X

İlk buluşmada gergin anlar yaşamanıza sebep olan 21 tuhaf düşünce

Günümüzde özellikle partner bulma uygulamalarının daha sık kullanılmaya başlamasıyla birlikte yavaş yavaş popülaritesini kaybeden “ilk buluşma” heyecanı tekrar gündemde… Daha önce hiç karşı karşıya gelmediğiniz biriyle arkadaşlarınız aracılığıyla ya da online platformlarda tanışıp ilk kez buluşacak olmak -ne kadar sosyal bir insan olursanız olun- oldukça stresli bir durum. Bu stresin oluşmasında, yaratacağımız ilk izlenimde mümkün olabildiğince kendinizi yansıtmak istememiz yer alıyor. Buluşma anında karşı tarafın ne düşüneceğini öngörememek; zaman zaman yaşanan sessizlik anlarında söze nereden başlayacağınızı bilememenize ya da ne yiyeceğinize karar verirken bile dünyanın en zor problemini çözüyormuşçasına birbirinden analitik çözümlemeler yapmanıza neden olabilir.

İlk buluşma sırasında herkesin aklını meşgul eden birbirinden tuhaf ve detaylı düşünce kalıpları olabiliyor.

İlk buluşmada aklınızdan geçen düşünceler o anda kendinize sormanız gereken ve dikkate almanız gereken şeylermiş gibi gelse de, buluşma sonrasında zihninizi ne kadar meşgul ettiğinizin ve ne kadar saçma şeylere takılarak boş yere enerjinizi tükettiğinizi fark edeceksiniz. Ancak endişelenmeyin. Dünyanın hemen hemen her yerinde sizin gibi ilk buluşma sırasında normalde davrandığından daha farklı davranan, küçücük ayrıntılara takılarak bir türlü kafasını toparlayamayan ve ileride torunlarına anlatacağı komik anılar biriktiren milyonlarca insan var. İlk buluşma sırasında hemen hemen herkesin aklını meşgul eden birbirinden tuhaf ve detaylı düşünce kalıplarını sizler için derledik.

“Çok mu erken geldim?”

İlk buluşmada genelde hiç kimse buluşma yerine ilk gelen olmak istemez çünkü karşısındaki insana çok heyecanlı ya da istekli görüneceği çekincesi taşır. Erken gelmenin bir diğer dezavantajı da karşınızdaki kişi size bekletirse nasıl bir tepki vereceğiniz konusunda hiçbir fikrinizin olmamasıdır.

“Çok mu geç kaldım?”

Özellikle kadınlar için ilk buluşmaya geç gelmek toplumda oldukça normal karşılanan ve beklenen bir durum. Ancak kadın da erkek de olsanız buluşmaya 15 dakikadan fazla geç kalmamaya dikkat etmelisiniz.

“Ya onu fark edemezsem/tanıyamazsam?”

Daha önce birbirini hiç görmemiş ya da yalnızca online platformlarda gördüğü fotoğraflardan tanıyan insanlar için ilk buluşmada birbirini tanıyamama korkusu gerginlik yaratan bir durum. Özellikle artık herkesin fotoğraf düzenleme konusunda uzmanlaştığını düşünürsek buluşacağınız kişiyi tanıyamama ihtimaliniz çok daha yüksek. Bu noktada buluşacağınız kişinin sizi tanımasını beklemekten başka şansınız kalmıyor. Bu riski azaltmak için eski yöntemlere başvurarak buluşmadan önce üstünüzdeki kıyafetin rengini söyleyebilir ya da buluşma yerinde oturduğunuz yeri net şekilde tarif ederek işinizi kolaylaştırabilirsiniz.

“Tokalaşsam mı, öpsem mi, sarılsam mı?”

Buluşacağınız kişiyi ilk gördüğünüzde nasıl selamlaşacağınız uykularınızı kaçıracak kadar kafanıza takılabilecek bir durum. Karşınızdaki kişinin diğer insanlarla nasıl iletişim kurduğunu bilmeden, sınırları hakkında fikir sahibi olmadan ilk karşılaştığınızda birbirinize nasıl davranacağınızı öngörebilmeniz oldukça zor ve gerginlik yaratan bir durum. Siz kendinizi sarılmak için hazırlamışken onun kendini geri çekmesi ya da siz ona elinizi uzatmaya hazırlanmışken aniden sizi öpmesi ileride gülerek hatırlayacağınız komik bir anıya dönüşecek. Bu nedenle bu durumun üstünde çok durmadan, içinizden nasıl geliyorsa (çok da abartmadan) o şekilde davranmaya çalışın.

