X

İlişkinizde ebeveyn rolü üstlenmiş olabilir misiniz?

Bazen romantik ilişkilerde partnerlerden biri daha baskın, diğeri ise daha pasif olabilir. Bu denge zaman zaman değişebilir veya bu şekilde gittiği yere kadar devam edebilir. Ancak bazı ilişkilerde bu baskınlık ve pasiflik dengesizliği ilişki ilerledikçe partnerlerden birinin ebeveyn eş rolüne bürünmesiyle sonuçlanabilir. Yani; bir taraf ilişkinin tüm kontrolünü ele alır ve partnerini her konuda yönlendirir, onun adına kararlar alır, her şeyi kendi halleder. Sevgili ya da eş gibi davranmak yerine anne/baba rolünü üstlenen taraf, diğer tarafın üzerindeki hakimiyetini zaman geçtikçe artırır ve bu durum romantik ilişkilerin gerginleşmesine neden olabilir.

Birtakım kişisel nedenlerin yanı sıra partnerlerden birinin diğeri üzerinde ebeveynlik rolü üstlenmesinin yaygın sebepleri arasında çocukluk travmaları, baskıcı ya da fazla koruyucu aile geçmişi, mükemmeliyetçilik, güvensizlik hissi, kaybetme korkusu, iletişimdeki kopukluklar, anlaşmazlıklar veya kontrolcü kişilik yapısı yer alır. Öte yandan, bir tarafın sorumluluktan kaçması, çocuk rolüne bürünmekten haz duyması, ihtiyaçlarının bir şekilde başkası tarafından karşılanmasına alışmış olması, kısacası ilişkiye ortak şekilde katılım göstermek istememesi de partnerler arasındaki dinamiğin bozulmasına ve dolayısıyla diğer tarafın ebeveynlik rolünü sahiplenmesine doğru giden bir yola neden olabilir.

Oysa ki ilişkinin dinamiği için dengeli bir şekilde her iki partnerin de ortak katkı sağlaması gerekir. Dolayısıyla bu ve benzeri nedenlerden dolayı ilişkide beliren ebeveyn rolü, partnerler arasındaki çekiciliğin, romantizmin ve bağın zedelenmesine zemin hazırlayabilir. Üstelik, ebeveynlik rolüne sahip olunan bir ilişkide en çok olumsuz etkilenen alanlardan biri de cinsel yaşamdır. Kimse, anne veya babasıyla romantik, tutkulu bir yakınlık kurmak istemez; haliyle bir süre sonra çiftler arasındaki o romantik çekim ortadan kalkmaya başlar ve ilişki tamamen anne/baba-çocuk ilişkisine döner. Bununla beraber şiddetli geçimsizlik de başlayabilir.

Partnerinize ebeveynlik yapıp yapmadığınızı nasıl anlarsınız?

Kendinizi partnerinize ebeveynlik yapıyor hissediyorsanız ilişkinizin geleceğini etkileyecek bir karar almadan ve değişim için adım atmadan önce şu sorular üzerine düşünmenizde fayda var:

  • İlk etapta partnerinize ilgi duymanızın nedenleri neydi? Bu nedenlerden herhangi biriyle ilgili yaşadığınız hayal kırıklığı var mı?
  • Partnerinizden beklentileriniz neler? Size doğru ve yanlış tavırları var mı, varsa bunlar sizi ve ilişkinizi nasıl etkiliyor?
  • Büyürken, mevcut yaşamınızda tetiklenebilecek karşılanmamış ihtiyaçlarınız var mıydı? (Örneğin, sevgi, para, güvende kalma hissi vb.)
  • Hayatınızda her şeyin kontrolden çıktığını hissettiniz mi ya da hala hissediyor musunuz?
  • Yardım istemek sizin için zor olabilir mi? Eğer öyleyse, bu nedenle istemeden savunmacı, kontrol edici ve/veya talepkar tutumların içerisine giriyor olabilir misiniz?
  • Herkesi düzeltmeye, kontrol etmeye ve/veya kurtarmaya çalışmak gibi bir kalıbınız var mı? Bu nereden gelmiş, neden kaynaklanıyor olabilir?
  • İlişkinizde takdir edildiğinizi, değer gördüğünüzü hissediyor musunuz? Hayırsa, bu hayal kırıklığı ve beklentileriniz konusunda daha iyi hissetmeniz için ne olmalı?

