X

İnsan nasıl sevmeli: Sevgiyi tanımlamak mümkün mü?

Bu ayın başından bu yana olduğu üzere, can-ım Ekim ayını kapatmadan sevgi ve aşk ile ilgili sorularımıza devam edeceğiz. Aslında başlık oldukça genel bir soru içeriyor. Sevginin birçok türü var, bir annenin çocuğuna duyduğu sevgi, bir babanın çocuğu için hissettiği sevgi, bir adamın bir kadın için hissettiği sevgi, bir arkadaş için bir dost için hissettiğimiz sevgi… Bunların hepsi aslında hayatımızda mutlaka birçok açıdan deneyimlediğimiz sevgi türleri. Fakat öyle bir tür var ki onu genelde çözmeye ve yorumlamaya ne tecrübemiz ne de bugüne kadar yazılmış olanlar yetiyor…

Evet hepimizin tahmin edebileceği üzere sorumuz kadın – erkek ilişkisi olarak bahsedebileceğimiz sevgi yani aşk diye de düşünebiliriz. Peki diyeceksiniz yani Pınar böyle bir soru olabilir mi, nasıl seveceğime kim karışır, içimden geldiği gibi severim…

İşte tam da buraya bakalım istiyorum sizlerle birlikte. Yolda yürüdüğünüzü düşünün bir yabancı sizi durdurdu, ve bu soruyu yöneltti “bir kadın erkek ilişkisinde insan nasıl sevmeli”? Şimdi bazı olası cevapları sıralayabiliriz; kimimiz deliler gibi sevmeli, en derinlerine kadar hissederek tutkuyla diyecektir, bazıları ise çok yakın bir arkadaşlık kurarak sevebilmeli der, bazıları çok da bağlanmadan öyle her an kaybedecekmiş gibi yani tamamıyla onun olduğunu hissettirmeden sevmeli insan diyecektir…

Tabi ki olası cevaplar bu kadar ile bitmez, ben kimseyi bu derece sevmem, işte hayatıma alacak kadar severim, çok da dünyaları değiştirmemeli der, eğer nispeten genç yaşlarımızdaysak cevap her an yanında olarak her an çokça paylaşarak sevmek isterim diye cevaplandırır sorumuzu ve eğer biraz daha olgun yaşlarımıza ilerlediysek belki huzur bularak birlikte huzura ererek sevmeli diyebilir…

Peki gerçekten insan nasıl sevmelidir? Bunun bir tanımı var mıdır? Tabi ki tanım yapmak kolay değil ama ben son dönemde ve sıkça ilgimi de çeken “böyle gelmiş” olduğu için, “bir kere evlendik çocuğumuz oldu mutsuzuz ama sonsuza kadar bunu yaşamaya mahkumuz” veya “evet ben karımı aldattım ama yine de onu seviyorum” diyebileceğimiz birçok “sevginin” karışık halleri ile karşılaştım… Bu haller sevmek yani nasıl sevmek sorumuza gidiyor aslında, hem sevmeyi hem sevilmeyi içeriyor.

Öncelikle, sevmeyi “ödev” gibi mi görmekteyiz? Yani eşimizi “gerçekten” yürekten sevebiliyor muyuz? Tabi ki zaman, yaşanmışlık ve hayat şartları bizi bir yerlere getiriyor ama bir Pazar günü elele yürümek varken sadece saatlerce susarak telefona bakarak o kişi ile hiçbir iletişim kurmadan sadece karı ve koca ilan edildiğiniz için mi zaman geçirmektesiniz? Bu sevmek olabilir mi bu sevmek halinin bir türü olabilir mi?

Sevmeyi “kaçamayacağınız” bir sorumluluk olarak görüp artık “heyecanı” bitmiş evliliğiniz dışında heyecanlar mı aramaktasınız? Evet, bu da bir seçim ve kimse sizi yargılayamaz. Fakat hayatınızda kendinize ne kadar dürüstsünüz? Her gün gerçekten kalbinizin ait olmadığı bir kadın veya adam ile birlikte hayatınızın geri kalan günlerini “çarpmayan bir kalp” ile geçirmekte olduğunuzu bilmek nasıl bir duygu?

