İlişkilerinizde güvensizlik duygusundan kurtulmanın 5 yolu
Bazen hayatımızda olan insanlara; ailemize, arkadaşlarımıza ya da sevgilimize karşı yeterince iyi olmadığımızı düşünür, sürekli olarak onların bizi nasıl gördüğünü sorgularız. Bu; ilişkilerimize zarar veren ve onları yıpratan güvensizlik hissinin dışavurumudur. Öncelikle iyi bir ilişkinin; duygu ve düşüncelerinizi açık bir şekilde paylaşmak, mutlu anlar yaşamak, birlikte iyi zaman geçirmek ve her konuda birbirine karşılıklı destek olmak üzerine kurulu olması gerektiğini anlamak gerekir. Karşınızdaki insan size sürekli yalan söylüyor, size kötü davranıyor ya da sizi aldatıyorsa; bu ilişkide güvensiz hissetmeniz çok doğaldır. Ama bizim bu yazımızda bahsedeceğimiz, iyi giden ve sağlıklı bir ilişkinin içinde hissedilen güvensizlik duygusu.
Kimi zaman, sağlıklı bir ilişkinin içerisindeyken dahi, partnerimizin bizim hakkımızda gerçekten ne düşündüğünü hiçbir zaman bilememek, kendimizi tam olarak güvende hissetmemize engel olabilir. Güvensizlik hissinin baskın olduğu ilişkilerde, birçok kişi terk edilme korkusu yaşayabilir. Ancak uzun süreli ilişkiler kurabilmek ve bu ilişkilerin devamlılığını sağlamak için kişinin güven duygusunu bir şekilde kazanması gerekir. Uplifers olarak, size yardımcı olmasını umduğumuz, güvensizlik hissinden kurtulma yollarını bir araya getirdik.
Güvensizlik hissinin ilişkilerinize zarar verdiğini hissettiğinizde ne yapmalısınız?
Romantik ilişkilerde, tıpkı tüm diğer insan ilişkilerinde olduğu gibi, güven yaratmanın yolu doğru iletişimden geçiyor. Soru sormak, fikir alışverişi yapmak, kendinizi güvensiz hissettiğiniz konular üzerine konuşmak, güvensizlik hissinin önüne geçmenize yardımcı olabilir.
1. Karşınızdakinin düşüncelerini okumayı bir yana bırakın
Kişilerde gerginlik yaratan durumların birçoğu iletişim yetersizliğinden kaynaklanır. İletişim becerileri zayıf olan kişiler, karşılarındaki kişilerle konuşarak iletişim kurmak yerine akıllarından geçenleri okumaya çalışarak zihinlerinde önyargılar oluştururlar. Birçok ilişki problemi sosyal endişe ve eksik bir iletişimle başlar ve bu iletişim eksikliği yerini karşındaki insanın düşüncelerini okuma çabasına bırakır. Düşünce okuma; bir insanın diğerinin ne düşündüğü hakkında somut bir bilgisi yokken bunu bildiğini sanmasıdır. Bu süreç, sürekli olarak diğerinin ne düşündüğünü merak etme ve tahmin etme şeklinde devam eder ve kişide güvensizlik ve stres duygularına sebep olur.
Başkalarının düşünceleri hakkında varsayımlarda bulunmak ve tahminler yapmaya çalışmak, belirsizlik nedeniyle kişide güvensizlik duygusunun oluşmasına zemin hazırlar. Bu nedenle karşınızdakilerin size söylediklerinden ya da sergilediği davranışlardan çıkarımlar yapmak yerine, o kişiye sorular sorarak anlamaya çalışmak sizi güvensizlik duygusundan kurtaracaktır. Aynı şekilde, kendinizle ilgili konularda da karşınızdaki kişilerin tahminlerde bulunmasını ve sizi anlamasını beklemek yerine, anlatmak istediklerinizi tüm açıklığıyla anlatmak ve size sorulan sorulara samimi şekilde yanıt vermek ilişkinizin daha sağlıklı bir zeminde ilerlemesine yardımcı olur.
