X

Bağışıklık sistemimizi gençleştirebilir miyiz? Dr. Mark Hyman’a göre evet!

Amerikalı ünlü doktor ve fonksiyonel tıp uygulayıcısı Dr. Mark Hyman, günümüzde karşılaştığımız pek çok hastalığın temel nedenlerine inerek onları nasıl önleyebileceğimizi ve iyileştirebileceğimizi anlatan ve bütüncül sağlığa odaklanan yaklaşımları benimseyen bir uzman. Kendi blog sayfasında ve sosyal medya hesaplarında sık sık paylaşımlar yaparak pek çok insana daha sağlıklı yaşamak konusunda ilham vermeyi başaran ünlü doktor, obezite, diyabet, kalp hastalıkları ve otoimmün hastalıklar gibi modern sağlık sorunlarının tedavisinde ve önlenmesinde fonksiyonel tıp prensiplerini ele alıyor. Daha önce çeşitli yazılarımızda Dr. Hyman’ın farklı önerilerine değinmiştik, dilerseniz Dr. Mark Hyman’a göre vücudun kilo vermeye direnmesinin 3 nedeniDr. Mark Hyman’ ve Dr. Mark Hyman: Zayıf ama sağlıksız olmak obeziteden daha tehlikeli yazılarımıza da göz atabilirsiniz. Bu içeriğimizde ise ünlü doktorun “reset your immune system” diyerek ele aldığı “bağışıklık sistemini sıfırlama” daha doğrusu Dr. Hyman’ın deyimiyle ‘gençleştirme’ üzerine konuşacağız.

Bağışıklık sistemi, vücudumuzu dıştan gelen saldırılara karşı koruyan kompleks bir savunma sistemi. Virüs ve bakterileri uzaklaştırmakta yabancı tehditlere karşı bedenimizi korumaya kadar pek çok görevi var. Üstelik, yalnızca olası hastalıklarla savaşmakla da kalmıyor, aynı zamanda bütüncül sağlığımızı da destekliyor. Yani, hem koruyan hem güçlendiren hem de iyileştiren karmaşık bir yapı diyebiliriz. Ancak, çevresel ve biyolojik pek çok faktör bağışıklık sistemimizin zarar görmesine ve zayıflayarak eskisi kadar iyi çalışmamasına neden olabiliyor. Dr. Hyman’a göre de özellikle pandemi ile birlikte, yani Covid virüsünün ortaya çıkmasından sonra, bağışıklık sistemlerimiz adeta büyük bir sınavdan geçiyor. Çünkü, artık ne kadar kritik bir öneme sahip olduğunu hepimiz biliyoruz; pandemi bağışıklık sistemimize daha iyi bakmamız konusunda hepimize birer uyarı niteliğindeydi. Peki, daha iyi bakmak ne demek?

‘Güçlendirme, gençleştir!’

“Bağışıklık hakkında yeni bir şekilde düşünmemizin zamanı geldi. Son zamanlarda bağışıklığı güçlendirmeye çok fazla odaklanılıyor. Ancak, bağışıklığın ‘güçlendirilmesi’, yalnızca yaşlanan bir bağışıklık sisteminin tüm kusurlarını açığa çıkarır. Oysa ki ‘gençleştirme’ (rejuvenation) hücrelerinizdeki bağışıklığı yeniden başlatır. Bağışıklık gençleştirme, güçlendirmeden daha uzun ömürlüdür, çünkü sistemin işlevini yeniden dengelemek ve optimize etmek için yerleşik programlamanızı kullanır.”

Dr. Mark Hyman, bir konuşmasında bağışıklık sistemini sürekli ‘boost’ etmeye yani yükseltmeye, canlandırmaya, güçlendirmeye odaklandığımızı; oysa ki doğru olanın ‘boost’ etmek değil, ‘regüle’ etmek olduğunu söylüyor. Yani, sürekli olarak güçlendirmenin değil, en optimal hale getirmek için nasıl düzenlememiz gerektiğini bilmenin önemli olduğunu vurguluyor. Bunun için de ‘güçlendirmeye’ değil ‘gençleştirmeye’ özen göstermemiz gerektiğinin altını çiziyor. Yani; ‘rejuvenation’.