Sevmeyi “mükemmel” kişinin gelmesini beklemek olarak mı görüyorsunuz? Kalbinizi ancak mükemmel standartlarınıza uygun bir kişi karşınıza çıktığında mı açacaksınız? Peki siz kendiniz bugün o tanımladığınız derece mükemmel misiniz? Peki bu gerçekleştiğinde kalbinizi açmaya ne kadar gönüllüsünüz, içinizde dünyada size bahşedilmiş sevmek almak-vermek dengesinin güzelliğini gerçekten hissedebiliyor musunuz? Yoksa karşınıza çıkan bütün o olası mükemmel olasılıkları elinizin tersiyle “korkularınız” ardına saklandığınızdan görmezden mi gelmektesiniz?

Bakın Osho, Sevginin Gücü isimli güzel eserinde insan nasıl sevmeli sorusuna nasıl yanıtlar veriyor;

“…İnsan nasıl sevmeli? Sevmek bir görev olamaz. Kimse görev icabı sevmemeli. Kimse sevmek zorunda kalmamalı. Kimseye sevmesi söylenmemeli. Olura olur. Olmazsa olmaz. Bu konuda bir şey yapabileceğin böyle bir durum yarattı ki pek çok insan sevemiyor. Sevgi çok az insanın karşısına çıkar. Tanrısallık kadar enderdir, çünkü tanrısallık sevgidir, çünkü sevgi tanrısallıktır.

Eğer sevgiye açıksan tanrısallığa da açık olursun. İkisi aynıdır. Sevgi başlangıçtır ve tanrısallık sondur. Sevgi, kutsallığın tapınağına giden basamaklardır.

Sevgi yolu ya da kalbin yolu, hiçbir şeyin senin ellerinde olmadığı anlamına gelir. Zamanını boşa harcama. Bütün her şeyin icabına bakacaktır. Lütfen rahatla; bütünün seni kucaklamasına izin ver.”

Sevgi korku içermez, tanım içermez, koşulların sağlanmasını beklemez, olduğu gibi olabilmektir. Kendince yeşerir, kendince dillenir ve yine kendince içimizi doldurur. Sevgi bu dünyanın yaradılışının sebebi, mevsimlerin dönüşüne eş ve zamanın en güzel tanığıdır. Sevgi, bu dünyada insan olarak bizlere bahşedilen en muhteşem histir ve hiçbir başka değerli şey ile yeri değiştirilemez.

Bugün “insan nasıl sevmeli” sorusu üzerine düşünün isterim. Aşk olduklarınızın elinden dürüstçe tutabiliyor musunuz, her anınızı o kişinin muhteşem varlığı ile doldurabiliyor musunuz? Sevmek için şartlarla dolu bir anlaşmaya mı girdiniz, mutlu musunuz, gerçekten sevebiliyor musunuz? İnsan nasıl sevmeli; insan bir okyanusun kıyısında uyanıp da oraya nasıl geldiğini hatırladığında yüzünde oluşacak sıcacık gülümseme kadar mahsum ve derin sevmelidir… İnsan nasıl sevmeli? Zor bir sorudur ve cevabı yine sizde gizli…

 

Yazarın diğer yazıları için tıklayın.

Pınar Özeken (Ulus): 2007 yılında Boğaziçi Üniversitesi Moleküler Biyoloji ve Genetik bölümü ile Kimya bölümlerini bitirdi. Aynı üniversitede Biyomedikal Mühendisliği ve İspanya Pompeu Fabra üniversitesinde master derecelerini aldı. Özellikle 2011’den bu yana moda ile ilgili çalışmalara ağırlık verdi ve hala moda üzerine yazı dizileri, farklı moda kaynaklarında yayınlanmaktadır. Yoga eğitmeni olma yolunda ilerleyen Pınar, bir Arjantin Tango aşığı. Gerçek tutkularından bir diğeri ise seyahat etmek."Dünya üzerinde ayak basılmadık toprak kalmasın" mottosu ile dünyayı dolaşmaya devam ediyor.

‘Evdeki herkes barista’: Bosch VeroBarista ile kahve deneyiminizi zirveye taşıyın

Kahve, şüphesiz ki pek çoğumuz için lezzetli bir içecekten çok daha fazlası; adeta bir tutku, bir ritüel… Sabahın ilk ışıklarında enerji veren, gün içindeki küçük molalarda kendimizi şımartmamızı sağlayan, bazense sohbetlerin tadını ikiye katlayan en keyifli eşlikçi. O yüzden günün farklı anlarını, farklı kahvelerle taçlandırmak gibisi yok; ne de olsa her anın kendine has bir kahvesi var. Güne enerjik bir başlangıç yapmak için yoğun aromalı bir americano ya da gün içinde en sevdiğimiz tatlının yanında yumuşak içimli bir cappuccino en iyi seçim olabilir.