Bu soruları kendinize sorduktan ve cevapları üzerine düşündükten sonra partnerinize ebeveynlik yaptığınızdan emin olduysanız, artık adımlarınızı buna göre şekillendirmenin ve aranızdaki ‘ebeveyn-eş’ ilişkisini ‘eş-eş’e çevirmek için bir şeyler yapmaya başlamanızın vakti gelmiştir. Ama öncesinde dilerseniz tıpkı kendinize soruların cevapları için alan ve zaman tanıdığınız gibi partnerinizin de bu sorulara cevap vermesini sağlayabilirsiniz. Böylece o da en az sizin kadar ilişkiniz üzerine düşünmeye ve çabalamaya başlayabilir.

İlişkide ebeveyn rolünden çıkmanın yolları

Yukarıda bahsedilen ya da herhangi kişisel bir sebepten dolayı bilerek, isteyerek ya da hiç farkında olmadan ilişkinizde ebeveyn rolündeyseniz hem kendiniz hem partneriniz hem de ilişkiniz için buna bir son vermeniz ve partnerinizin anne ya da babası olmadığınızı, hayat arkadaşı olduğunuzu fark etmeniz için değişimi başlatmalısınız.

1. Ne istediğinizi anlayın

İlişkinizden, partnerinizden ne istiyor, ne bekliyorsunuz? Onu gerçekten seviyor musunuz yoksa onun üzerinde kurduğunuz ebeveynlik rolü mü sizi tatmin ediyor? İlişkinizi gözden geçirin; önce devam etmek isteyip istemediğinize karar verin; eğer gerçekten mevcut ilişkinizi ve partnerinizi hayatınızda istiyorsanız sizin için ideal birlikteliğin tanımını yapın ve bunu partnerinizle paylaşın. Sorunlar olduğu için mi, partnerinize güvenmediğiniz için mi yoksa herhangi bir konuda sizin daha iyi olduğunu düşündüğünüz için mi kontrolü bırakmıyorsunuz? Endişelerinizi ve beklentilerinizi önce kendi içinizde netleştirin ve partnerinizle paylaşın. Ebeveynlik rolünden çıkmak için nelere ihtiyacınız olduğunu ve bu role bürünmeye neden gerek duyduğunuzu dürüstçe ortaya koyun.

2. Kendinizi daha net ifade edin

Partnerinizin yaptığı şeyleri düzeltmek ya da herhangi bir konuyu ona konuşma, eyleme geçme fırsatı vermeden halletmek yerine ihtiyaçlarınızı, istek ve beklentilerinizi iletirken daha açık olmayı deneyin. Böylece hem ona ilişkiye dahil olması için fırsat verebilir hem de kendinizi biraz daha geri planda tutmayı başarabilmiş olursunuz. Üstelik aranızdaki iletişimin ve bağın da güçlenmeye başladığını hissedebilirsiniz.

3. Geri adım atın

Kontrolün sizde olması, kendinizi daha iyi hissetmenize hizmet ediyor olsa da partnerinize ebeveynlik ettiğinizi fark ettiğinizde geri adım atmanın ve partnerinize de ilişkiye katkıda bulunması, liderlik etmesi için daha fazla fırsat sunmanın zamanı geldi. Herhangi bir şeyi kendinizi yapmadan önce ondan yardım istemeniz, fikrini almanız, iş birliği için davet etmeniz iyi bir başlangıç olabilir. Ev işleri gibi nispeten daha basit sorumluluklardan ilişkinizin geleceğine dair atılacak ciddi adımlara doğru bir yol izleyebilirsiniz. Böylece aranızdaki bağın da güçlendiğini ve iletişiminizin geliştiğini hissedebilirsiniz.

