X

İnsan insandır ve terapide ilişki esastır: Süre sınırlı psikanalitik psikoterapi (SSPP)

Psikoterapi deyince akla ilk olarak Freud’un psikanalizi (veya psikodinamik yaklaşım) geliyor. Ancak psikanalizin ucu açık, yani ne zaman biteceğinin belli olmaması, esnekliğe yer vermemesi ve hatta bağımlılık yapması gibi sebeplerle günümüzde süresi sınırlı terapilere bir yönelim var. İşte Süre Sınırlı Psikanalitik Psikoterapi (SSPP) bu ihtiyaçla ortaya çıkmış, oldukça etkili bir terapi yöntemi. SSPP’nin teorik temeli Freud’un psikanalizine dayanmakla birlikte nesne ilişkileri ve kendilik psikolojisi kuramlarını içine alan, güncel kişilerarası ilişkileri bilişsel davranışçı yaklaşımla harmanlayan esnek bir psikoterapi yöntemi.

Freud’un ilk tedavilerinin önemli bir kısmı da kısa sürmüş. SSPP de ortalama 15 ila 20 seans aralığında sürüyor. Günümüzün hızlı ve değişken koşullarında kısa süreli terapilere duyulan ihtiyacı anlamak zor değil. Terapiye gelen danışanların çoğu duygusal acılarının bir an önce bitmesi ihtiyacıyla geliyor. SSPP bu danışanlar için çok ideal. Ancak kişilik bozukluğu ve erken dönem nesne ilişkileri sorunlu olan, ilkel savunma mekanizmaları dediğimiz; inkar, sürekli savunma hali, şeyleri iyi veya kötü olarak keskince bölme, terapiste karşı düşmanca aktarım gibi mekanizmaları kullanan kişilerde SSPP çok işlemiyor. SSPP’den fayda görebilmek için değişmeye açık, daha az savunmaya geçen, düşmanca ve kendine odaklı olmayan bir yapıda olmak gerekiyor.

SSPP sürecinde mümkün olduğunca çabuk bir şekilde bir terapötik ittifak oluşturuluyor ve sonra danışanın belirli alanlarda baş etme stratejileri benimsemesine yardım ediliyor. Örneğin sorunlu bir ilişkiyle baş etmeye ya da kaygı yönetimine odaklanılıyor. SSPP, kronik, yaygın ve işlevsiz iletişim biçimlerine sahip kişiler için kişilerarası ve zaman duyarlı bir yaklaşım. Hedefi bir kişinin kendisiyle ve başkalarıyla kurduğu iletişim biçimini değiştirmek. Bunun için psikoterapist ve danışan arasında gelişen ilişkiden yararlanılıyor.

SSPP’yi uzun süreli dinamik psikoterapiden ayıran ana faktör, odağın ve hedeflerin sınırlandırılmış olması. Buna göre öncelikle davranışta, düşüncede ve duygularda bazı değişiklikleri geliştirme fırsatı sağlamaya, daha uyumlu bir şekilde başa çıkmaya, kişilerarası ilişkilerin gelişmesine ve kişinin kendini daha iyi anlamasına olanak vermeye özen gösteriliyor. SSPP’nin bir diğer faydalı yanı da, süreç sonlandıktan sonra devam edecek olan uzun süreli bir değişim sürecini başlatması. SSPP’de zamanın sınırlı olmasının en büyük katkısı terapi sürecini dinamik ve canlı tutması. Bu da danışanın iyileşme farkındalığını artırıyor, psikoterapistin ve danışanın belli bir odağa bağlanmasını ve ilerlemesini destekliyor.

SSPP’nin çerçevesinin temelde Freud’un psikanalizine ve psikodinamik yaklaşıma dayandığını söylemiştik. Genel çerçevesi böyle olmakla birlikte, kişilerarası ilişkileri, nesne ilişkilerini ve kendilik psikolojisi kuramını ve ayrıca bilişsel-davranışçı ve sistem yaklaşımı ile nörobilimdeki güncel kavram ve gelişmeleri de içeriyor. Bağlanma kuramını, kişilerarası kuramı, deneyimsel kuramı (duygu odaklı) bütünleştiriyor. Bağlanma kuramı; insani ilişki ve kendiliğe/ötekine karşı modeller, kişilerarası ilişkiler, karşılıklılık ve döngüler, deneyimsel süreç kuramı ise duyguların tanınması ve işlenmesi bakımından psikoterapi sürecinde önemli ve bütünsel bir bakış sağlıyor. Bu açıdan bakıldığında SSPP hem nörobilim (yani beyin temelli) hem de kanıta dayalı ve bütüncül bir yaklaşım.

