İnsan insandır ve terapide ilişki esastır: Süre sınırlı psikanalitik psikoterapi (SSPP)
Psikoterapi deyince akla ilk olarak Freud’un psikanalizi (veya psikodinamik yaklaşım) geliyor. Ancak psikanalizin ucu açık, yani ne zaman biteceğinin belli olmaması, esnekliğe yer vermemesi ve hatta bağımlılık yapması gibi sebeplerle günümüzde süresi sınırlı terapilere bir yönelim var. İşte Süre Sınırlı Psikanalitik Psikoterapi (SSPP) bu ihtiyaçla ortaya çıkmış, oldukça etkili bir terapi yöntemi. SSPP’nin teorik temeli Freud’un psikanalizine dayanmakla birlikte nesne ilişkileri ve kendilik psikolojisi kuramlarını içine alan, güncel kişilerarası ilişkileri bilişsel davranışçı yaklaşımla harmanlayan esnek bir psikoterapi yöntemi.
Freud’un ilk tedavilerinin önemli bir kısmı da kısa sürmüş. SSPP de ortalama 15 ila 20 seans aralığında sürüyor. Günümüzün hızlı ve değişken koşullarında kısa süreli terapilere duyulan ihtiyacı anlamak zor değil. Terapiye gelen danışanların çoğu duygusal acılarının bir an önce bitmesi ihtiyacıyla geliyor. SSPP bu danışanlar için çok ideal. Ancak kişilik bozukluğu ve erken dönem nesne ilişkileri sorunlu olan, ilkel savunma mekanizmaları dediğimiz; inkar, sürekli savunma hali, şeyleri iyi veya kötü olarak keskince bölme, terapiste karşı düşmanca aktarım gibi mekanizmaları kullanan kişilerde SSPP çok işlemiyor. SSPP’den fayda görebilmek için değişmeye açık, daha az savunmaya geçen, düşmanca ve kendine odaklı olmayan bir yapıda olmak gerekiyor.
SSPP sürecinde mümkün olduğunca çabuk bir şekilde bir terapötik ittifak oluşturuluyor ve sonra danışanın belirli alanlarda baş etme stratejileri benimsemesine yardım ediliyor. Örneğin sorunlu bir ilişkiyle baş etmeye ya da kaygı yönetimine odaklanılıyor. SSPP, kronik, yaygın ve işlevsiz iletişim biçimlerine sahip kişiler için kişilerarası ve zaman duyarlı bir yaklaşım. Hedefi bir kişinin kendisiyle ve başkalarıyla kurduğu iletişim biçimini değiştirmek. Bunun için psikoterapist ve danışan arasında gelişen ilişkiden yararlanılıyor.
SSPP’yi uzun süreli dinamik psikoterapiden ayıran ana faktör, odağın ve hedeflerin sınırlandırılmış olması. Buna göre öncelikle davranışta, düşüncede ve duygularda bazı değişiklikleri geliştirme fırsatı sağlamaya, daha uyumlu bir şekilde başa çıkmaya, kişilerarası ilişkilerin gelişmesine ve kişinin kendini daha iyi anlamasına olanak vermeye özen gösteriliyor. SSPP’nin bir diğer faydalı yanı da, süreç sonlandıktan sonra devam edecek olan uzun süreli bir değişim sürecini başlatması. SSPP’de zamanın sınırlı olmasının en büyük katkısı terapi sürecini dinamik ve canlı tutması. Bu da danışanın iyileşme farkındalığını artırıyor, psikoterapistin ve danışanın belli bir odağa bağlanmasını ve ilerlemesini destekliyor.
SSPP’nin çerçevesinin temelde Freud’un psikanalizine ve psikodinamik yaklaşıma dayandığını söylemiştik. Genel çerçevesi böyle olmakla birlikte, kişilerarası ilişkileri, nesne ilişkilerini ve kendilik psikolojisi kuramını ve ayrıca bilişsel-davranışçı ve sistem yaklaşımı ile nörobilimdeki güncel kavram ve gelişmeleri de içeriyor. Bağlanma kuramını, kişilerarası kuramı, deneyimsel kuramı (duygu odaklı) bütünleştiriyor. Bağlanma kuramı; insani ilişki ve kendiliğe/ötekine karşı modeller, kişilerarası ilişkiler, karşılıklılık ve döngüler, deneyimsel süreç kuramı ise duyguların tanınması ve işlenmesi bakımından psikoterapi sürecinde önemli ve bütünsel bir bakış sağlıyor. Bu açıdan bakıldığında SSPP hem nörobilim (yani beyin temelli) hem de kanıta dayalı ve bütüncül bir yaklaşım.
SSPP’nin dokuz temel ilkesi var. Bunlar;
- İnsanların diğer insanlarla ilişkide olmaya çalışmak ve bu ilişkili hali korumak için doğuştan motivasyonları vardır.
- Maladaptif (uyumsuz) ilişki örüntüleri yaşamın ilk yıllarında kazanılır, şema haline gelir ve mevcut şikayetlerin çoğunun altında yatar.
- Kendilik ve başkaları algısındaki tutarlılık mevcut ilişki örüntülerinde varlıklarını sürdürür (döngüsel nedensellik).