Dr. Hyman “Immuno Rejuvenation” olarak bahsettiği bu yeni yaklaşımın, geleneksel ‘bağışıklık güçlendirme’ yaklaşımlarının aksine, daha etkili olduğunu ve yaşlanmayı, daha doğrusu ‘inflamasyonu’ tersine çevirebileceğini söylüyor. Çünkü, yaşlanmanın inflamasyondan kaynaklandığının ve inflamasyonun da bağışıklık sistemini zayıflattığının vurgusunu yapıyor. Şöyle ki, günümüz koşullarında pek çok toksik maddeye, çevresel zararlı etmenlere ve strese maruz kaldığımız için sürekli ‘inflamasyon’ tehdidi altında olduğumuzu söyleyen ünlü doktor, inflamasyonun da bağışıklık sisteminin adeta baş düşmanı olduğunu belirtiyor. Çünkü, özellikle yaş almaya bağlı olarak ortaya çıkan hastalıkların sebebinin kronik inflamasyon olduğunu vurguluyor. Ayrıca, enflamasyonun yaşlanmanın her yönünü fazlaca hızlandırdığını da ekliyor. Bu nedenle inflamasyonu önleyerek hem yaşlanmanın etkilerini hem de bağışıklık sisteminin zayıflamasını engelleyebileceğimizi anlatıyor: Bunu yapmanın yolu ise bağışıklık sistemini gençleştirmekten geçiyor; yani ‘Immuno Rejuvenation’dan.

‘Immuno Rejuvenation’ (İmmün Gençleştirme) nedir?

Hepimiz yaş alıyoruz ve bu yaş alma ile birlikte hücrelerimiz de yaşlanıyor. İmmün Gençleştirme, en anlaşılır tanımıyla; vücudun yaşlanmış, hasar görmüş, artık iyi çalışmayan hücreleri, canlı hücrelerle değiştirmesi. Dr. Hyman bu hücrelere yaşlı veya zombi hücreler diyor. Ve bu hücreler ne kadar birikirse, kardiyovasküler hastalıkların, kronik rahatsızlıkların, Alzheimer ve benzeri nörodejeneratif bozuklukların oluşma riski o kadar artıyor ve kalan hücreler de bir o kadar hızlı yaşlanmaya devam ediyor. Bu nedenle zombi hücrelerin temizlenmesi, bağışıklık sisteminin korunması üzerinde ciddi bir etki sahibi. Immuno Rejuvenation, bağışıklık sistemini hücresel düzeyde sıfırlamak için çalışıyor, yani vücudu işlevsizliğe ve hastalıklara sürükleyen yaşlı hücrelerle savaşarak genç hücrelere yer açıyor. ‘Bağışıklık sisteminin yaşlanması’nın zıttı nedir; ‘bağışıklık sisteminin gençleşmesi’. Aslında, tüm süreç bundan ibaret.

Bugün, modern dünyanın getirdikleriyle bağışıklık sistemlerimiz adeta bir saldırı altında. Toksinler, işlenmiş gıdalar, kimyasal ürünler ve çok daha fazlası, inflamasyonu, dolayısıyla yaşlanmayı tetikleyici unsurlar olarak etrafımızı sarmış durumda. Bundan kendimizi kurtarmanın yolu da ‘rejuvenation’.

Şimdi gelelim asıl konuya, bu bağışıklık gençleştirme işlemini biz nasıl yapabiliriz? Orijinal adıyla telaffuz edilmesi zor ve anlaşılması sanki imkansızmış gibi gelse de aslında oldukça kolay uygulanabilir yaşam tarzı değişikliklerini içeriyor.

Bağışıklık sistemini gençleştirmenin yolları

Dr. Mark Hyman, isteyen herkesin inflamasyonun ve yaşlanmanın etkilerini tersine çevirerek bağışıklık sistemini gençleştirebileceğini söylüyor: “Immuno Rejuvenation bir sihir değil; tamamen doğal ve normal bir vücut süreci. İşin sırrı, bunun gerçekleşmesi için doğru koşulları oluşturmak.” İşte bu doğru koşulları oluşturmak için hemen takip etmeye başlayabileceğiniz o adımlar:

  • “3 büyük”ten destek alın: Hyman, beslenmenin bağışıklık sistemini gençleştirme üzerindeki etkisini her fırsatta vurguluyor ve “3 Büyükler” dediği besin grubuna önem verilmesi gerektiğini söylüyor. Nedir bunlar? Polifenoller, Omega-3 yağ asitleri, pre ve probiyotikler. Örneğin, üzüm, kakao ve çaydakiler gibi polifenol kaynaklarını, somon, ceviz, keten tohumu gibi Omega-3 yağ asiti kaynaklarını ve yoğurt, kefir, kombucha, fermente gıdalar, turşu, soğan, sarımsak gibi pre ve probiyotik kaynaklarını beslenmenize ekleyebilirsiniz.
  • İşlenmiş gıdalardan kaçının: Hücrelerin yapısını bozan ve vücuttaki inflamasyonu artıran işlenmiş gıdalardan uzak durun. Yüksek şeker ve yağ miktarının yanı sıra koruyucu ve katkı maddeleri gibi toksin birikimine neden olan içerikleri de barındıran paketli gıdalar, hem yaşlanma sürecini hızlandıran hem de bağışıklık sistemine zarar veren kritik faktörlerden biri. Taze, mevsiminde ve organik gıdaları beslenmenize ekleyin.
  • Çok ve geç yemek yemeyin: Hyman, vücuda kendini yenilemesi ve düzenlemesi için zaman tanımanın çok önemli olduğunu söylüyor ve bu nedenle yatmadan en az 3 saat önce bir şey yemeyi bırakmak gerektiğini vurguluyor. Ayrıca, mümkünse o saatten itibaren ertesi gün ilk öğünü yiyene kadar 16 saat geçmesi gerektiğini de söylüyor. Eğer, çok uzun süre aç kalmaya dayanamıyorsanız 14 veya 12 saat olarak da zamanınızı düzenleyebileceğinizi belirtiyor.

  • Fiziksel aktivite düzeyini artırın: Fiziksel olarak aktif kalmanın, yaşlanmanın etkilerine savaş açtığını söyleyen ünlü doktor, hem vücudu hem zihni dinç tutmak hem de bağışıklık sistemini gençleştirmek için etkili bir araç olduğunu belirtiyor. Yoğun antrenmanlar veya dövüş sanatları gibi sporlar için bir doktora danışmak gerektiğini, ancak onun dışında hafif tempolu ve düzenli yürüyüş gibi egzersizlerin yapılmasının etkili olduğunun altını çiziyor.
  • Pozitif strese maruz kalın: Buradaki ‘stres’ kelimesi sizi yanıltmasın. Bağışıklık sistemini gençleştirmek için en etkili yöntemlerden birinin vücudu pozitif stres etkenlerine maruz bırakmak olduğunu söyleyen Dr. Mark, bu durumu şöyle örnekliyor: 30 dakika boyunca saunaya girebilirsiniz ya da küveti buzla doldurup soğuk suya dalıp çıkabilirsiniz. Aşırı soğuk ve sıcak, vücudunuz için pozitif bir stres kaynağı olacaktır. Ayrıca, aç kalmak da pozitif stres yaratan durumlardan biridir. Bu yüzden mümkünse 16 saat, değilse daha az süre aç kalmayı deneyebilirsiniz.
  • İyi uyuyun: İyi bir uykunun bağışıklık sisteminin gençleşmesine katkı sağladığını belirten Dr. Hyman, her gün 7-8 saat ‘dinlendirici’ bir uyku düzenine sahip olmanın çok önemli olduğunu söylüyor.

Son olarak ünlü doktor, fazla yemek yemenin, çok sık yemenin, geç saatte bir şeyler atıştırmanın, şekerli, yağlı, işlenmiş gıdalardan yana seçim yapmanın ve hareketsiz kalmanın bağışıklık sisteminin gençleşmesine ‘DUR’ sinyali gönderdiğini de vurguluyor.

Siz de hücrelerinizi yenilemek, zombi hücrelerden vücudunuzu arındırmak ve bağışıklığınızı gençleştirmek istiyorsanız, Dr. Mark Hyman’ın önerilerini denemeye ve sağlıklı yaşam alışkanlıkları geliştirmeye hemen başlayabilirsiniz.

Ayrıca, aşağıdaki yazılarımızdan da ilham alabilirsiniz:

Kaynak: drhyman

Uplifers: Kaliteli ve mutlu yaşam koçunuz!

