Dans etmenin, günlük hayatımızdaki yerini hiç düşünmüş müydünüz? Arka fondan gelen kısık bir müzikle hafif hafif omuzlarınızı, ayaklarınızı salladığınız moddan tutun da bangır bangır müzik eşliğinde kendinizden geçtiğiniz moda kadar dansın her hali iyi oluşun güçlü bir destekçisi. Bilimsel araştırmalarca kanıtlanmış faydaları saymakla bitmeyen dans, depresyonu önlemekten motivasyonu artırmaya, fiziksel sağlığı desteklemekten beyin gelişimini yaşlanmanın olumsuz etkilerinden korumaya kadar pek çok olumlu etkiye sahip. Esnekliği artıran, stresi azaltan, enerjiyi yükselten, kilo verme sürecini destekleyen ve dengeyi iyileştiren dans, aynı zamanda anda kalabilmenin, hem kendimizle hem de başkalarıyla bağ kurmanın en eğlenceli yolu.
The Global Wellness Institute‘un Wellness Peşinde (In Pursuit of Wellness) Serisi’nin Beden bölümünde yer alan Dancing Towards Happiness isimli video da dansın hayatımızdaki yerine ve önemine değiniyor. Wise Motion Method’un kurucusu olan Dr. Hanna Poikonen, dansın hayatımızda çok önemli bir yere sahip olduğunu; bizi hem kendimizle hem de diğer insanlarla bağladığını ve yalnızlık duygusunu iyileştirdiğini anlatıyor. Ünlü doktor, günlük hayatımızda çok fazla zihnimizin içerisinde zaman geçirdiğimizi ve bunun ‘cognitive knowledge’ yani bilişsel bilgi ile ilgili olduğunu; oysa ki ‘silent knowledge’ yani sessiz bilgi ile bir denge kurmamız gerektiğini söylüyor. Ve ekliyor: ‘Dans ederken bu dengeyi kurabiliriz.’ Çünkü, ona göre bu iki tür bilgi de bizler için çok önemli, ancak biz sessiz bilginin önemini sıklıkla unutuyor ve yaşamlarımızın koşturmasına dönüyoruz. Dans ise bize ihtiyacımız olanı veriyor.
Diğer yandan, videoda bahsi geçen; nefes tekniklerini, birtakım özel zıplama, sallama şeklindeki hareketleri ve beden-zihin bağlantısını odağına alan bir dans türü olan ‘Sanctum’un kurucu ortağı Luuk Melisse, dansın hayatla eşdeğer olduğuna dikkat çekiyor. ‘Kendini herhangi büyük bir amaca bağlanmadan ifade etme şekli’ olarak tanımladığı dansın, anda kalmakla ilişkili olduğunu söyleyen Melisse, ‘Dans, anı yaşamaktır. Çünkü, dans ‘anda’dır, yani ya buradadır ya değildir.’ diyerek dans ettiğimizde kendimizi ‘an’a getirebileceğimizi söylüyor.
Bırakmanın, akışta kalmanın, kendimiz olmanın sanatı olarak değerlendirilen dansı, hayatımızın bir parçası haline getirerek kendimizin en iyi halini açığa çıkarmak için alan açabiliriz. Hem kendimizle hem de diğer insanlarla kurduğumuz bağı, dans sayesinde güçlendirebilir, ‘tam olmanın’ anlamını öğrenebiliriz. Six Senses Grubu’nun Wellness Öncüsü Anna Bjurstan’a göre, günümüzün en büyük sorunlarından biri olan yalnızlığın üstesinden dans ile gelebilir, dansın birleştirici gücünü keşfedebilir, diğer insanlarla güçlü ve sevgi dolu bağlar kurabiliriz.
Dansın yaşamınızdaki önemine ve rolüne dair ilham verici anekdotların yer aldığı bu videoyu aşağıdaki linkten izleyebilir, dilerseniz serinin bir başka videosunu incelediğimiz yazımıza da buraya tıklayarak ulaşabilirsiniz:
İlginizi çekebilir: Dans etmek: Günlük rutinimize ekleyebileceğimiz bir aktivite