X

İnanmak ve sonuna kadar sonsuz bir inançla gitmek güzeldir

İnanç kaybolduğunda, insan da kaybolur.” – John Green

Çoğu zaman tam tersini duyarız… “Yapamazsın”, “Beceremezsin”, “Nasıl yani, yapabileceğine gerçekten inanıyor musun?”, “Bugüne kadar böyle bir şeyi başarabilen çıktı mı?”, “Sen neden diğerleri gibi değilsin, neden diğerleri gibi sadece beklemiyorsun, bu alanda böyle bir şeyin mümkün olduğuna inanmıyorum, ya sen inanıyor musun?”…

Neden “inanmak” yerine bizler şu hayatta “inanmamak” fiilini tercih ederiz?

Aslında tüm bu negatif anlamdaki soruların ortak “endişesi” inanç bilincinden gelir. Peki, neden “inanmak” yerine bizler şu hayatta “inanmamak” fiilini tercih ederiz? Ben bugün bu yazımda sizlerle bakalım istiyorum. İnanmak… Gerçekten inanmak, gerçekten yüreğimizi koymak, ben bunu yapabilirim, ben birinci olabilirim, ben dünyanın bir ucuna tek başıma gidebilirim, ben anne olabilirim, ben çocuk yetiştirebilirim, ben en yüksek dereceleri elde edebilirim, kısacası ben “yapabilirim” demek gerçekten bu kadar zor mudur?

Tabii ki, sadece sözel olarak yapabilirim demek de yeterli olmayacaktır. Çünkü inanmak, anlam içerisinde bir eylem barındırır. İnanmak, neye inanıyorsak onunla eş olmayı gerektirir. Adeta her anımızı o inanca endekslemeyi… Belki tekrar tekrar yinelemeyi… “Ben bunu başarabilirim, inanıyorum, yapabilirim”.

İnanmak fiilini anlamak için öncelikle tersten gidelim istiyorum, neden ve ne zaman inanmamak tercihimiz olur? Bugüne kadar, hayatımda inanmadığım bir an bile olmadı, çok basit örneklerle açıklanabilir (örneğin yeni ehliyet almış arkadaşlarım da dahil olmak üzere hiç korkmadan onlara eşlik ederim ilk sürüşleri bile olsa, çünkü bir insanın sizin başarabileceğinize inanması bile çok ama çok önemli bir kavramdır).

Bir iki deneme sonrasında her 10 kişiden 9’u “ben yapamayacağım” der ve bırakır…

Kendimden örnek veremeyeceğimden gözlemlerimi paylaşmak istiyorum; snowboard öğrenmek genel olarak oldukça zorlu bir süreçtir. Öncelikle dengenizi çok iyi ayarlayabilmeniz gerekir. Güçlü bacak kasları ve daha sonra ise toplam vücut farkındalığı. Bir iki deneme sonrasında her 10 kişiden 9’u “ben yapamayacağım” der ve bırakır… Aslında yol oldukça basittir, defalarca düşmek, sonunda inanmamak noktasına getirmiştir bizleri… İşte, her nerede “istediğimiz” sonucun tersiyle karşılaşıyor olursak ve bu tekrar tekrar aynı şekilde karşımıza çıkarsa, tüm denemelerimize rağmen yanıt alamazsak, inancımızı kaybederiz… Peki, bu inanmamak noktasına geçiş yaptığımız yer doğru mudur?

Kendimden verebileceğim inanmak örneği ise tek burada geliyor; snowboard öğrendiğim dönemde tüm gün pistte belki yüzlerce kez düşerdim. Genellikle akşamları bacaklarımın tüm arkası mosmor olurdu. Ağrılar içinde uyuyamazdım. Ama bilirdim; mutlaka bir gün “düşmeden” geri gelebilecektim…

Yine aynı şekilde bir tepeden inmeniz gerektiğinde korkmadan ve inanarak eğimin üzerine yürümeniz gerekir, board ile kayabilmek fizik olarak bunu gerektirir. Ama tepeler diktir ve korkarsınız… Evet, kendinizi bırakmaya, sadece dengenizi bulup adeta bir tüy gibi ilerlemeye korkarsınız ve en büyük darbeleri aldığınız düşmeler buralarda gerçekleşir… O dönem öyle acılıdır ki dediğim 10 kişinin 10’u da bırakabilir (ki ben içinde yer almıyorum).