SSPP’nin dokuz temel ilkesi var. Bunlar;

  • İnsanların diğer insanlarla ilişkide olmaya çalışmak ve bu ilişkili hali korumak için doğuştan motivasyonları vardır.
  • Maladaptif (uyumsuz) ilişki örüntüleri yaşamın ilk yıllarında kazanılır, şema haline gelir ve mevcut şikayetlerin çoğunun altında yatar.
  • Kendilik ve başkaları algısındaki tutarlılık mevcut ilişki örüntülerinde varlıklarını sürdürür (döngüsel nedensellik).
  • Danışanlar hasta değildir, tıkanmıştır.
  • Odak maladaptif (uyumsuz) ilişki örüntüleri ve onlara eşlik eden duyguları değiştirmektir.
  • Etkileşimli süreçle ilgilenir.
  • Asıl problemli ilişki örüntüsüyle ilgilenir.
  • Terapist hem gözlemci hem katılımcıdır.
  • Değişim psikoterapi süreci sonlandığında devam edecektir (Levenson, 2011).

Bu ilkeler doğrultusunda SSPP’nin iki amacı olduğunu söyleyebiliriz: Birincisi danışana hem kendi içinde hem başkalarıyla ilişkilerinde yeni deneyimler sağlamak, ikincisi ise danışana yeni anlayışlar kazandırmak. Bu iki amaç örtüşük bir şekilde işliyor. SSPP’nin uygulanması bir grup tekniğe dayanıyor. Müdahaleler daha çok kişilerarası ilişkilere gömülmüş terapötik stratejiler olarak görülüyor. Bu nedenle tüm müdahaleler ev ödevi vermek gibi somut ilişkisel eylemler olarak görülüyor. Teorik olarak, yeni deneyim ve yeni anlayış hedeflerine ulaşmayı kolaylaştıran her müdahale SSPP’de kullanılabiliyor. Müdahalelerin hepsi aynı hedeflere ulaşmak için tasarlandıklarından, ortak ve uyumlu bir temaları oluyor. Yani fenomenolojik olarak mantıklılar. Bu açıdan SSPP psikoterapistlerinin yönlendirici, aktif ve pragmatik (faydacı) olduğunu söyleyebiliriz. Tüm bunlar SSPP terapistinin gerçek ve otantik bir kişi, bir insan olarak terapide olmasını sağlıyor.

Özetle SSPP size hem kendi içinizde hem başkalarıyla ilişkilerinizde yeni deneyimler sağlama ve yeni anlayışlar kazandırmayı hedefliyor. Bu nedenle belirli bir problemin çözümü, duygularınıza daha iyi uyum sağlama, insan ilişkileri düzeninin gelişmesi gibi makul ve ulaşılabilir hedefler koyuluyor. Bu açıdan diğer dinamik psikoterapi biçimlerinde olduğundan daha aktif bir süreç. Psikoterapist ve danışan arasındaki ilişkiye odaklanması, psikoterapötik stratejilerini ve psikoterapi uygulamalarını danışana uygun olacak şekilde esnek belirlemesi, psikoterapi sürecinin duygular, kişisel ve kişiler arası ilişkiler bağlamında ilerlemesi SSPP sürecini hem dinamik hem de işlevsel kılıyor. SSPP ayrıca psikolojik problem yaşamasa da kişilere sosyal ve duygusal destek sağlamada, yaşamdan alınan doyum ve kendinden memnun olma hissinde devamlılığın sağlanmasında, kendilik organizasyonunun ve benlik gücünün yükseltilmesinde ve bu deneyimlerin devamlılığını sağlamakta da etkili.