Peki ya bu seçimlerimizi evde barista ustalığıyla hazırlayabilir miyiz? Elbette. Bosch Tam Otomatik Kahve Makinesi VeroBarista ile günün her anına ve her damak tadına uygun lezzetli kahveler hazırlamak mümkün; çünkü VeroBarista ile evdeki herkes barista. Her fincanınızı ustalık eserine dönüştürmeye hazırsanız, işte VeroBarista ile yapabilecekleriniz:

Kahve çekirdeklerini dilediğiniz gibi öğütebilirsiniz

Barista ustalığında lezzetli kahveler hazırlayabilmenin ilk adımı, kahve çekirdeklerini doğru bir şekilde öğütmekten ve tazeliği korumaktan geçiyor. Güzel haber; VeroBarista tüm bunları sizin için yapıyor. CreamDrive, yüksek kaliteli seramik kahve öğütme ünitesi ve özel aroma koruyucu çekirdek haznesi ile günün her saati taze çekilmiş kahve çekirdekleriniz hazır.

Üstelik çekirdek öğütme inceliğini de dilediğiniz gibi ayarlayabilirsiniz. Arka arkaya iki öğütme ve ısıtma sayesinde ekstra güçlü kahvenizi tadı daha az acı olacak şekilde hazırlayabilirsiniz. AromaDouble Shot Fonksiyonu ile kahve aromasından ödün vermeden ekstra yoğun kahveler hazırlamak da mümkün. E bir barista daha ne ister, öyle değil mi?

Farklı anları, farklı kahve çeşitleriyle taçlandırabilirsiniz

Taze çekilmiş kahve çekirdeklerinin mis kokusunun yanı sıra kahve hazırlamanın en güzel yanlarından biri de hiç şüphesiz her damak zevkine uygun farklı seçenekler yapabilmek. Sert tatları sevenler, yumuşak içim tercih edenler ya da daha eğlenceli köpüklü bir şeyler arayanlar… VeroBarista’da herkes için bir şeyler var. Cappuccino, flat white, latte macchiato, sütlü kahve, OneTouch Function ile hepsini tek tuşla hazırlayabilirsiniz. Dahası, yoğun tatları seviyorsanız americanonuz da VeroBarista ile hazır.

Belirtmekte fayda var ki; bir barista ustalığında kahve hazırlayabilmek için özellikle sütlü kahvelerde doğru lezzeti yakalayabilmenin en önemli sırrı sütün sıcaklığını ve kıvamını doğru ayarlayabilmek. Neyse ki VeroBarista, ideal demleme sıcaklığı konusunda tam bir usta. Sütlü kahvelerde bile mükemmel sıcaklığı yakalıyor, süt köpüğü ve sıcak su hazırlama seçenekleri ile her kahve türünü lezzetten ödün vermeden hazırlıyor. Ayrıca sütlü kahveleriniz için de hortumlu süt adaptörü sayesinde esnek çözümler sunuyor. İster kutudan, ister şişeden, ister kendi termosundan süt alın, VeroBarista ile sonuç hep aynı; hep mükemmel.



Kişisel tercihlerinizi kaydedebilirsiniz

Geçek bir barista kahve hazırlarken mutlaka kişisel dokunuşlarıyla fark yaratır; VeroBarista da evdeki herkesin kendi ‘barista’ dokunuşunu ekleyebilmesi için kişiselleştirilmiş tercihlere göre 4 adede kadar favori kahve kaydedebilme özelliğine sahip. Böylece her yudumda tam da istediğiniz gibi bir lezzete kavuşabilirsiniz. Ayrıca evinizde baristalığı başkasına devretmeniz gereken anlarda da kahvenizin yine tam istediğiniz gibi hazırlanacağından da emin olabilirsiniz 🙂 Sıfır risk, bol lezzet…

En sevdiğiniz kahveyi, en sevdiğiniz fincanda içebilmeniz için de VeroBarista üstüne düşeni yapıyor ve yüksekliği ayarlanabilir kahve çıkışı sayesinde 15 cm yüksekliğe kadar ayarlanabiliyor. En uzun latte macchiato bardaklarınızı bile rahatlıkla kullanabilirsiniz.

