X

İlişkilerde dönüşmekten korkmak: Değişim gerçekten ayrılık getirir mi?

Değişim, hayatımızın ve hatta her anımızın “olmazsa olmazıdır”. Fakat sıra ilişkilerimize geldiğinde, bizler değişim gereksinimimizi veya nasıl da hızlı değişmekte olduğumuzu görmezden geliriz. Örneğin, üniversite yıllarında tanıştığımız sevgilimizle evlendiğimizde, birlikteliğimiz neredeyse on yıllara uzadığında karşımızdaki insana bakıp hep aynı kalmasını bekleriz.

Onun da bizden aynısını beklediğini düşünürüz. Ama gerçek hayat bizim bu kafamızda oluşturduğumuz kalıplara sığmaz. Bir aylık bir ilişki yaşıyor bile olsak zaman geçtikçe farklılıklar gözlemleriz. Belki aldığımız çiçek sayısı azalır, belki birlikte izleme şansı bulduğumuz sinema filmi sayısı çoğalır, belki daha fazla arkadaşlarımızla bir “çift” olarak vakit geçirebiliriz veya sadece daha fazla özel zaman bulabiliriz ama hayat değişmektedir ve bu bizlerin değiştiremeyeceği tek şeydir.

Hayat değişmektedir ve bu bizlerin değiştiremeyeceği tek şeydir.

Ben bu yazımda değişimi yorumlayalım istiyorum sizlerle. Değişimi anladığımızda verdiğimiz tepkileri değerlendirelim. Öncelikle görüyorum ki, ilişkilerimizde “statüko” yani olanı korumaya çalışırız, bir şeyler değişmesin isteriz. Hep aynı oranda sevilelim, hep aynı oranda ilgi görelim, hep aynı oranda güzel zamanlar geçirelim. Peki, bu beklentimiz “karşılanmadığında” ne olur? Örneğin eşimizin son dönemde bize istediğimiz kadar zaman ayıramadığını ve işlerinin çok yoğun olduğunu görmekteyiz. Nasıl tepki veririz, bir tepki verir miyiz?

Genel olarak bu durumda her iki kişi de, değişimi görmezlikten gelmeyi tercih eder. Bizler görmedikçe değişim daha da büyüyerek karşımıza çıkıyor. Yukarıdaki örnekten devam edelim, eşimizin ilişkimize dikkat vermediğini görmekteyiz. Geçici olarak değerlendiririz kendisiyle bu durumu, nedenlerini, son dönemi değerlendirmek yerine bekleriz… Beklediğimizde durum daha iyiye gidebilir (ki bu gerçekten geçici bir durum da olabilir) fakat daha fazla gerçek hayata yaklaştıkça aramızdaki uçurumun daha da büyüdüğüne şahit oluruz…

Burada kabul etmemiz gereken, uzun yıllar süren bir birliktelik veya sadece üç günlük bir ilişkide de olsak değişimin ilişkimizin içerisinde olacağıdır. İlişki için gerekli olan iki kişiden biri bile ciddi bir değişim sürecine girdiğinde bu ikili dengenin bozulması için yeterli olmaktadır.

Uzun yıllar süren bir birliktelik veya sadece üç günlük bir ilişkide de olsak değişimin ilişkimizin içerisinde olacağıdır.

Dışarıda kalan diğeri de aynı değişime ayak uydurmayı kabul edecek olursa bu denge yeniden düzenlenebilir fakat aynı yerde durmaya ve mevcut hali korumaya ısrar edecek olursa, bu durumda ayrılık kaçınılmaz olacaktır. Yukarıda verdiğimiz örnekten devam edelim… Eşimizin ilgisizliği konusunda her ne kadar korkutucu da olsa dürüstçe yüzleşmek isteyebiliriz. Bu durumun sebeplerini onunla açıkça konuşabiliriz. Sonuçta, karşımıza çıkacak olan cevap bir aldatma durumu da olabilir veya sadece gerçekten farkında olmadığı bir yoğunluk içerisinde kaybolmuşluk da olabilir…

Açık iletişimle duruma yaklaştığımızda bizler de değişmek üzere bir adım atmış oluruz. Diğer bir ifadeyle değişime ayak uydurabilmek üzere eşimizle birlikte yürümeye karar vermişizdir. Alacağımız cevaplar veya elimizden gelecek olan (yardımcı olmak üzere) ilişkimizin gidişatını belirleyecektir fakat yine de sessiz kalarak, içten içe öfkelenerek, iletişimi kapatarak ilişkiyi taşıyabileceğimiz noktanın çok daha ilerisine geçmiş olabileceğiz.

