X

İnsanın hiç bitmeyen döngüsü: Doğum-ölüm-doğum

Her yoga akışı, her yeni beden ve zihin bambaşka perspektifler katıyor insana. Farklı bir bakış ve yeni bir pencere…

Bir yoga akışı ardından, shavasana sonrası, birlikte pratik yaptığımız güzel bir ruh bana “Kendini 5 yıl sonra nerede görüyorsun?” diye sordu. İlk kez yoga yapıyordu ve Sanskritçe bir sözcük olan shavasana’nın Türkçe karşılığı ceset pozu olduğundan, burada temsili olarak ölümü deneyimleyip yeniden doğuşumuzdan bahsetmemin ardından geldi bu soru.

Şaşırmıştım. 5 yıl sonrasını hiç düşünmediğimi fark ettim. Aslında 1 yıl sonrası, hatta yarın bile tam anlamıyla planlı değildi ki… Hayat akışımı ve geçtiğim yolları bilen biri olduğundan “Farklı yollar, kariyer planları derken çok keskin dönüşler olmuş hayatında, aslında bunlar da yeniden doğumlar ve ölümler gibi değil mi? Bir yolu deneyip orada mutlu olmadığını görünce yeni bir başlangıçla, yeniden doğarak devam ediyorsun” dedi. Evet, aslında bu açıdan düşünmediğimi fark ettim daha önce. Reenkarnasyon belki de yaşam döngümüzde başımıza gelen bitişler ve başlangıçlarla yarattığımız yeni kimliklerimizi sembolize ediyordur. Sonuçta her bir yolun sonunda heybemize koyduklarımızla, yeni rotada, dönüşmüş bir birey olarak devam ediyoruz yola.

Yoga pratiği esnasında akışta yaşadığımız zorlayıcı anlar, rahatlamalar, dinlenmeler, tekrar denemeler, düşmeler ve kalkmaların her biri hayat yolculuğundan bir kesit gibi görülebilir. Her akış sonunda deneyimlediğimiz “shavasana”, bir diğer deyişle “ceset pozu” ve ardından gelen cenin formu ile yeniden doğuş ise tamamen geçtiğimiz, kimi zaman zorlu, kimi zaman keyifli ve rahatlatıcı hallerin sonucunda yeni bir ruh haline dönüşümü temsil ediyor.

Her akışa ve sonrasındaki katkılarına böyle bakmaya başladığımdan beri her bir poz daha bir anlamlı hale geldi benim için, her bir anı duyuş ve hissediş… Sadece bedenimi hunharca yorduğum bir alan olmaktan çıkıp derin derin keşfettiğim ve bulduğum bir alana dönüştü pratiğim. Akışta olmak da sanırım böyle bir şey, hayatın senin karşına çıkaracaklarına tamamen teslim olma hali…

Belki “akışta olma hali” fazlaca klişeleşti, ancak derinlemesine yaşandığında zamanı bir kısıtlayıcı olarak görmeden, geleni hoşça karşılamak ve kucaklamak olarak anlam buluyor iç dünyalarımızda. Gelen her zaman bizi çok mutlu eden bir hediye olmuyor, ancak onu karşılayış şeklimiz ve tepkilerimiz tamamen bambaşka bir bakış açısı katıyor bize. Dolayısıyla “5 yıl sonra şurada olacağım, 10 yıl sonra şunu başarmış olacağım” planlamalarından ziyade bugünü nasıl yaşadığımız ve doğum-ölüm-doğum döngüsündeki tavrımızla belirliyoruz yaşam döngümüzün seyrini sanırım. Mantıksal planlamalarımızdan ziyade, daha derinlerde, ruhun bilgeliğiyle atılan adımlarda saklı belki de asıl deneyimlenmek istenenler. Akışa teslim olarak ve ruhun bilgeliğine güvenerek devam etmek en hallicesi, benim gönlümce.

Bir akış sonrası içimde uyuyanları ortaya çıkardı belki de bu küçük sohbet. İlham olması dileğiyle…

İlginizi çekebilir: Hayatta farkındalıkla akabilmek için yoga

Buket Elmas: Dokuz yaşında başladığım voleybolla hareketi ve sporu çok sevdim. Ardından dans etmeye başladım ve ruhumla olan iletişimimi dans sayesinde kurdum. Bu iletişimin derinleşmesi ise yogayla tanışmam sayesinde oldu. Yoga ve meditasyon pratikleriyle değişen hayatımla bambaşka yerlerde buldum kendimi. Uluslararası ilişkiler ve siyaset alanında doktora yapan ve akademik bir kariyer hedefleyen ben, kendimi ruhumun derinliklerine yolculuk yaparken buldum. Ardından yoga eğitmenlik eğitimini tamamlayarak farklı insanların hayatına da dokunma şansı yakalamaya başladım. Şu an Feneryolu’nda tatlı bir stüdyoda yoga ve pilates eğitmenliği yapan, kendince yazan, üretmeye ve keşfetmeye devam eden biriyim. Yoldayım ve yolda olmanın keyfine varmaya çalışıyorum. Keyifli yollara, güzel kefişlere... :)
İlgili Makale