Kendinizi bırakmaya, bir tüy gibi ilerlemeye korkarsınız ve en büyük darbeleri aldığınız düşmeler buralarda gerçekleşir.

İşte, ben de bir dönem o acılardan sonra, tekrar tekrar yılmadan direnmeye devam etmiştim. Ve bir gün öyle bir an geldi ki, çokça beklememe rağmen düşmedim. Aksine öyle güzel denge içerisindeydim ki uzun uzun hiç ama hiç düşmeden, savrulmadan ve en önemlisi kontrolümü kaybetmeden gidebiliyordum… O an durdum ve uzun uzun güldüm; demek her deneme ve her acı bu an içindi… Bu tek bir “inanmak” anının gerçeğe dönüştüğü bu özel an için… Ve o andan sonra snowboard ile tabii ki çok daha büyük maceralarım ve çok daha büyük zorluklarım oldu ama bir kere inanmıştım; ne şanslıydım ki çokça inandığım için de başarmıştım…

İnanmak, bu kadar ince biz çizgi gibi önemlidir hayatımızda. Düşünün bir kere, eğer insanoğlunun bu inanç yeteneği olmasa ne kıtaların keşifleri olurdu, ne elektriği kontrol edebilir olurduk. Belki zaman içerisinde seyahat bile edebileceğiz…

Çok sevdiğim sporcu dünyaca ünlü Muhammed Ali ise bir “inanç” örneğidir. Küçük yaşlarında “siyah” süper kahraman olmadığı için kendisi siyahların süper kahramanı olmaya karar vermiş ve bu hedefe tüm kalbiyle inanmıştır. Bundan sonra, hayatı boyu çok ama çok çalışmış ve en zorlu rakiplerini de bu “insanüstü” inancıyla alt etmiştir.

Muhammed Ali, küçük yaşlarında “siyah” süper kahraman olmadığı için kendisi siyahların süper kahramanı olmaya karar vermiş.

Bakın sevgili Muhammed Ali kendi hayatını kaleme aldığı Kelebeğin Ruhu isimli eserinde inanmayı nasıl açıklıyor;

…Ne kadar zor olursa olsun, hedef ne kadar ulaşılmaz gözükürse gözüksün. Asla kimsenin, kendime olan inancımı sorgulamasına izin vermedim.

…Başarı her zaman kazanarak elde edilmez. Gerçek başarı düştükten sonra ayağa kalkmaktır. Tüm zaferlerim için minnettarım ama özellikle yenilgilerime şükrediyorum, çünkü benim daha çok çalışmamı sağladılar.

Kimse zirveden başlamıyor. Yukarı doğru tırmanmak gerekiyor. Bazı dağlar diğerlerinden daha büyük, bazı yollar daha diktir. Zorluklar ve terslikler var ama bunların seni durdurmasına izin veremezsin. En dik yolda bile geri dönmemelisin. Yukarıya doğru yoluna devam etmelisin. Dağın zirvesine ulaşabilmek için sırayla her kayayı aşman gerekiyor.

…İyi bir hayatın tarifi için işte benim önerim;

Birkaç fincan nezaket alın, bir tutam alçak gönüllülük, bir miktar kahkaha, bir tatlı kaşığı sabır, bir çorba kaşığı cömertlik, yarım kilo affediş, bir kilo sevgi ve beş kilo inanç. Kararlılıkla çalkalayıp, bol bol cesaret ekleyin; çok iyi karıştırıp, tüm yaşamınızın üzerine sürün ve tanıştığınız her insana ikram edin.

İşte inanç ve inanmak gücü tüm hayatımızı en önemli oranda şekillendiren kavramlardandır. Bugün bu yazımda bana eşlik ediyorsanız en az bir “inanmıyorum” cümlenizi “inanıyorum”, “başarabilirim”, “yapacağım”, “evet o inanan benim” ile değiştirmenizi gönülden diliyorum…

Biliyorum ki “inanırsanız” mutlaka er ya da geç ama mutlaka başarabilirsiniz.