İlişkide olmak kadar eşimizin, nişanlımızın veya sevgilimizin arkadaşı olabilmek aslında bu bakış açısını gerektirir. Kendimiz için nasıl gelişmek, büyümek, farklılaşmak ve bir insan olarak hayatı yaşamak hakkımız varsa, birlikte olduğumuz kişi için de aynı sorumluluklar söz konusudur. Bizler anne, baba olsak da ilişkimiz birbirimize karşı sevgi ve saygı içerisinde olmayı, diğer yandan hayata karşı “birey” olabilmek sorumluluğumuzu da unutmamayı gerektirir.

Bu noktada ilişkilerimizde bizler değişimden kaçtıkça, diğer kişideki değişimi görmezlikten geldikçe veya görüp de beğenmedikçe, yargıladıkça, küçümsedikçe, kabullenemedikçe ilişkilerimizin gideceği son nokta ayrılıklar olmaktadır. Bu bir yandan o kişiyi “eski” versiyonunda kabul edebilirken “yeni” ve değişmiş halinde kabul etmemek anlamındadır. Bunu kabul edemeyeceğimizi hissediyorsak da almamız gereken sorumluluk, bunu açıkça paylaşarak ilişkiye son vermek olmalıdır…

Değişime ayak uydurabilmek üzere eşimizle birlikte yürümeye karar verdiniz mi?

Bakın sevgili Resmaa Menakem, İlişkinin Tadı Tuzu isimli eserinde, ilişkilerde değişime nasıl yaklaşmamız gerektiğini, bizler için pek çok farklı bakış açısıyla şöyle paylaşıyor;

“…Ama çok azımız partnerimizin bize büyümemizde, gelişip olgunlaşmamızda yardımcı olacağını duyumsadığımız için âşık oluruz. Tersine, birlikteliğin getireceğini düşlediğimiz güven, rahatlık ve zevki ararız. Gerçek amacının tam karşıtı nedenlerden ötürü romantik ilişkiler yaşarız. Bunun sonucunda da, her ciddi ilişkide, eninde sonunda aynı uyandırma ziliyle kalır herkes.

Ne yaparsanız yapın ya da sevgiliniz kim olursa olsun, ilişkiniz sonunda incitici bir hale gelir. Bir hafta, birkaç ay ya da beş yılsonunda ikiniz de istemediğiniz duygularla yüz yüze kalmaya başlarsınız. Kendinizin ve partnerinizin kısıtlılıklarıyla yüz yüze gelir ve kişisel olarak gelişmek gereksinimi duyarsınız. Bu kısıtlılıkların çoğunun partnerinizin ve kendinizin güçlü olduğu alanlarda yatıyor olması hem kafa karıştırır, hem de bu kısıtlılıkların çözülmesini ve üzerine gidilmesini güçleştirir.

…Ama durum hiç de böyle değildir. Ciddi ilişkiler tam da böyle işlemek için oluşturulmuştur. Basit insani şefkat gösterileri, bağlantıları ve ilişkileri genellikle insanın iliğini kurutur. Baskının giderek arttığını hissedersiniz.

Bu tür ilişkilerin amacı bizleri büyümeye, olgunlaşmaya zorlayarak içimizde var olan en iyi özellikleri ortaya çıkartmaktır – ve büyümek her zaman sancılıdır.

…Ciddi ilişkiler, iki kişiyi defalarca, gün be gün birbirlerine karşı zorlamak için oluşturulmuş ekosistemlerdir. İki taraf da, tıpkı bir taşın mücevher olarak parlatılması gibi birlikte öğütülür. Sizin ve partnerinizin önünde sürekli bir seçenek vardır: birbirinizi karşılıklı olarak mücevher olacak şekilde parlatabilir ya da un ufak olacak şekilde öğütebilirsiniz.