‘Evdeki herkes barista’: Bosch VeroBarista ile kahve deneyiminizi zirveye taşıyın

Kahve, şüphesiz ki pek çoğumuz için lezzetli bir içecekten çok daha fazlası; adeta bir tutku, bir ritüel… Sabahın ilk ışıklarında enerji veren, gün içindeki küçük molalarda kendimizi şımartmamızı sağlayan, bazense sohbetlerin tadını ikiye katlayan en keyifli eşlikçi. O yüzden günün farklı anlarını, farklı kahvelerle taçlandırmak gibisi yok; ne de olsa her anın kendine has bir kahvesi var. Güne enerjik bir başlangıç yapmak için yoğun aromalı bir americano ya da gün içinde en sevdiğimiz tatlının yanında yumuşak içimli bir cappuccino en iyi seçim olabilir.



Peki ya bu seçimlerimizi evde barista ustalığıyla hazırlayabilir miyiz? Elbette. Bosch Tam Otomatik Kahve Makinesi VeroBarista ile günün her anına ve her damak tadına uygun lezzetli kahveler hazırlamak mümkün; çünkü VeroBarista ile evdeki herkes barista. Her fincanınızı ustalık eserine dönüştürmeye hazırsanız, işte VeroBarista ile yapabilecekleriniz:

Kahve çekirdeklerini dilediğiniz gibi öğütebilirsiniz

Barista ustalığında lezzetli kahveler hazırlayabilmenin ilk adımı, kahve çekirdeklerini doğru bir şekilde öğütmekten ve tazeliği korumaktan geçiyor. Güzel haber; VeroBarista tüm bunları sizin için yapıyor. CreamDrive, yüksek kaliteli seramik kahve öğütme ünitesi ve özel aroma koruyucu çekirdek haznesi ile günün her saati taze çekilmiş kahve çekirdekleriniz hazır.

Üstelik çekirdek öğütme inceliğini de dilediğiniz gibi ayarlayabilirsiniz. Arka arkaya iki öğütme ve ısıtma sayesinde ekstra güçlü kahvenizi tadı daha az acı olacak şekilde hazırlayabilirsiniz. AromaDouble Shot Fonksiyonu ile kahve aromasından ödün vermeden ekstra yoğun kahveler hazırlamak da mümkün. E bir barista daha ne ister, öyle değil mi?

Farklı anları, farklı kahve çeşitleriyle taçlandırabilirsiniz

Taze çekilmiş kahve çekirdeklerinin mis kokusunun yanı sıra kahve hazırlamanın en güzel yanlarından biri de hiç şüphesiz her damak zevkine uygun farklı seçenekler yapabilmek. Sert tatları sevenler, yumuşak içim tercih edenler ya da daha eğlenceli köpüklü bir şeyler arayanlar… VeroBarista’da herkes için bir şeyler var. Cappuccino, flat white, latte macchiato, sütlü kahve, OneTouch Function ile hepsini tek tuşla hazırlayabilirsiniz. Dahası, yoğun tatları seviyorsanız americanonuz da VeroBarista ile hazır.

Belirtmekte fayda var ki; bir barista ustalığında kahve hazırlayabilmek için özellikle sütlü kahvelerde doğru lezzeti yakalayabilmenin en önemli sırrı sütün sıcaklığını ve kıvamını doğru ayarlayabilmek. Neyse ki VeroBarista, ideal demleme sıcaklığı konusunda tam bir usta. Sütlü kahvelerde bile mükemmel sıcaklığı yakalıyor, süt köpüğü ve sıcak su hazırlama seçenekleri ile her kahve türünü lezzetten ödün vermeden hazırlıyor. Ayrıca sütlü kahveleriniz için de hortumlu süt adaptörü sayesinde esnek çözümler sunuyor. İster kutudan, ister şişeden, ister kendi termosundan süt alın, VeroBarista ile sonuç hep aynı; hep mükemmel.



Kişisel tercihlerinizi kaydedebilirsiniz

Geçek bir barista kahve hazırlarken mutlaka kişisel dokunuşlarıyla fark yaratır; VeroBarista da evdeki herkesin kendi ‘barista’ dokunuşunu ekleyebilmesi için kişiselleştirilmiş tercihlere göre 4 adede kadar favori kahve kaydedebilme özelliğine sahip. Böylece her yudumda tam da istediğiniz gibi bir lezzete kavuşabilirsiniz. Ayrıca evinizde baristalığı başkasına devretmeniz gereken anlarda da kahvenizin yine tam istediğiniz gibi hazırlanacağından da emin olabilirsiniz 🙂 Sıfır risk, bol lezzet…

En sevdiğiniz kahveyi, en sevdiğiniz fincanda içebilmeniz için de VeroBarista üstüne düşeni yapıyor ve yüksekliği ayarlanabilir kahve çıkışı sayesinde 15 cm yüksekliğe kadar ayarlanabiliyor. En uzun latte macchiato bardaklarınızı bile rahatlıkla kullanabilirsiniz.