2. Mükemmel ilişkiyi aramaktan vazgeçin
Çevrenizdeki kişilerle olan ilişkilerinizde mükemmelliği aramak samanlıkta iğne aramak gibidir. Mükemmellik arayışı, umutsuzluğa düşmenize ve beklentileriniz yeterince karşılanmadığı için tatminsizliğe sürükler. Bir süre sonra ilişki konusundaki beklentilerinizin karşılanmamasını kendi başarısızlığınız olarak algılamaya başlarsınız ve hem özgüveninizi hem de ilişkinize olan güveninizi yitirebilirsiniz.
Hepimiz bir gün doğru insanın karşımıza çıkacağına dair bir inanca sahibiz; ancak zamanla mükemmel insan diye bir şey olmadığını, yaşadığımız her ilişkinin, tanıdığımız her insanın hayatımızın farklı bir rengi olduğunu kabul etmemiz ve tanıdığımız insanların olumsuzluklarını görmek yerine onlardan neler öğrenebileceğimize, hayatımıza nasıl katkıda bulunacaklarına odaklanmamız gerekiyor. Eğer insanların mükemmel olmasını beklerseniz tüm hayatınızı umutsuz bir şekilde, gerçekte var olmayan bir şeyi arayarak geçirirsiniz. Daha da kötüsü bu arayış süreci sizi daha da çıldırtarak, başarısız sonuçlanan her ilişkiden sonra güvensizlik duygusunu daha da artırır.
Kişinin mükemmellik arayışını sonlandırabilmesi için öncelikle kendisinin de mükemmel olmadığını ve her insanın hata yapabileceğini kabul etmesi gerekir. Kendimizi tanıma sürecinden sonra gelen kabullenme duygusu, ilişkilerin daha sağlıklı yürümesine ve olumsuzluklar konusunda daha az takıntı geliştirmemize yardımcı olacaktır. Önemli olan bize kendimizi ‘mükemmel’ hissettirecek özel bir ilişkinin içinde olmaktır. Yeterince ilişki tecrübesi edindiğinizde aslında ‘mükemmel insan’ın olmadığını ve insanların farklı kusurların farklı tad kombinasyonları olduğunu anlarsınız.
3. Yeni ilişkinizi eski ilişkinize dayanarak yargılamayın
Yeni insanlarla tanıştığımızda ya da yeni bir ilişkiye başladığımızda, geçmiş ilişkilerimizde yaşadığımız olumsuz deneyimleri tekrar yaşamamak için temkinli davranma eğilimi gösteririz. Geçmişimizde bize kötü davranan ya da suistimal etmeye çalışan kişiler nedeniyle, yeni tanıştığımız kişileri de potansiyel tehlike olarak görürüz. Duygusal olarak yıpranmamak için geliştirdiğimiz bu savunma mekanizması, yeni tanıştığımız kişilerin farklılıklarını görmemize ve önyargılardan kurtulmamıza engel olan bir davranış biçimdir. Bu nedenle yeni bir ilişkiye başlarken geçmiş deneyimlerimizden mümkün olabildiğince sıyrılmamız ve yeni bir sayfa açıyor olmamız, ilişkide güven duygusu oluşturabilmemiz için son derece önemlidir.
Eğer mutsuz bitmiş bir ilişkinin kalıntılarını tamamen arkanızda bırakmazsanız, yeni bir ilişkiyi de bu sağlam olmayan zemin üzerine kurmuş olursunuz. Eğer siz de geçmişte yaşadığınız mutsuz bir deneyimden dolayı şu anda ilişkide olduğunuz insanı haksız yere yargıladığınızdan şüpheleniyorsanız, bir an için nefes alın ve şu anki ilişkinizin size hüzün ve mutsuzluk veren eski ilişkinizden farklı olan yanlarını düşünün. Bu ufak egzersiz size geçmişte kalması gereken ve şu an yaşadıklarınızla bir ilgisi olmayan olumsuzlukları bir yana bırakmanız için gereken enerjiyi size verecektir.