…Dönüşüm basit değişiklikten çok daha ötesidir. İçsel ve temel bir şeydir. Başımıza geldiğinde onu vücudumuzun içinde hissederiz. Başkasının başına geldiğinde, onu bakışlarında, ya da seslerinin tonunda veya vücut dillerinde görürüz.”

Her ne kadar zor olsa da birlikte değişmek, birlikte yıllanmak ve birlikte yaşlanmak en güzel hediyelerini sizlere sunacaktır

Değişim ve dönüşüm hayatımızın “değiştiremeyeceğimiz” ve her ne yaşta, konumda ve yaşanmışlıkta olursak olalım “önüne geçemeyeceğimiz” kavramlardır. İlişkilerimizde bunu yönetmek ise büyük güç ve sabır ister. Öncelikle değişime kucak açmak ve kendimiz kadar partnerimizin de buna hakkı olduğunu bilmek süreci daha anlayışlı ve daha büyük bir empati ile yönetebilmemizi sağlayacaktır.

Bugün bu yazımı okuyorsanız, ilişkilerinizde sizi en çok zorlayan noktaları yeniden düşünmenizi dilerim, görebileceğimiz üzere birçoğu özellikle değişim ve dönüşümle ilişkili olacaktır. Zaman kavramıyla yanılsak da yıllar geçti “nasıl olsa bildiğim eşim” diye düşünsek de o kişi “değişmektedir” ve “tam olarak bilmemiz” işte bu yüzden mümkün değildir.

Eğer büyümeye, dönüşmeye ve sevdiğinizle el ele yürüyebilmeye cesaretliyseniz, her ne kadar zor olsa da birlikte değişmek, birlikte yıllanmak ve birlikte yaşlanmak en güzel hediyelerini sizlere sunacaktır… Bu yüzden değişime birlikteliğimizi daha da güçlendirecek bir fırsat olarak bakabildiğimizde, ilişkimiz de çok daha derinleşecek ve bu bağın kuvveti de perçinlenecektir…

 

İlginizi çekebilir: İlişkilerimizde bitişten önceki son çıkış: Sevgi talep etmek

Pınar Özeken (Ulus): 2007 yılında Boğaziçi Üniversitesi Moleküler Biyoloji ve Genetik bölümü ile Kimya bölümlerini bitirdi. Aynı üniversitede Biyomedikal Mühendisliği ve İspanya Pompeu Fabra üniversitesinde master derecelerini aldı. Özellikle 2011’den bu yana moda ile ilgili çalışmalara ağırlık verdi ve hala moda üzerine yazı dizileri, farklı moda kaynaklarında yayınlanmaktadır. Yoga eğitmeni olma yolunda ilerleyen Pınar, bir Arjantin Tango aşığı. Gerçek tutkularından bir diğeri ise seyahat etmek."Dünya üzerinde ayak basılmadık toprak kalmasın" mottosu ile dünyayı dolaşmaya devam ediyor.

‘Evdeki herkes barista’: Bosch VeroBarista ile kahve deneyiminizi zirveye taşıyın

Kahve, şüphesiz ki pek çoğumuz için lezzetli bir içecekten çok daha fazlası; adeta bir tutku, bir ritüel… Sabahın ilk ışıklarında enerji veren, gün içindeki küçük molalarda kendimizi şımartmamızı sağlayan, bazense sohbetlerin tadını ikiye katlayan en keyifli eşlikçi. O yüzden günün farklı anlarını, farklı kahvelerle taçlandırmak gibisi yok; ne de olsa her anın kendine has bir kahvesi var. Güne enerjik bir başlangıç yapmak için yoğun aromalı bir americano ya da gün içinde en sevdiğimiz tatlının yanında yumuşak içimli bir cappuccino en iyi seçim olabilir.



