X

İlişkilerde merkezinde kalabilmek: Dişil-eril enerji dengesi nasıl bulunur?

Sevgi ile merkezimizde mi kalırız, yoksa ondan uzaklaşır mıyız?

Sizi kendinize yakınlaştıran sevgi, size hayata eşlik etmeyi öğretir. Oluş haline geçer ve dişil enerjinizi olması gerektiği gibi yaşarsınız. Etrafınızdaki her noktayla temas kurabilecek şekilde anda olursunuz. Bedeninizde, kalbinizde bir donukluk olmaz, kontrolcü yanınızı bırakmaya başlarsınız. Derin ve huzurlu bir teslimiyet gelir, evrene ve kendinize tamamıyla güvenirsiniz.

Sevgi her yanınızı besleyecek kadar güçlü bir haldir. Eril enerjinizi de besler. Olduğunuzdan daha yaratıcı, üretken ve aktif olabilirsiniz. Öte yandan bu enerjiyi sağlıklı akıtmazsanız farklı yanlarınızı besler. Zihin, sorunlar yaratabilir. Kafanızda sorunların yaratımı başlarsa, oluşu bırakmış ve kalbinize yakın olan sevgiyi de bırakmış olursunuz. Kısacası sevgi halinden çıkar şüphe ve korku haline geçersiniz çünkü yarattığınız sorunlarla zihin kendini güvende hissetmez, ister ki net bir cevap olsun. Böylece zihin sizi akıştan alır. Zihin hayatla akmaz demiyoruz. Güzel bir üretim, yaratım sürecindeyken zihninizle adeta dans edebilirsiniz.

Eğer şüphe ve korku frekansı çok fazlaysa, sizi akıştan alır. Ve kalp de uzaktan bakar koşturup uzaklaşan sevgisine. Uzaklaşır çünkü özde olan sevgi dış nesneye kaymış, diğer benliklere takılmıştır. Dişi ve eril birlikte var olmak istediği için, bu çelişkiyi en pürüzsüz sandığımız ilişkilerimizde bile yaşayabiliriz.

Eğer aklın saatlerce başka yerde ise merkezden uzaklaşmışsın demektir. DÖN. Nefesine ve bedenli olduğun gerçeğine… Dışarıda cevap aramak yerine içeriye yeni sorular sormalı bazen. Sendeki yeni yerleri ve soruları, beden ve nefes aracılığıyla keşfedebilirsin.

Siz, kendinize gerçek bir vakit ayırırsanız, rutinleriniz olmaya başlar. Ve zamanla bu bir plan yapma hali değil, alışkanlık yaratır. Eril-dişil dengenizi görmeye başlarsınız. Hangi durumlarda akışkan ya da tıkanıksınız görürsünüz.

Sevgi paylaşımı yaşadığınız kişi sevgiliniz ise kalpleriniz bir bütün hisle atar. Çünkü sevgi şu andadır. Yarın ya da geçmiş değil. O an hissederiz. Bütünün içinde kavuşan birler olduğumuzu bilmek önemlidir. Ve o birin bir merkezi vardır. Bütünleşmek de doğallıkla hayatına gelir. Kendine karşı ve hayata karşı doğal olarak, kalp gözünden bakarak yaklaştığın zaman hem bütün hem bir hissedersin.

“Kendimizi sevdiğimize verip de özerklik merkezimizi hala koruyabilir miyiz? Bu deneyim anlaşılır biçimde bizi korkutur; ama yeni kıtanın büyüklüğü ve tehlikelerine dair -eşzamanlı haz ve endişenin eşlik ettiği- kaygılarımız, öz saygı kaybı ile karıştırılmamalıdır,” der Rollo May.

Aşk, hayatımıza girdiğinde ayna şekilde birbirimizi yansıtırız. Kendimize karşı özverili ve öz güvenli oluruz ya da kaygılarımız yüzünden illüzyonlar yaratıp kendimizden emin olamayız. Bu öz saygıyı alır. Saygı içeriye verilmezse dışarıya gösterilemez. Öz saygı ve öz sevgi birlikte hareket eden arkadaşlar gibidir. Sevgiyi de saf dışı bıraktığı için, dişil enerjimiz de söner. Peki, dişil enerjimizi nasıl besleriz ve hayatla dans etmeye, aşkla yaşamaya nasıl başlarız?

