X

İlişkilerinizde güvensizlik duygusundan kurtulmanın 5 yolu

Bazen hayatımızda olan insanlara; ailemize, arkadaşlarımıza ya da sevgilimize karşı yeterince iyi olmadığımızı düşünür, sürekli olarak onların bizi nasıl gördüğünü sorgularız. Bu; ilişkilerimize zarar veren ve onları yıpratan güvensizlik hissinin dışavurumudur. Öncelikle iyi bir ilişkinin; duygu ve düşüncelerinizi açık bir şekilde paylaşmak, mutlu anlar yaşamak, birlikte iyi zaman geçirmek ve her konuda birbirine karşılıklı destek olmak üzerine kurulu olması gerektiğini anlamak gerekir. Karşınızdaki insan size sürekli yalan söylüyor, size kötü davranıyor ya da sizi aldatıyorsa; bu ilişkide güvensiz hissetmeniz çok doğaldır. Ama bizim bu yazımızda bahsedeceğimiz, iyi giden ve sağlıklı bir ilişkinin içinde hissedilen güvensizlik duygusu.

Kimi zaman, sağlıklı bir ilişkinin içerisindeyken dahi, partnerimizin bizim hakkımızda gerçekten ne düşündüğünü hiçbir zaman bilememek, kendimizi tam olarak güvende hissetmemize engel olabilir. Güvensizlik hissinin baskın olduğu ilişkilerde, birçok kişi terk edilme korkusu yaşayabilir.  Ancak uzun süreli ilişkiler kurabilmek ve bu ilişkilerin devamlılığını sağlamak için kişinin güven duygusunu bir şekilde kazanması gerekir. Uplifers olarak, size yardımcı olmasını umduğumuz, güvensizlik hissinden kurtulma yollarını bir araya getirdik.

Güvensizlik hissinin ilişkilerinize zarar verdiğini hissettiğinizde ne yapmalısınız?

Romantik ilişkilerde, tıpkı tüm diğer insan ilişkilerinde olduğu gibi, güven yaratmanın yolu doğru iletişimden geçiyor. Soru sormak, fikir alışverişi yapmak, kendinizi güvensiz hissettiğiniz konular üzerine konuşmak, güvensizlik hissinin önüne geçmenize yardımcı olabilir.

1. Karşınızdakinin düşüncelerini okumayı bir yana bırakın

Kişilerde gerginlik yaratan durumların birçoğu iletişim yetersizliğinden kaynaklanır. İletişim becerileri zayıf olan kişiler, karşılarındaki kişilerle konuşarak iletişim kurmak yerine akıllarından geçenleri okumaya çalışarak zihinlerinde önyargılar oluştururlar. Birçok ilişki problemi sosyal endişe ve eksik bir iletişimle başlar ve bu iletişim eksikliği yerini karşındaki insanın düşüncelerini okuma çabasına bırakır. Düşünce okuma; bir insanın diğerinin ne düşündüğü hakkında somut bir bilgisi yokken bunu bildiğini sanmasıdır. Bu süreç, sürekli olarak diğerinin ne düşündüğünü merak etme ve tahmin etme şeklinde devam eder ve kişide güvensizlik ve stres duygularına sebep olur.

Başkalarının düşünceleri hakkında varsayımlarda bulunmak ve tahminler yapmaya çalışmak, belirsizlik nedeniyle kişide güvensizlik duygusunun oluşmasına zemin hazırlar. Bu nedenle karşınızdakilerin size söylediklerinden ya da sergilediği davranışlardan çıkarımlar yapmak yerine, o kişiye sorular sorarak anlamaya çalışmak sizi güvensizlik duygusundan kurtaracaktır. Aynı şekilde, kendinizle ilgili konularda da karşınızdaki kişilerin tahminlerde bulunmasını ve sizi anlamasını beklemek yerine, anlatmak istediklerinizi tüm açıklığıyla anlatmak ve size sorulan sorulara samimi şekilde yanıt vermek ilişkinizin daha sağlıklı bir zeminde ilerlemesine yardımcı olur.