Zamandan ve enerjiden tasarruf edebilirsiniz

Kahve hazırlarken lezzet kadar önemli bir şey daha varsa; o da şüphesiz ki zamandan ve enerjiden tasarruf edebilmek. VeroBarista, minimum ısınma süresiyle 45 saniye gibi çok kısa bir zamanda kahvenizi hazır hale getiriyor. Ayrıca her kahveden sonra autoMilkClean süt temizleme sistemi ile tam otomatik temizlik sunuyor ve kolayca çıkartılabilir damlama tepsisi, kahve posası kabı ve süt ağızlıkları bulaşık makinesinde yıkanabiliyor. Yani kahve keyfiniz bittiğinde sizi temizlikle hiç yormuyor. Ve son olarak ZeroEnergy Auto-off otomatik kapanma özelliği ile belirlenen saatten sonra enerji tasarrufu yapmak için kapanıyor, sizi düşündüğü kadar çevreyi de düşünüyor. Kim hem çok lezzetli kahveler yapan hem de akıllı özellikleriyle kahve hazırlamayı mükemmel bir deneyime dönüştüren böylesi bir yardımcıyı evinde istemez ki?

Siz de evinizin baristası olmaya hazırsanız, en lezzetli kahveleri kendi damak tadınıza göre ayarlamak ve her defasında mükemmel sonuçlar elde etmek için hemen tıklayabilir, VeroBarista ile tanışabilirsiniz.

*Bu yazı Bosch katkılarıyla hazırlanmıştır.





21 Günde Ustalaş: Hayatınızı dönüştürmenin kısa rehberi

Günümüz dünyasında insanlar hızlı ve etkili çözümler ararken, uzun vadeli değişikliklerin ne kadar süre gerektirdiği sorusu akıllarda yer ediyor. Araştırmalar, bir alışkanlık kazanmanın 21 günlük bir süreç olduğunu belirtiyor. Bu gerçek, “21 Günde Ustalaş” serisini şekillendiren temel düşünce. Omega Yayınları’nın yayımladığı ve Marie-Claire Carlyle, Leon Nacson ve David A. Phillips gibi alanında prestijli yazarların katkıda bulunduğu seri, hayatın farklı alanlarında bir dönüşüm yaşamak isteyen okurlara kısa ama derinlemesine bir yolculuk sunuyor. Peki, bu serinin her kitabı, okura nasıl dokunuyor? Gelin, seriye birlikte göz atalım.



Marie-Claire Carlyle-Para Mıknatısı: Zenginliğe Giden Yolda Bir Yol Haritası

Serinin ilk kitabı olan Para Mıknatısı, parayla olan ilişkimize yeni bir perspektif getiriyor. Carlyle, paranın sadece maddi bir unsur olmadığını, aynı zamanda kişisel değerimizin ve başkalarına sunduğumuz katkının bir yansıması olduğunu öne sürüyor. Kitap, okuyucuları “zengin” olmanın ötesine taşıyarak, yaşamlarında gerçekten neye değer verdiklerini sorgulamalarına yardımcı oluyor. Paranın bir enerji olduğu fikri üzerine kurulu bu kitap, hayata daha fazla refah çekmek isteyenler için önemli adımlar sunuyor. Okur, mevcut finansal alışkanlıklarını gözden geçirmeye ve “para mıknatısı” olma yolunda ilerlemeye davet ediliyor. Carlyle’ın dili basit ama etkileyici. Kitap, “Paranın Değeri” ve “Niyet Etmenin Gücü” gibi bölümlerle, paraya olan bakış açınızı tamamen değiştirebilir. Ancak bu kitap, sadece bir kişisel gelişim kitabı değil; alışkanlıkları kökten dönüştürmek isteyen herkes için bir rehber niteliğinde. Para ve refah konusunda mevcut düşünce kalıplarını yıkmak isteyen okurlar için güçlü bir başlangıç noktası sunuyor.