“Topuklu mu düz mü?”

Bu durum da kadınların ilk buluşmada en çok kararsızlık yaşadıkları ve üzerine saatlerce düşündükleri noktalardan biri. Bir taraftan şık ve çekici görünmek için topuklu giymek isterken bir taraftan da çok iddialı olacağı korkusuyla gözleriniz düz ayakkabılarınıza kayıyor olabilir. Bu kararı alırken günlük stilinize göre seçimlerde bulunmalı ve sizi buluşma sırasında rahatsız edecek kıyafetlerden ve ayakkabılardan mümkün olabildiğince uzak durmalısınız.

“Ne yesem, ne yesem?”
Çok detaylı düşünürseniz gecenin sonunda karnınız aç kalkmanız çok olası.

Pizza söylersem elimle yiyemem, hamburger yerken dağılırsa rezil olurum, suşi riskini asla almamam, et yiyeyim ben ama bu restoranın bıçakları yeterince keskin mi acaba” derken gecenin sonunda buluşmadan karnınız aç kalkmanız çok olası. O nedenle canınız ne istiyorsa onu yiyin ve siz karşınızdaki kişinin nasıl yemek yediğine ne kadar dikkat ediyorsanız onun da sizin nasıl yemek yediğinize o kadar dikkat edeceğini aklınızın bir köşesinde bulundurun. 

“Gününün nasıl geçtiğini sormalı mıyım?”

Birine gününün nasıl geçtiğini sormak ne sınırları çok aşan ne de çok samimiyetsiz algılanabilecek bir sorudur. Aksine iletişim kurmaya çalıştığınızı belli etmek ve konuşmaya giriş yapmak için gününün nasıl geçtiğini sormak oldukça güzel ve uygun bir fırsat. Bu soru kişinin yaşam stili, hobileri, işine ne kadar önem verdiği gibi birçok soruya cevap bulmanızı sağlayacaktır.

“Ellerimi nereye koysam?”

Oldukça komik ama bir o kadar da gerçekçi ve deneyimlenen bir soru. Karşınızdaki kişiye dokunmak ya da elini tutmaya çalışmak ilk buluşmada kesinlikle yapmamanız gereken davranışlardan biri. Bu nedenle ilk buluşmada ellerinizi sadece kendinize saklayarak masanın üstünde tutabilirsiniz. Konuşurken de çok fazla el ve kol kullanmamaya dikkat etmelisiniz.

“Gergin olduğumu anlıyor mu acaba?”

Muhtemelen siz karşınızdaki kişinin sizin gerginliğinizi anlayıp anlamadığı üzerine düşünerek daha da gerildiğiniz sırada o da kendi gerginliğiyle meşgul olacağı için sizin gerginliğinizin farkına bile varmayacaktır.

“Sessizlik oldu, bir şey söylemem gerekiyor ama ne?”
“Keşke birkaç esprili cümle ezberleseydim”

İlk buluşmada sık sık sessizlik olmasının nedeni konuşacak ortak noktalarınız hakkında fikir sahibi olmamanız ya da kafanızdaki düşüncelerle meşgul olmanız olabilir. Günlük konuşmalarla, herkesin bildiği gündem konularıyla ya da işiyle ilgili sorular sorarak sessizliği bozabilirsiniz.

“Keşke birkaç esprili cümle ezberleseydim.”

Önceden hazırlanmış ve provası yapılmış şakalar genelde ilk buluşmada pek işe yaramaz, hatta itici durabilir. Bu nedenle o an konuştuğunuz konuyla ilgili esprili bir şey aklınıza gelirse söylemekten çekinmeyin ancak sırf esprili görünebilmek adına önceden çalıştığınız, konuyla ilgisi olmayan şakalar yapmayın.

“Boş zamanlarında ne yapıyorsun?”

Bu soru iletişimi güçlendirmek ve sessizliği bozmak için kullanabileceğiniz joker bir soru olmakla birlikte hiç ilgi alanınız olmayan futbol, makyaj, buz hokeyi, pul koleksiyonerliği gibi bir konuyu saatlerce dinlemek durumunda da kalabilirsiniz.

“Siyaset konularına girmek riskli mi olur?”

Siyaset konusunda oldukça hareketli bir gündemi olan ülkemizde buluştuğunuz kişiyle siyaset konuşmamanız pek de olası değil. Ancak hangi partiyi desteklediği, kime oy verdiği gibi kişisel sorular ilk buluşma için biraz fazla olabilir.

