X

İlişkilerde bağlanmanın kökeni

Hiç aşık oldunuz mu? Hepimiz en az bir kere aşık olmuşuzdur. Her insanın yaşadığı ilk karşılıklı aşk, daha bebekken annesiyle yaşadığı ilişkidir. Bu ilişkinin niteliği, bebeğin, tüm yaşamı boyunca kendisine vereceği değeri, başkalarına karşı tutumunu, başkalarından beklentilerini şekillendirir; yetişkinlerle sağlıklı ilişkiler kurup kuramayacağını, sağlıklı iletişim kurup kuramayacağını belirler.

İkili ilişkilerde bağlılık

Hepimiz, sadece bir kişi ile ciddi bir bağlılık duyabilecek şekilde dünyaya geldik. Bu kişi, eğer olağan dışı durumlar yoksa, bizimle ilk ilgilenen, ilk ilişkimizi kurduğumuz kişi olan annelerimizdir. Yetişkin insanların yaşayacağı her ilişkide olduğu gibi, bu ilişkide de kişiler korkuyu, hüznü, mutluluğu ve eğlenceyi birlikte yaşarlar. Konuşmanın, sözlerin olmadığı bu ilk ciddi ilişkimizde yaşadıklarımız, gelecekteki bütün ilişkilerimizde takınacağımız tavırları, edineceğimiz bakış açısını belirler.

Yetişkinlerin kuracağı ilişkilerin temeli henüz bebekken atılır

Bebekken annesiyle (ya da bakıcısıyla) rahatsız edici, tedirginlik verici bir ilişki yaşamış her insan yetişkinliğinde de sağlıklı ilişkiler kurmakta zorlanır, başkalarını anlamakta zorlanır ve hatta kendi duygularını yaşamayı bile başaramayabilir.

Anne-bebek ilişkisi şunlar üzerinde etkili olur:

  • Samimi ilişkiler kurmak
  • Kendi duygularına kulak verip ona göre hareket etmek
  • Gerektiğinde kendini sakinleştirebilmek
  • Başarısızlıktan, güçsüzlükten kurtulabilecek dirayeti kendinde bulabilmek

Anne ile bebek arasında dengeli bir ilişki varsa ve bebek anneye koşulsuz şartsız güvenebiliyorsa, kendi davranışlarına annesinin verdiği tepkileri incelemeye başlar. Bu durumda, nasıl davrandığında annenin mutlu olduğunu, nasıl davrandığında annenin tedirgin ya da mutsuz olduğunu anlamaya başlar. Bu, başkalarının duygularını anlamak, bu duygulara değer vermek için sağlam bir temel oluşturur. Eğer, anne, aynı durumlara farklı tepkiler verirse, örneğin bebeğin ağlamasına bir kızıp bir şefkat gösteriyorsa, bebek annesinin tepkilerine anlam veremez ve duyguları çözümlemek konusunda yol alamaz.

Araştırmalar gösteriyor ki, bir yetişkinin sağlıklı insani ilişkiler kurması şunlara bağlıdır:

  • Stresle başa çıkabilmek
  • Kendisinin ve başkalarının duygularını anlayabilmek, en azından anlamaya çalışmak
  • Vücut dilini de kullanmak
  • İlişkide hem kendisinin hem karşısındakinin beklentilerinin farkında olmak
  • Kıskançlıktan kurtulmak ve affedici olmak

Bebeklik döneminde anne-bebek bağını kuvvetli ve kaliteli yaşamış kişiler bütün bunları başarabilecek bir alt yapıya sahip olurlar.

Anne – bebek ilişkisi, kişinin zihin yapısını etkiler

Bebek, kendisine bakan kişi kendi duygularını kontrol altında tutup çelişkili olmayan tepkiler verdiğinde, duygularını rahatlıkla ifade ettiğinde, neşeli anlarını bebekle paylaştığında ve bebeğin yanlışlarını affettiğinde kendini güvende hisseder. Bu güven duygusu bebeğin kendine güveninin oluşması, insanlara güven duyabilmesi, affedici, iyimser ve umut dolu  olması için çok önemlidir. Bu güvenilir duygusal bağ şunları yapabilmemizi sağlar:

  • Kendimizi güvende hissetmek
  • Başkalarıyla, ciddi ve samimi ilişkiler kurmak
  • Dünyayı keşfetmek için arzu duymak
  • Stresle başa çıkmak
  • Çok fazla duygusal iniş çıkış yaşamamak için duygularımız kontrol edebilmek
  • Yaşadığımız hayata bir mana yüklemek
  • Mutluluk verici anılar biriktirmek ve gelecek içinde umutlu olmak