2. Mükemmel ilişkiyi aramaktan vazgeçin

Çevrenizdeki kişilerle olan ilişkilerinizde mükemmelliği aramak samanlıkta iğne aramak gibidir. Mükemmellik arayışı, umutsuzluğa düşmenize ve beklentileriniz yeterince karşılanmadığı için tatminsizliğe sürükler. Bir süre sonra ilişki konusundaki beklentilerinizin karşılanmamasını kendi başarısızlığınız olarak algılamaya başlarsınız ve hem özgüveninizi hem de ilişkinize olan güveninizi yitirebilirsiniz.

Hepimiz bir gün doğru insanın karşımıza çıkacağına dair bir inanca sahibiz; ancak zamanla mükemmel insan diye bir şey olmadığını, yaşadığımız her ilişkinin, tanıdığımız her insanın hayatımızın farklı bir rengi olduğunu kabul etmemiz ve tanıdığımız insanların olumsuzluklarını görmek yerine onlardan neler öğrenebileceğimize, hayatımıza nasıl katkıda bulunacaklarına odaklanmamız gerekiyor. Eğer insanların mükemmel olmasını beklerseniz tüm hayatınızı umutsuz bir şekilde, gerçekte var olmayan bir şeyi arayarak geçirirsiniz. Daha da kötüsü bu arayış süreci sizi daha da çıldırtarak, başarısız sonuçlanan her ilişkiden sonra güvensizlik duygusunu daha da artırır.

Kişinin mükemmellik arayışını sonlandırabilmesi için öncelikle kendisinin de mükemmel olmadığını ve her insanın hata yapabileceğini kabul etmesi gerekir. Kendimizi tanıma sürecinden sonra gelen kabullenme duygusu, ilişkilerin daha sağlıklı yürümesine ve olumsuzluklar konusunda daha az takıntı geliştirmemize yardımcı olacaktır. Önemli olan bize kendimizi ‘mükemmel’ hissettirecek özel bir ilişkinin içinde olmaktır. Yeterince ilişki tecrübesi edindiğinizde aslında ‘mükemmel insan’ın olmadığını ve insanların farklı kusurların farklı tad kombinasyonları olduğunu anlarsınız.

3. Yeni ilişkinizi eski ilişkinize dayanarak yargılamayın

Yeni insanlarla tanıştığımızda ya da yeni bir ilişkiye başladığımızda, geçmiş ilişkilerimizde yaşadığımız olumsuz deneyimleri tekrar yaşamamak için temkinli davranma eğilimi gösteririz. Geçmişimizde bize kötü davranan ya da suistimal etmeye çalışan kişiler nedeniyle, yeni tanıştığımız kişileri de potansiyel tehlike olarak görürüz. Duygusal olarak yıpranmamak için geliştirdiğimiz bu savunma mekanizması, yeni tanıştığımız kişilerin farklılıklarını görmemize ve önyargılardan kurtulmamıza engel olan bir davranış biçimdir. Bu nedenle yeni bir ilişkiye başlarken geçmiş deneyimlerimizden mümkün olabildiğince sıyrılmamız ve yeni bir sayfa açıyor olmamız, ilişkide güven duygusu oluşturabilmemiz için son derece önemlidir.

Eğer mutsuz bitmiş bir ilişkinin kalıntılarını tamamen arkanızda bırakmazsanız, yeni bir ilişkiyi de bu sağlam olmayan zemin üzerine kurmuş olursunuz. Eğer siz de geçmişte yaşadığınız mutsuz bir deneyimden dolayı şu anda ilişkide olduğunuz insanı haksız yere yargıladığınızdan şüpheleniyorsanız, bir an için nefes alın ve şu anki ilişkinizin size hüzün ve mutsuzluk veren eski ilişkinizden farklı olan yanlarını düşünün. Bu ufak egzersiz size geçmişte kalması gereken ve şu an yaşadıklarınızla bir ilgisi olmayan olumsuzlukları bir yana bırakmanız için gereken enerjiyi size verecektir.

4. Basit çözümleri olan sorunları büyüterek problem haline getirmeyin

Kendi kendimizi sabote etmenin en kolay yollarından biri, olmayan problemleri kafamızda üreterek problem varmış gibi davranmaktır. Çevremizde gerçekleşen her olaya olumsuz tarafından yaklaşmak, insanlarla olan ilişkilerimizde sürekli olumsuzu görmek ve problem yaratmak, bir süre sonra alışkanlık haline gelerek insanlara ve kendimize olan güvenimizin azalmasına neden olur. Her şeyden şüphe etmek, insanların size zarar vereceğini düşünmek, yaşadığınız olayların hayatınızda büyük problemler yaratacağını düşünmek kendinize stres yaratmaktan başka bir işe yaramaz. 

