X

İnsülin direnci konusunda bilinçlenerek alzheimer hastalığını önlemek mümkün

İnsülin direnciniz var mı?

Eğer bu sorunun yanıtını bilmiyorsanız, merak etmeyin yalnız değilsiniz. Günümüzde birçok insan insülin direnci olup olmadığını bilmiyor. Oysa fiziksel ve zihinsel sağlığımızla ilgili hepimizin yanıtını bilmesi gereken bir soru. Maalesef bu sorunun önemini ne hastalar ne de doktorlar tam olarak kavrayabilmiş durumda.

İnsülin direnci nedir?

İnsülin direnci, vücudu inflamasyon ve aşırı kilo alma durumuna hazırlayan, normal kolesterol ve yağ metabolizmasını bozan ve en nihayetinde vücudun karbonhidratları işleme yeteneğine zarar veren hormonal bir durum. İnsülin direnci bizleri birçok istenmeyen hastalıklara karşı riskli konuma düşürüyor. Bu hastalıklar arasında obezite, kalp hastalıkları, kanser ve tip-2 diyabeti göstermek mümkün. Uzmanlar son dönemde, insülin direncinin alzheimer hastalığının gelişimine de neden olduğunu fark etti.

İlgili yazı: Alzheimer’da yeni tedavi yöntemi umut vadediyor

Çok güçlü bir metabolik hormon olan insülin, hücrelere şeker gibi yaşamsal besin maddelerinin nasıl gireceğini ve işleneceğini belirler. İnsülinin vücuttaki sorumluluklarından biri de kas ve yağ hücrelerinin kilidini açmak ve bu hücrelerin dolaşım sistemi aracılığıyla vücuda giren glikozu absorbe etmelerini sağlamak. Yani siz tatlı veya şeker ihtiva eden bir şeyler yediğinizde, kan şekeriniz yükselir ve pankreas kandaki yükselen şekeri hücrelere almak için insülin salgılar. Eğer kan şekeri ve insulin, sık sık yüksek seviyelere çıkarsa, hücreler de bu sefer kendilerini insülinin güçlü etkilerinden korumaya çalışır ve insüline karşı verdikleri yanıtın etkisini düşürür. İşte bu duruma insülin direnci deniliyor. Pankreas bu direnci kırmak ve kandaki glikozun hücrelere geçişini sağlamak için daha fazla insülin salgılar. İnsülin seviyesi yükseldikçe, insülin direnci de artar. Zamanla bu kısır döngü kandaki glikoz seviyesinin kalıcı bir şekilde yüksek olmasına dönüşür. İşte buna da tip-2 diyabet deniyor.

Genetik mirasımızı veya yaşımızı değiştiremeyiz ama yediğimiz şeyleri değiştirebiliriz.
İnsülin direnci ve beyin

Beyin, glikoz konusunda belki de en açgözlü organımız. Glikoz serbestçe dolaşım sisteminden ayrılır, kan-beyin bariyesinde valsler yaparak çoğu beyin hücresine girer. Bunun için insüline ihtiyaç yoktur. Ancak beyni çevreleyen beyin-omurilik sıvısının içindeki glikoz miktarı, dolaşım sistemindeki glikoz miktarından yüzde 60 daha fazladır. Üstelik, insülin direnciniz olsa bile. Yani dolaşım sisteminizdeki şeker miktarı ne kadar fazlaysa, beyindeki şeker miktarı da o kadar fazladır.

Kandaki insülin seviyesi ne kadar fazlaysa, bu insülinin beyne girmesi de bir o kadar zor olabilir. Bunun sebebi, kan-beyin bariyeri boyunca insüline eşlik etmekten sorumlu alıcıların, insüline karşı direnç geliştirmesinden ve bu nedenle beyne giden insülin miktarını kısıtlamasından kaynaklanır. Çoğu beyin hücresi, glikozu absorbe etmek için insüline ihtiyaç duymaz ancak glikozu işlemek için insüline ihtiyaç duyar. Hücrelerin, yeterli insüline erişimi olmalıdır aksi takdirde glikozu kendini geliştirmek için ihtiyaç duyduğu enerjiye ve yaşamsal hücre bileşenlerine çeviremez.