Öte yandan sağlıksız bir anne-bebek ilişkisi, kişinin yetişkinlikte kuracağı ilişkilere doğrudan zarar verebilir.Sağlıksız bir anne-bebek ilişkisi yaşamış yetişkinler:

Geçimsiz ve içine kapanık olurlar. Duygusal bakımdan sağlıksız bir bebeklik dönemi, çocuğun tamamen kendi dünyasında yaşadığı, içine kapanık bir çocukluk yaşamasına neden olur. Böyle bir çocukluk yaşamış kişiler de, yetişkinlerinde, başkalarının dünyasına anlam vermekte zorlanır ve en yakın ilişkisinde bile kişilerle arasına mesafe koyabilir.

Güvensizlik hissinden kurtulamazlar. Bebekliğinde, annesinden benzer durumlarda çok farklı tepkiler görmüş bir kişi, sürekli bu dengesizliklerin yaşanabileceği korkusunu içinde taşır. Bu da anksiyeteye yani kaygıya neden olur. Örneğin bebeklikte kusmasına bir şefkat gösterilen, bir kızılan bebek, bir daha kustuğunda şefkat mi gösterileceğini yoksa kızılacağını mı düşünerek strese girer. Bu da kusmaktan korkmasına neden olur. Bu da belki yemek yemekten korkmasına bile neden olabilir.

Dağınık, saldırgan ve sinirli olurlar.

Kendilerini geliştirmeleri zaman alır. İç dünyalarındaki duygu bozukluklarını, kaygılarını, güvensizliklerini anlamaya, bunları düzeltmeye çalışan ya da düzeltmeye çalışmayıp kabullenen bireyler, kendilerini geliştirmek için yeterli zamanı bulamazlar. Yaşıtlarından daha beceriksiz olan bu kişiler, sosyal ilişkilerinde de zorluklarla karşılaşırlar.

Sağlıksız bir anne-bebek ilişkisine neler neden olur?

  • Fiziksel yetersizlikler: Yetersiz beslenme, sakatlık, hareketsizlik, ilaçların yan etkileri
  • Duygusal yetersizlikler: Çocuğu anlama isteği duymamak, çocuğa ilgi duyma isteği hissetmemek
  • Anneden ayrı büyümek: Annenin ölümü, hastalığı, boşanma. Ya da evlat edinilmek.
  • Anneden ziyade başkalarıyla daha çok vakit geçirmek: Bir bakıcı ya da dadı tarafından bakılmak ya da bakım merkezlerinde bakılmak
  • Sürekli yer değiştirmek: Sürekli bir yerlerden bir yere taşınmak, her gün başkalarına emanet edilmek
  • Travmalar: Ciddi hastalıklar ve kazalar
  • Post- partum depresyonu: Doğumdan sonra annenin yaşadığı depresyondan kurtulamaması ve kendini hem bebeğinden hem de diğer herkesten soyutlaması
  • Annenin çok genç ya da bilgisiz olması: Annenin ebeveynlik yetkinliğine sahip olmaması

Anne – bebek ilişkilerinden alınacak hayat dersleri

  • Konuşmadan da gayet iletişim kurulabilir.
  • Hiç konuşmadan, kendini ifade edemeden de ihtiyaçlarının karşılandığını gören bir bebek, büyüdüğünde, kendini açıkça ifade etmeyen birinin ihtiyaçlarını da sezebilir ve bu ihtiyaçlarını karşılayabilir.
  • Sadece duygularla ve dokunuşlarla kurulan iletişim direkt gönle hitap eder ve çok ciddi bir tatmin duygusu verir.Yaşadığımız çatışmalara körükle gitmek yerine sakinleştirici, anlayışlı bir tavır takınmak gerçekten bu çatışmaları çözebilir ve kişiler arasında güven duygusunu tazeler.
  • Sağlıksız bir anne-bebek ilişkisinin, yetişkinliğimizde yaşadığımız ilişkilerdeki sorunların kaynağı olabileceğini bilmek, bu sorunlara neden olan duygusal eksiklerimizin farkına varmamıza yardımcı olabilir. Bilinen bir sorun da gayet çözülebilir. Eğer böyle bir geçmişiniz varsa, bu sorunlarınızı kabullenerek işe başlayabilir ve profesyonel yardım ile ya da kendinizi değiştirmeye odaklanarak ilişkilerinizin düzelmesini sağlayabilirsiniz.