Cevap aynı şekildedir: Hayatla ve kendinle dans etmek. Önce bedenine şefkatli dokunuşlar vermeyi öğrenmek, hücrelerini uyandırmak, ona sevgi enerjisi yaymak. Minik parçalardan bütüne gitmek, acele etmeden günden güne kendine yaklaşmak.
Sabah ya da akşam rutinleri yaratmak, başlangıçta zor ya da yapmacık gelse de denemek. Eğer yapmacık geliyorsa kendinle epeydir oturup derin bir buluşma yapmamışsın demektir. Şimdi oturup onu gerçekten tanıman lazım.

5 duyu meditasyonu ile nefes almayı ya da ateş nefes egzersizini yapmayı deneyebilirsin. Ya da özgür olduğunda neler yapabildiğini görmek için kendini serbest bırakıp kıvırmayı, salınmayı, yuvarlanmayı deneyebilirsin. Kendine özgü hareketler bulabilirsin. Dans özgürdür, bedenin sınırlarından ötesini de hissedebilmeni sağlar.

“Dişil enerji nedir?” diyorsan, sabredip vakit ayırman ve orada, kendi eşsiz varlığını keşfetmen gerekir. Doğayı, oksijeni kucakladığını hissedercesine, yeni hareketler keşfetmek. Hayatın her noktasına bakmak. Maddelere yaklaşırken, kimin elinden geçti nasıl geldi, farkındalığını kazanmak. Hayatın her noktasına, canlı ve cansız her varlığa bakmak. Görüp geçiştirmek değil. Dönüp içimizde akan kocaman dünyana bakmak. Bedenindeki her nokta, senin için koşturuyor. Her an varlığını sağlayan müthiş bir evren var içinde, sevgini bekleyen koca bir ev.

Bir ilişkiye başladığında savruluyor ve korkuyorsan… Önce bir bedenini dinle, neden gerilmiş, neden bırakmak istemiyor? Bazı sorular sorarak eril enerjini rahatlat, onu cevaplarınla doyur ki dişil oluşa geç. Ve sadece yaşa. Gelmekte olana aç kalbini çünkü ancak bağ kurarsan hayatı öğrenirsin. İyi-kötü değildir, yaşadığın her deneyim dengeni, kendini bulman için gelir. Merkezinden birkaç kere kopmuş ve tekrar eve dönüş yolunu keşfettiysen, artık sana neyin iyi geldiğini biliyorsundur. Ama “Hala bilmiyorum,” diyorsan, ilkel atalarına dön bir bak. Yaşadılar, dans ettiler, seviştiler, doğayla bir bütün oldular. Özgür bırakılan alanları hatırla. Bedeninden çıkan kıvılcımları hisset, ellerinle onları yönlendir. Sanki bedenin etrafında küçük ateş perileri geziyormuş gibi, önce ısıt bedenini. Sonra rüzgarı hisset, tüylerinin diken diken olduğu noktaları hatırla. Ellerini kavuştur, bütünken nasıllar ayrılınca nasıllar? Nasıl hem birler hem de kendi merkezindeler?

Her belini kıvırdığında, her omurganı hareketlendirdiğinde içinde dalgalanan, durmadan yerleşen bir bağırsak kümesi var. Ve hücrelerin uyandığında, algın genişlediğinde, gerçekten bedenindeki o donmuşluk gider. Sen ısındıkça kalbin de tekrar ısınır. Korkunun, kaygının yarattığı o gerilimi sevgi parçaların alır. Her zaman önce kendini sev.

O önceliği vermediğin vakit, dışarı sevgi yerine kibir, korku, kıskançlık gibi şeyler yansıtırsın. Bunlar da insana dair şeyler ama önemli olan hangi oluş halinle yaşamayı seçeceğin… O yüzden kibrini, kıskançlığını yok sayma, sana dengeyi öğretir. Gözlemle nerede kibirlendin, nerede egon yükseldi? Ve merkezinden uzaklaşınca neler hissettin?

Her insanın duygu, his ve element akışı başkadır. Bu yüzden kendine ne kadar ilgi ve vakit ayırman gerekiyorsa bunu kalbinde yine sen bilirsin. Dans etmek için enerjin yoksa yoga da yapabilirsin. Sınırların olmadığını hatırlatır. Hem bedenine hem zihnine esneklik kazandırır. Sana durmadan sorgularla sınır koyan yerin, zihnin olduğunu hatırlatır.

Ve tabii ki dünya da kocaman bir bedendir, doğa anadır. Köpekler, kediler ve insanlar hücreleridir. Köpekleri sevince topraklanırsın, ait hissedersin, bağ kurarsın. Merkezine sevgi frekansları gider. Her hayvan başka elementini ve çakranı besler, hatta bazı insanlar da öyle.

