Sevgi ile merkezimizde mi kalırız, yoksa ondan uzaklaşır mıyız?
Sizi kendinize yakınlaştıran sevgi, size hayata eşlik etmeyi öğretir. Oluş haline geçer ve dişil enerjinizi olması gerektiği gibi yaşarsınız. Etrafınızdaki her noktayla temas kurabilecek şekilde anda olursunuz. Bedeninizde, kalbinizde bir donukluk olmaz, kontrolcü yanınızı bırakmaya başlarsınız. Derin ve huzurlu bir teslimiyet gelir, evrene ve kendinize tamamıyla güvenirsiniz.
Sevgi her yanınızı besleyecek kadar güçlü bir haldir. Eril enerjinizi de besler. Olduğunuzdan daha yaratıcı, üretken ve aktif olabilirsiniz. Öte yandan bu enerjiyi sağlıklı akıtmazsanız farklı yanlarınızı besler. Zihin, sorunlar yaratabilir. Kafanızda sorunların yaratımı başlarsa, oluşu bırakmış ve kalbinize yakın olan sevgiyi de bırakmış olursunuz. Kısacası sevgi halinden çıkar şüphe ve korku haline geçersiniz çünkü yarattığınız sorunlarla zihin kendini güvende hissetmez, ister ki net bir cevap olsun. Böylece zihin sizi akıştan alır. Zihin hayatla akmaz demiyoruz. Güzel bir üretim, yaratım sürecindeyken zihninizle adeta dans edebilirsiniz.
Eğer şüphe ve korku frekansı çok fazlaysa, sizi akıştan alır. Ve kalp de uzaktan bakar koşturup uzaklaşan sevgisine. Uzaklaşır çünkü özde olan sevgi dış nesneye kaymış, diğer benliklere takılmıştır. Dişi ve eril birlikte var olmak istediği için, bu çelişkiyi en pürüzsüz sandığımız ilişkilerimizde bile yaşayabiliriz.
Eğer aklın saatlerce başka yerde ise merkezden uzaklaşmışsın demektir. DÖN. Nefesine ve bedenli olduğun gerçeğine… Dışarıda cevap aramak yerine içeriye yeni sorular sormalı bazen. Sendeki yeni yerleri ve soruları, beden ve nefes aracılığıyla keşfedebilirsin.
Siz, kendinize gerçek bir vakit ayırırsanız, rutinleriniz olmaya başlar. Ve zamanla bu bir plan yapma hali değil, alışkanlık yaratır. Eril-dişil dengenizi görmeye başlarsınız. Hangi durumlarda akışkan ya da tıkanıksınız görürsünüz.
Sevgi paylaşımı yaşadığınız kişi sevgiliniz ise kalpleriniz bir bütün hisle atar. Çünkü sevgi şu andadır. Yarın ya da geçmiş değil. O an hissederiz. Bütünün içinde kavuşan birler olduğumuzu bilmek önemlidir. Ve o birin bir merkezi vardır. Bütünleşmek de doğallıkla hayatına gelir. Kendine karşı ve hayata karşı doğal olarak, kalp gözünden bakarak yaklaştığın zaman hem bütün hem bir hissedersin.
“Kendimizi sevdiğimize verip de özerklik merkezimizi hala koruyabilir miyiz? Bu deneyim anlaşılır biçimde bizi korkutur; ama yeni kıtanın büyüklüğü ve tehlikelerine dair -eşzamanlı haz ve endişenin eşlik ettiği- kaygılarımız, öz saygı kaybı ile karıştırılmamalıdır,” der Rollo May.
Aşk, hayatımıza girdiğinde ayna şekilde birbirimizi yansıtırız. Kendimize karşı özverili ve öz güvenli oluruz ya da kaygılarımız yüzünden illüzyonlar yaratıp kendimizden emin olamayız. Bu öz saygıyı alır. Saygı içeriye verilmezse dışarıya gösterilemez. Öz saygı ve öz sevgi birlikte hareket eden arkadaşlar gibidir. Sevgiyi de saf dışı bıraktığı için, dişil enerjimiz de söner. Peki, dişil enerjimizi nasıl besleriz ve hayatla dans etmeye, aşkla yaşamaya nasıl başlarız?
Cevap aynı şekildedir: Hayatla ve kendinle dans etmek. Önce bedenine şefkatli dokunuşlar vermeyi öğrenmek, hücrelerini uyandırmak, ona sevgi enerjisi yaymak. Minik parçalardan bütüne gitmek, acele etmeden günden güne kendine yaklaşmak.
Sabah ya da akşam rutinleri yaratmak, başlangıçta zor ya da yapmacık gelse de denemek. Eğer yapmacık geliyorsa kendinle epeydir oturup derin bir buluşma yapmamışsın demektir. Şimdi oturup onu gerçekten tanıman lazım.
5 duyu meditasyonu ile nefes almayı ya da ateş nefes egzersizini yapmayı deneyebilirsin. Ya da özgür olduğunda neler yapabildiğini görmek için kendini serbest bırakıp kıvırmayı, salınmayı, yuvarlanmayı deneyebilirsin. Kendine özgü hareketler bulabilirsin. Dans özgürdür, bedenin sınırlarından ötesini de hissedebilmeni sağlar.
“Dişil enerji nedir?” diyorsan, sabredip vakit ayırman ve orada, kendi eşsiz varlığını keşfetmen gerekir. Doğayı, oksijeni kucakladığını hissedercesine, yeni hareketler keşfetmek. Hayatın her noktasına bakmak. Maddelere yaklaşırken, kimin elinden geçti nasıl geldi, farkındalığını kazanmak. Hayatın her noktasına, canlı ve cansız her varlığa bakmak. Görüp geçiştirmek değil. Dönüp içimizde akan kocaman dünyana bakmak. Bedenindeki her nokta, senin için koşturuyor. Her an varlığını sağlayan müthiş bir evren var içinde, sevgini bekleyen koca bir ev.