4. Sınırlar belirleyin

Sağlıklı bir ilişkinin sırrı, şüphesiz ki sağlıklı sınırlardır. Partnerinizle aranıza inşa edeceğiniz sağlıklı sınırlar, neleri yalnız neleri birlikte yapmanız gerektiği konusunda ikinize de yol gösterebilir. Örneğin, ev işlerinde bir bölümü sizin bir bölümü onun alabileceğini konuşmanız, hafta sonu planlarınızı dönüşümlü olarak belirlemeniz, sizin rehberliğiniz ya da baskınız olmadan birtakım kararların alınması ve benzeri teşvikler ilişkinize hem sizin hem de partnerinizin eşit olarak katılmasına imkan sağlayabilir.

5. Partnerinizin hata yapmasına izin verin

Eşiniz, aşırı korumacı, baskın ya da sınırlayıcı müdahaleniz olmadan denemesi, öğrenmesi gerekenleri kendi yapabilir; buna inanın ve bırakın hata yapacaksa da yapsın. Daha bağımsız olmak, tek başına karar almak ve sorumluluk duygusunu hissetmek hem partnerinize kendini daha iyi hissettirecek hem de ilişkinizde eşit katılımı mümkün kılacaktır. Emin olun partneriniz de en az sizin kadar birçok konuda tek başına iyi iş çıkarabilir, sadece ona açmanız ve kendinizi biraz geri planda tutmanız yeterli.

6. Odağınızı kendinize çevirin

Her konuda partneriniz için bir şeyler yapmak, onun adına kararlar vermek ya da onun gelişimi için çaba harcamak yerine odağınızı biraz daha kendinize çevirerek ebeveynlik rolünden çıkabilirsiniz. Artık kendiniz üzerinde çalışmanızın zamanı gelmiş olabilir. Kendi kararlarınıza, kendi adımlarınıza, ilerleyişinize zaman ve enerji harcayın. Böylece tüm ilginizi partnerinize vermek yerine kendiniz için de bir şeyler yapmaya başlayabilirsiniz.

Farkında olduğunuz ve üzerinde çalışabildiğiniz tüm bu konular yetersiz gelirse veya kendinizi bir türlü değişime açamazsanız ilişkinizi yoluna koymak için çift terapisinden destek almayı düşünebilirsiniz. Uzman bir terapist hem sizin hem de partnerinizin kendinizi daha net ifade etmesini ve ilişkiye ortak katkıda bulunmanızı sağlayabilir.

İlginizi çekebilir: Mutlu ve sağlıklı ilişkilerin sırrı: Öpüşüp Barışma Teorisi (Kiss and Make Up Theory)

Uplifers: Kaliteli ve mutlu yaşam koçunuz!

‘Evdeki herkes barista’: Bosch VeroBarista ile kahve deneyiminizi zirveye taşıyın

Kahve, şüphesiz ki pek çoğumuz için lezzetli bir içecekten çok daha fazlası; adeta bir tutku, bir ritüel… Sabahın ilk ışıklarında enerji veren, gün içindeki küçük molalarda kendimizi şımartmamızı sağlayan, bazense sohbetlerin tadını ikiye katlayan en keyifli eşlikçi. O yüzden günün farklı anlarını, farklı kahvelerle taçlandırmak gibisi yok; ne de olsa her anın kendine has bir kahvesi var. Güne enerjik bir başlangıç yapmak için yoğun aromalı bir americano ya da gün içinde en sevdiğimiz tatlının yanında yumuşak içimli bir cappuccino en iyi seçim olabilir.