Hayatın akışına, dişil enerjisine güven. Bırak egon değil, bedenin konuşsun hayatla. Merkezinin hep yanında olduğu bilgisi yerleşsin içine. Zihnini de kenara ayırma, şefkatle dur ve cevapla. Sonra kalk ayağa, kalbinin ve zihninin elinden tut, çocuklar gibi oyna, dans et. Her şeyi okuyup planlamaya ve kontrol etmeye çalışma. “Bu böyledir” deme. Boşluğa bak, derinliğe bak ve sonsuz ihtimallere kalbini hep aç. İşte o zaman dişil enerjin çalışacak, yaratım yolculuğuna çıkacaksın. Kendini yaratmaya başlayacaksın.

Merkezden sesleniyorum. Ayaklarımı yere basıyorum, parmaklarım zemini kavrıyor. Göbeğim sıkı ve içindeyim her şeyin. Ellerim uzağa savruluyor, saçlarım dalgalanıyor, kıvrılıyorum ve dağılıyorum. Ayaklarım ise zemini hep hatırlıyor, ne kadar uzaklaşsa bile bağın ne kadar da yakın olduğunu biliyor. Omurgam dalgalanırken benimle konuşuyor.

Ve seviyoruz kendimizi, böylece diğerlerini de…

Şimdi yaşayalım aşkı, kendimize vakit ayırırken hissettiğimiz hisleri bırakalım karşıya. “Sana bir his kargosu getirdim,” diyelim, açsın kutuyu yavaş yavaş. Bırakın o açsın ve keşfetsin. Arkadaşınıza, eşinize, sevgilinize ve aileden herhangi birine bu sevgi kutusundan verdiğinizi düşünün. Sevgi kutusu sizin kendinizle geçirdiğiniz, şefkatli, coşkulu, duygulu, huzurlu ve hüzünlü her şeyin olduğu bir paket. Hepsinin orada olduğundan, hangi durumlarda geldiğinden emin olun, kendinizin destekçisi ve kalbinizin biricik arkadaşı olun. Merkezden uzaklaşsanız bile o biricik arkadaşınız size hep seslenir.

Merkezlenme yolculuğunuz enerji akışını dengeler. Siz merkezde hissettiğinizde, dişil enerjiyi hissedersiniz. Dişil enerji iyice hissedilmeden eril ile sağlıklı bir denge yaratılmaz. Bırakın yolculuk size zamanla öğretsin.

İlginizi çekebilir: Doğanın dilini öğrenmek, kendini bilmek ve enerjini korumak

Serenay Köseoğlu: Serenay 2018'de Dokuz Eylül Güzel Sanatlar Film Tasarımı bölümünden mezun oldu. Okuldayken film çözümlemeleri ile birlikte, sembolizme ve psikolojiye merak saldı. İnsan zihni ve eylemlerini anlamaya çalışırken, Jung ve Freud ile yolculuğuna başladı. Zihnin, bedenden bağımsız olmadığını anladıktan sonra, bütünlüğü kavramak için bedenle derinleşme pratikleri yaptı. Modern dans dersleri aldıktan sonra, köklenmek ve bırakmak eylemleriyle tanıştı. Yin yoga ve hatha yoga atölyelerine katılarak yoluna devam etti. Son 2 aydır "Belly Dance ile Derinleşme" pratiği içerisinde, bedenin kıvrımlarını ve sınırlarını keşfediyor. Elementlerin hislerdeki ve bedendeki yansımalarını inceliyor. Integral Coach'u ile değer ve güven kavramlarına çalıştıktan sonra, öze yakınlaştıran bu pratikleri hatırlatmak istiyor. Dinginliği ve sadeliği deneyimlemek için, mindfulness atölyelerine katılıyor. Meditatif dans pratiklerine devam ediyor. Bu yolda yeni yeni keşfettiği tantric yogadan besleniyor. Psikoloji ve Ezoterizm alanında okumalar yapıyor, beden ve zihin arası sık sık gezintilere çıkıyor. Sevdiği birçok şeye; dansa, yemek yapmaya, iletişime ve tasarlamaya "Yaşama Sanatı" olarak bakıyor. Birkaç reklam ajansında metin yazarlığı ve prodüksiyon çalışması yaptıktan sonra, kreatif alanda yazmaya ve üretmeye devam ediyor. Mikro ve makro kozmosu anlamaya çalışırken, sık sık yazı yazan ve oluşu deneyimleyen bir öğrenci.

