Telepati, aslında her insanın doğuştan sahip olduğu ve beyninin içine entegre edilmiş bir cep telefonu gibidir.
Herkes telepati kurar. Gün içinde binlerce örnekle karşılarız. Bir arkadaşımızdan bahsederken bir anda bizi araması, günün sıradan bir anında bir anda yıllardır görmediğimiz birinin aklımıza gelmesi, telefonun çalacağını hissetmemiz ve o an çalması… Bunların hepsi telepati nedir sorusunun cevabı olabilir ve herkesin başına gelir.
Bazı insanlar diğerlerine göre telepatiye daha açık olabilir ve dolayısıyla onlar çok daha erken yaşlarda telepatiyi hayatlarında bir araç olarak kullanmaya başlayabilirler. Bazıları ise sonradan çalışarak bu aracı kullanmayı geliştirebilirler.
Şimdiye kadar telepati üzerine hiçbir kitap okumadım veya bu konuda uzun tartışmalara da katılmadım. Ancak yaşam içinde gözlemlerim ile varlığından ve kullandıkça geliştirilebilir olduğundan o kadar eminim oldum ki, “neden herkes bu muhteşem teknolojiye geçmiyor ve biz artık cep telefonlarından kurtulmuyoruz” diye zaman zaman içerlediğim bile olur.
Telepati nedir?
Telepati çok basit olarak iki kişinin fiziksel olarak bir araya gelmesine gerek olmadan sadece düşünce akışı ile konuşabilmesidir ve iki kişi arasında sevgi ve saygı bağı ne kadar güçlüyse telepati o kadar kolay algılanır.
Telepati bir iletişim aracı olarak nasıl kullanılır? Telepati nasıl yapılır?
Telepati açıp kapanabilen bir radyo gibi değildir. Biz ne yapıyor olursak olalım sürekli arka planda çalışır. Biz konuşurken, konuşmazken, uyurken, yemek yerken de sürekli telepatik olarak mesajlar vermeye devam ediyoruz ve telepatik mesajlarımız bütün iletişimlerimizden daha büyük.
Yani eğer ağzımızdan çıkan sözler ona eşlik eden telepatik mesajımızla özdeşleşmiyorsa karşıdaki kişi telepatik mesajı alacağından sözlerimizdeki uyumsuzluktan rahatsız olacak ve söylediklerimizi inandırıcı bulmayacaktır. Bunu okuyabilen kişiler yalan söylediğimizi anlayacak, okuyamayanlar ise sözleri inandırıcı bulduğunu düşünse de içten içe kendini rahatsız hissedecektir.
Çünkü biz insanız ve insan telepatik bir canlıdır ve tüm canlılar sürekli olarak birbirleri ile iletişim halindedir. Zira, enerji durduğu yerde durmaz ve bir yerden başka bir yere sürekli hareket halindedir.
Ben, telepatiye daha geç yaşlarda farkındalık kazandım ve bunun çok doğal bir gerçeğimiz olduğunu kabul edişim de aslında çok uzak bir zamana dayanmıyor. Ancak artık ondan şüphe etmediğim bir noktadayım ve şüphe ortadan kalktığı andan beri de hayatımda çok daha fazla yer alan araçlardan birine dönüştü. Hayatımda daha çok yer aldıkça da hayatımı daha çok kolaylaştırdığını söyleyebilirim.
Bir önceki yazımda bahsettiğim gibi telepati bir ayrılık acısını atlatmaya çalışırken fark ettiğim bir araç oldu. Onunla fiziksel olarak bir araya gelemediğim zamanlardı ve ona söylemek istediğim çok şey vardı. Ben de gözlerimi kapatıp onun karşımda olduğunu hayal eder ve söylemek istediklerimi ona anlatırdım. Bu sayede rahatladığımı hisseder ve ondan cevaplar alırdım. Bu tekniği katıldığım bir bireysel seansta öğrenmiştim. Ancak, başlarda o kadar inanmıyordum ki yaptığım şeye aldığım cevaplar da beni hiç ama hiç tatmin etmiyordu.
Yıllar geçti, ben kendi bireysel dönüşümlerim üzerinde çalışırken zaman içinde yaşadığım açılımlar telepati kalitemi de arttırdı. Yani benim amacım telepati kalitemi arttırmak değildi ama ben kendi içime döndükçe ve cevapları kendi rehberliğimde aramayı seçtikçe, telepati yeteneğim doğal şekilde gelişti. Ancak o zaman, o bireysel seansta yapmaya çalıştığımız şeyin ne olduğunu ve telepatinin aslında ne kadar doğal şekilde çalıştığını keşfettim.
Bu keşfi yaşadıktan çok kısa bir süre sonra artık ayrılığın bir illüzyon olduğunu rahatlıkla algılayabilir olmaya başlamıştım. Bunu anladığımda ölüm korkum da azaldı çünkü ölüm de ayrılığın farklı bir isimlendiriliş şekliydi.
Beynimi ayrılık illüzyonundan yalıtabilmek, aklımda büyük bir özgürlük kapısı açtı.
Fark ettim ki ölü ya da diri iletişim kurmak istediğim herkes, onları düşünebildiğim an orada oluyorlar. Gözümü kapattığım an onlarla bağ kurup konuşabiliyorum. O zaman kim ayrı olduğumuzu söyleyebilir ki?
Beynimiz sadece kuruntu üretmek, dert tasa biriktirmek ya da matematik sorusu çözmek için yok. Beynimiz tüm dünya ve tüm evrenle, kuşlarla, böceklerle, insanlarla ve ağaçlarla, yani bir enerji taşıyan her şeyle iletişim kurabilecek kadar gelişmiş bir yaratım ve iletişim kurmanın şu an farkında bile olamadığımız milyonlarca bambaşka boyutu var. Bunu hissediyorum, ancak insanın gelişimi ile hayatlarımızda deneyimleyebileceğimiz değişimler olacak bunlar. Toplu ve kolektif bir değişim.
O zamana kadar ben beynimi sınırlarından özgürleştiren her şeyi yapmaya devam edeceğim. Benim en sevdiğim beyin egzersizlerim: İmajinasyon, yoga, handstand ve beynimin imkansız olarak algıladığı her deneyim.
Hadi gelsin artık galaksiler arası seyahat!
Ve evet Michael Jackson hiç ölmedi…
İlginizi çekebilir: Ayrılık illüzyonundan özgürleşmek: Her kriz ardında bir hediye bırakır