 

İlginizi çekebilir: Yapabilirim inancı: İşte gerçeği değiştiren mesele bu

Pınar Özeken (Ulus): 2007 yılında Boğaziçi Üniversitesi Moleküler Biyoloji ve Genetik bölümü ile Kimya bölümlerini bitirdi. Aynı üniversitede Biyomedikal Mühendisliği ve İspanya Pompeu Fabra üniversitesinde master derecelerini aldı. Özellikle 2011’den bu yana moda ile ilgili çalışmalara ağırlık verdi ve hala moda üzerine yazı dizileri, farklı moda kaynaklarında yayınlanmaktadır. Yoga eğitmeni olma yolunda ilerleyen Pınar, bir Arjantin Tango aşığı. Gerçek tutkularından bir diğeri ise seyahat etmek."Dünya üzerinde ayak basılmadık toprak kalmasın" mottosu ile dünyayı dolaşmaya devam ediyor.

Geleneksel lezzetlerden vazgeçmeden bitki bazlı beslenmek isteyenlere: Fine Life Fermente Kajulu İçecek

Son yıllarda sağlıklı beslenme ve bilinçli tüketim alışkanlıklarının, daha önce hiç olmadığı kadar ilgi gördüğü kesin. Veganlık, vejetaryenlik, fleksitaryen gibi bitki bazlı beslenme türleri, sadece etik ve çevresel nedenlerle değil, aynı zamanda bütüncül sağlık açısından sunduğu çeşitli faydalar nedeniyle de dünya genelinde hızla yayılmaya devam ediyor. Bitki bazlı beslenme alışkanlıklarına yönelik talepler hızla artarken çok sayıda bitki bazlı ürün de raflardaki yerini alıyor. Özellikle süt ürünlerine alternatif arayanlar için çok sayıda ürün piyasaya sürülüyor. Bu konuda öncü isimlerden biri olan Metro Türkiye de “Sofrada herkese yer var!” mottosuyla tüketicilerin ihtiyaçlarına, yenilikçi ürünlerle cevap veriyor.



Raflarında 400’den fazla bitki bazlı ürün sunan Metro Türkiye, geleneksel lezzetlerden vazgeçmeden bitki bazlı beslenme alışkanlıklarına sahip olmanın en leziz yollarını sunuyor. Ve güzel haber; Türk mutfağının favori içeceklerinden ayrana bitki bazlı alternatif sağlıyor: Fine Life Fermente Kajulu İçecek.

Lezzetli, vegan, fermente: Ayrana bitki bazlı alternatif

Herkes için sağlıklı beslenme ve sürdürülebilirlik anlayışıyla hareket eden Metro Türkiye, beslenme trendlerine ve değişen tüketici taleplerine verdiği önemle Fine Life Fermente Kajulu İçecek’i raflara getiriyor. Geleneksel lezzetimiz ayrana bitki bazlı bir alternatif olarak öne çıkan Fine Life Fermente Kajulu İçecek, bitki bazlı beslenme alışkanlıklarını benimseyen ya da benimsemek isteyen herkesin beğenisine sunuluyor.

Metro Türkiye raflarında yerini almaya başlayan bu yenilikçi ürün, %27 oranında kaju fıstığı, tuz ve çeşitli probiyotikler içeriyor. Bunun yanı sıra katkı maddesi, koruyucu ve gluten içermemesiyle de dikkat çeken Fine Life Fermente Kajulu İçecek, hem bitki bazlı ürünleri tercih edenlerin hem de laktoz tüketmemeye önem verenlerin favorisi olmaya aday. Ayran alternatifi olarak soğuk tüketilebilen bu ürün, 250 ml’lik cam ambalajlarda satışa sunuluyor. Vlabel etiketiyle otel ve restoran gibi yeme içme işletmelerinde rahatça kullanılabilecek Fine Life Fermente Kajulu İçecek, menülere yeni vegan bir alternatif getirirken, müşteri memnuniyetini de artırma potansiyeli taşıyor.