“Çok mu / az mı gülüyorum?”
“Ne kadar gülmek isterseniz o kadar gülün. Kendinizi sınırlamayın.”

Bu da tıpkı “yemek için ne seçsem?” sorusu gibi karşınızdaki kişinin çok fazla üzerinde durmayacağı ancak sizin kafanıza takılabilecek bir soru. Cevabı ise çok basit: Gülmek zorunda olduğunuzu hissettiğiniz durumlarda değil gerçekten gülmek istediğinizde ne kadar gülmek isterseniz o kadar gülün.

“Sonunda ruh ikizimi buldum galiba!”

Ortak özellikleriniz çoksa, birlikte durmadan konuşabiliyorsanız, sizinle ilgilendiğini hissettiriyorsa ve fiziksel olarak beğendiyseniz aklınızdan bu düşünceyi geçirmeniz çok olası. Ancak unutmayın, tek bir buluşma birini “ruh ikizim” diyebileceğiniz kadar iyi tanımak için yeterli değildir. Gaza gelip yanlış kararlar almayın.

“Hayatımda hiç bu kadar sıkıldığımı hatırlamıyorum, bitse de gitsek!”

Buluşmanız muhteşem geçeceği gibi karşınıza hayatınızda gördüğünüz en sıkıcı, asla ortak bir noktada buluşamadığınız, anlamadığınız, anlatamadığınız, hiç bir şey konuşamadığınız ya da o konuştukça boğulduğunuzu hissettiğiniz insan da oturabilir. Böyle bir durumda zaten karşı taraf da büyük bir olasılıkla sizden negatif elektrik alacağı için bir daha buluşmanız söz konusu olmayacaktır.

“Hesabı kim ödeyecek?”

Toplumsal bir norm olarak ilk buluşmada hesabı erkek ödese de günümüzde ilk buluşmada hesabı yarı yarıya ödemeyi teklif etmek oldukça ölçülü ve saygılı bir davranış olacaktır.

“Bir daha görüşmek istemediğimi nasıl söyleyeceğim?”

Zaten buluşmanız iyi geçmediyse ve sıkıldıysanız bunu hareketlerinizle, bakışlarınızla, söylemlerinizle belli edeceğiniz için bir daha buluşmak istemediğinizi söylemenize gerek bile kalmayacaktır. Ancak karşınızdaki kişi tekrar buluşmak istiyorsa birkaç girişiminde gelmek istemediğinizi ya da meşgul olduğunuzu söylediğinizde tekrar buluşmak için ısrar etmeyecektir.

“Görüşmeye devam etmek istediğimi nasıl belli edeceğim?”

Tıpkı sıkıldığınızda ruh halinizle ve tavrınızla tekrar görüşmek istemediğinizi belli edeceğiniz gibi karşınızdaki kişiden pozitif elektrik aldıysanız ve buluşmanız güzel geçtiyse muhtemelen karşı taraf da bu buluşmadan zevk almıştır. Dolayısıyla o da en az sizin kadar tekrar buluşmak istiyor olacaktır. Tekrar buluşmak istediğinizi belli etmek için haftanın geri kalan kısmı için planlarını öğrenebilir ve boş olduğu bir zamanda birlikte bir şeyler yapmayı teklif edebilirisiniz.

“Evine gitmeli miyim?”

Eğer istemiyorsanız ve kendinizi rahat hissetmiyorsanız, sırf karşınızdaki kişinin davetini geri çevirmemek ve nazik davranmak adına evine gitmek gibi bir zorunluluğunuz yok. Ancak her şey çok yolunda gittiyse ve kendinizi güvende hissediyorsanaız ilk buluşma da olsa evine gitmenizde ya da onu evinize davet etmenizde bir sakınca olmayacaktır.

“Şimdi biz neyiz?”

İlk buluşmadan sonra aranızdaki adı konulmamış ilişkiye ne isim vereceğiniz tamamen size bağlı. Belki ruh eşinizle tanıştınız, belki de bu buluşma hafta sonu arkadaşlarınıza anlatacağınız ilginç bir anıdan ibaret kalacak. Bu nedenle ilişkiye isim koyma meselesi ilk buluşma için biraz erken olabilir. İlişkinin ileriki zamanlarında zaten neye evrileceği yavaş yavaş ortaya çıkacaktır.

 

Kaynaklar:
Elite Daily

Buzz Feed
WomensHealth

 

İlginizi çekebilir: Unutulmaz bir ilk buluşma için yaratıcı öneriler

Uplifers: Kaliteli ve mutlu yaşam koçunuz!