 

Kaynak:

Helpguide.org

 

İlginizi çekebilecek diğer içerikler:

Uzun ve sağlıklı ilişkiler için bilimsel araştırmalara dayanan 11 öneri

İlişkilerinizde sevilmek için hata yapıyor olabilirsiniz

 

Uplifers: Kaliteli ve mutlu yaşam koçunuz!

‘Evdeki herkes barista’: Bosch VeroBarista ile kahve deneyiminizi zirveye taşıyın

Kahve, şüphesiz ki pek çoğumuz için lezzetli bir içecekten çok daha fazlası; adeta bir tutku, bir ritüel… Sabahın ilk ışıklarında enerji veren, gün içindeki küçük molalarda kendimizi şımartmamızı sağlayan, bazense sohbetlerin tadını ikiye katlayan en keyifli eşlikçi. O yüzden günün farklı anlarını, farklı kahvelerle taçlandırmak gibisi yok; ne de olsa her anın kendine has bir kahvesi var. Güne enerjik bir başlangıç yapmak için yoğun aromalı bir americano ya da gün içinde en sevdiğimiz tatlının yanında yumuşak içimli bir cappuccino en iyi seçim olabilir.



Peki ya bu seçimlerimizi evde barista ustalığıyla hazırlayabilir miyiz? Elbette. Bosch Tam Otomatik Kahve Makinesi VeroBarista ile günün her anına ve her damak tadına uygun lezzetli kahveler hazırlamak mümkün; çünkü VeroBarista ile evdeki herkes barista. Her fincanınızı ustalık eserine dönüştürmeye hazırsanız, işte VeroBarista ile yapabilecekleriniz:

Kahve çekirdeklerini dilediğiniz gibi öğütebilirsiniz

Barista ustalığında lezzetli kahveler hazırlayabilmenin ilk adımı, kahve çekirdeklerini doğru bir şekilde öğütmekten ve tazeliği korumaktan geçiyor. Güzel haber; VeroBarista tüm bunları sizin için yapıyor. CreamDrive, yüksek kaliteli seramik kahve öğütme ünitesi ve özel aroma koruyucu çekirdek haznesi ile günün her saati taze çekilmiş kahve çekirdekleriniz hazır.

Üstelik çekirdek öğütme inceliğini de dilediğiniz gibi ayarlayabilirsiniz. Arka arkaya iki öğütme ve ısıtma sayesinde ekstra güçlü kahvenizi tadı daha az acı olacak şekilde hazırlayabilirsiniz. AromaDouble Shot Fonksiyonu ile kahve aromasından ödün vermeden ekstra yoğun kahveler hazırlamak da mümkün. E bir barista daha ne ister, öyle değil mi?

Farklı anları, farklı kahve çeşitleriyle taçlandırabilirsiniz

Taze çekilmiş kahve çekirdeklerinin mis kokusunun yanı sıra kahve hazırlamanın en güzel yanlarından biri de hiç şüphesiz her damak zevkine uygun farklı seçenekler yapabilmek. Sert tatları sevenler, yumuşak içim tercih edenler ya da daha eğlenceli köpüklü bir şeyler arayanlar… VeroBarista’da herkes için bir şeyler var. Cappuccino, flat white, latte macchiato, sütlü kahve, OneTouch Function ile hepsini tek tuşla hazırlayabilirsiniz. Dahası, yoğun tatları seviyorsanız americanonuz da VeroBarista ile hazır.

Belirtmekte fayda var ki; bir barista ustalığında kahve hazırlayabilmek için özellikle sütlü kahvelerde doğru lezzeti yakalayabilmenin en önemli sırrı sütün sıcaklığını ve kıvamını doğru ayarlayabilmek. Neyse ki VeroBarista, ideal demleme sıcaklığı konusunda tam bir usta. Sütlü kahvelerde bile mükemmel sıcaklığı yakalıyor, süt köpüğü ve sıcak su hazırlama seçenekleri ile her kahve türünü lezzetten ödün vermeden hazırlıyor. Ayrıca sütlü kahveleriniz için de hortumlu süt adaptörü sayesinde esnek çözümler sunuyor. İster kutudan, ister şişeden, ister kendi termosundan süt alın, VeroBarista ile sonuç hep aynı; hep mükemmel.