İnsanın kafasında problemler yaratması ve o problemlerin gerçekliğine inanması kendi kişisel yıkımına giden bir yoldur. Kafanızda sorunlar icat etmeye başladığınız anda, ilişkileriniz de acı çekmeye başlayacaktır. Olaylara mümkün olabildiğince mantıklı bir çerçeveden bakabilmek, olası sonuçlarda olumlulukları görebilmek ve daima pozitif düşünerek pozitif kalmak, gerçekten problem olabilecek durumlarla başa çıkmanızı kolaylaştıracaktır. Kendinizi güvensiz hissettiğiniz ve aslında var olmayan problemlerden dolayı kendinizi strese soktuğunuzu zaman, kendinizi durdurun ve derin bir nefes alın. Sonra, “Bu sorun sadece benim kafamda” diyerek aslında sorunun farkında olduğunuzu kendinize hatırlatın. Hayatınızdaki hayal ve gerçeği ayırt edebilmek, özgüven yolunda atılacak önemli bir adımdır.

5. Olumsuzluklara odaklanıp kalmayın

Daha önce de söylediğimiz gibi, mükemmel ilişki diye bir şey söz konusu değil. Bu nedenle yaşamdan zevk alabilmek ve mutlu olabilmek, mükemmel olmayandaki olumluluklara odaklanmanızla alakalı bir durum. Mükemmel ilişki diye bir şey aslında gerçek değildir. İki insanın arasındaki ilişkinin kalitesi birbirlerine duydukları karşılıklı onaylama ve kabul ile artarken; tahammülsüzlük ve ümit etme o ilişkinin kalitesini düşürür. Bu yüzden bir ilişkide ideal olan; insanların birbirini oldukları gibi kabul etmeleri ve bu kusurlarla baş etmeyi öğrenmeleridir.

Tabii ki her durumda olumlu olana odaklanmak ve insanların olumlu yanlarını görmek, tanıştığınız herkesi hayatınıza dahil etmek zorunda olduğunuz ve herkese güvenmeniz anlamına gelmiyor. Ancak sizi genel olarak mutlu eden bir ilişkideki pürüzlere takılıp kalmak, yani resmin bütününe değil ayrıntılarına odaklanmak tüm ilişkilerinizde mutsuz olmanıza ve herkese şüpheyle yaklaşmanıza, dolayısıyla güven duygusunun eksik olduğu ilişkiler oluşturmanıza neden olabilir. Bu nedenle hayatınızdaki kişilere, yaşadığınız ilişkilere ve olaylara pozitif yönleriyle yaklaşmak, sizi geliştirecek ve yükseltecek yönlerinden  yararlanmak, biraz risk alarak çevrenizdeki insanlara, en önemlisi de kendinize güvenmek mutlu bir hayatın ve sağlıklı ilişkilerin anahtarı.

İlişkinizde arada bir yaşanan sorunlardan dolayı, hemen o ilişkinin kötü gittiği ve o insanın sizin için doğru kişi olmadığı sonucuna varmayın. Olumsuzluklar ve problemler her zaman olacaktır bu yüzden önemli olan o ilişkinin sizi mutlu eden ve pozitif taraflarına odaklanmanızdır. Hayatınızdaki insanların ne kadar olağanüstü olduğunu takdir etmek; üretken, memnun ve huzurlu bir hayata sahip olmanıza yardım eder. Yani onların güçlü niteliklerini fark edin, zaferleri için sevinin ve onları hedeflerine ulaşmaları konusunda teşvik edin.

Kaynak: Marc and Angel

İlginizi çekebilir: Neden en çok ‘sevdiğimiz’ kişileri incitiriz?Neden en çok ‘

Uplifers: Kaliteli ve mutlu yaşam koçunuz!

‘Evdeki herkes barista’: Bosch VeroBarista ile kahve deneyiminizi zirveye taşıyın

Kahve, şüphesiz ki pek çoğumuz için lezzetli bir içecekten çok daha fazlası; adeta bir tutku, bir ritüel… Sabahın ilk ışıklarında enerji veren, gün içindeki küçük molalarda kendimizi şımartmamızı sağlayan, bazense sohbetlerin tadını ikiye katlayan en keyifli eşlikçi. O yüzden günün farklı anlarını, farklı kahvelerle taçlandırmak gibisi yok; ne de olsa her anın kendine has bir kahvesi var. Güne enerjik bir başlangıç yapmak için yoğun aromalı bir americano ya da gün içinde en sevdiğimiz tatlının yanında yumuşak içimli bir cappuccino en iyi seçim olabilir.