- Danışanlar hasta değildir, tıkanmıştır.
- Odak maladaptif (uyumsuz) ilişki örüntüleri ve onlara eşlik eden duyguları değiştirmektir.
- Etkileşimli süreçle ilgilenir.
- Asıl problemli ilişki örüntüsüyle ilgilenir.
- Terapist hem gözlemci hem katılımcıdır.
- Değişim psikoterapi süreci sonlandığında devam edecektir (Levenson, 2011).
Bu ilkeler doğrultusunda SSPP’nin iki amacı olduğunu söyleyebiliriz: Birincisi danışana hem kendi içinde hem başkalarıyla ilişkilerinde yeni deneyimler sağlamak, ikincisi ise danışana yeni anlayışlar kazandırmak. Bu iki amaç örtüşük bir şekilde işliyor. SSPP’nin uygulanması bir grup tekniğe dayanıyor. Müdahaleler daha çok kişilerarası ilişkilere gömülmüş terapötik stratejiler olarak görülüyor. Bu nedenle tüm müdahaleler ev ödevi vermek gibi somut ilişkisel eylemler olarak görülüyor. Teorik olarak, yeni deneyim ve yeni anlayış hedeflerine ulaşmayı kolaylaştıran her müdahale SSPP’de kullanılabiliyor. Müdahalelerin hepsi aynı hedeflere ulaşmak için tasarlandıklarından, ortak ve uyumlu bir temaları oluyor. Yani fenomenolojik olarak mantıklılar. Bu açıdan SSPP psikoterapistlerinin yönlendirici, aktif ve pragmatik (faydacı) olduğunu söyleyebiliriz. Tüm bunlar SSPP terapistinin gerçek ve otantik bir kişi, bir insan olarak terapide olmasını sağlıyor.
Özetle SSPP size hem kendi içinizde hem başkalarıyla ilişkilerinizde yeni deneyimler sağlama ve yeni anlayışlar kazandırmayı hedefliyor. Bu nedenle belirli bir problemin çözümü, duygularınıza daha iyi uyum sağlama, insan ilişkileri düzeninin gelişmesi gibi makul ve ulaşılabilir hedefler koyuluyor. Bu açıdan diğer dinamik psikoterapi biçimlerinde olduğundan daha aktif bir süreç. Psikoterapist ve danışan arasındaki ilişkiye odaklanması, psikoterapötik stratejilerini ve psikoterapi uygulamalarını danışana uygun olacak şekilde esnek belirlemesi, psikoterapi sürecinin duygular, kişisel ve kişiler arası ilişkiler bağlamında ilerlemesi SSPP sürecini hem dinamik hem de işlevsel kılıyor. SSPP ayrıca psikolojik problem yaşamasa da kişilere sosyal ve duygusal destek sağlamada, yaşamdan alınan doyum ve kendinden memnun olma hissinde devamlılığın sağlanmasında, kendilik organizasyonunun ve benlik gücünün yükseltilmesinde ve bu deneyimlerin devamlılığını sağlamakta da etkili.
Herkes biricik ve herkesin farklı ihtiyaçları var. Zar zor cesaretini toplayıp terapiye gelen danışanın da temel ihtiyacı acısını bir an önce dindirmek. Hızla değişen ve belirsizliğin hakim olduğu dünyamızda gerçek bir ilişki kurmak çok zor. Bırakın başkaları ile ilişki kurmayı, insanlar kendisiyle ilişki kurmayı unutuyor. Bu unutuşun ardında tek başına yüzleşmekten kaçınılan acılar yatıyor.
Ancak iyileşme de tam burada aslında: Kendinle, acınla yüzleşerek diğerlerini görmeye başlamak ve böylelikle kendinle ve onlarla otantik, gerçek bir ilişki kurmak. Çünkü insan olmak her şeyden önce ilişki kurmayı, bağ kurmayı gerektiriyor. Bazen sadece gerçek bir ilişki kurmak, ilacımız oluyor. Sözün kısası, iyi olmak “iyi geçinmek”le oluyor, bu da önce kendinizle sonra dışardakiyle sahici bir ilişki kurmakla başlıyor. Bir SSPP terapisti ile çalışmak ve online psikolojik danışmanlık almak için [email protected] eposta adresine yazarak detaylı bilgi alabilirsiniz. Yazımı Depeche Mode’un şu şarkısıyla bitireyim…
Kaynaklar:
Levenson, H. (2011). Süresi Sınırlı Psikodinamik Psikoterapi. (Çev. Uz. Dr. T. Özakkaş) İstanbul: İklim
Sarı, İ. (2018). Kısa Süreli Dinamik Psikoterapi (TLDP). tavsiyeediyorum.com
Seki, A. ve Tortop, H. S. (2018). Kısa Süreli Dinamik Psikoterapi: Üstün Yetenekli Bireyler ve Ailelerinde Uygulanabilirliği. Üstün Zekalılar Eğitimi ve Yaratıcılık Dergisi, Nisan, 5(3), 45-58. http://jgedc.org, Genç Bilge Yayıncılık