Bir ilişkiye başladığında savruluyor ve korkuyorsan… Önce bir bedenini dinle, neden gerilmiş, neden bırakmak istemiyor? Bazı sorular sorarak eril enerjini rahatlat, onu cevaplarınla doyur ki dişil oluşa geç. Ve sadece yaşa. Gelmekte olana aç kalbini çünkü ancak bağ kurarsan hayatı öğrenirsin. İyi-kötü değildir, yaşadığın her deneyim dengeni, kendini bulman için gelir. Merkezinden birkaç kere kopmuş ve tekrar eve dönüş yolunu keşfettiysen, artık sana neyin iyi geldiğini biliyorsundur. Ama “Hala bilmiyorum,” diyorsan, ilkel atalarına dön bir bak. Yaşadılar, dans ettiler, seviştiler, doğayla bir bütün oldular. Özgür bırakılan alanları hatırla. Bedeninden çıkan kıvılcımları hisset, ellerinle onları yönlendir. Sanki bedenin etrafında küçük ateş perileri geziyormuş gibi, önce ısıt bedenini. Sonra rüzgarı hisset, tüylerinin diken diken olduğu noktaları hatırla. Ellerini kavuştur, bütünken nasıllar ayrılınca nasıllar? Nasıl hem birler hem de kendi merkezindeler?
Her belini kıvırdığında, her omurganı hareketlendirdiğinde içinde dalgalanan, durmadan yerleşen bir bağırsak kümesi var. Ve hücrelerin uyandığında, algın genişlediğinde, gerçekten bedenindeki o donmuşluk gider. Sen ısındıkça kalbin de tekrar ısınır. Korkunun, kaygının yarattığı o gerilimi sevgi parçaların alır. Her zaman önce kendini sev.
O önceliği vermediğin vakit, dışarı sevgi yerine kibir, korku, kıskançlık gibi şeyler yansıtırsın. Bunlar da insana dair şeyler ama önemli olan hangi oluş halinle yaşamayı seçeceğin… O yüzden kibrini, kıskançlığını yok sayma, sana dengeyi öğretir. Gözlemle nerede kibirlendin, nerede egon yükseldi? Ve merkezinden uzaklaşınca neler hissettin?
Her insanın duygu, his ve element akışı başkadır. Bu yüzden kendine ne kadar ilgi ve vakit ayırman gerekiyorsa bunu kalbinde yine sen bilirsin. Dans etmek için enerjin yoksa yoga da yapabilirsin. Sınırların olmadığını hatırlatır. Hem bedenine hem zihnine esneklik kazandırır. Sana durmadan sorgularla sınır koyan yerin, zihnin olduğunu hatırlatır.
Ve tabii ki dünya da kocaman bir bedendir, doğa anadır. Köpekler, kediler ve insanlar hücreleridir. Köpekleri sevince topraklanırsın, ait hissedersin, bağ kurarsın. Merkezine sevgi frekansları gider. Her hayvan başka elementini ve çakranı besler, hatta bazı insanlar da öyle.
Hayatın akışına, dişil enerjisine güven. Bırak egon değil, bedenin konuşsun hayatla. Merkezinin hep yanında olduğu bilgisi yerleşsin içine. Zihnini de kenara ayırma, şefkatle dur ve cevapla. Sonra kalk ayağa, kalbinin ve zihninin elinden tut, çocuklar gibi oyna, dans et. Her şeyi okuyup planlamaya ve kontrol etmeye çalışma. “Bu böyledir” deme. Boşluğa bak, derinliğe bak ve sonsuz ihtimallere kalbini hep aç. İşte o zaman dişil enerjin çalışacak, yaratım yolculuğuna çıkacaksın. Kendini yaratmaya başlayacaksın.
Merkezden sesleniyorum. Ayaklarımı yere basıyorum, parmaklarım zemini kavrıyor. Göbeğim sıkı ve içindeyim her şeyin. Ellerim uzağa savruluyor, saçlarım dalgalanıyor, kıvrılıyorum ve dağılıyorum. Ayaklarım ise zemini hep hatırlıyor, ne kadar uzaklaşsa bile bağın ne kadar da yakın olduğunu biliyor. Omurgam dalgalanırken benimle konuşuyor.
Ve seviyoruz kendimizi, böylece diğerlerini de…
Şimdi yaşayalım aşkı, kendimize vakit ayırırken hissettiğimiz hisleri bırakalım karşıya. “Sana bir his kargosu getirdim,” diyelim, açsın kutuyu yavaş yavaş. Bırakın o açsın ve keşfetsin. Arkadaşınıza, eşinize, sevgilinize ve aileden herhangi birine bu sevgi kutusundan verdiğinizi düşünün. Sevgi kutusu sizin kendinizle geçirdiğiniz, şefkatli, coşkulu, duygulu, huzurlu ve hüzünlü her şeyin olduğu bir paket. Hepsinin orada olduğundan, hangi durumlarda geldiğinden emin olun, kendinizin destekçisi ve kalbinizin biricik arkadaşı olun. Merkezden uzaklaşsanız bile o biricik arkadaşınız size hep seslenir.
Merkezlenme yolculuğunuz enerji akışını dengeler. Siz merkezde hissettiğinizde, dişil enerjiyi hissedersiniz. Dişil enerji iyice hissedilmeden eril ile sağlıklı bir denge yaratılmaz. Bırakın yolculuk size zamanla öğretsin.
İlginizi çekebilir: Doğanın dilini öğrenmek, kendini bilmek ve enerjini korumak