Peki ya bu seçimlerimizi evde barista ustalığıyla hazırlayabilir miyiz? Elbette. Bosch Tam Otomatik Kahve Makinesi VeroBarista ile günün her anına ve her damak tadına uygun lezzetli kahveler hazırlamak mümkün; çünkü VeroBarista ile evdeki herkes barista. Her fincanınızı ustalık eserine dönüştürmeye hazırsanız, işte VeroBarista ile yapabilecekleriniz:

Kahve çekirdeklerini dilediğiniz gibi öğütebilirsiniz

Barista ustalığında lezzetli kahveler hazırlayabilmenin ilk adımı, kahve çekirdeklerini doğru bir şekilde öğütmekten ve tazeliği korumaktan geçiyor. Güzel haber; VeroBarista tüm bunları sizin için yapıyor. CreamDrive, yüksek kaliteli seramik kahve öğütme ünitesi ve özel aroma koruyucu çekirdek haznesi ile günün her saati taze çekilmiş kahve çekirdekleriniz hazır.

Üstelik çekirdek öğütme inceliğini de dilediğiniz gibi ayarlayabilirsiniz. Arka arkaya iki öğütme ve ısıtma sayesinde ekstra güçlü kahvenizi tadı daha az acı olacak şekilde hazırlayabilirsiniz. AromaDouble Shot Fonksiyonu ile kahve aromasından ödün vermeden ekstra yoğun kahveler hazırlamak da mümkün. E bir barista daha ne ister, öyle değil mi?

Farklı anları, farklı kahve çeşitleriyle taçlandırabilirsiniz

Taze çekilmiş kahve çekirdeklerinin mis kokusunun yanı sıra kahve hazırlamanın en güzel yanlarından biri de hiç şüphesiz her damak zevkine uygun farklı seçenekler yapabilmek. Sert tatları sevenler, yumuşak içim tercih edenler ya da daha eğlenceli köpüklü bir şeyler arayanlar… VeroBarista’da herkes için bir şeyler var. Cappuccino, flat white, latte macchiato, sütlü kahve, OneTouch Function ile hepsini tek tuşla hazırlayabilirsiniz. Dahası, yoğun tatları seviyorsanız americanonuz da VeroBarista ile hazır.

Belirtmekte fayda var ki; bir barista ustalığında kahve hazırlayabilmek için özellikle sütlü kahvelerde doğru lezzeti yakalayabilmenin en önemli sırrı sütün sıcaklığını ve kıvamını doğru ayarlayabilmek. Neyse ki VeroBarista, ideal demleme sıcaklığı konusunda tam bir usta. Sütlü kahvelerde bile mükemmel sıcaklığı yakalıyor, süt köpüğü ve sıcak su hazırlama seçenekleri ile her kahve türünü lezzetten ödün vermeden hazırlıyor. Ayrıca sütlü kahveleriniz için de hortumlu süt adaptörü sayesinde esnek çözümler sunuyor. İster kutudan, ister şişeden, ister kendi termosundan süt alın, VeroBarista ile sonuç hep aynı; hep mükemmel.



Kişisel tercihlerinizi kaydedebilirsiniz

Geçek bir barista kahve hazırlarken mutlaka kişisel dokunuşlarıyla fark yaratır; VeroBarista da evdeki herkesin kendi ‘barista’ dokunuşunu ekleyebilmesi için kişiselleştirilmiş tercihlere göre 4 adede kadar favori kahve kaydedebilme özelliğine sahip. Böylece her yudumda tam da istediğiniz gibi bir lezzete kavuşabilirsiniz. Ayrıca evinizde baristalığı başkasına devretmeniz gereken anlarda da kahvenizin yine tam istediğiniz gibi hazırlanacağından da emin olabilirsiniz 🙂 Sıfır risk, bol lezzet…

En sevdiğiniz kahveyi, en sevdiğiniz fincanda içebilmeniz için de VeroBarista üstüne düşeni yapıyor ve yüksekliği ayarlanabilir kahve çıkışı sayesinde 15 cm yüksekliğe kadar ayarlanabiliyor. En uzun latte macchiato bardaklarınızı bile rahatlıkla kullanabilirsiniz.