‘Evdeki herkes barista’: Bosch VeroBarista ile kahve deneyiminizi zirveye taşıyın

Kahve, şüphesiz ki pek çoğumuz için lezzetli bir içecekten çok daha fazlası; adeta bir tutku, bir ritüel… Sabahın ilk ışıklarında enerji veren, gün içindeki küçük molalarda kendimizi şımartmamızı sağlayan, bazense sohbetlerin tadını ikiye katlayan en keyifli eşlikçi. O yüzden günün farklı anlarını, farklı kahvelerle taçlandırmak gibisi yok; ne de olsa her anın kendine has bir kahvesi var. Güne enerjik bir başlangıç yapmak için yoğun aromalı bir americano ya da gün içinde en sevdiğimiz tatlının yanında yumuşak içimli bir cappuccino en iyi seçim olabilir.



Peki ya bu seçimlerimizi evde barista ustalığıyla hazırlayabilir miyiz? Elbette. Bosch Tam Otomatik Kahve Makinesi VeroBarista ile günün her anına ve her damak tadına uygun lezzetli kahveler hazırlamak mümkün; çünkü VeroBarista ile evdeki herkes barista. Her fincanınızı ustalık eserine dönüştürmeye hazırsanız, işte VeroBarista ile yapabilecekleriniz:

Kahve çekirdeklerini dilediğiniz gibi öğütebilirsiniz

Barista ustalığında lezzetli kahveler hazırlayabilmenin ilk adımı, kahve çekirdeklerini doğru bir şekilde öğütmekten ve tazeliği korumaktan geçiyor. Güzel haber; VeroBarista tüm bunları sizin için yapıyor. CreamDrive, yüksek kaliteli seramik kahve öğütme ünitesi ve özel aroma koruyucu çekirdek haznesi ile günün her saati taze çekilmiş kahve çekirdekleriniz hazır.

Üstelik çekirdek öğütme inceliğini de dilediğiniz gibi ayarlayabilirsiniz. Arka arkaya iki öğütme ve ısıtma sayesinde ekstra güçlü kahvenizi tadı daha az acı olacak şekilde hazırlayabilirsiniz. AromaDouble Shot Fonksiyonu ile kahve aromasından ödün vermeden ekstra yoğun kahveler hazırlamak da mümkün. E bir barista daha ne ister, öyle değil mi?

Farklı anları, farklı kahve çeşitleriyle taçlandırabilirsiniz

Taze çekilmiş kahve çekirdeklerinin mis kokusunun yanı sıra kahve hazırlamanın en güzel yanlarından biri de hiç şüphesiz her damak zevkine uygun farklı seçenekler yapabilmek. Sert tatları sevenler, yumuşak içim tercih edenler ya da daha eğlenceli köpüklü bir şeyler arayanlar… VeroBarista’da herkes için bir şeyler var. Cappuccino, flat white, latte macchiato, sütlü kahve, OneTouch Function ile hepsini tek tuşla hazırlayabilirsiniz. Dahası, yoğun tatları seviyorsanız americanonuz da VeroBarista ile hazır.

Belirtmekte fayda var ki; bir barista ustalığında kahve hazırlayabilmek için özellikle sütlü kahvelerde doğru lezzeti yakalayabilmenin en önemli sırrı sütün sıcaklığını ve kıvamını doğru ayarlayabilmek. Neyse ki VeroBarista, ideal demleme sıcaklığı konusunda tam bir usta. Sütlü kahvelerde bile mükemmel sıcaklığı yakalıyor, süt köpüğü ve sıcak su hazırlama seçenekleri ile her kahve türünü lezzetten ödün vermeden hazırlıyor. Ayrıca sütlü kahveleriniz için de hortumlu süt adaptörü sayesinde esnek çözümler sunuyor. İster kutudan, ister şişeden, ister kendi termosundan süt alın, VeroBarista ile sonuç hep aynı; hep mükemmel.



