Neden hep aynı tarzda insanları çekiyorum hayatıma?
Çevremdeki çoğu insanın ilişkisi sorunsuz ilerlerken ben neden bir ilişkide kalamıyorum?
Ayrılık neden bu kadar acı veriyor?
Bağlanmaktan korkmamın sebepleri ne olabilir?
Yukarıda okuduğunuz ve daha birçok şekilde türetilecek endişe içeren sorular birçoğumuzun aklından geçiyordur. İlişkilerdeki tutumumuz, partnerimize yaklaşım tarzımız aslında bebeklik çağında anne ile kurduğumuz ilişkiye dayanıyor.
1970’lerde John Bowlby ve Mary Ainsworth’un çalışmaları sonucu ortaya çıkan Bağlanma Kuramı ya da genel deyişle Bağlanma Stillerine göre, bebeklikte (0-12 ay arası dönemde) anne ile kurulan bağlanma modeli yetişkinlikteki ilişki yaklaşımımızı belirler.
Bu yazıda Bağlanma Kuramı’nın yetişkinlikte görülen ve ilişkilerimizi yönlendiren kısmını inceleyeceğiz. Hangi stile daha yatkın olduğunuzu saptamak ve ilişkinizi daha sağlıklı bir şekilde yönetmek açısından bağlanma türlerini bilmenizde fayda var.
1. Güvenli bağlanma
Güvenli bağlanma stiline sahip kişiler olumlu benlik algısı olan, özgüvenleri yüksek ve kaybetme korkusu yaşamayan kişilerdir. İlişkilerinde her zaman net olmayı, sadece partner odaklı yaşamamayı seçerler. Buna rağmen sevilmeme ya da reddedilme korkusu yaşamadan ilişkilerine sahip çıkarlar. Her zaman yapıcıdırlar.
Güvenli bağlanan kişiler bebeklikte kendilerine bakım veren (genelde anne) insanla huzurlu bir ilişki kurmuştur. Anne her zaman bebeğe ‘yanındayım, destek vereceğim’ mesajı vermiştir. Bu kişiler kendilerine güvenmekle birlikte partnerine de güvenir. Tartışmalarda genelde çözüm odaklıdır ve olası bir ayrılık durumunda en az etkilenen gruptadır.
2. Kaygılı bağlanma
Kaygılı bağlanma stiline sahip olanların en belirgin özelliği terk edilme korkusu yaşamalarıdır. Bebeklikte yeterli güven duygusu alamamış kişilerin benimsediği bağlanma stilidir. Bu kişiler partnerlerine çok kısa sürede bağlanırlar ve yoğun bir kaybetme korkusu yaşarlar. Kendilerini her zaman yetersiz görürler ve kendilerini suçlamaya yatkındırlar.
Eğer bir ilişki içindelerse hayatlarının odağına ilişkiyi ve partnerlerini koyarlar. Tüm planlarını partnerlerine göre yaparlar ve zamanlarının çoğunu ilişkilerini düşünerek geçirirler. Burada altta yatan neden sevilmeme, terk edilme, yalnız kalma korkusudur. İlişkilerine o kadar bağlanırlar ki ayrılık durumunda bir daha partner bulamayacaklarına dair derin bir inanç gelişir.
3. Kaçıngan bağlanma
Toplumda “bağlanmaktan korkma” olarak nitelendirilen davranışın belirgin olarak görüldüğü stildir. Kaçıngan bağlı kişiler için hayatlarının en önemli kavramı özgürlüktür. Bu sebepten ötürü bu gruba ait kişilerde çok eşlilik fazla görülür. Bir kişiye bağlanmak özgürlüklerinin ellerinden alınacağı korkusunu doğurur.
Sınırları çok net ve keskindir. Partnerleri bu sınırı biraz aşarlarsa ya da başka bir deyişle biraz fazla yakınlık kurmaya çalışırsa bu yakınlığı tehdit olarak algılayıp gerginlik yaşarlar. Kendi hayatlarıyla ilgili çok fazla paylaşımda bulunmazlar. Kısacası insan ilişkilerinde yüzeysellik hakimdir.
Görüldüğü üzere bağlanma stillerinde en ideal olanı güvenli bağlanmadır. Bağlanma stilleri arasında geçiş olmamakla beraber nadiren de olsa kaçıngan ve kaygılı bağlanma aynı anda görülebilir. Güvenli bağlanmaya dönüşüm mümkündür ancak bunun için profesyonel destekle beraber güvenli bağlanma pratikleri yapmakta fayda vardır.
İlginizi çekebilir: İlişkilerde en sık yapılan 5 hata: Sorunların altında ne yatıyor olabilir?