Geçtiğimiz yıllarda süt ve yoğurt gibi hayvansal gıdalara bitki bazlı alternatifler sunmuş olan Metro Türkiye, Metro Chef Veggie Bademli ve Fındıklı içecekler ile yoğurda alternatif Metro Chef Veggie Fermente Süzme Kaju’yu ve Metro Chef Veggie Meze Serisi’ni tüketicilerle buluşturmuştu. Bu yıl ise Türk mutfağının vazgeçilmezlerinden ayrana bitki bazlı bir alternatif getirerek hem sağlıklı hem de yenilikçi bir seçeneği yani Fine Life Fermente Kajulu İçecek’i tüketicilerle buluşturuyor.

Elbette Metro Türkiye’nin raflara taşıdığı yenilikçi ürünler sadece süt ve yoğurt gibi hayvansal gıdalara bitki bazlı alternatifler ile sınırlı değil. Çok daha fazlası, raflarda çoktan yerini aldı.

Bitki bazlı geniş ürün yelpazesi: 400’den fazla çeşit

Metro Türkiye’nin raflarındaki vegan ürün yelpazesi içerisinde bitkisel bazlı hamburger ekmekten köfteye, mayonezden çikolataya çok sayıda çeşit bulunuyor. Üstelik gıda dışı vegan ürünlerin de sayısı oldukça fazla. Vegan yumuşatıcı, şampuan, sabun, hatta yağ çözücü bile bu geniş yelpazede yer alıyor. Dahası, Metro markalı ürün portföyünü de yenilikçi çeşitlerle sürekli genişleten Metro Türkiye, kendi markaları altında içli köfteden lahmacuna paçanga böreğinden haydari, havuç tarator gibi meze seçeneklerine; falafel çeşitlerinden pizzaya, ranch sostan çamaşır yumuşatıcısına kadar 50’ye yakın çeşitte gıda ve gıda dışı bitki bazlı ürün sunuyor. Eğer tüm bu ürünleri ve çok daha fazlasını incelemek isterseniz hemen tıklayıpvegan ürün yelpazesi içerisinde bitkisel bazlı hamburger ekmekten köfteye, mayonezden çikolataya çok sayıda çeşit bulunuyor. Üstelik gıda dışı vegan ürünlerin de sayısı oldukça fazla. Vegan yumuşatıcı, şampuan, sabun, hatta yağ çözücü bile bu geniş yelpazede yer alıyor. Dahası, Metro markalı ürün portföyünü de yenilikçi çeşitlerle sürekli genişleten Metro Türkiye, kendi markaları altında içli köfteden lahmacuna paçanga böreğinden haydari, havuç tarator gibi meze seçeneklerine;vegan ürün yelpazesi içerisinde bitkisel bazlı hamburger ekmekten köfteye, mayonezden çikolataya çok sayıda çeşit bulunuyor. Üstelik gıda dışı vegan ürünlerin de sayısı oldukça fazla. Vegan yumuşatıcı, şampuan, sabun, hatta yağ çözücü bile bu geniş yelpazede yer alıyor. Dahası, Metro markalı ürün portföyünü de yenilikçi çeşitlerle sürekli genişleten Metro Türkiye, kendi markaları altında içli köfteden lahmacuna paçanga böreğinden haydari, havuç tarator gibi meze seçeneklerine; Metro Türkiye’nin Bitki Bazlı & Vegan Katalogu’nu keşfedebilirsiniz.

Temel gıdadan temizlik ürünlerine, kişisel bakımdan atıştırmalıklara aradığınız her şeyi bulabileceğiniz Metro Türkiye ile sağlıklı ve sürdürülebilir bir yaşam tarzına ulaşmak artık çok daha kolay.

*Bu yazı Metro Türkiye katkılarıyla hazırlanmıştır.

İlginizi çekebilir: Vegan beslenenlere müjde: Metro Türkiye’nin zengin vegan ürün yelpazesini keşfedinVegan beslenenlere müjde: Metro Türkiye’Vegan beslenenlere müjde: Metro Türkiye’

 

İlgili Makale