Herkes biricik ve herkesin farklı ihtiyaçları var. Zar zor cesaretini toplayıp terapiye gelen danışanın da temel ihtiyacı acısını bir an önce dindirmek. Hızla değişen ve belirsizliğin hakim olduğu dünyamızda gerçek bir ilişki kurmak çok zor. Bırakın başkaları ile ilişki kurmayı, insanlar kendisiyle ilişki kurmayı unutuyor. Bu unutuşun ardında tek başına yüzleşmekten kaçınılan acılar yatıyor.

Ancak iyileşme de tam burada aslında: Kendinle, acınla yüzleşerek diğerlerini görmeye başlamak ve böylelikle kendinle ve onlarla otantik, gerçek bir ilişki kurmak. Çünkü insan olmak her şeyden önce ilişki kurmayı, bağ kurmayı gerektiriyor. Bazen sadece gerçek bir ilişki kurmak, ilacımız oluyor. Sözün kısası, iyi olmak “iyi geçinmek”le oluyor, bu da önce kendinizle sonra dışardakiyle sahici bir ilişki kurmakla başlıyor. Bir SSPP terapisti ile çalışmak ve online psikolojik danışmanlık almak için ayselkeskin2004@yahoo.com eposta adresine yazarak detaylı bilgi alabilirsiniz. Yazımı Depeche Mode’un şu şarkısıyla bitireyim…

Kaynaklar:
Levenson, H. (2011). Süresi Sınırlı Psikodinamik Psikoterapi. (Çev. Uz. Dr. T. Özakkaş) İstanbul: İklim
Sarı, İ. (2018). Kısa Süreli Dinamik Psikoterapi (TLDP). tavsiyeediyorum.com
Seki, A. ve Tortop, H. S. (2018). Kısa Süreli Dinamik Psikoterapi: Üstün Yetenekli Bireyler ve Ailelerinde Uygulanabilirliği. Üstün Zekalılar Eğitimi ve Yaratıcılık Dergisi, Nisan, 5(3), 45-58. http://jgedc.org, Genç Bilge Yayıncılık

Aysel Keskin: Merhaba ben Aysel Keskin. Psikolojik Danışman ve Psikoterapistim. 2006 yılında Marmara Üniversitesi Psikolojik Danışmanlık bölümünden mezun olduktan sonra, Türk Deniz Kuvvetlerinde yedi senelik bir kurumsal hayat deneyimim oldu. Kurumsal hayat deneyimimin ardından, çocukluk tutkum olan psikolojiye bir de seyahat tutkum eklendiği için okyanus ötesine giderek bir süre Amerika’nın Kalifornia ve Oregon eyaletlerinde yaşadım. Tüm psikoterapi yaklaşımlarını bilmekle beraber uzmanlaşmanın gerekliliğine inanarak, kanıta dayalı terapi yaklaşımlarından Süre Sınırlı Psikanalitik Psikoterapi (SSPP), Jungian Psikoterapi ve Rasyonel Psikoloji Enstitüsü Preferred Partner of The Albert Ellis Institute onaylı, APA (American Psychological Association) Kredili Rasyonel Duygucu & Bilişsel Davranışçı Terapi Eğitimlerini (süpervizyonlar dahil) tamamladım. Sorunların bütüncül ele alınması gerektiğine, beden ve zihnin dengesini kurduğumuzda hayatımızda olumlu değişimler olacağına inanıyorum. Beden ve zihin sağlığınız her şeyden önemli. Bana ayselkeskin2004@yahoo.com eposta adresinden ulaşabilirsiniz. Sağlık ve sevgi ile kalın. Instagram: ayselkeskin.psk.dan

‘Evdeki herkes barista’: Bosch VeroBarista ile kahve deneyiminizi zirveye taşıyın

Kahve, şüphesiz ki pek çoğumuz için lezzetli bir içecekten çok daha fazlası; adeta bir tutku, bir ritüel… Sabahın ilk ışıklarında enerji veren, gün içindeki küçük molalarda kendimizi şımartmamızı sağlayan, bazense sohbetlerin tadını ikiye katlayan en keyifli eşlikçi. O yüzden günün farklı anlarını, farklı kahvelerle taçlandırmak gibisi yok; ne de olsa her anın kendine has bir kahvesi var. Güne enerjik bir başlangıç yapmak için yoğun aromalı bir americano ya da gün içinde en sevdiğimiz tatlının yanında yumuşak içimli bir cappuccino en iyi seçim olabilir.



