Fikrinizi kabul etmeyen, size karşı çıkan ya da sizi sorgulayan kişilere nasıl davrandığınıza bir bakın. İletişim kurmaya çalışmak ve empatiyle yaklaşmak, anlaşmazlıkları çözmenin etkili yollarından olsa da; çoğu zaman başvurulan yol karşınızdakini kontrol altına almaya çalışmak, bunu sağlamak içinse sahip olunan maddiyat, statü ya da fiziksel güç gibi olanakları kullanmaktan çekinmemek olur. Peki doğru olan yol bu mudur? Kurulmaya çalışılan baskı, sadece baskının öznesi olan kişiye mi zarar verir?
Uplifers olarak, kendimizden farklı olanı da kabullenebilmek, en azından onlar üzerinde uyguladığımız baskıyı azaltabilmek için; Columbia Üniversitesi Psikoloji Departmanı profesörlerinden Derald Wing Sue’nun baskı kurmak, bu süreçteki insan psikolojisi, baskıcılar ve baskıya maruz kalanlar üzerindeki etkileri konulu çalışmasını sizler için derledik.
Baskının bilişsel etkileri
Biliminsanlarına göre, “baskıcı” bir kişiliğe sahip olabilmenin yolu; kişinin kendi kendini aldatmasını mümkün kılacak bir algı, farkındalık ve hassasiyet azlığından geçiyor. Başkaları üzerinde baskı kurmaya çalışan kişilerden yalnızca küçük bir kısmının, başkalarını baskılarken ve aşağılarken yaptıklarının farkında olmadığının ise altı çiziliyor. Bu kişilerin, baskıcı yöntemlerini sürdürmeleri içinse; durumun gerçekliğini inkar edebilmelerini ve vicdanlarını rahatlatabilmelerini mümkün kılan, kendi görüşleri yönünde yalan bir gerçeklik üretmeleri gerekiyor.
Gücü halihazırda ellerinde bulunduran baskıcı kişilerin marjinal gruplar üzerindeki güçlü statüsü, bu grupların içinde bulundukları duruma uyum sağlamaları konusunda olumsuz etkiler yapabilir. Yaygın kullanılan bir deyişe göre, güç kişiyi yoldan çıkarırken, mutlak güç ise mutlaka yoldan çıkarır. Çünkü güç dengesizliği, algıların farklılaşmasına ve bozulmasına neden olarak gerçeğin görülebilmesini de zorlaştırır. Örneğin, erkek kültürüyle oluşturulmuş kurumsal dünyada yer bulabilmek isteyen kadınlar, erkeklerin iş ortamındaki duygularına ve davranışlarına uyum sağlamak durumundadır. Azınlıklar, kendilerini koruyabilmek için, kendilerine baskı yapanların düşüncelerini anlamaya çalışmalıdır. Diğer yandan, baskıcıların ise, bu grupların duygu ve düşüncelerini anlamaya çalışmaya ihtiyaçları yoktur.
Baskının duygusal etkileri
Baskının en çok yönetildiği ırk, cinsiyet ya da cinsel tercihler gibi konular baskıcıların bilincine bırakıldığında, bu kişilerin rahatsız edici ve karmaşık duygular içine girdikleri görülür. Bu karmaşık hisler, kişilerin kendilerini keşfetmeleri yönünde duygusal engeller oluştururken; diğer yandan engelleri daha da güçlendirmelerine neden olabilir.
1. Korku, telaş ve endişe, baskıcı uygulamaları baskı altına almaya çalıştığı kitle üzerinde yaygın şekilde yarattığı duygulardır. Korkunun kaynağı genellikle baskılanan grupların üyeleri olarak gösterilir; bu grupların tehlikeli olduğu, zarar verecekleri, şiddete yatkın oldukları söylenebilir.
2. Suçluluk, özellikle ırkçılık gibi konularda farkındalık sağlandığında hissedilebilir. Suçluluk duygusundan kaçmaya çalışmak, algıların değiştirilmesine yol açabilirken; farkındalık kazanabilen baskıcılar, baskılanan grupların acı çekmesinin kaynağı olarak kendini görebilir. Bu kişilerin hissettikleri suçluluk, kendilerini koruma hissini güçlendirirken, bu duyguları reddetmeye çalışmak öfkeyi doğurur.
3. Baskılanan gruplara empatiyle yaklaşamamak, baskıcıların içinde bulunduğu bir başka durumdur. Baskılanan ve aşağılanan kişilerin gördükleri zarara karşı hassasiyeti azalan baskıcılar; daha sert, daha soğuk ve duygusuz bir ruh haline girebilirler. Empati yapmaktan iyice uzaklaşıldığında ise, kişi kendisini çevresinden birçok açıdan ayrıştırır ve kendisini üstün görmeye başlar.
Baskının davranışlar üzerindeki etkileri
Davranışsal ve psikososyal açıdan bakıldığında, baskının etkileri, farklı gruplar ya da aktivitelere karşı korku kaynaklı engelleme şeklinde ortaya çıkar. Kişisel ilişkilerin bozulması, yalan söylemek, sahteleşmek ve insani duyguların azalması da bu durumun diğer etkilerindendir.
Korkudan kaynaklanan kaçınma durumu, baskıcıların başkalarıyla arkadaşlık kurmalarına ve sosyal becerilerini geliştirmelerine engel olur. Örnek olarak ırkçılığı ele alırsak, farklı ırktan olan kişileri ötekileştirmek ve baskılamak, ırklar arası arkadaşlıkların kurulamamasına ve farklılıkların keşfedilememesine neden olur.
Baskının maneviyat ve etik üzerindeki etkileri
- Baskı yapmak, güç, statü ve zenginlik uğrunda insani duyguları kaybederek, başkalarına zorla boyun eğdirmeye çalışmaktır.
- Baskı yapmak, diğer insanlarla kurulabilecek manevi bağları hiçe saymaktır.
- Baskı yapmak, demokrasinin prensipleri arasında bulunan farklı kutupları ve eşitlik ilkesini reddederek, “farklı” olanlara farklı muameleler yapmaktır.
- Baskı yapmak, kendinden farklı olana ikinci sınıf vatandaş gibi davranmaktır.
Ayrımcılığa, farklılaştırmaya, zulme ve baskıya devam etmek, şefkat duygusunun da azalmasına neden olur. Başkalarını baskı altına almaya çalışılan kişiler, hissizleşerek, soğuk ve sert bir mizaca bürünürler.
Irk, cinsiyet, cinsel tercih ve siyasi görüş odaklı saldırılar, baskı uygulamaların belirtileridir. Baskı yapan kişilere karşı hareketsiz kalmak ise, bu kişilerin, duygusal, davranışsal ve ruhsal baskılarına maruz kalmaya neden olur.
“Dünya yaşamak için tehlikeli bir yer; kötülük yapanlar yüzünden değil, durup seyreden ve onlara ses çıkarmayanlar yüzünden” Albert Einstein
Kaynak: Psychology Today