‘Evdeki herkes barista’: Bosch VeroBarista ile kahve deneyiminizi zirveye taşıyın

Kahve, şüphesiz ki pek çoğumuz için lezzetli bir içecekten çok daha fazlası; adeta bir tutku, bir ritüel… Sabahın ilk ışıklarında enerji veren, gün içindeki küçük molalarda kendimizi şımartmamızı sağlayan, bazense sohbetlerin tadını ikiye katlayan en keyifli eşlikçi. O yüzden günün farklı anlarını, farklı kahvelerle taçlandırmak gibisi yok; ne de olsa her anın kendine has bir kahvesi var. Güne enerjik bir başlangıç yapmak için yoğun aromalı bir americano ya da gün içinde en sevdiğimiz tatlının yanında yumuşak içimli bir cappuccino en iyi seçim olabilir.



Peki ya bu seçimlerimizi evde barista ustalığıyla hazırlayabilir miyiz? Elbette. Bosch Tam Otomatik Kahve Makinesi VeroBarista ile günün her anına ve her damak tadına uygun lezzetli kahveler hazırlamak mümkün; çünkü VeroBarista ile evdeki herkes barista. Her fincanınızı ustalık eserine dönüştürmeye hazırsanız, işte VeroBarista ile yapabilecekleriniz:

Kahve çekirdeklerini dilediğiniz gibi öğütebilirsiniz

Barista ustalığında lezzetli kahveler hazırlayabilmenin ilk adımı, kahve çekirdeklerini doğru bir şekilde öğütmekten ve tazeliği korumaktan geçiyor. Güzel haber; VeroBarista tüm bunları sizin için yapıyor. CreamDrive, yüksek kaliteli seramik kahve öğütme ünitesi ve özel aroma koruyucu çekirdek haznesi ile günün her saati taze çekilmiş kahve çekirdekleriniz hazır.

Üstelik çekirdek öğütme inceliğini de dilediğiniz gibi ayarlayabilirsiniz. Arka arkaya iki öğütme ve ısıtma sayesinde ekstra güçlü kahvenizi tadı daha az acı olacak şekilde hazırlayabilirsiniz. AromaDouble Shot Fonksiyonu ile kahve aromasından ödün vermeden ekstra yoğun kahveler hazırlamak da mümkün. E bir barista daha ne ister, öyle değil mi?

Farklı anları, farklı kahve çeşitleriyle taçlandırabilirsiniz

Taze çekilmiş kahve çekirdeklerinin mis kokusunun yanı sıra kahve hazırlamanın en güzel yanlarından biri de hiç şüphesiz her damak zevkine uygun farklı seçenekler yapabilmek. Sert tatları sevenler, yumuşak içim tercih edenler ya da daha eğlenceli köpüklü bir şeyler arayanlar… VeroBarista’da herkes için bir şeyler var. Cappuccino, flat white, latte macchiato, sütlü kahve, OneTouch Function ile hepsini tek tuşla hazırlayabilirsiniz. Dahası, yoğun tatları seviyorsanız americanonuz da VeroBarista ile hazır.

Belirtmekte fayda var ki; bir barista ustalığında kahve hazırlayabilmek için özellikle sütlü kahvelerde doğru lezzeti yakalayabilmenin en önemli sırrı sütün sıcaklığını ve kıvamını doğru ayarlayabilmek. Neyse ki VeroBarista, ideal demleme sıcaklığı konusunda tam bir usta. Sütlü kahvelerde bile mükemmel sıcaklığı yakalıyor, süt köpüğü ve sıcak su hazırlama seçenekleri ile her kahve türünü lezzetten ödün vermeden hazırlıyor. Ayrıca sütlü kahveleriniz için de hortumlu süt adaptörü sayesinde esnek çözümler sunuyor. İster kutudan, ister şişeden, ister kendi termosundan süt alın, VeroBarista ile sonuç hep aynı; hep mükemmel.