4. Basit çözümleri olan sorunları büyüterek problem haline getirmeyin
Kendi kendimizi sabote etmenin en kolay yollarından biri, olmayan problemleri kafamızda üreterek problem varmış gibi davranmaktır. Çevremizde gerçekleşen her olaya olumsuz tarafından yaklaşmak, insanlarla olan ilişkilerimizde sürekli olumsuzu görmek ve problem yaratmak, bir süre sonra alışkanlık haline gelerek insanlara ve kendimize olan güvenimizin azalmasına neden olur. Her şeyden şüphe etmek, insanların size zarar vereceğini düşünmek, yaşadığınız olayların hayatınızda büyük problemler yaratacağını düşünmek kendinize stres yaratmaktan başka bir işe yaramaz.
İnsanın kafasında problemler yaratması ve o problemlerin gerçekliğine inanması kendi kişisel yıkımına giden bir yoldur. Kafanızda sorunlar icat etmeye başladığınız anda, ilişkileriniz de acı çekmeye başlayacaktır. Olaylara mümkün olabildiğince mantıklı bir çerçeveden bakabilmek, olası sonuçlarda olumlulukları görebilmek ve daima pozitif düşünerek pozitif kalmak, gerçekten problem olabilecek durumlarla başa çıkmanızı kolaylaştıracaktır. Kendinizi güvensiz hissettiğiniz ve aslında var olmayan problemlerden dolayı kendinizi strese soktuğunuzu zaman, kendinizi durdurun ve derin bir nefes alın. Sonra, “Bu sorun sadece benim kafamda” diyerek aslında sorunun farkında olduğunuzu kendinize hatırlatın. Hayatınızdaki hayal ve gerçeği ayırt edebilmek, özgüven yolunda atılacak önemli bir adımdır.
5. Olumsuzluklara odaklanıp kalmayın
Daha önce de söylediğimiz gibi, mükemmel ilişki diye bir şey söz konusu değil. Bu nedenle yaşamdan zevk alabilmek ve mutlu olabilmek, mükemmel olmayandaki olumluluklara odaklanmanızla alakalı bir durum. Mükemmel ilişki diye bir şey aslında gerçek değildir. İki insanın arasındaki ilişkinin kalitesi birbirlerine duydukları karşılıklı onaylama ve kabul ile artarken; tahammülsüzlük ve ümit etme o ilişkinin kalitesini düşürür. Bu yüzden bir ilişkide ideal olan; insanların birbirini oldukları gibi kabul etmeleri ve bu kusurlarla baş etmeyi öğrenmeleridir.
Tabii ki her durumda olumlu olana odaklanmak ve insanların olumlu yanlarını görmek, tanıştığınız herkesi hayatınıza dahil etmek zorunda olduğunuz ve herkese güvenmeniz anlamına gelmiyor. Ancak sizi genel olarak mutlu eden bir ilişkideki pürüzlere takılıp kalmak, yani resmin bütününe değil ayrıntılarına odaklanmak tüm ilişkilerinizde mutsuz olmanıza ve herkese şüpheyle yaklaşmanıza, dolayısıyla güven duygusunun eksik olduğu ilişkiler oluşturmanıza neden olabilir. Bu nedenle hayatınızdaki kişilere, yaşadığınız ilişkilere ve olaylara pozitif yönleriyle yaklaşmak, sizi geliştirecek ve yükseltecek yönlerinden yararlanmak, biraz risk alarak çevrenizdeki insanlara, en önemlisi de kendinize güvenmek mutlu bir hayatın ve sağlıklı ilişkilerin anahtarı.
İlişkinizde arada bir yaşanan sorunlardan dolayı, hemen o ilişkinin kötü gittiği ve o insanın sizin için doğru kişi olmadığı sonucuna varmayın. Olumsuzluklar ve problemler her zaman olacaktır bu yüzden önemli olan o ilişkinin sizi mutlu eden ve pozitif taraflarına odaklanmanızdır. Hayatınızdaki insanların ne kadar olağanüstü olduğunu takdir etmek; üretken, memnun ve huzurlu bir hayata sahip olmanıza yardım eder. Yani onların güçlü niteliklerini fark edin, zaferleri için sevinin ve onları hedeflerine ulaşmaları konusunda teşvik edin.
Kaynak: Marc and Angel
İlginizi çekebilir: Neden en çok ‘sevdiğimiz’ kişileri incitiriz?