belki de en önemli işlevi bizi bizden koruyor olması.
Geçtiğimiz gün çalıştığım gençlerden biri sosyalleşmeye ayırdığı zamanı azaltması gerektiğinden ama yıllardır ona bu kadar keyif veren bir arkadaş grubu olmadığından bahsediyordu. Bu grubun uzun saatler “geyik” yapan hallerinin parçası olmak farkında olmadan derslerine ayırdığı zamandan yiyordu. “Kendim için onlarlayım, bu bana iyi geliyor” diyordu. Yanlış değil, arkadaşlık özlemini gideriyor, evet, ama bunun için elindekilerden olması gerekmiyor. Zihnimiz sürekli konuşuyor: “Onları bırakıp gidersek arkadaşlığımız eksik kalacak, bu senin için önemli. N’olur ki? Sonra yaparsın” diyor, diyor, diyor…
İrade neydi? Cazip olanı değil bizim için iyi olanı, faydalı olanı seçebilmek!
Bu noktada söylemek istediğim şey “Sürekli çalış, arkadaşlarınla sosyalleşme, sana başarı getirecek şeylerin dışında olanları hayatından uzak tut” gibi bir irade gösterisi değil!
Cazip olanı değil, faydalı olanı seçmek dedik ya…
Sosyalleşmek de faydalı, uyumak da, bir dizi izleyip kafayı dağıtmak da…
Ama doğru miktarda. “Tamam yeter artık, benim işe/derse vb. dönmem gerek” deyip olduğun ortamdan çıkabilmen asıl irade gösterisi.
Şöyle özetleyeyim, asıl mesele altta yatan ihtiyacını görmek: Paylaşım, mola, eğlence. Bunu görmezden gelme ama doyduğunu da fark et.
Diyet yapıp iradesini sorgulayanlar da aynı yerde bence. Doyduğunu fark et! Odağın sadece keyif ve hazda olursa bedeninin ihtiyaçlarını duymakta zorlanabilirsin. Algının bu konuda açık olması zaten seni doğalında “iradesi güçlü” bir birey yapar.
Sizlere bir iyi, bir de kötü haberim var:
İyi haber: İradeni bir kas gibi çalışarak güçlendirmen mümkün.
Kötü haber ise iradeni tüketmek, sıfırlamak da mümkün.
Önce kötüden başlayalım… Bilim insanları arasında yaygın bir görüş irademiz için belli bir rezervimiz olduğu doğrultusunda.
İrademizi tüketmek nasıl mümkün?
Uykusuzluk ile boğuşuyorsan ya da diziydi, sohbetti, partiydi derken ihtiyacın olan miktardaki uykuyu alamıyorsan bu otomatik olarak iradene olumsuz olarak yansıyacaktır. Mola almayı, dinlenmeyi, tatili irade depolarını fullemek için kullan.
Doğada hafif hareket halinde geçirilen zaman kendinle kurduğun bağı besler, hayat amacını güçlendirir, motivasyonunu, modunu yükseltir ki bu da iradeni besler.
Tabii ki motivasyon ve irade birbiriyle çok bağlantılı! Seni yolda tutacak şey ne? Öncelikler listesi yapman irade rezervlerini nerelerde kullanman gerekeceği hakkında sana ön bilgi verecek. Bu arada ilgimi çeken bir başka şey de kendini kontrol etmen gereken şeyler arttıkça başka alanlarda iradenin zayıflıyor oluşu. Amerika’da yapılan bir araştırmaya göre diyet yapan insanların partnerlerini aldatma oranı daha yüksekmiş mesela. Bir yerden bastırdığını öbür tarafta serbest bırakıyor sanki insan…
İrade sağlıklı ve özen gösterilen bedenlerde kendini daha kolay belli ediyor.
İyi haber de irademizi kas gibi güçlendirmek mümkün demiştim.
Bir örnek ile anlatayım… Diyelim ki şekeri hayatınızdan çıkarmak istiyorsunuz. Ne yaparsınız?
Eve şekerli gıdalar almazsınız, kek, börek, meyve suyu, tatlı vs. pişirmez, satın almaz, yemezsiniz. Hani gözden ırak gönülden ırak felsefesi… Ama şeker ile her karşılaşmanız iradenizi etkin kılmanız gereken bir alan olur. Hayır diyebilmek, kendine verdiğin sözü tutmak gibi… Hâlbuki şekerlemeyi, hem de en sevdiklerinizi gözünüzün önünde tutsanız, bir süre sonra çekiciliğini yitirmeye başlıyor. İnanın görmüyorsunuz bile!
Son olarak, irade göstermemiz gereken ama gösteremediğimiz yerlere bakmaya davet ediyorum sizi. İsteğinizi gözden geçirin. Motivasyonunuzun olduğunu düşündüğünüz şey gerçekten istediğiniz şey mi? Eğer kendiniz sabote edip duruyorsanız, altta karanlıklarda kalmış gizli bir arzu yatıyor olabilir. Üfleyin tozlarını o arzunun, açın, bakın ne diyor? Neyi önceliklendiriyor bilinçaltında?
İlginizi çekebilir: Sözünüz söz mü: Kendinize verdiğiniz sözlerin yerine öz şefkati koyun