Zamandan ve enerjiden tasarruf edebilirsiniz

Kahve hazırlarken lezzet kadar önemli bir şey daha varsa; o da şüphesiz ki zamandan ve enerjiden tasarruf edebilmek. VeroBarista, minimum ısınma süresiyle 45 saniye gibi çok kısa bir zamanda kahvenizi hazır hale getiriyor. Ayrıca her kahveden sonra autoMilkClean süt temizleme sistemi ile tam otomatik temizlik sunuyor ve kolayca çıkartılabilir damlama tepsisi, kahve posası kabı ve süt ağızlıkları bulaşık makinesinde yıkanabiliyor. Yani kahve keyfiniz bittiğinde sizi temizlikle hiç yormuyor. Ve son olarak ZeroEnergy Auto-off otomatik kapanma özelliği ile belirlenen saatten sonra enerji tasarrufu yapmak için kapanıyor, sizi düşündüğü kadar çevreyi de düşünüyor. Kim hem çok lezzetli kahveler yapan hem de akıllı özellikleriyle kahve hazırlamayı mükemmel bir deneyime dönüştüren böylesi bir yardımcıyı evinde istemez ki?

Siz de evinizin baristası olmaya hazırsanız, en lezzetli kahveleri kendi damak tadınıza göre ayarlamak ve her defasında mükemmel sonuçlar elde etmek için hemen tıklayabilir, VeroBarista ile tanışabilirsiniz.

*Bu yazı Bosch katkılarıyla hazırlanmıştır.



21 Günde Ustalaş: Hayatınızı dönüştürmenin kısa rehberi

Günümüz dünyasında insanlar hızlı ve etkili çözümler ararken, uzun vadeli değişikliklerin ne kadar süre gerektirdiği sorusu akıllarda yer ediyor. Araştırmalar, bir alışkanlık kazanmanın 21 günlük bir süreç olduğunu belirtiyor. Bu gerçek, “21 Günde Ustalaş” serisini şekillendiren temel düşünce. Omega Yayınları’nın yayımladığı ve Marie-Claire Carlyle, Leon Nacson ve David A. Phillips gibi alanında prestijli yazarların katkıda bulunduğu seri, hayatın farklı alanlarında bir dönüşüm yaşamak isteyen okurlara kısa ama derinlemesine bir yolculuk sunuyor. Peki, bu serinin her kitabı, okura nasıl dokunuyor? Gelin, seriye birlikte göz atalım.



Marie-Claire Carlyle-Para Mıknatısı: Zenginliğe Giden Yolda Bir Yol Haritası

Serinin ilk kitabı olan Para Mıknatısı, parayla olan ilişkimize yeni bir perspektif getiriyor. Carlyle, paranın sadece maddi bir unsur olmadığını, aynı zamanda kişisel değerimizin ve başkalarına sunduğumuz katkının bir yansıması olduğunu öne sürüyor. Kitap, okuyucuları “zengin” olmanın ötesine taşıyarak, yaşamlarında gerçekten neye değer verdiklerini sorgulamalarına yardımcı oluyor. Paranın bir enerji olduğu fikri üzerine kurulu bu kitap, hayata daha fazla refah çekmek isteyenler için önemli adımlar sunuyor. Okur, mevcut finansal alışkanlıklarını gözden geçirmeye ve “para mıknatısı” olma yolunda ilerlemeye davet ediliyor. Carlyle’ın dili basit ama etkileyici. Kitap, “Paranın Değeri” ve “Niyet Etmenin Gücü” gibi bölümlerle, paraya olan bakış açınızı tamamen değiştirebilir. Ancak bu kitap, sadece bir kişisel gelişim kitabı değil; alışkanlıkları kökten dönüştürmek isteyen herkes için bir rehber niteliğinde. Para ve refah konusunda mevcut düşünce kalıplarını yıkmak isteyen okurlar için güçlü bir başlangıç noktası sunuyor.