Peki ya bu seçimlerimizi evde barista ustalığıyla hazırlayabilir miyiz? Elbette. Bosch Tam Otomatik Kahve Makinesi VeroBarista ile günün her anına ve her damak tadına uygun lezzetli kahveler hazırlamak mümkün; çünkü VeroBarista ile evdeki herkes barista. Her fincanınızı ustalık eserine dönüştürmeye hazırsanız, işte VeroBarista ile yapabilecekleriniz:

Kahve çekirdeklerini dilediğiniz gibi öğütebilirsiniz

Barista ustalığında lezzetli kahveler hazırlayabilmenin ilk adımı, kahve çekirdeklerini doğru bir şekilde öğütmekten ve tazeliği korumaktan geçiyor. Güzel haber; VeroBarista tüm bunları sizin için yapıyor. CreamDrive, yüksek kaliteli seramik kahve öğütme ünitesi ve özel aroma koruyucu çekirdek haznesi ile günün her saati taze çekilmiş kahve çekirdekleriniz hazır.

Üstelik çekirdek öğütme inceliğini de dilediğiniz gibi ayarlayabilirsiniz. Arka arkaya iki öğütme ve ısıtma sayesinde ekstra güçlü kahvenizi tadı daha az acı olacak şekilde hazırlayabilirsiniz. AromaDouble Shot Fonksiyonu ile kahve aromasından ödün vermeden ekstra yoğun kahveler hazırlamak da mümkün. E bir barista daha ne ister, öyle değil mi?

Farklı anları, farklı kahve çeşitleriyle taçlandırabilirsiniz

Taze çekilmiş kahve çekirdeklerinin mis kokusunun yanı sıra kahve hazırlamanın en güzel yanlarından biri de hiç şüphesiz her damak zevkine uygun farklı seçenekler yapabilmek. Sert tatları sevenler, yumuşak içim tercih edenler ya da daha eğlenceli köpüklü bir şeyler arayanlar… VeroBarista’da herkes için bir şeyler var. Cappuccino, flat white, latte macchiato, sütlü kahve, OneTouch Function ile hepsini tek tuşla hazırlayabilirsiniz. Dahası, yoğun tatları seviyorsanız americanonuz da VeroBarista ile hazır.

Belirtmekte fayda var ki; bir barista ustalığında kahve hazırlayabilmek için özellikle sütlü kahvelerde doğru lezzeti yakalayabilmenin en önemli sırrı sütün sıcaklığını ve kıvamını doğru ayarlayabilmek. Neyse ki VeroBarista, ideal demleme sıcaklığı konusunda tam bir usta. Sütlü kahvelerde bile mükemmel sıcaklığı yakalıyor, süt köpüğü ve sıcak su hazırlama seçenekleri ile her kahve türünü lezzetten ödün vermeden hazırlıyor. Ayrıca sütlü kahveleriniz için de hortumlu süt adaptörü sayesinde esnek çözümler sunuyor. İster kutudan, ister şişeden, ister kendi termosundan süt alın, VeroBarista ile sonuç hep aynı; hep mükemmel.



Kişisel tercihlerinizi kaydedebilirsiniz

Geçek bir barista kahve hazırlarken mutlaka kişisel dokunuşlarıyla fark yaratır; VeroBarista da evdeki herkesin kendi ‘barista’ dokunuşunu ekleyebilmesi için kişiselleştirilmiş tercihlere göre 4 adede kadar favori kahve kaydedebilme özelliğine sahip. Böylece her yudumda tam da istediğiniz gibi bir lezzete kavuşabilirsiniz. Ayrıca evinizde baristalığı başkasına devretmeniz gereken anlarda da kahvenizin yine tam istediğiniz gibi hazırlanacağından da emin olabilirsiniz 🙂 Sıfır risk, bol lezzet…

En sevdiğiniz kahveyi, en sevdiğiniz fincanda içebilmeniz için de VeroBarista üstüne düşeni yapıyor ve yüksekliği ayarlanabilir kahve çıkışı sayesinde 15 cm yüksekliğe kadar ayarlanabiliyor. En uzun latte macchiato bardaklarınızı bile rahatlıkla kullanabilirsiniz.