Kişisel tercihlerinizi kaydedebilirsiniz

Geçek bir barista kahve hazırlarken mutlaka kişisel dokunuşlarıyla fark yaratır; VeroBarista da evdeki herkesin kendi ‘barista’ dokunuşunu ekleyebilmesi için kişiselleştirilmiş tercihlere göre 4 adede kadar favori kahve kaydedebilme özelliğine sahip. Böylece her yudumda tam da istediğiniz gibi bir lezzete kavuşabilirsiniz. Ayrıca evinizde baristalığı başkasına devretmeniz gereken anlarda da kahvenizin yine tam istediğiniz gibi hazırlanacağından da emin olabilirsiniz 🙂 Sıfır risk, bol lezzet…

En sevdiğiniz kahveyi, en sevdiğiniz fincanda içebilmeniz için de VeroBarista üstüne düşeni yapıyor ve yüksekliği ayarlanabilir kahve çıkışı sayesinde 15 cm yüksekliğe kadar ayarlanabiliyor. En uzun latte macchiato bardaklarınızı bile rahatlıkla kullanabilirsiniz.

Zamandan ve enerjiden tasarruf edebilirsiniz

Kahve hazırlarken lezzet kadar önemli bir şey daha varsa; o da şüphesiz ki zamandan ve enerjiden tasarruf edebilmek. VeroBarista, minimum ısınma süresiyle 45 saniye gibi çok kısa bir zamanda kahvenizi hazır hale getiriyor. Ayrıca her kahveden sonra autoMilkClean süt temizleme sistemi ile tam otomatik temizlik sunuyor ve kolayca çıkartılabilir damlama tepsisi, kahve posası kabı ve süt ağızlıkları bulaşık makinesinde yıkanabiliyor. Yani kahve keyfiniz bittiğinde sizi temizlikle hiç yormuyor. Ve son olarak ZeroEnergy Auto-off otomatik kapanma özelliği ile belirlenen saatten sonra enerji tasarrufu yapmak için kapanıyor, sizi düşündüğü kadar çevreyi de düşünüyor. Kim hem çok lezzetli kahveler yapan hem de akıllı özellikleriyle kahve hazırlamayı mükemmel bir deneyime dönüştüren böylesi bir yardımcıyı evinde istemez ki?

Siz de evinizin baristası olmaya hazırsanız, en lezzetli kahveleri kendi damak tadınıza göre ayarlamak ve her defasında mükemmel sonuçlar elde etmek için hemen tıklayabilir, VeroBarista ile tanışabilirsiniz.

*Bu yazı Bosch katkılarıyla hazırlanmıştır.



21 Günde Ustalaş: Hayatınızı dönüştürmenin kısa rehberi

Günümüz dünyasında insanlar hızlı ve etkili çözümler ararken, uzun vadeli değişikliklerin ne kadar süre gerektirdiği sorusu akıllarda yer ediyor. Araştırmalar, bir alışkanlık kazanmanın 21 günlük bir süreç olduğunu belirtiyor. Bu gerçek, “21 Günde Ustalaş” serisini şekillendiren temel düşünce. Omega Yayınları’nın yayımladığı ve Marie-Claire Carlyle, Leon Nacson ve David A. Phillips gibi alanında prestijli yazarların katkıda bulunduğu seri, hayatın farklı alanlarında bir dönüşüm yaşamak isteyen okurlara kısa ama derinlemesine bir yolculuk sunuyor. Peki, bu serinin her kitabı, okura nasıl dokunuyor? Gelin, seriye birlikte göz atalım.



Marie-Claire Carlyle-Para Mıknatısı: Zenginliğe Giden Yolda Bir Yol Haritası

Serinin ilk kitabı olan Para Mıknatısı, parayla olan ilişkimize yeni bir perspektif getiriyor. Carlyle, paranın sadece maddi bir unsur olmadığını, aynı zamanda kişisel değerimizin ve başkalarına sunduğumuz katkının bir yansıması olduğunu öne sürüyor. Kitap, okuyucuları “zengin” olmanın ötesine taşıyarak, yaşamlarında gerçekten neye değer verdiklerini sorgulamalarına yardımcı oluyor. Paranın bir enerji olduğu fikri üzerine kurulu bu kitap, hayata daha fazla refah çekmek isteyenler için önemli adımlar sunuyor. Okur, mevcut finansal alışkanlıklarını gözden geçirmeye ve “para mıknatısı” olma yolunda ilerlemeye davet ediliyor. Carlyle’ın dili basit ama etkileyici. Kitap, “Paranın Değeri” ve “Niyet Etmenin Gücü” gibi bölümlerle, paraya olan bakış açınızı tamamen değiştirebilir. Ancak bu kitap, sadece bir kişisel gelişim kitabı değil; alışkanlıkları kökten dönüştürmek isteyen herkes için bir rehber niteliğinde. Para ve refah konusunda mevcut düşünce kalıplarını yıkmak isteyen okurlar için güçlü bir başlangıç noktası sunuyor.