Leon Nacson-Rüyalar: Bilinçaltınızı Keşfetmek İçin Bir Araç

Serinin ikinci kitabı olan Rüyalar, sadece uyku sırasında yaşadığımız olayların ötesinde, bilinçaltımızın derinlerine bir yolculuk yapmamıza yardımcı oluyor. Nacson, rüyaların anlamını çözebilmek için onları hatırlamanın önemini vurgularken, okuyuculara kendi rüya günlüğünü tutmanın faydalarından bahsediyor. Modern yaşamın karmaşasında, rüyalarla ilgili sembollerin ve temaların nasıl çözüleceğine dair pratik bilgiler sunuyor. Kitap, rüya yorumlamada bireysel deneyime önem vererek okuyucunun kendi rüyalarının dilini öğrenmesini sağlıyor. Rüyaların sembolizmi üzerine yoğunlaşan bölümler, okurun bilinçaltına dair ipuçlarını yakalamasını kolaylaştırıyor. “Düşmek, Uçmak ve Kovalanmak” gibi herkesin yaşamış olabileceği rüya temalarına açıklık getirirken, kişinin ruhsal yolculuğunda bir rehber olma niteliği taşıyor. Nacson, rüyaların günlük hayatımızdaki yansımalarına dikkat çekiyor; bu da kitabı okura bilinçaltıyla ilgili derin bir keşif fırsatı sunan önemli bir araç haline getiriyor.

David A. Phillips-Numeroloji: Sayıların Gizemli Dünyası

Üçüncü kitap Numeroloji ise, yaşamın derin sırlarını anlamak için sayıların gücüne odaklanıyor. Phillips, Pisagor’un öğretilerine dayanan bu kadim bilim dalını modern hayata uyarlayarak, insanların kendilerini ve çevrelerindekileri daha iyi anlamalarına yardımcı olmayı hedefliyor. Numeroloji, sadece kişilik analizi değil; aynı zamanda kariyer seçimleri, ilişkiler ve ruhsal gelişim açısından da rehberlik sunuyor. Phillips, kitabında sayılara dair teorik bilgilere ek olarak, gerçek dünyadan ünlü örnekler sunarak konuyu daha somut bir hale getiriyor. “Ruh Sayıları” ve “Adların Gücü” gibi bölümler, okurların kişisel yaşamlarına dair önemli çıkarımlar yapmasına olanak tanıyor. Numerolojiye ilgi duymayanlar bile, bu kitap sayesinde yaşamlarını yeni bir gözle değerlendirmeye başlayabilir.

21 Günlük Yolculuk: Alışkanlıklar ve Dönüşüm

Bu seri, alışkanlıkların nasıl şekillendiğine ve yaşamda yeniye yer açmanın neden önemli olduğuna dair kapsamlı bir rehber niteliğinde. Her kitap, 21 gün boyunca okuru derin bir içsel yolculuğa çıkarıyor ve bir yandan kısa süreli bir rehber gibi görünse de her birinin arkasında büyük bir felsefi altyapı bulunuyor. Para Mıknatısı, finansal refahın anahtarlarını sunarken; Rüyalar bilinçaltımızı çözmemize yardım ediyor ve Numeroloji kişisel potansiyelimizi anlamamıza kapı aralıyor. Bu serinin en büyük gücü, herkesin hayatında bir noktada değişiklik yapma ihtiyacını hissetmesi ve 21 gün boyunca süren bu küçük ama etkili adımların, büyük dönüşümlere yol açma potansiyelinde yatıyor. Her kitap, farklı bir tema etrafında dönse de ortak payda: Bireyin kendi gücünün farkına varmasını sağlamak ve bunu bir alışkanlığa dönüştürmek.



Sonuç olarak, “21 Günde Ustalaş” serisi, hayatta bir adım öne geçmek ve yeni bir başlangıç yapmak isteyenler için ilham verici bir çalışma. Her kitabın derinliği, okurun kendine dair yeni keşifler yapmasına olanak tanıyor. Seriyi okurken hem kişisel gelişiminize katkıda bulunacak hem de alışkanlıklarınızı yeniden gözden geçireceksiniz. Hayatta yeni bir sayfa açmak için siz de bu 21 günlük yolculuğa çıkmaya hazır mısınız?

Bu yazı Deniz Poyraz tarafından kaleme alınmıştır.

İlginizi çekebilir: Yaratıcılık bir hayal mi? Yaratıcı olmak mümkün mü? İyi ama nasıl?



İlgili Makale