Zamandan ve enerjiden tasarruf edebilirsiniz

Kahve hazırlarken lezzet kadar önemli bir şey daha varsa; o da şüphesiz ki zamandan ve enerjiden tasarruf edebilmek. VeroBarista, minimum ısınma süresiyle 45 saniye gibi çok kısa bir zamanda kahvenizi hazır hale getiriyor. Ayrıca her kahveden sonra autoMilkClean süt temizleme sistemi ile tam otomatik temizlik sunuyor ve kolayca çıkartılabilir damlama tepsisi, kahve posası kabı ve süt ağızlıkları bulaşık makinesinde yıkanabiliyor. Yani kahve keyfiniz bittiğinde sizi temizlikle hiç yormuyor. Ve son olarak ZeroEnergy Auto-off otomatik kapanma özelliği ile belirlenen saatten sonra enerji tasarrufu yapmak için kapanıyor, sizi düşündüğü kadar çevreyi de düşünüyor. Kim hem çok lezzetli kahveler yapan hem de akıllı özellikleriyle kahve hazırlamayı mükemmel bir deneyime dönüştüren böylesi bir yardımcıyı evinde istemez ki?

Siz de evinizin baristası olmaya hazırsanız, en lezzetli kahveleri kendi damak tadınıza göre ayarlamak ve her defasında mükemmel sonuçlar elde etmek için hemen tıklayabilir, VeroBarista ile tanışabilirsiniz.

*Bu yazı Bosch katkılarıyla hazırlanmıştır.



21 Günde Ustalaş: Hayatınızı dönüştürmenin kısa rehberi

Günümüz dünyasında insanlar hızlı ve etkili çözümler ararken, uzun vadeli değişikliklerin ne kadar süre gerektirdiği sorusu akıllarda yer ediyor. Araştırmalar, bir alışkanlık kazanmanın 21 günlük bir süreç olduğunu belirtiyor. Bu gerçek, “21 Günde Ustalaş” serisini şekillendiren temel düşünce. Omega Yayınları’nın yayımladığı ve Marie-Claire Carlyle, Leon Nacson ve David A. Phillips gibi alanında prestijli yazarların katkıda bulunduğu seri, hayatın farklı alanlarında bir dönüşüm yaşamak isteyen okurlara kısa ama derinlemesine bir yolculuk sunuyor. Peki, bu serinin her kitabı, okura nasıl dokunuyor? Gelin, seriye birlikte göz atalım.



Marie-Claire Carlyle-Para Mıknatısı: Zenginliğe Giden Yolda Bir Yol Haritası

Serinin ilk kitabı olan Para Mıknatısı, parayla olan ilişkimize yeni bir perspektif getiriyor. Carlyle, paranın sadece maddi bir unsur olmadığını, aynı zamanda kişisel değerimizin ve başkalarına sunduğumuz katkının bir yansıması olduğunu öne sürüyor. Kitap, okuyucuları “zengin” olmanın ötesine taşıyarak, yaşamlarında gerçekten neye değer verdiklerini sorgulamalarına yardımcı oluyor. Paranın bir enerji olduğu fikri üzerine kurulu bu kitap, hayata daha fazla refah çekmek isteyenler için önemli adımlar sunuyor. Okur, mevcut finansal alışkanlıklarını gözden geçirmeye ve “para mıknatısı” olma yolunda ilerlemeye davet ediliyor. Carlyle’ın dili basit ama etkileyici. Kitap, “Paranın Değeri” ve “Niyet Etmenin Gücü” gibi bölümlerle, paraya olan bakış açınızı tamamen değiştirebilir. Ancak bu kitap, sadece bir kişisel gelişim kitabı değil; alışkanlıkları kökten dönüştürmek isteyen herkes için bir rehber niteliğinde. Para ve refah konusunda mevcut düşünce kalıplarını yıkmak isteyen okurlar için güçlü bir başlangıç noktası sunuyor.