Zamandan ve enerjiden tasarruf edebilirsiniz

Kahve hazırlarken lezzet kadar önemli bir şey daha varsa; o da şüphesiz ki zamandan ve enerjiden tasarruf edebilmek. VeroBarista, minimum ısınma süresiyle 45 saniye gibi çok kısa bir zamanda kahvenizi hazır hale getiriyor. Ayrıca her kahveden sonra autoMilkClean süt temizleme sistemi ile tam otomatik temizlik sunuyor ve kolayca çıkartılabilir damlama tepsisi, kahve posası kabı ve süt ağızlıkları bulaşık makinesinde yıkanabiliyor. Yani kahve keyfiniz bittiğinde sizi temizlikle hiç yormuyor. Ve son olarak ZeroEnergy Auto-off otomatik kapanma özelliği ile belirlenen saatten sonra enerji tasarrufu yapmak için kapanıyor, sizi düşündüğü kadar çevreyi de düşünüyor. Kim hem çok lezzetli kahveler yapan hem de akıllı özellikleriyle kahve hazırlamayı mükemmel bir deneyime dönüştüren böylesi bir yardımcıyı evinde istemez ki?

Siz de evinizin baristası olmaya hazırsanız, en lezzetli kahveleri kendi damak tadınıza göre ayarlamak ve her defasında mükemmel sonuçlar elde etmek için hemen tıklayabilir, VeroBarista ile tanışabilirsiniz.

*Bu yazı Bosch katkılarıyla hazırlanmıştır.



21 Günde Ustalaş: Hayatınızı dönüştürmenin kısa rehberi

Günümüz dünyasında insanlar hızlı ve etkili çözümler ararken, uzun vadeli değişikliklerin ne kadar süre gerektirdiği sorusu akıllarda yer ediyor. Araştırmalar, bir alışkanlık kazanmanın 21 günlük bir süreç olduğunu belirtiyor. Bu gerçek, “21 Günde Ustalaş” serisini şekillendiren temel düşünce. Omega Yayınları’nın yayımladığı ve Marie-Claire Carlyle, Leon Nacson ve David A. Phillips gibi alanında prestijli yazarların katkıda bulunduğu seri, hayatın farklı alanlarında bir dönüşüm yaşamak isteyen okurlara kısa ama derinlemesine bir yolculuk sunuyor. Peki, bu serinin her kitabı, okura nasıl dokunuyor? Gelin, seriye birlikte göz atalım.



Marie-Claire Carlyle-Para Mıknatısı: Zenginliğe Giden Yolda Bir Yol Haritası

Serinin ilk kitabı olan Para Mıknatısı, parayla olan ilişkimize yeni bir perspektif getiriyor. Carlyle, paranın sadece maddi bir unsur olmadığını, aynı zamanda kişisel değerimizin ve başkalarına sunduğumuz katkının bir yansıması olduğunu öne sürüyor. Kitap, okuyucuları “zengin” olmanın ötesine taşıyarak, yaşamlarında gerçekten neye değer verdiklerini sorgulamalarına yardımcı oluyor. Paranın bir enerji olduğu fikri üzerine kurulu bu kitap, hayata daha fazla refah çekmek isteyenler için önemli adımlar sunuyor. Okur, mevcut finansal alışkanlıklarını gözden geçirmeye ve “para mıknatısı” olma yolunda ilerlemeye davet ediliyor. Carlyle’ın dili basit ama etkileyici. Kitap, “Paranın Değeri” ve “Niyet Etmenin Gücü” gibi bölümlerle, paraya olan bakış açınızı tamamen değiştirebilir. Ancak bu kitap, sadece bir kişisel gelişim kitabı değil; alışkanlıkları kökten dönüştürmek isteyen herkes için bir rehber niteliğinde. Para ve refah konusunda mevcut düşünce kalıplarını yıkmak isteyen okurlar için güçlü bir başlangıç noktası sunuyor.