İnsülin direnci ve hafıza

Hippokampüs beynin hafıza merkezidir. Hippokampüsteki hücrelerin, bu önemli görevlerini yerine getirmek için çok fazla enerjiye ihtiyaçları vardır. Hatta bazen, fazladan glikoza bile ihtiyaç duyarlar. Normal glikoz miktarının hippokampüse geçmesi için insüline ihtiyaç yokken, bu fazladan glikozun geçişi için insüline ihtiyaç vardır. Bu da hippokampüsü, beynin insülin yokluğuna karşı en hassas bölgesi haline getirir.

Yeterince insülin olmadığında, son derece hassas olan hippokampüs yeni hafızaları işlemekte zorlanır ve zamanla daha da zayıflayarak yok olmaya başlar. Birçok kişi alzheimer hastalığının öncesindeki semptomlarla karşılaştığında, aslında hippokampüsün yüzde 10’undan fazlası çoktan zarar görmüştür.

Alzheimer hastalığı ve tip-3 diyabet

Alzheimer hastalığının en belirgin özelliklerinin hepsini insülin direnciyle açıklamak mümkün. Öyle ki alzheimer hastası olan kişilerin yüzde 80’inde insülin direnci veya tip-2 diyabet hastalığı görülüyor. İnsülin direnciyle alzheimer arasındaki bağlantı o kadar belirgin hale gelmeye başladı ki, bilim insanları alzheimer hastalığı etrafında gelişen bu diyabet türüne “tip-3 diyabet” demeye bile başladı.

Ancak burada, diyabetin alzheimer hastalığına yol açtığı gibi bir sonucu çıkarmak yanlış olur. Diyabet yerine demans da görülebilir. Daha doğrusu şu şekilde bir yaklaşım daha isabetli olacaktır; vücuttaki insülin direncine tip-2 diyabet, beyindeki insülin direncine tip-3 diyabet denilebilir. Burada iki hastalığın da tek bir ortak nedeni var; o da insülin direnci.

İlgili yazı: Metabolizmanızı yeniden düzenlemek mümkün mü?

Alzheimer olma ihtimali taşıyor musunuz?

Alzheimer hastalığı aslında semptomlar ortaya çıkmadan çok önce başlıyor. Beynin insülin direnci nedeniyle yaşadığı şekeri işleme sorununa “glikoz hipometabolizması” deniliyor. En basit haliyle, beyin hücreleri glikozu tam anlamıyla yakacak yeterli insülini bulamıyor. İnsülin direnci arttıkça, beynin glikoz metabolizması daha da çok bozuluyor. Glikoz hipometabolizmi, alzheimer hastalığı riskinin erken belirtilerinden biri ve PET scan denilen beyin görüntüleme teknikleriyle saptanabiliyor. Bu teknolojiyi kullanarak farklı yaşlardaki kişiler üzerinde yapılan çalışmalar sonucu araştırmacılar alzheimer hastalığının, on yıllar boyunca glikoz metabolizmasının bozulmasıyla ortaya çıktığını tespit etti. Beynin glikoz metabolizması, hafıza problemleri belirgin bir şekilde saptanmadan çok uzun süre önce yüzde 25 oranında düşürülebiliyor.

Alzheimer hastalığının en belirgin özelliklerinin hepsini insülin direnciyle açıklamak mümkün.
Alzheimer’a karşı umutsuz olmayın

Alzheimer karşısında kendimizi umutsuz hissetme eğilimindeyiz çünkü birçoğumuz alzheimer hastalığının yaş, genetik miras, aile hikayesi gibi değiştiremeyeceğimiz nedenlerden kaynaklandığını düşünüyoruz. Oysa doğru beslenmeyle bu risklerin çoğunu bertaraf etmek mümkün. Genetik mirasımızı veya yaşımızı değiştiremeyiz ama yediğimiz şeyleri değiştirebiliriz.