Leon Nacson-Rüyalar: Bilinçaltınızı Keşfetmek İçin Bir Araç

Serinin ikinci kitabı olan Rüyalar, sadece uyku sırasında yaşadığımız olayların ötesinde, bilinçaltımızın derinlerine bir yolculuk yapmamıza yardımcı oluyor. Nacson, rüyaların anlamını çözebilmek için onları hatırlamanın önemini vurgularken, okuyuculara kendi rüya günlüğünü tutmanın faydalarından bahsediyor. Modern yaşamın karmaşasında, rüyalarla ilgili sembollerin ve temaların nasıl çözüleceğine dair pratik bilgiler sunuyor. Kitap, rüya yorumlamada bireysel deneyime önem vererek okuyucunun kendi rüyalarının dilini öğrenmesini sağlıyor. Rüyaların sembolizmi üzerine yoğunlaşan bölümler, okurun bilinçaltına dair ipuçlarını yakalamasını kolaylaştırıyor. “Düşmek, Uçmak ve Kovalanmak” gibi herkesin yaşamış olabileceği rüya temalarına açıklık getirirken, kişinin ruhsal yolculuğunda bir rehber olma niteliği taşıyor. Nacson, rüyaların günlük hayatımızdaki yansımalarına dikkat çekiyor; bu da kitabı okura bilinçaltıyla ilgili derin bir keşif fırsatı sunan önemli bir araç haline getiriyor.

David A. Phillips-Numeroloji: Sayıların Gizemli Dünyası

Üçüncü kitap Numeroloji ise, yaşamın derin sırlarını anlamak için sayıların gücüne odaklanıyor. Phillips, Pisagor’un öğretilerine dayanan bu kadim bilim dalını modern hayata uyarlayarak, insanların kendilerini ve çevrelerindekileri daha iyi anlamalarına yardımcı olmayı hedefliyor. Numeroloji, sadece kişilik analizi değil; aynı zamanda kariyer seçimleri, ilişkiler ve ruhsal gelişim açısından da rehberlik sunuyor. Phillips, kitabında sayılara dair teorik bilgilere ek olarak, gerçek dünyadan ünlü örnekler sunarak konuyu daha somut bir hale getiriyor. “Ruh Sayıları” ve “Adların Gücü” gibi bölümler, okurların kişisel yaşamlarına dair önemli çıkarımlar yapmasına olanak tanıyor. Numerolojiye ilgi duymayanlar bile, bu kitap sayesinde yaşamlarını yeni bir gözle değerlendirmeye başlayabilir.

21 Günlük Yolculuk: Alışkanlıklar ve Dönüşüm

Bu seri, alışkanlıkların nasıl şekillendiğine ve yaşamda yeniye yer açmanın neden önemli olduğuna dair kapsamlı bir rehber niteliğinde. Her kitap, 21 gün boyunca okuru derin bir içsel yolculuğa çıkarıyor ve bir yandan kısa süreli bir rehber gibi görünse de her birinin arkasında büyük bir felsefi altyapı bulunuyor. Para Mıknatısı, finansal refahın anahtarlarını sunarken; Rüyalar bilinçaltımızı çözmemize yardım ediyor ve Numeroloji kişisel potansiyelimizi anlamamıza kapı aralıyor. Bu serinin en büyük gücü, herkesin hayatında bir noktada değişiklik yapma ihtiyacını hissetmesi ve 21 gün boyunca süren bu küçük ama etkili adımların, büyük dönüşümlere yol açma potansiyelinde yatıyor. Her kitap, farklı bir tema etrafında dönse de ortak payda: Bireyin kendi gücünün farkına varmasını sağlamak ve bunu bir alışkanlığa dönüştürmek.



Sonuç olarak, “21 Günde Ustalaş” serisi, hayatta bir adım öne geçmek ve yeni bir başlangıç yapmak isteyenler için ilham verici bir çalışma. Her kitabın derinliği, okurun kendine dair yeni keşifler yapmasına olanak tanıyor. Seriyi okurken hem kişisel gelişiminize katkıda bulunacak hem de alışkanlıklarınızı yeniden gözden geçireceksiniz. Hayatta yeni bir sayfa açmak için siz de bu 21 günlük yolculuğa çıkmaya hazır mısınız?

Bu yazı Deniz Poyraz tarafından kaleme alınmıştır.

İlginizi çekebilir: Yaratıcılık bir hayal mi? Yaratıcı olmak mümkün mü? İyi ama nasıl?



İlgili Makale