Peki ya bu seçimlerimizi evde barista ustalığıyla hazırlayabilir miyiz? Elbette. Bosch Tam Otomatik Kahve Makinesi VeroBarista ile günün her anına ve her damak tadına uygun lezzetli kahveler hazırlamak mümkün; çünkü VeroBarista ile evdeki herkes barista. Her fincanınızı ustalık eserine dönüştürmeye hazırsanız, işte VeroBarista ile yapabilecekleriniz:

Kahve çekirdeklerini dilediğiniz gibi öğütebilirsiniz

Barista ustalığında lezzetli kahveler hazırlayabilmenin ilk adımı, kahve çekirdeklerini doğru bir şekilde öğütmekten ve tazeliği korumaktan geçiyor. Güzel haber; VeroBarista tüm bunları sizin için yapıyor. CreamDrive, yüksek kaliteli seramik kahve öğütme ünitesi ve özel aroma koruyucu çekirdek haznesi ile günün her saati taze çekilmiş kahve çekirdekleriniz hazır.

Üstelik çekirdek öğütme inceliğini de dilediğiniz gibi ayarlayabilirsiniz. Arka arkaya iki öğütme ve ısıtma sayesinde ekstra güçlü kahvenizi tadı daha az acı olacak şekilde hazırlayabilirsiniz. AromaDouble Shot Fonksiyonu ile kahve aromasından ödün vermeden ekstra yoğun kahveler hazırlamak da mümkün. E bir barista daha ne ister, öyle değil mi?

Farklı anları, farklı kahve çeşitleriyle taçlandırabilirsiniz

Taze çekilmiş kahve çekirdeklerinin mis kokusunun yanı sıra kahve hazırlamanın en güzel yanlarından biri de hiç şüphesiz her damak zevkine uygun farklı seçenekler yapabilmek. Sert tatları sevenler, yumuşak içim tercih edenler ya da daha eğlenceli köpüklü bir şeyler arayanlar… VeroBarista’da herkes için bir şeyler var. Cappuccino, flat white, latte macchiato, sütlü kahve, OneTouch Function ile hepsini tek tuşla hazırlayabilirsiniz. Dahası, yoğun tatları seviyorsanız americanonuz da VeroBarista ile hazır.

Belirtmekte fayda var ki; bir barista ustalığında kahve hazırlayabilmek için özellikle sütlü kahvelerde doğru lezzeti yakalayabilmenin en önemli sırrı sütün sıcaklığını ve kıvamını doğru ayarlayabilmek. Neyse ki VeroBarista, ideal demleme sıcaklığı konusunda tam bir usta. Sütlü kahvelerde bile mükemmel sıcaklığı yakalıyor, süt köpüğü ve sıcak su hazırlama seçenekleri ile her kahve türünü lezzetten ödün vermeden hazırlıyor. Ayrıca sütlü kahveleriniz için de hortumlu süt adaptörü sayesinde esnek çözümler sunuyor. İster kutudan, ister şişeden, ister kendi termosundan süt alın, VeroBarista ile sonuç hep aynı; hep mükemmel.



Kişisel tercihlerinizi kaydedebilirsiniz

Geçek bir barista kahve hazırlarken mutlaka kişisel dokunuşlarıyla fark yaratır; VeroBarista da evdeki herkesin kendi ‘barista’ dokunuşunu ekleyebilmesi için kişiselleştirilmiş tercihlere göre 4 adede kadar favori kahve kaydedebilme özelliğine sahip. Böylece her yudumda tam da istediğiniz gibi bir lezzete kavuşabilirsiniz. Ayrıca evinizde baristalığı başkasına devretmeniz gereken anlarda da kahvenizin yine tam istediğiniz gibi hazırlanacağından da emin olabilirsiniz 🙂 Sıfır risk, bol lezzet…

En sevdiğiniz kahveyi, en sevdiğiniz fincanda içebilmeniz için de VeroBarista üstüne düşeni yapıyor ve yüksekliği ayarlanabilir kahve çıkışı sayesinde 15 cm yüksekliğe kadar ayarlanabiliyor. En uzun latte macchiato bardaklarınızı bile rahatlıkla kullanabilirsiniz.

