Mükemmel değilim. Olmak gibi bir çabam da yok! Hiç de olmadı!
Kendimi başkalarıyla kıyasladığım çok oldu! Bazen halen yapamadıklarımı yapanlarla kıyaslarken bulabiliyorum! İşte o anlarda en çok sevdiğim bu kırılmış insanlığım oluyor.
Mükemmel değilim, olmak gibi bir çabam da yok! Tek bir derdim var: Burada, bu bedende kalan zamanımı olabildiğince keyifle yaşamak…
Zarafetle yaklaşmak kendime…
Tek bir pratiğim var: Burada değişenlerin farkında olmak.
Bazen fark etmek hoşuma gitmese de görebilmeye istekli kalmak…
Mutlu olduğumu nereden anlıyorum? Hissi nasıl?
Endişeli olduğumu nereden anlıyorum? Hissi nasıl?
Kafamın karışık olduğunu nereden anlıyorum? Hissi nasıl?
Anladıkça kendimize yaklaşma şansımız doğuyor…
Mutlulukla dans ettikten sonra mutsuzluğa kapılabilirim.
Cesaretle yolumda yürüdükten sonra korku tüm bedenimi ve ruhumu sarabilir.
Emekle yaptığım bir yolu cesaretle yıkıp yıkabilirim.
Şefkat ve anlayışla doluyken etrafıma duvarlar örebilirim.
Bir anda sessizliğe kapılabilirim.
Neşe içinde yolumda yürürken acıyla olduğum yerden kalkacak gücü bile bulamayabilirim.
Bugün evet diyebildiğim gibi yarın hayır diyebilirim!
Mutlu, mutsuz, hassas, cesur, korkak…
Hepsi olabilirken hiçbiri de olabilirim.
Buraya insan doğamı yaşamaya geldim!
İnsanlığımın en narin parçalarını neden yok etmek isterim ki?
Mükemmel olmaya çalışmana ya da sırf yoğun diye bazı duyguları halının altına atmana gerek yok.
Bir şey olmak için koşturmana gerek yok! Kendi duygularından arınmak için kendini daha da yormana hiç gerek yok. Eğitimleri, kampları, terapileri takip etmen çok güzel ve anlamlı ama belki de en basit şeyi kaçırıyor olabilir misin?
Bu an nasıl ?
Yavaşla, bir adım geri gel. Ne kadar temas edebilirsin bu duyguyla. Hayır annenden ya da babandan geldi diye bunlardan anlamlar çıkarmana, zihninle cevap aramana yok. Hangi karmam diye farklı değişik çalışmalara katılmana gerek yok. Kimin suçu diye koşmana gerek yok!
Kalbinle tam bu arada olabilir misin? Ve konu neyse sorumluluk alabilir misin?
İnsanlığımız; yorgun, kırık, mutsuz hissetmemekten ya da onları yok saymaktan gelmiyor. Anbean bir sonraki anın bize ne sunacağı bilmeden nezaketle elinden geleni yaparak ona “evet” diyebilmekten geliyor.
Karanlığa da evet deme cesareti, bizi güçlü kılıyor. Ve buna “insan olma deneyimi” diyoruz.
Ve buraya insanlığımızı yok saymaya ya da onu tamir etmeye gelmedik, onu zarafetle yaşamaya geldik.
Yaşarken kırıp, dökmemiz kaçınılmaz,
Kırılıp, dökülenler için başkalarını suçlayabilir ve kendimize girdap yaratabilir.
Ya da,
Elimizden geleni yapar ve kırılmış o narin yerlerden insanlığımızın kabuk bağlamasını değil, yumuşamasına neden olabiliriz.
İnsanlığımızla yükselebiliriz…
İlginizi çekebilir: Yol, yolda öğrenilir: Her şeyin istediğiniz gibi olmasını beklemeyin!