Kişisel tercihlerinizi kaydedebilirsiniz

Geçek bir barista kahve hazırlarken mutlaka kişisel dokunuşlarıyla fark yaratır; VeroBarista da evdeki herkesin kendi ‘barista’ dokunuşunu ekleyebilmesi için kişiselleştirilmiş tercihlere göre 4 adede kadar favori kahve kaydedebilme özelliğine sahip. Böylece her yudumda tam da istediğiniz gibi bir lezzete kavuşabilirsiniz. Ayrıca evinizde baristalığı başkasına devretmeniz gereken anlarda da kahvenizin yine tam istediğiniz gibi hazırlanacağından da emin olabilirsiniz 🙂 Sıfır risk, bol lezzet…

En sevdiğiniz kahveyi, en sevdiğiniz fincanda içebilmeniz için de VeroBarista üstüne düşeni yapıyor ve yüksekliği ayarlanabilir kahve çıkışı sayesinde 15 cm yüksekliğe kadar ayarlanabiliyor. En uzun latte macchiato bardaklarınızı bile rahatlıkla kullanabilirsiniz.

Zamandan ve enerjiden tasarruf edebilirsiniz

Kahve hazırlarken lezzet kadar önemli bir şey daha varsa; o da şüphesiz ki zamandan ve enerjiden tasarruf edebilmek. VeroBarista, minimum ısınma süresiyle 45 saniye gibi çok kısa bir zamanda kahvenizi hazır hale getiriyor. Ayrıca her kahveden sonra autoMilkClean süt temizleme sistemi ile tam otomatik temizlik sunuyor ve kolayca çıkartılabilir damlama tepsisi, kahve posası kabı ve süt ağızlıkları bulaşık makinesinde yıkanabiliyor. Yani kahve keyfiniz bittiğinde sizi temizlikle hiç yormuyor. Ve son olarak ZeroEnergy Auto-off otomatik kapanma özelliği ile belirlenen saatten sonra enerji tasarrufu yapmak için kapanıyor, sizi düşündüğü kadar çevreyi de düşünüyor. Kim hem çok lezzetli kahveler yapan hem de akıllı özellikleriyle kahve hazırlamayı mükemmel bir deneyime dönüştüren böylesi bir yardımcıyı evinde istemez ki?

Siz de evinizin baristası olmaya hazırsanız, en lezzetli kahveleri kendi damak tadınıza göre ayarlamak ve her defasında mükemmel sonuçlar elde etmek için hemen tıklayabilir, VeroBarista ile tanışabilirsiniz.

*Bu yazı Bosch katkılarıyla hazırlanmıştır.





21 Günde Ustalaş: Hayatınızı dönüştürmenin kısa rehberi

Günümüz dünyasında insanlar hızlı ve etkili çözümler ararken, uzun vadeli değişikliklerin ne kadar süre gerektirdiği sorusu akıllarda yer ediyor. Araştırmalar, bir alışkanlık kazanmanın 21 günlük bir süreç olduğunu belirtiyor. Bu gerçek, “21 Günde Ustalaş” serisini şekillendiren temel düşünce. Omega Yayınları’nın yayımladığı ve Marie-Claire Carlyle, Leon Nacson ve David A. Phillips gibi alanında prestijli yazarların katkıda bulunduğu seri, hayatın farklı alanlarında bir dönüşüm yaşamak isteyen okurlara kısa ama derinlemesine bir yolculuk sunuyor. Peki, bu serinin her kitabı, okura nasıl dokunuyor? Gelin, seriye birlikte göz atalım.



Marie-Claire Carlyle-Para Mıknatısı: Zenginliğe Giden Yolda Bir Yol Haritası

Serinin ilk kitabı olan Para Mıknatısı, parayla olan ilişkimize yeni bir perspektif getiriyor. Carlyle, paranın sadece maddi bir unsur olmadığını, aynı zamanda kişisel değerimizin ve başkalarına sunduğumuz katkının bir yansıması olduğunu öne sürüyor. Kitap, okuyucuları “zengin” olmanın ötesine taşıyarak, yaşamlarında gerçekten neye değer verdiklerini sorgulamalarına yardımcı oluyor. Paranın bir enerji olduğu fikri üzerine kurulu bu kitap, hayata daha fazla refah çekmek isteyenler için önemli adımlar sunuyor. Okur, mevcut finansal alışkanlıklarını gözden geçirmeye ve “para mıknatısı” olma yolunda ilerlemeye davet ediliyor. Carlyle’ın dili basit ama etkileyici. Kitap, “Paranın Değeri” ve “Niyet Etmenin Gücü” gibi bölümlerle, paraya olan bakış açınızı tamamen değiştirebilir. Ancak bu kitap, sadece bir kişisel gelişim kitabı değil; alışkanlıkları kökten dönüştürmek isteyen herkes için bir rehber niteliğinde. Para ve refah konusunda mevcut düşünce kalıplarını yıkmak isteyen okurlar için güçlü bir başlangıç noktası sunuyor.