Kişisel tercihlerinizi kaydedebilirsiniz

Geçek bir barista kahve hazırlarken mutlaka kişisel dokunuşlarıyla fark yaratır; VeroBarista da evdeki herkesin kendi ‘barista’ dokunuşunu ekleyebilmesi için kişiselleştirilmiş tercihlere göre 4 adede kadar favori kahve kaydedebilme özelliğine sahip. Böylece her yudumda tam da istediğiniz gibi bir lezzete kavuşabilirsiniz. Ayrıca evinizde baristalığı başkasına devretmeniz gereken anlarda da kahvenizin yine tam istediğiniz gibi hazırlanacağından da emin olabilirsiniz 🙂 Sıfır risk, bol lezzet…

En sevdiğiniz kahveyi, en sevdiğiniz fincanda içebilmeniz için de VeroBarista üstüne düşeni yapıyor ve yüksekliği ayarlanabilir kahve çıkışı sayesinde 15 cm yüksekliğe kadar ayarlanabiliyor. En uzun latte macchiato bardaklarınızı bile rahatlıkla kullanabilirsiniz.

Zamandan ve enerjiden tasarruf edebilirsiniz

Kahve hazırlarken lezzet kadar önemli bir şey daha varsa; o da şüphesiz ki zamandan ve enerjiden tasarruf edebilmek. VeroBarista, minimum ısınma süresiyle 45 saniye gibi çok kısa bir zamanda kahvenizi hazır hale getiriyor. Ayrıca her kahveden sonra autoMilkClean süt temizleme sistemi ile tam otomatik temizlik sunuyor ve kolayca çıkartılabilir damlama tepsisi, kahve posası kabı ve süt ağızlıkları bulaşık makinesinde yıkanabiliyor. Yani kahve keyfiniz bittiğinde sizi temizlikle hiç yormuyor. Ve son olarak ZeroEnergy Auto-off otomatik kapanma özelliği ile belirlenen saatten sonra enerji tasarrufu yapmak için kapanıyor, sizi düşündüğü kadar çevreyi de düşünüyor. Kim hem çok lezzetli kahveler yapan hem de akıllı özellikleriyle kahve hazırlamayı mükemmel bir deneyime dönüştüren böylesi bir yardımcıyı evinde istemez ki?

Siz de evinizin baristası olmaya hazırsanız, en lezzetli kahveleri kendi damak tadınıza göre ayarlamak ve her defasında mükemmel sonuçlar elde etmek için hemen tıklayabilir, VeroBarista ile tanışabilirsiniz.

*Bu yazı Bosch katkılarıyla hazırlanmıştır.



21 Günde Ustalaş: Hayatınızı dönüştürmenin kısa rehberi

Günümüz dünyasında insanlar hızlı ve etkili çözümler ararken, uzun vadeli değişikliklerin ne kadar süre gerektirdiği sorusu akıllarda yer ediyor. Araştırmalar, bir alışkanlık kazanmanın 21 günlük bir süreç olduğunu belirtiyor. Bu gerçek, “21 Günde Ustalaş” serisini şekillendiren temel düşünce. Omega Yayınları’nın yayımladığı ve Marie-Claire Carlyle, Leon Nacson ve David A. Phillips gibi alanında prestijli yazarların katkıda bulunduğu seri, hayatın farklı alanlarında bir dönüşüm yaşamak isteyen okurlara kısa ama derinlemesine bir yolculuk sunuyor. Peki, bu serinin her kitabı, okura nasıl dokunuyor? Gelin, seriye birlikte göz atalım.



Marie-Claire Carlyle-Para Mıknatısı: Zenginliğe Giden Yolda Bir Yol Haritası

Serinin ilk kitabı olan Para Mıknatısı, parayla olan ilişkimize yeni bir perspektif getiriyor. Carlyle, paranın sadece maddi bir unsur olmadığını, aynı zamanda kişisel değerimizin ve başkalarına sunduğumuz katkının bir yansıması olduğunu öne sürüyor. Kitap, okuyucuları “zengin” olmanın ötesine taşıyarak, yaşamlarında gerçekten neye değer verdiklerini sorgulamalarına yardımcı oluyor. Paranın bir enerji olduğu fikri üzerine kurulu bu kitap, hayata daha fazla refah çekmek isteyenler için önemli adımlar sunuyor. Okur, mevcut finansal alışkanlıklarını gözden geçirmeye ve “para mıknatısı” olma yolunda ilerlemeye davet ediliyor. Carlyle’ın dili basit ama etkileyici. Kitap, “Paranın Değeri” ve “Niyet Etmenin Gücü” gibi bölümlerle, paraya olan bakış açınızı tamamen değiştirebilir. Ancak bu kitap, sadece bir kişisel gelişim kitabı değil; alışkanlıkları kökten dönüştürmek isteyen herkes için bir rehber niteliğinde. Para ve refah konusunda mevcut düşünce kalıplarını yıkmak isteyen okurlar için güçlü bir başlangıç noktası sunuyor.