Peki ya bu seçimlerimizi evde barista ustalığıyla hazırlayabilir miyiz? Elbette. Bosch Tam Otomatik Kahve Makinesi VeroBarista ile günün her anına ve her damak tadına uygun lezzetli kahveler hazırlamak mümkün; çünkü VeroBarista ile evdeki herkes barista. Her fincanınızı ustalık eserine dönüştürmeye hazırsanız, işte VeroBarista ile yapabilecekleriniz:

Kahve çekirdeklerini dilediğiniz gibi öğütebilirsiniz

Barista ustalığında lezzetli kahveler hazırlayabilmenin ilk adımı, kahve çekirdeklerini doğru bir şekilde öğütmekten ve tazeliği korumaktan geçiyor. Güzel haber; VeroBarista tüm bunları sizin için yapıyor. CreamDrive, yüksek kaliteli seramik kahve öğütme ünitesi ve özel aroma koruyucu çekirdek haznesi ile günün her saati taze çekilmiş kahve çekirdekleriniz hazır.

Üstelik çekirdek öğütme inceliğini de dilediğiniz gibi ayarlayabilirsiniz. Arka arkaya iki öğütme ve ısıtma sayesinde ekstra güçlü kahvenizi tadı daha az acı olacak şekilde hazırlayabilirsiniz. AromaDouble Shot Fonksiyonu ile kahve aromasından ödün vermeden ekstra yoğun kahveler hazırlamak da mümkün. E bir barista daha ne ister, öyle değil mi?

Farklı anları, farklı kahve çeşitleriyle taçlandırabilirsiniz

Taze çekilmiş kahve çekirdeklerinin mis kokusunun yanı sıra kahve hazırlamanın en güzel yanlarından biri de hiç şüphesiz her damak zevkine uygun farklı seçenekler yapabilmek. Sert tatları sevenler, yumuşak içim tercih edenler ya da daha eğlenceli köpüklü bir şeyler arayanlar… VeroBarista’da herkes için bir şeyler var. Cappuccino, flat white, latte macchiato, sütlü kahve, OneTouch Function ile hepsini tek tuşla hazırlayabilirsiniz. Dahası, yoğun tatları seviyorsanız americanonuz da VeroBarista ile hazır.

Belirtmekte fayda var ki; bir barista ustalığında kahve hazırlayabilmek için özellikle sütlü kahvelerde doğru lezzeti yakalayabilmenin en önemli sırrı sütün sıcaklığını ve kıvamını doğru ayarlayabilmek. Neyse ki VeroBarista, ideal demleme sıcaklığı konusunda tam bir usta. Sütlü kahvelerde bile mükemmel sıcaklığı yakalıyor, süt köpüğü ve sıcak su hazırlama seçenekleri ile her kahve türünü lezzetten ödün vermeden hazırlıyor. Ayrıca sütlü kahveleriniz için de hortumlu süt adaptörü sayesinde esnek çözümler sunuyor. İster kutudan, ister şişeden, ister kendi termosundan süt alın, VeroBarista ile sonuç hep aynı; hep mükemmel.



Kişisel tercihlerinizi kaydedebilirsiniz

Geçek bir barista kahve hazırlarken mutlaka kişisel dokunuşlarıyla fark yaratır; VeroBarista da evdeki herkesin kendi ‘barista’ dokunuşunu ekleyebilmesi için kişiselleştirilmiş tercihlere göre 4 adede kadar favori kahve kaydedebilme özelliğine sahip. Böylece her yudumda tam da istediğiniz gibi bir lezzete kavuşabilirsiniz. Ayrıca evinizde baristalığı başkasına devretmeniz gereken anlarda da kahvenizin yine tam istediğiniz gibi hazırlanacağından da emin olabilirsiniz 🙂 Sıfır risk, bol lezzet…

En sevdiğiniz kahveyi, en sevdiğiniz fincanda içebilmeniz için de VeroBarista üstüne düşeni yapıyor ve yüksekliği ayarlanabilir kahve çıkışı sayesinde 15 cm yüksekliğe kadar ayarlanabiliyor. En uzun latte macchiato bardaklarınızı bile rahatlıkla kullanabilirsiniz.