Bunun için öncelikle insülin direnciniz olup olmadığını öğrenin ve bu yazıyı okuduğunuz andan itibaren rafine edilmiş karbonhidratlardan kaçının, karbonhidrat tüketiminizi sınırlandırın.

Kaynak:
Psychology Today

Uplifers: Kaliteli ve mutlu yaşam koçunuz!

Geleneksel lezzetlerden vazgeçmeden bitki bazlı beslenmek isteyenlere: Fine Life Fermente Kajulu İçecek

Son yıllarda sağlıklı beslenme ve bilinçli tüketim alışkanlıklarının, daha önce hiç olmadığı kadar ilgi gördüğü kesin. Veganlık, vejetaryenlik, fleksitaryen gibi bitki bazlı beslenme türleri, sadece etik ve çevresel nedenlerle değil, aynı zamanda bütüncül sağlık açısından sunduğu çeşitli faydalar nedeniyle de dünya genelinde hızla yayılmaya devam ediyor. Bitki bazlı beslenme alışkanlıklarına yönelik talepler hızla artarken çok sayıda bitki bazlı ürün de raflardaki yerini alıyor. Özellikle süt ürünlerine alternatif arayanlar için çok sayıda ürün piyasaya sürülüyor. Bu konuda öncü isimlerden biri olan Metro Türkiye de “Sofrada herkese yer var!” mottosuyla tüketicilerin ihtiyaçlarına, yenilikçi ürünlerle cevap veriyor.



Raflarında 400’den fazla bitki bazlı ürün sunan Metro Türkiye, geleneksel lezzetlerden vazgeçmeden bitki bazlı beslenme alışkanlıklarına sahip olmanın en leziz yollarını sunuyor. Ve güzel haber; Türk mutfağının favori içeceklerinden ayrana bitki bazlı alternatif sağlıyor: Fine Life Fermente Kajulu İçecek.

Lezzetli, vegan, fermente: Ayrana bitki bazlı alternatif

Herkes için sağlıklı beslenme ve sürdürülebilirlik anlayışıyla hareket eden Metro Türkiye, beslenme trendlerine ve değişen tüketici taleplerine verdiği önemle Fine Life Fermente Kajulu İçecek’i raflara getiriyor. Geleneksel lezzetimiz ayrana bitki bazlı bir alternatif olarak öne çıkan Fine Life Fermente Kajulu İçecek, bitki bazlı beslenme alışkanlıklarını benimseyen ya da benimsemek isteyen herkesin beğenisine sunuluyor.

Metro Türkiye raflarında yerini almaya başlayan bu yenilikçi ürün, %27 oranında kaju fıstığı, tuz ve çeşitli probiyotikler içeriyor. Bunun yanı sıra katkı maddesi, koruyucu ve gluten içermemesiyle de dikkat çeken Fine Life Fermente Kajulu İçecek, hem bitki bazlı ürünleri tercih edenlerin hem de laktoz tüketmemeye önem verenlerin favorisi olmaya aday. Ayran alternatifi olarak soğuk tüketilebilen bu ürün, 250 ml’lik cam ambalajlarda satışa sunuluyor. Vlabel etiketiyle otel ve restoran gibi yeme içme işletmelerinde rahatça kullanılabilecek Fine Life Fermente Kajulu İçecek, menülere yeni vegan bir alternatif getirirken, müşteri memnuniyetini de artırma potansiyeli taşıyor.