Leon Nacson-Rüyalar: Bilinçaltınızı Keşfetmek İçin Bir Araç

Serinin ikinci kitabı olan Rüyalar, sadece uyku sırasında yaşadığımız olayların ötesinde, bilinçaltımızın derinlerine bir yolculuk yapmamıza yardımcı oluyor. Nacson, rüyaların anlamını çözebilmek için onları hatırlamanın önemini vurgularken, okuyuculara kendi rüya günlüğünü tutmanın faydalarından bahsediyor. Modern yaşamın karmaşasında, rüyalarla ilgili sembollerin ve temaların nasıl çözüleceğine dair pratik bilgiler sunuyor. Kitap, rüya yorumlamada bireysel deneyime önem vererek okuyucunun kendi rüyalarının dilini öğrenmesini sağlıyor. Rüyaların sembolizmi üzerine yoğunlaşan bölümler, okurun bilinçaltına dair ipuçlarını yakalamasını kolaylaştırıyor. “Düşmek, Uçmak ve Kovalanmak” gibi herkesin yaşamış olabileceği rüya temalarına açıklık getirirken, kişinin ruhsal yolculuğunda bir rehber olma niteliği taşıyor. Nacson, rüyaların günlük hayatımızdaki yansımalarına dikkat çekiyor; bu da kitabı okura bilinçaltıyla ilgili derin bir keşif fırsatı sunan önemli bir araç haline getiriyor.

David A. Phillips-Numeroloji: Sayıların Gizemli Dünyası

Üçüncü kitap Numeroloji ise, yaşamın derin sırlarını anlamak için sayıların gücüne odaklanıyor. Phillips, Pisagor’un öğretilerine dayanan bu kadim bilim dalını modern hayata uyarlayarak, insanların kendilerini ve çevrelerindekileri daha iyi anlamalarına yardımcı olmayı hedefliyor. Numeroloji, sadece kişilik analizi değil; aynı zamanda kariyer seçimleri, ilişkiler ve ruhsal gelişim açısından da rehberlik sunuyor. Phillips, kitabında sayılara dair teorik bilgilere ek olarak, gerçek dünyadan ünlü örnekler sunarak konuyu daha somut bir hale getiriyor. “Ruh Sayıları” ve “Adların Gücü” gibi bölümler, okurların kişisel yaşamlarına dair önemli çıkarımlar yapmasına olanak tanıyor. Numerolojiye ilgi duymayanlar bile, bu kitap sayesinde yaşamlarını yeni bir gözle değerlendirmeye başlayabilir.

21 Günlük Yolculuk: Alışkanlıklar ve Dönüşüm

Bu seri, alışkanlıkların nasıl şekillendiğine ve yaşamda yeniye yer açmanın neden önemli olduğuna dair kapsamlı bir rehber niteliğinde. Her kitap, 21 gün boyunca okuru derin bir içsel yolculuğa çıkarıyor ve bir yandan kısa süreli bir rehber gibi görünse de her birinin arkasında büyük bir felsefi altyapı bulunuyor. Para Mıknatısı, finansal refahın anahtarlarını sunarken; Rüyalar bilinçaltımızı çözmemize yardım ediyor ve Numeroloji kişisel potansiyelimizi anlamamıza kapı aralıyor. Bu serinin en büyük gücü, herkesin hayatında bir noktada değişiklik yapma ihtiyacını hissetmesi ve 21 gün boyunca süren bu küçük ama etkili adımların, büyük dönüşümlere yol açma potansiyelinde yatıyor. Her kitap, farklı bir tema etrafında dönse de ortak payda: Bireyin kendi gücünün farkına varmasını sağlamak ve bunu bir alışkanlığa dönüştürmek.



Sonuç olarak, “21 Günde Ustalaş” serisi, hayatta bir adım öne geçmek ve yeni bir başlangıç yapmak isteyenler için ilham verici bir çalışma. Her kitabın derinliği, okurun kendine dair yeni keşifler yapmasına olanak tanıyor. Seriyi okurken hem kişisel gelişiminize katkıda bulunacak hem de alışkanlıklarınızı yeniden gözden geçireceksiniz. Hayatta yeni bir sayfa açmak için siz de bu 21 günlük yolculuğa çıkmaya hazır mısınız?

Bu yazı Deniz Poyraz tarafından kaleme alınmıştır.

İlginizi çekebilir: Yaratıcılık bir hayal mi? Yaratıcı olmak mümkün mü? İyi ama nasıl?





İlgili Makale