Leon Nacson-Rüyalar: Bilinçaltınızı Keşfetmek İçin Bir Araç

Serinin ikinci kitabı olan Rüyalar, sadece uyku sırasında yaşadığımız olayların ötesinde, bilinçaltımızın derinlerine bir yolculuk yapmamıza yardımcı oluyor. Nacson, rüyaların anlamını çözebilmek için onları hatırlamanın önemini vurgularken, okuyuculara kendi rüya günlüğünü tutmanın faydalarından bahsediyor. Modern yaşamın karmaşasında, rüyalarla ilgili sembollerin ve temaların nasıl çözüleceğine dair pratik bilgiler sunuyor. Kitap, rüya yorumlamada bireysel deneyime önem vererek okuyucunun kendi rüyalarının dilini öğrenmesini sağlıyor. Rüyaların sembolizmi üzerine yoğunlaşan bölümler, okurun bilinçaltına dair ipuçlarını yakalamasını kolaylaştırıyor. “Düşmek, Uçmak ve Kovalanmak” gibi herkesin yaşamış olabileceği rüya temalarına açıklık getirirken, kişinin ruhsal yolculuğunda bir rehber olma niteliği taşıyor. Nacson, rüyaların günlük hayatımızdaki yansımalarına dikkat çekiyor; bu da kitabı okura bilinçaltıyla ilgili derin bir keşif fırsatı sunan önemli bir araç haline getiriyor.

David A. Phillips-Numeroloji: Sayıların Gizemli Dünyası

Üçüncü kitap Numeroloji ise, yaşamın derin sırlarını anlamak için sayıların gücüne odaklanıyor. Phillips, Pisagor’un öğretilerine dayanan bu kadim bilim dalını modern hayata uyarlayarak, insanların kendilerini ve çevrelerindekileri daha iyi anlamalarına yardımcı olmayı hedefliyor. Numeroloji, sadece kişilik analizi değil; aynı zamanda kariyer seçimleri, ilişkiler ve ruhsal gelişim açısından da rehberlik sunuyor. Phillips, kitabında sayılara dair teorik bilgilere ek olarak, gerçek dünyadan ünlü örnekler sunarak konuyu daha somut bir hale getiriyor. “Ruh Sayıları” ve “Adların Gücü” gibi bölümler, okurların kişisel yaşamlarına dair önemli çıkarımlar yapmasına olanak tanıyor. Numerolojiye ilgi duymayanlar bile, bu kitap sayesinde yaşamlarını yeni bir gözle değerlendirmeye başlayabilir.

21 Günlük Yolculuk: Alışkanlıklar ve Dönüşüm

Bu seri, alışkanlıkların nasıl şekillendiğine ve yaşamda yeniye yer açmanın neden önemli olduğuna dair kapsamlı bir rehber niteliğinde. Her kitap, 21 gün boyunca okuru derin bir içsel yolculuğa çıkarıyor ve bir yandan kısa süreli bir rehber gibi görünse de her birinin arkasında büyük bir felsefi altyapı bulunuyor. Para Mıknatısı, finansal refahın anahtarlarını sunarken; Rüyalar bilinçaltımızı çözmemize yardım ediyor ve Numeroloji kişisel potansiyelimizi anlamamıza kapı aralıyor. Bu serinin en büyük gücü, herkesin hayatında bir noktada değişiklik yapma ihtiyacını hissetmesi ve 21 gün boyunca süren bu küçük ama etkili adımların, büyük dönüşümlere yol açma potansiyelinde yatıyor. Her kitap, farklı bir tema etrafında dönse de ortak payda: Bireyin kendi gücünün farkına varmasını sağlamak ve bunu bir alışkanlığa dönüştürmek.



Sonuç olarak, “21 Günde Ustalaş” serisi, hayatta bir adım öne geçmek ve yeni bir başlangıç yapmak isteyenler için ilham verici bir çalışma. Her kitabın derinliği, okurun kendine dair yeni keşifler yapmasına olanak tanıyor. Seriyi okurken hem kişisel gelişiminize katkıda bulunacak hem de alışkanlıklarınızı yeniden gözden geçireceksiniz. Hayatta yeni bir sayfa açmak için siz de bu 21 günlük yolculuğa çıkmaya hazır mısınız?

Bu yazı Deniz Poyraz tarafından kaleme alınmıştır.

İlginizi çekebilir: Yaratıcılık bir hayal mi? Yaratıcı olmak mümkün mü? İyi ama nasıl?



İlgili Makale