Leon Nacson-Rüyalar: Bilinçaltınızı Keşfetmek İçin Bir Araç

Serinin ikinci kitabı olan Rüyalar, sadece uyku sırasında yaşadığımız olayların ötesinde, bilinçaltımızın derinlerine bir yolculuk yapmamıza yardımcı oluyor. Nacson, rüyaların anlamını çözebilmek için onları hatırlamanın önemini vurgularken, okuyuculara kendi rüya günlüğünü tutmanın faydalarından bahsediyor. Modern yaşamın karmaşasında, rüyalarla ilgili sembollerin ve temaların nasıl çözüleceğine dair pratik bilgiler sunuyor. Kitap, rüya yorumlamada bireysel deneyime önem vererek okuyucunun kendi rüyalarının dilini öğrenmesini sağlıyor. Rüyaların sembolizmi üzerine yoğunlaşan bölümler, okurun bilinçaltına dair ipuçlarını yakalamasını kolaylaştırıyor. “Düşmek, Uçmak ve Kovalanmak” gibi herkesin yaşamış olabileceği rüya temalarına açıklık getirirken, kişinin ruhsal yolculuğunda bir rehber olma niteliği taşıyor. Nacson, rüyaların günlük hayatımızdaki yansımalarına dikkat çekiyor; bu da kitabı okura bilinçaltıyla ilgili derin bir keşif fırsatı sunan önemli bir araç haline getiriyor.

David A. Phillips-Numeroloji: Sayıların Gizemli Dünyası

Üçüncü kitap Numeroloji ise, yaşamın derin sırlarını anlamak için sayıların gücüne odaklanıyor. Phillips, Pisagor’un öğretilerine dayanan bu kadim bilim dalını modern hayata uyarlayarak, insanların kendilerini ve çevrelerindekileri daha iyi anlamalarına yardımcı olmayı hedefliyor. Numeroloji, sadece kişilik analizi değil; aynı zamanda kariyer seçimleri, ilişkiler ve ruhsal gelişim açısından da rehberlik sunuyor. Phillips, kitabında sayılara dair teorik bilgilere ek olarak, gerçek dünyadan ünlü örnekler sunarak konuyu daha somut bir hale getiriyor. “Ruh Sayıları” ve “Adların Gücü” gibi bölümler, okurların kişisel yaşamlarına dair önemli çıkarımlar yapmasına olanak tanıyor. Numerolojiye ilgi duymayanlar bile, bu kitap sayesinde yaşamlarını yeni bir gözle değerlendirmeye başlayabilir.

21 Günlük Yolculuk: Alışkanlıklar ve Dönüşüm

Bu seri, alışkanlıkların nasıl şekillendiğine ve yaşamda yeniye yer açmanın neden önemli olduğuna dair kapsamlı bir rehber niteliğinde. Her kitap, 21 gün boyunca okuru derin bir içsel yolculuğa çıkarıyor ve bir yandan kısa süreli bir rehber gibi görünse de her birinin arkasında büyük bir felsefi altyapı bulunuyor. Para Mıknatısı, finansal refahın anahtarlarını sunarken; Rüyalar bilinçaltımızı çözmemize yardım ediyor ve Numeroloji kişisel potansiyelimizi anlamamıza kapı aralıyor. Bu serinin en büyük gücü, herkesin hayatında bir noktada değişiklik yapma ihtiyacını hissetmesi ve 21 gün boyunca süren bu küçük ama etkili adımların, büyük dönüşümlere yol açma potansiyelinde yatıyor. Her kitap, farklı bir tema etrafında dönse de ortak payda: Bireyin kendi gücünün farkına varmasını sağlamak ve bunu bir alışkanlığa dönüştürmek.



Sonuç olarak, “21 Günde Ustalaş” serisi, hayatta bir adım öne geçmek ve yeni bir başlangıç yapmak isteyenler için ilham verici bir çalışma. Her kitabın derinliği, okurun kendine dair yeni keşifler yapmasına olanak tanıyor. Seriyi okurken hem kişisel gelişiminize katkıda bulunacak hem de alışkanlıklarınızı yeniden gözden geçireceksiniz. Hayatta yeni bir sayfa açmak için siz de bu 21 günlük yolculuğa çıkmaya hazır mısınız?

Bu yazı Deniz Poyraz tarafından kaleme alınmıştır.

İlginizi çekebilir: Yaratıcılık bir hayal mi? Yaratıcı olmak mümkün mü? İyi ama nasıl?





İlgili Makale