Leon Nacson-Rüyalar: Bilinçaltınızı Keşfetmek İçin Bir Araç

Serinin ikinci kitabı olan Rüyalar, sadece uyku sırasında yaşadığımız olayların ötesinde, bilinçaltımızın derinlerine bir yolculuk yapmamıza yardımcı oluyor. Nacson, rüyaların anlamını çözebilmek için onları hatırlamanın önemini vurgularken, okuyuculara kendi rüya günlüğünü tutmanın faydalarından bahsediyor. Modern yaşamın karmaşasında, rüyalarla ilgili sembollerin ve temaların nasıl çözüleceğine dair pratik bilgiler sunuyor. Kitap, rüya yorumlamada bireysel deneyime önem vererek okuyucunun kendi rüyalarının dilini öğrenmesini sağlıyor. Rüyaların sembolizmi üzerine yoğunlaşan bölümler, okurun bilinçaltına dair ipuçlarını yakalamasını kolaylaştırıyor. “Düşmek, Uçmak ve Kovalanmak” gibi herkesin yaşamış olabileceği rüya temalarına açıklık getirirken, kişinin ruhsal yolculuğunda bir rehber olma niteliği taşıyor. Nacson, rüyaların günlük hayatımızdaki yansımalarına dikkat çekiyor; bu da kitabı okura bilinçaltıyla ilgili derin bir keşif fırsatı sunan önemli bir araç haline getiriyor.

David A. Phillips-Numeroloji: Sayıların Gizemli Dünyası

Üçüncü kitap Numeroloji ise, yaşamın derin sırlarını anlamak için sayıların gücüne odaklanıyor. Phillips, Pisagor’un öğretilerine dayanan bu kadim bilim dalını modern hayata uyarlayarak, insanların kendilerini ve çevrelerindekileri daha iyi anlamalarına yardımcı olmayı hedefliyor. Numeroloji, sadece kişilik analizi değil; aynı zamanda kariyer seçimleri, ilişkiler ve ruhsal gelişim açısından da rehberlik sunuyor. Phillips, kitabında sayılara dair teorik bilgilere ek olarak, gerçek dünyadan ünlü örnekler sunarak konuyu daha somut bir hale getiriyor. “Ruh Sayıları” ve “Adların Gücü” gibi bölümler, okurların kişisel yaşamlarına dair önemli çıkarımlar yapmasına olanak tanıyor. Numerolojiye ilgi duymayanlar bile, bu kitap sayesinde yaşamlarını yeni bir gözle değerlendirmeye başlayabilir.

21 Günlük Yolculuk: Alışkanlıklar ve Dönüşüm

Bu seri, alışkanlıkların nasıl şekillendiğine ve yaşamda yeniye yer açmanın neden önemli olduğuna dair kapsamlı bir rehber niteliğinde. Her kitap, 21 gün boyunca okuru derin bir içsel yolculuğa çıkarıyor ve bir yandan kısa süreli bir rehber gibi görünse de her birinin arkasında büyük bir felsefi altyapı bulunuyor. Para Mıknatısı, finansal refahın anahtarlarını sunarken; Rüyalar bilinçaltımızı çözmemize yardım ediyor ve Numeroloji kişisel potansiyelimizi anlamamıza kapı aralıyor. Bu serinin en büyük gücü, herkesin hayatında bir noktada değişiklik yapma ihtiyacını hissetmesi ve 21 gün boyunca süren bu küçük ama etkili adımların, büyük dönüşümlere yol açma potansiyelinde yatıyor. Her kitap, farklı bir tema etrafında dönse de ortak payda: Bireyin kendi gücünün farkına varmasını sağlamak ve bunu bir alışkanlığa dönüştürmek.



Sonuç olarak, “21 Günde Ustalaş” serisi, hayatta bir adım öne geçmek ve yeni bir başlangıç yapmak isteyenler için ilham verici bir çalışma. Her kitabın derinliği, okurun kendine dair yeni keşifler yapmasına olanak tanıyor. Seriyi okurken hem kişisel gelişiminize katkıda bulunacak hem de alışkanlıklarınızı yeniden gözden geçireceksiniz. Hayatta yeni bir sayfa açmak için siz de bu 21 günlük yolculuğa çıkmaya hazır mısınız?

Bu yazı Deniz Poyraz tarafından kaleme alınmıştır.

İlginizi çekebilir: Yaratıcılık bir hayal mi? Yaratıcı olmak mümkün mü? İyi ama nasıl?



İlgili Makale