Leon Nacson-Rüyalar: Bilinçaltınızı Keşfetmek İçin Bir Araç

Serinin ikinci kitabı olan Rüyalar, sadece uyku sırasında yaşadığımız olayların ötesinde, bilinçaltımızın derinlerine bir yolculuk yapmamıza yardımcı oluyor. Nacson, rüyaların anlamını çözebilmek için onları hatırlamanın önemini vurgularken, okuyuculara kendi rüya günlüğünü tutmanın faydalarından bahsediyor. Modern yaşamın karmaşasında, rüyalarla ilgili sembollerin ve temaların nasıl çözüleceğine dair pratik bilgiler sunuyor. Kitap, rüya yorumlamada bireysel deneyime önem vererek okuyucunun kendi rüyalarının dilini öğrenmesini sağlıyor. Rüyaların sembolizmi üzerine yoğunlaşan bölümler, okurun bilinçaltına dair ipuçlarını yakalamasını kolaylaştırıyor. “Düşmek, Uçmak ve Kovalanmak” gibi herkesin yaşamış olabileceği rüya temalarına açıklık getirirken, kişinin ruhsal yolculuğunda bir rehber olma niteliği taşıyor. Nacson, rüyaların günlük hayatımızdaki yansımalarına dikkat çekiyor; bu da kitabı okura bilinçaltıyla ilgili derin bir keşif fırsatı sunan önemli bir araç haline getiriyor.

David A. Phillips-Numeroloji: Sayıların Gizemli Dünyası

Üçüncü kitap Numeroloji ise, yaşamın derin sırlarını anlamak için sayıların gücüne odaklanıyor. Phillips, Pisagor’un öğretilerine dayanan bu kadim bilim dalını modern hayata uyarlayarak, insanların kendilerini ve çevrelerindekileri daha iyi anlamalarına yardımcı olmayı hedefliyor. Numeroloji, sadece kişilik analizi değil; aynı zamanda kariyer seçimleri, ilişkiler ve ruhsal gelişim açısından da rehberlik sunuyor. Phillips, kitabında sayılara dair teorik bilgilere ek olarak, gerçek dünyadan ünlü örnekler sunarak konuyu daha somut bir hale getiriyor. “Ruh Sayıları” ve “Adların Gücü” gibi bölümler, okurların kişisel yaşamlarına dair önemli çıkarımlar yapmasına olanak tanıyor. Numerolojiye ilgi duymayanlar bile, bu kitap sayesinde yaşamlarını yeni bir gözle değerlendirmeye başlayabilir.

21 Günlük Yolculuk: Alışkanlıklar ve Dönüşüm

Bu seri, alışkanlıkların nasıl şekillendiğine ve yaşamda yeniye yer açmanın neden önemli olduğuna dair kapsamlı bir rehber niteliğinde. Her kitap, 21 gün boyunca okuru derin bir içsel yolculuğa çıkarıyor ve bir yandan kısa süreli bir rehber gibi görünse de her birinin arkasında büyük bir felsefi altyapı bulunuyor. Para Mıknatısı, finansal refahın anahtarlarını sunarken; Rüyalar bilinçaltımızı çözmemize yardım ediyor ve Numeroloji kişisel potansiyelimizi anlamamıza kapı aralıyor. Bu serinin en büyük gücü, herkesin hayatında bir noktada değişiklik yapma ihtiyacını hissetmesi ve 21 gün boyunca süren bu küçük ama etkili adımların, büyük dönüşümlere yol açma potansiyelinde yatıyor. Her kitap, farklı bir tema etrafında dönse de ortak payda: Bireyin kendi gücünün farkına varmasını sağlamak ve bunu bir alışkanlığa dönüştürmek.



Sonuç olarak, “21 Günde Ustalaş” serisi, hayatta bir adım öne geçmek ve yeni bir başlangıç yapmak isteyenler için ilham verici bir çalışma. Her kitabın derinliği, okurun kendine dair yeni keşifler yapmasına olanak tanıyor. Seriyi okurken hem kişisel gelişiminize katkıda bulunacak hem de alışkanlıklarınızı yeniden gözden geçireceksiniz. Hayatta yeni bir sayfa açmak için siz de bu 21 günlük yolculuğa çıkmaya hazır mısınız?

Bu yazı Deniz Poyraz tarafından kaleme alınmıştır.

İlginizi çekebilir: Yaratıcılık bir hayal mi? Yaratıcı olmak mümkün mü? İyi ama nasıl?



İlgili Makale