Geçtiğimiz yıllarda süt ve yoğurt gibi hayvansal gıdalara bitki bazlı alternatifler sunmuş olan Metro Türkiye, Metro Chef Veggie Bademli ve Fındıklı içecekler ile yoğurda alternatif Metro Chef Veggie Fermente Süzme Kaju’yu ve Metro Chef Veggie Meze Serisi’ni tüketicilerle buluşturmuştu. Bu yıl ise Türk mutfağının vazgeçilmezlerinden ayrana bitki bazlı bir alternatif getirerek hem sağlıklı hem de yenilikçi bir seçeneği yani Fine Life Fermente Kajulu İçecek’i tüketicilerle buluşturuyor.

Elbette Metro Türkiye’nin raflara taşıdığı yenilikçi ürünler sadece süt ve yoğurt gibi hayvansal gıdalara bitki bazlı alternatifler ile sınırlı değil. Çok daha fazlası, raflarda çoktan yerini aldı.

Bitki bazlı geniş ürün yelpazesi: 400’den fazla çeşit



Metro Türkiye’nin raflarındaki vegan ürün yelpazesi içerisinde bitkisel bazlı hamburger ekmekten köfteye, mayonezden çikolataya çok sayıda çeşit bulunuyor. Üstelik gıda dışı vegan ürünlerin de sayısı oldukça fazla. Vegan yumuşatıcı, şampuan, sabun, hatta yağ çözücü bile bu geniş yelpazede yer alıyor. Dahası, Metro markalı ürün portföyünü de yenilikçi çeşitlerle sürekli genişleten Metro Türkiye, kendi markaları altında içli köfteden lahmacuna paçanga böreğinden haydari, havuç tarator gibi meze seçeneklerine; falafel çeşitlerinden pizzaya, ranch sostan çamaşır yumuşatıcısına kadar 50’ye yakın çeşitte gıda ve gıda dışı bitki bazlı ürün sunuyor. Eğer tüm bu ürünleri ve çok daha fazlasını incelemek isterseniz hemen tıklayıpvegan ürün yelpazesi içerisinde bitkisel bazlı hamburger ekmekten köfteye, mayonezden çikolataya çok sayıda çeşit bulunuyor. Üstelik gıda dışı vegan ürünlerin de sayısı oldukça fazla. Vegan yumuşatıcı, şampuan, sabun, hatta yağ çözücü bile bu geniş yelpazede yer alıyor. Dahası, Metro markalı ürün portföyünü de yenilikçi çeşitlerle sürekli genişleten Metro Türkiye, kendi markaları altında içli köfteden lahmacuna paçanga böreğinden haydari, havuç tarator gibi meze seçeneklerine;vegan ürün yelpazesi içerisinde bitkisel bazlı hamburger ekmekten köfteye, mayonezden çikolataya çok sayıda çeşit bulunuyor. Üstelik gıda dışı vegan ürünlerin de sayısı oldukça fazla. Vegan yumuşatıcı, şampuan, sabun, hatta yağ çözücü bile bu geniş yelpazede yer alıyor. Dahası, Metro markalı ürün portföyünü de yenilikçi çeşitlerle sürekli genişleten Metro Türkiye, kendi markaları altında içli köfteden lahmacuna paçanga böreğinden haydari, havuç tarator gibi meze seçeneklerine; Metro Türkiye’nin Bitki Bazlı & Vegan Katalogu’nu keşfedebilirsiniz.

Temel gıdadan temizlik ürünlerine, kişisel bakımdan atıştırmalıklara aradığınız her şeyi bulabileceğiniz Metro Türkiye ile sağlıklı ve sürdürülebilir bir yaşam tarzına ulaşmak artık çok daha kolay.

*Bu yazı Metro Türkiye katkılarıyla hazırlanmıştır.

İlginizi çekebilir: Vegan beslenenlere müjde: Metro Türkiye’nin zengin vegan ürün yelpazesini keşfedinVegan beslenenlere müjde: Metro Türkiye’Vegan beslenenlere müjde: Metro Türkiye’

 

İlgili Makale