Zamandan ve enerjiden tasarruf edebilirsiniz

Kahve hazırlarken lezzet kadar önemli bir şey daha varsa; o da şüphesiz ki zamandan ve enerjiden tasarruf edebilmek. VeroBarista, minimum ısınma süresiyle 45 saniye gibi çok kısa bir zamanda kahvenizi hazır hale getiriyor. Ayrıca her kahveden sonra autoMilkClean süt temizleme sistemi ile tam otomatik temizlik sunuyor ve kolayca çıkartılabilir damlama tepsisi, kahve posası kabı ve süt ağızlıkları bulaşık makinesinde yıkanabiliyor. Yani kahve keyfiniz bittiğinde sizi temizlikle hiç yormuyor. Ve son olarak ZeroEnergy Auto-off otomatik kapanma özelliği ile belirlenen saatten sonra enerji tasarrufu yapmak için kapanıyor, sizi düşündüğü kadar çevreyi de düşünüyor. Kim hem çok lezzetli kahveler yapan hem de akıllı özellikleriyle kahve hazırlamayı mükemmel bir deneyime dönüştüren böylesi bir yardımcıyı evinde istemez ki?

Siz de evinizin baristası olmaya hazırsanız, en lezzetli kahveleri kendi damak tadınıza göre ayarlamak ve her defasında mükemmel sonuçlar elde etmek için hemen tıklayabilir, VeroBarista ile tanışabilirsiniz.

*Bu yazı Bosch katkılarıyla hazırlanmıştır.





21 Günde Ustalaş: Hayatınızı dönüştürmenin kısa rehberi

Günümüz dünyasında insanlar hızlı ve etkili çözümler ararken, uzun vadeli değişikliklerin ne kadar süre gerektirdiği sorusu akıllarda yer ediyor. Araştırmalar, bir alışkanlık kazanmanın 21 günlük bir süreç olduğunu belirtiyor. Bu gerçek, “21 Günde Ustalaş” serisini şekillendiren temel düşünce. Omega Yayınları’nın yayımladığı ve Marie-Claire Carlyle, Leon Nacson ve David A. Phillips gibi alanında prestijli yazarların katkıda bulunduğu seri, hayatın farklı alanlarında bir dönüşüm yaşamak isteyen okurlara kısa ama derinlemesine bir yolculuk sunuyor. Peki, bu serinin her kitabı, okura nasıl dokunuyor? Gelin, seriye birlikte göz atalım.



Marie-Claire Carlyle-Para Mıknatısı: Zenginliğe Giden Yolda Bir Yol Haritası

Serinin ilk kitabı olan Para Mıknatısı, parayla olan ilişkimize yeni bir perspektif getiriyor. Carlyle, paranın sadece maddi bir unsur olmadığını, aynı zamanda kişisel değerimizin ve başkalarına sunduğumuz katkının bir yansıması olduğunu öne sürüyor. Kitap, okuyucuları “zengin” olmanın ötesine taşıyarak, yaşamlarında gerçekten neye değer verdiklerini sorgulamalarına yardımcı oluyor. Paranın bir enerji olduğu fikri üzerine kurulu bu kitap, hayata daha fazla refah çekmek isteyenler için önemli adımlar sunuyor. Okur, mevcut finansal alışkanlıklarını gözden geçirmeye ve “para mıknatısı” olma yolunda ilerlemeye davet ediliyor. Carlyle’ın dili basit ama etkileyici. Kitap, “Paranın Değeri” ve “Niyet Etmenin Gücü” gibi bölümlerle, paraya olan bakış açınızı tamamen değiştirebilir. Ancak bu kitap, sadece bir kişisel gelişim kitabı değil; alışkanlıkları kökten dönüştürmek isteyen herkes için bir rehber niteliğinde. Para ve refah konusunda mevcut düşünce kalıplarını yıkmak isteyen okurlar için güçlü bir başlangıç noktası sunuyor.