Zamandan ve enerjiden tasarruf edebilirsiniz

Kahve hazırlarken lezzet kadar önemli bir şey daha varsa; o da şüphesiz ki zamandan ve enerjiden tasarruf edebilmek. VeroBarista, minimum ısınma süresiyle 45 saniye gibi çok kısa bir zamanda kahvenizi hazır hale getiriyor. Ayrıca her kahveden sonra autoMilkClean süt temizleme sistemi ile tam otomatik temizlik sunuyor ve kolayca çıkartılabilir damlama tepsisi, kahve posası kabı ve süt ağızlıkları bulaşık makinesinde yıkanabiliyor. Yani kahve keyfiniz bittiğinde sizi temizlikle hiç yormuyor. Ve son olarak ZeroEnergy Auto-off otomatik kapanma özelliği ile belirlenen saatten sonra enerji tasarrufu yapmak için kapanıyor, sizi düşündüğü kadar çevreyi de düşünüyor. Kim hem çok lezzetli kahveler yapan hem de akıllı özellikleriyle kahve hazırlamayı mükemmel bir deneyime dönüştüren böylesi bir yardımcıyı evinde istemez ki?

Siz de evinizin baristası olmaya hazırsanız, en lezzetli kahveleri kendi damak tadınıza göre ayarlamak ve her defasında mükemmel sonuçlar elde etmek için hemen tıklayabilir, VeroBarista ile tanışabilirsiniz.

*Bu yazı Bosch katkılarıyla hazırlanmıştır.



21 Günde Ustalaş: Hayatınızı dönüştürmenin kısa rehberi

Günümüz dünyasında insanlar hızlı ve etkili çözümler ararken, uzun vadeli değişikliklerin ne kadar süre gerektirdiği sorusu akıllarda yer ediyor. Araştırmalar, bir alışkanlık kazanmanın 21 günlük bir süreç olduğunu belirtiyor. Bu gerçek, “21 Günde Ustalaş” serisini şekillendiren temel düşünce. Omega Yayınları’nın yayımladığı ve Marie-Claire Carlyle, Leon Nacson ve David A. Phillips gibi alanında prestijli yazarların katkıda bulunduğu seri, hayatın farklı alanlarında bir dönüşüm yaşamak isteyen okurlara kısa ama derinlemesine bir yolculuk sunuyor. Peki, bu serinin her kitabı, okura nasıl dokunuyor? Gelin, seriye birlikte göz atalım.



Marie-Claire Carlyle-Para Mıknatısı: Zenginliğe Giden Yolda Bir Yol Haritası

Serinin ilk kitabı olan Para Mıknatısı, parayla olan ilişkimize yeni bir perspektif getiriyor. Carlyle, paranın sadece maddi bir unsur olmadığını, aynı zamanda kişisel değerimizin ve başkalarına sunduğumuz katkının bir yansıması olduğunu öne sürüyor. Kitap, okuyucuları “zengin” olmanın ötesine taşıyarak, yaşamlarında gerçekten neye değer verdiklerini sorgulamalarına yardımcı oluyor. Paranın bir enerji olduğu fikri üzerine kurulu bu kitap, hayata daha fazla refah çekmek isteyenler için önemli adımlar sunuyor. Okur, mevcut finansal alışkanlıklarını gözden geçirmeye ve “para mıknatısı” olma yolunda ilerlemeye davet ediliyor. Carlyle’ın dili basit ama etkileyici. Kitap, “Paranın Değeri” ve “Niyet Etmenin Gücü” gibi bölümlerle, paraya olan bakış açınızı tamamen değiştirebilir. Ancak bu kitap, sadece bir kişisel gelişim kitabı değil; alışkanlıkları kökten dönüştürmek isteyen herkes için bir rehber niteliğinde. Para ve refah konusunda mevcut düşünce kalıplarını yıkmak isteyen okurlar için güçlü bir başlangıç noktası sunuyor.

