İlişkilerde “yansıtma” etkisi
İlişkiler, özellikle de duygusal ilişkiler; yaşamımızın hele biz kadınların en önem verdiğimiz bölümü. Aşk, sevgi, ilgi varsa, o sabah “Günaydın” whatsapp mesajı varsa; günümüz müthiş geçiyor, gülümsüyoruz, radyoda çıkan şarkı sanki bize yazılmış gibi geliyor, iş yerinde daha esnek ve güler yüzlü oluyoruz. Yaşamı, her ne kadar zor olursa olsun hafife alabiliyoruz.
Peki ama sabah mesaj gelmedi, aramadı da, e-mail de atmadı, sosyal medya paylaşımı da yok. Aman Allah’ım ne oldu acaba? Dün yemekte söylediğim bir şey mi ki? Yoksa, yoksa… yoksa biri mi var? Son günlerde kimleri “like” etmiş acaba? Yoksa benimle mesajlaştığı gibi başkaları ile de mi mesajlaşıyor? Kaygılı bir yüz, her an tepki vermeye hazır bir “biz”. En ufacık şey dahi sanki dünyanın sonuymuş gibi yaşama karamsar bir bakış açısı. Neredeyse aşk bir delilik, obsesif kompulsif bir hastalık sanacağız.
Yaşamındaki sevgi ve mutluluğu, yaptığı ya da yapmadığı şeylere bağlayan bizler gibi, bir de her şeyi partnerlerinden bekleyenler grubu var. Bir kavga çıktı. Aman ben ne arayacağım, arasın, sorsun, peşimden koşsun, çiçekler alsın gelsin, özür dilesin. Zaten şimdiden yüz verirsem kim bilir evlenince nasıl başımın üstüne çıkar düşünce yapısı. Bilmem tanıdık geliyor mu?
Sana bir sorum var:
İlişkinde sıkıntı oldu, (kavga ettiniz, istediğin ilgiyi görmedin, sana sevgililer gününde hediye almadı vb), tatlıya bağlama süreci başlıyor, ama kendini içinden:
- “Yok ya affedemeyeceğim, olur mu ya bu kadar da özensizlik olur mu”
- “Sarılıyor, öpüyor, okşuyor ama hemen sevgimi paylaşmayacağım”
- “Hemen yelkenleri suya indirmeyeceğim, uğraşsın biraz daha” derken buluyor musun?
Bu “acı”ya tutunduğunu ve bırakmak istemediğini gösteriyor. Şaşıracaksın ama benliğin bu acıdan bir şekilde besleniyor. Belki zamanın bir anında “Sevgi acı çekmektir.” inancını öğrendin, “İlişkiler zordur, çok ama çok emek ister.” ya da “Ben sevilmeye layık değilim, değerli değilim.”… İlişkilerde istediğin sonucu almanı engelleyen kök inancın her ne ise iyi bir haberim var:
İlişkilerle ilgili edindiğin kısıtlayıcı inançlarını dönüştürebilirsin.
Bunun için bir koç ile çalışabilirsin. Aynı şekilde ilişki içerisinde sıkıntı varsa “Çift Terapisi – Couple Therapy” ile de çözüm bulunabilir.
Ama her şeyden önce şunu bir düşünmeni istiyorum:
İlişkinin içinde ya da yaşamda çektiğin acının sebebi partnerin ya da diğerleri değil. SENSİN! Başına her ne gelirse gelsin acı çekmek bir seçimdir, mutlu, anlayışlı ve sevgi dolu olmak da.
Herhangi bir ilişkide acı çektiğinde, bu acılı dönemi bırakmak haddinden fazla sürüyorsa bil ki, sen “yansıtma” yapıyorsun. Yani geçmişten gelen, çocukluk anılarına ya da daha önceki ilişkilerden getirdiğin hatta sana bile ait olmayan travmatik süreçlerden birikmiş olan acıyı, şu anki ilişkine yansıtıyorsun demek oluyor. Bu yansıtmanın farkına varıp, “acının kökünde ne var”ı araştırmazsan belki bu ilişkin bitecek ama aynı senaryo bir sonraki ilişkinde yine gerçeklik bulacak. Bu negatif döngü, sen problemin köküne inip onu dönüştürmedikçe karşına çıkmaya devam edecek.
İlişkimde “yansıtma” mı yapıyorum? Nasıl bilebilirim?
1- %100 ben haklıyım. İlişkide bir problem var ve sen hatayı %100 karşı tarafta buluyor, problem için onu suçluyor ve buna çözümü o bulacak, benim yapabileceğim bir şey yok diyorsan,
2- Beni yargılıyor, suçluyor, kötü hissettiriyor, gibi karşı tarafı suçlayacak cümleler kuruyorsan. En ufacık bir tartışmada dahi acı çekiyor, üzülüyor ve bu tarz düşüncelere gidiyorsan,
3- Hemen şimdi bir çözüm bulunmalı! Tartışma ya da kavga sonrasında partnerin olay yerinden uzaklaşıyor ve sen panik olmaya başlıyorsan. Eyvah gitti, oysaki bu problem hemen şimdi, burada çözülmeli diye kaygılanıyorsan,
daha önceki ilişkilerinden ya da anne-baba ilişkinden şifalandırmadığın bir durumu bu ilişkiye yansıtıyorsun demektir.
Bu durum ile ilgili sorumluluk almak ve şifalandırmak senin elinde. Bununla birlikte gerçekten yaşadığın durumun bir yansıtma olup olmadığını uzman bir koç ile değerlendirmeni tavsiye ederim. Çünkü danışanlarımda gerçekten sıkıntılı, istismara uğradıkları bir ilişkiyi sonlandırmak yerine, haddinden fazla sorumluluk alıp sürekli çuvaldızı kendilerine batırdıklarını da gördüm.
İki tarafın da sorumluluğu var
İlişkide iki taraf var, aynı zamanda 2 gerçeklik. Yani iki taraf da ilişkiye hatıralarını getiriyor. İyi ve kötü.. Kaygılarını, korkularını, güvensizliklerini, öfke ve hayal kırıklıklarını. Durum her ne olursa olsun ilişki içerisinde kişi kendinden öte karşısındakine odaklandığında;
- Şu anda eşimin neye ihtiyacı var?
- Bana bu şekilde davranıyor, söyleniyor, kızıyor ama kim bilir o nasıl içsel bir süreçten geçiyor?
- Kendimi, onu ve ilişkiyi iyi bir hale dönüştürmek için ben ne yapabilirim?
Soruları ile mucizevi sonuçlar yaratmak mümkün. İki taraf da en az 3 ay sorumluluk alıyor ve her ne olursa olsun %100 sevgisini, güvenini, anlayışını ortaya koyuyorsa ve hala ilişkide sıkıntı varsa, belki de ilişkinin bitmesi gerekiyordur ya da bir ayrılık sürecine girilmesi gerekiyordur.
Her ne olursa olsun hep hatırla: Tüm duygular senin seçimindir! Acı çekmeyi, üzüntü duymayı seçmek; durum ne olursa olsun mutlu olmayı ve sevgide kalmayı seçmek ile aynı seçim yüzdesine sahiptir.