Leon Nacson-Rüyalar: Bilinçaltınızı Keşfetmek İçin Bir Araç

Serinin ikinci kitabı olan Rüyalar, sadece uyku sırasında yaşadığımız olayların ötesinde, bilinçaltımızın derinlerine bir yolculuk yapmamıza yardımcı oluyor. Nacson, rüyaların anlamını çözebilmek için onları hatırlamanın önemini vurgularken, okuyuculara kendi rüya günlüğünü tutmanın faydalarından bahsediyor. Modern yaşamın karmaşasında, rüyalarla ilgili sembollerin ve temaların nasıl çözüleceğine dair pratik bilgiler sunuyor. Kitap, rüya yorumlamada bireysel deneyime önem vererek okuyucunun kendi rüyalarının dilini öğrenmesini sağlıyor. Rüyaların sembolizmi üzerine yoğunlaşan bölümler, okurun bilinçaltına dair ipuçlarını yakalamasını kolaylaştırıyor. “Düşmek, Uçmak ve Kovalanmak” gibi herkesin yaşamış olabileceği rüya temalarına açıklık getirirken, kişinin ruhsal yolculuğunda bir rehber olma niteliği taşıyor. Nacson, rüyaların günlük hayatımızdaki yansımalarına dikkat çekiyor; bu da kitabı okura bilinçaltıyla ilgili derin bir keşif fırsatı sunan önemli bir araç haline getiriyor.

David A. Phillips-Numeroloji: Sayıların Gizemli Dünyası

Üçüncü kitap Numeroloji ise, yaşamın derin sırlarını anlamak için sayıların gücüne odaklanıyor. Phillips, Pisagor’un öğretilerine dayanan bu kadim bilim dalını modern hayata uyarlayarak, insanların kendilerini ve çevrelerindekileri daha iyi anlamalarına yardımcı olmayı hedefliyor. Numeroloji, sadece kişilik analizi değil; aynı zamanda kariyer seçimleri, ilişkiler ve ruhsal gelişim açısından da rehberlik sunuyor. Phillips, kitabında sayılara dair teorik bilgilere ek olarak, gerçek dünyadan ünlü örnekler sunarak konuyu daha somut bir hale getiriyor. “Ruh Sayıları” ve “Adların Gücü” gibi bölümler, okurların kişisel yaşamlarına dair önemli çıkarımlar yapmasına olanak tanıyor. Numerolojiye ilgi duymayanlar bile, bu kitap sayesinde yaşamlarını yeni bir gözle değerlendirmeye başlayabilir.

21 Günlük Yolculuk: Alışkanlıklar ve Dönüşüm

Bu seri, alışkanlıkların nasıl şekillendiğine ve yaşamda yeniye yer açmanın neden önemli olduğuna dair kapsamlı bir rehber niteliğinde. Her kitap, 21 gün boyunca okuru derin bir içsel yolculuğa çıkarıyor ve bir yandan kısa süreli bir rehber gibi görünse de her birinin arkasında büyük bir felsefi altyapı bulunuyor. Para Mıknatısı, finansal refahın anahtarlarını sunarken; Rüyalar bilinçaltımızı çözmemize yardım ediyor ve Numeroloji kişisel potansiyelimizi anlamamıza kapı aralıyor. Bu serinin en büyük gücü, herkesin hayatında bir noktada değişiklik yapma ihtiyacını hissetmesi ve 21 gün boyunca süren bu küçük ama etkili adımların, büyük dönüşümlere yol açma potansiyelinde yatıyor. Her kitap, farklı bir tema etrafında dönse de ortak payda: Bireyin kendi gücünün farkına varmasını sağlamak ve bunu bir alışkanlığa dönüştürmek.



Sonuç olarak, “21 Günde Ustalaş” serisi, hayatta bir adım öne geçmek ve yeni bir başlangıç yapmak isteyenler için ilham verici bir çalışma. Her kitabın derinliği, okurun kendine dair yeni keşifler yapmasına olanak tanıyor. Seriyi okurken hem kişisel gelişiminize katkıda bulunacak hem de alışkanlıklarınızı yeniden gözden geçireceksiniz. Hayatta yeni bir sayfa açmak için siz de bu 21 günlük yolculuğa çıkmaya hazır mısınız?

Bu yazı Deniz Poyraz tarafından kaleme alınmıştır.

İlginizi çekebilir: Yaratıcılık bir hayal mi? Yaratıcı olmak mümkün mü? İyi ama nasıl?





İlgili Makale