Leon Nacson-Rüyalar: Bilinçaltınızı Keşfetmek İçin Bir Araç

Serinin ikinci kitabı olan Rüyalar, sadece uyku sırasında yaşadığımız olayların ötesinde, bilinçaltımızın derinlerine bir yolculuk yapmamıza yardımcı oluyor. Nacson, rüyaların anlamını çözebilmek için onları hatırlamanın önemini vurgularken, okuyuculara kendi rüya günlüğünü tutmanın faydalarından bahsediyor. Modern yaşamın karmaşasında, rüyalarla ilgili sembollerin ve temaların nasıl çözüleceğine dair pratik bilgiler sunuyor. Kitap, rüya yorumlamada bireysel deneyime önem vererek okuyucunun kendi rüyalarının dilini öğrenmesini sağlıyor. Rüyaların sembolizmi üzerine yoğunlaşan bölümler, okurun bilinçaltına dair ipuçlarını yakalamasını kolaylaştırıyor. “Düşmek, Uçmak ve Kovalanmak” gibi herkesin yaşamış olabileceği rüya temalarına açıklık getirirken, kişinin ruhsal yolculuğunda bir rehber olma niteliği taşıyor. Nacson, rüyaların günlük hayatımızdaki yansımalarına dikkat çekiyor; bu da kitabı okura bilinçaltıyla ilgili derin bir keşif fırsatı sunan önemli bir araç haline getiriyor.

David A. Phillips-Numeroloji: Sayıların Gizemli Dünyası

Üçüncü kitap Numeroloji ise, yaşamın derin sırlarını anlamak için sayıların gücüne odaklanıyor. Phillips, Pisagor’un öğretilerine dayanan bu kadim bilim dalını modern hayata uyarlayarak, insanların kendilerini ve çevrelerindekileri daha iyi anlamalarına yardımcı olmayı hedefliyor. Numeroloji, sadece kişilik analizi değil; aynı zamanda kariyer seçimleri, ilişkiler ve ruhsal gelişim açısından da rehberlik sunuyor. Phillips, kitabında sayılara dair teorik bilgilere ek olarak, gerçek dünyadan ünlü örnekler sunarak konuyu daha somut bir hale getiriyor. “Ruh Sayıları” ve “Adların Gücü” gibi bölümler, okurların kişisel yaşamlarına dair önemli çıkarımlar yapmasına olanak tanıyor. Numerolojiye ilgi duymayanlar bile, bu kitap sayesinde yaşamlarını yeni bir gözle değerlendirmeye başlayabilir.

21 Günlük Yolculuk: Alışkanlıklar ve Dönüşüm

Bu seri, alışkanlıkların nasıl şekillendiğine ve yaşamda yeniye yer açmanın neden önemli olduğuna dair kapsamlı bir rehber niteliğinde. Her kitap, 21 gün boyunca okuru derin bir içsel yolculuğa çıkarıyor ve bir yandan kısa süreli bir rehber gibi görünse de her birinin arkasında büyük bir felsefi altyapı bulunuyor. Para Mıknatısı, finansal refahın anahtarlarını sunarken; Rüyalar bilinçaltımızı çözmemize yardım ediyor ve Numeroloji kişisel potansiyelimizi anlamamıza kapı aralıyor. Bu serinin en büyük gücü, herkesin hayatında bir noktada değişiklik yapma ihtiyacını hissetmesi ve 21 gün boyunca süren bu küçük ama etkili adımların, büyük dönüşümlere yol açma potansiyelinde yatıyor. Her kitap, farklı bir tema etrafında dönse de ortak payda: Bireyin kendi gücünün farkına varmasını sağlamak ve bunu bir alışkanlığa dönüştürmek.



Sonuç olarak, “21 Günde Ustalaş” serisi, hayatta bir adım öne geçmek ve yeni bir başlangıç yapmak isteyenler için ilham verici bir çalışma. Her kitabın derinliği, okurun kendine dair yeni keşifler yapmasına olanak tanıyor. Seriyi okurken hem kişisel gelişiminize katkıda bulunacak hem de alışkanlıklarınızı yeniden gözden geçireceksiniz. Hayatta yeni bir sayfa açmak için siz de bu 21 günlük yolculuğa çıkmaya hazır mısınız?

Bu yazı Deniz Poyraz tarafından kaleme alınmıştır.

İlginizi çekebilir: Yaratıcılık bir hayal mi? Yaratıcı olmak mümkün mü? İyi ama nasıl?



İlgili Makale