X

İlişkilerde alıcı ve verici dengesi

Saçını süpürge edip bir gün bile değerinin bilinmediğini düşünenler, verip verip karşılığını almadığı için hayal kırıkları yaşayanlar, eşinin, partnerinin, çoluğunun, çocuğunun tüm ihtiyaçlarını karşılayıp yine de bir çift tatlı söz duymadığından yakınanlar ve niceleri. Beklentilerle hareket edip, mutlaka karşılık alması gerektiğini düşünen, bunu vizyonlayan, yaşadığı gerçek kurduğu vizyona uymadığında hayal kırıklığına uğrayan herkes. Kısaca verici kılığındaki süper über alıcılar. Bu yazı sizin için.

Hayatınızdaki ilişkilerde alıcı-verici dengesini nasıl sağlayabilirsiniz?

Hayatımızın bir döneminde hepimiz bu cümleleri ya kurduk ya duyduk. Hala duyan, hala kuranlar da mevcut. Çünkü çocukluğumuzdan itibaren kendi potansiyelimizin farkına varmamak maksatlı büyütüldük. Suçu ebeveynlerimize atmıyorum, onlar da kendi genetik bilinçlerinin aktarımını yaptılar, kasıtlı bir davranış değil bu. Kendi istediğimiz gibi davranmanın ayıp olduğunu düşündük. Bu ayıbı örtbas etmek için de bilmeden manipülasyon biçimlerini dibine kadar uyguladık ve  kafalar karıştı. İlişkilerde nasıl davranmalıydık? Kimimiz almayı seçti, kimimiz vermeyi. Kimi de almak için verir gibi görünmeyi sevdi.

Mesela erkek arkadaşımsın, ben bir yere gitmek istiyorum, sen başka bir yere gitmek istiyorsun. Sen, sana iyi gelecek yere gitmek istediğin için “beni sevseydin böyle yapmazdın” diye yakınmaya başlıyorum. Veya kardeşimsin, doğum günümü unuttun, beni değerli görmediğinden bahsediyorum. Ya da en yakın arkadaşımsın, buluşacağımız akşam başka arkadaşlarınla bir şeyler içmeyi seçtin, tercih edilmediğimi düşündüğüm için çok mutsuz oldum. Ne kadar sıkıcıyım değil mi? Ve kendime başkası üzerinden değer biçmeye ne kadar meraklıyım. Bir de komiğim, ben iyi olayım diye hayatının sonuna kadar dediğimi yapman gerekiyor! Her kim olursan ol, olur da kendi istediğin bir şeyi yapmak istersen beni sevmiyor olursun! İlişkimiz istediklerimi istediğim zaman almam üzerine kurulu.

Bir  örnek daha vereyim; uzun yıllar ilişkimde verici görünümünde bir alıcıydım. Bu kimlik altında farklı kimliklere de büründüm; fedakar kadın, sessiz kadın, onaylayan kadın, küsen kadın vb. İlişkide her türlü kadın vardı ama ben yoktum. Verdiğimi düşündüğüm destek, süpürge ettiğim saçım, istediğim olmadığında küsmeli cezalandırmalarım, bunların hepsi karşı tarafı bana bir şekilde borçlu hissettirmek içindi. O kadar kusursuz davranmaya zorladım ki kendimi, bir noktada ne ne istediğimi biliyordum, ne kim olduğumu. İlişki bittiğinde, kendimle yüzleşmekten başka seçeneğim olmadığını anladığım zaman, alıcı kimliğimi değiştirmeye çalışırken egomun çok ciddi bir direnciyle karşılaştım, uzun süre üzerinde çalışınca da büyük aydınlanma yaşadım. Ve sonunda aşağıda paylaşacaklarımı hücresel seviyede anladım:

  • Kimse seni  iyi hissettirmek zorunda değil. İyi hissetmek senin sorumluluğun. Karşındaki kişiden seni iyi hissettirmesini beklemek, gücünü ona vermen, onun senin efendin olması demek. Bu haksızlığı kendime yapma.
  • İyi şeyler duymak, onaylanmak, pohpohlanmak için ne kadar farklı davranırsan o kadar acı çekip mutsuz olursun. Kendini sevmek de, onaylamak da senin işin. Kendini sevmeyen birinin başkasını sevmesi beklenemez.
  • Vermek demek kullanılmak demek değil. Almak için verdiğinde, her alamadığında almak için daha çok verip daha çok üzülüyorsun. Çünkü adil değilsin. Almaya bağımlı olmadan verdiğinde, bunun bir karşılığının olup olmadığını umursamadığında zaten yaşamayı istediğin duygular çoğalıyor ve otomatik olarak etrafında seninle vakit geçirmek, beraber olmak isteyen kişilerin sayısı artıyor. Kendinden daha emin, daha güçlü ve kendini daha fazla seven biri oluyorsun.
  • İdeal ilişki iki kişinin fikir birliğine varıp kendi dinamiklerinde onayladıkları ilişkidir. Bunu başkasının onaylaması gerekmez. Size haftada 2 gün görüşmek normal geliyorsa o ilişki normaldir, günde 20 kez konuşan çiftlerin ilişkisi de onlar için normaldir. Çünkü herkes kendi titreşimine uygun insanları hayatına çeker. Evrenin değişmeyen, şaşmaz kanunlarından biri budur, benzer benzeri çeker.
  • Birinin mutluluğunun kendi davranışlarına bağlı olduğunu düşünen herkes kaçar. Kimse bu sorumluluğu almak istemez çünkü. Karşındaki kişi duvarın önünde dursun, sen de kafa göz yaracak hızda ona koştuğunu hayal et. Kendini korumak için duvarın önünden çekilmez mi? Çekilir. Sürekli ‘ben, ben, ben, hayalim, hayal kırıklığım, planlarım, sana olan hislerim, benimkiler, ama ben!’ enerjisi yaymak, kişinin o veya bu sebeple bir süre ilişki içinde kalmasına sebep olsa bile  eninde sonunda o ilişkiden çekilmesine sebep olur. Ağzından çıkan sözler farklı olsa da fark etmez, önce enerjiler konuşur.
  • Kendini düşünmek bencillik değil. Bencilliğin benim için anlamı, kişinin iç sesine göre değil, bağımlılıklarına göre hareket etmesi. Bağımlılık ve istekler bambaşka 2 kavram. Frekansları çok farklı. Bağımlı olmadan arzulamak zaten çok güçlü ve etkili bir afrodizyak.
  • İç sesine güven. Yargısız güven. Bir yemeği tadıp ‘hımmm’ demek gibi. Tatlı mı tuzlu mu demeden, sadece tadına bakıyorsun. İç sesini duymaya izin ver. Çünkü o hep var. Yargılamadan dinle.
  • Biriyle hayatının sonuna kadar beraber olacağını varsaymak kendini ne zaman çıkacağını bilmediğin bir hücreye tıkmak gibi. İnsanlar değiştikçe farklı seçimler yapma isteği duyabilir. Şu an için sana uygun olan kişi gelecekteki sana uygun olmayabilir veya tam tersi. Bundan korkmana gerek yok, son derece kabul edilebilir bir durum bu.

Bu yazdıklarımdan ‘her zaman vermelisin, sürekli sen vermelisin’ anlamı çıkmasın. Hayatının bir alanında dengede olabilirken diğer bir alanda cozutabilirsin. Arkadaşlık ilişkilerinde alıcı/verici dengesini kurmuşken akrabalık ilişkilerinde sürekli alan veya sürekli veren biri olman da mümkün. Önemli olan dengeyi sağlamak, ilişkileri matematiksel hesaplara göre değil iç sesine göre yönetmek ve %100 kendiniz olmak. Şarkı sözü bile olmadı mı zaten, “başkası olma kendin ol, böyle çok daha güzelsin!”

İlginizi çekebilir: Mutlu bir ilişki için “ben” ve “biz” olmayı dengelemenin yolu 

Sıla Karadoğan: İngiliz Dili Edebiyatı eğitimli, Mutfak Sanatları Akademisi programı sonrası kendi pastanesini açan bir pasta şefi, rafine şekerle vedalaşıp yalnızca kendi sevdiği şeyleri pişiren, okuyan, yazan, theta healing danışmanı, dişi bilgelik çalışmaları öğrencisi, bolluk bereket yaratımı uygulayıcısı, bir de full time bir ofis işi olan, hayatı ve insanları çok seven biriyim.

‘Evdeki herkes barista’: Bosch VeroBarista ile kahve deneyiminizi zirveye taşıyın

Kahve, şüphesiz ki pek çoğumuz için lezzetli bir içecekten çok daha fazlası; adeta bir tutku, bir ritüel… Sabahın ilk ışıklarında enerji veren, gün içindeki küçük molalarda kendimizi şımartmamızı sağlayan, bazense sohbetlerin tadını ikiye katlayan en keyifli eşlikçi. O yüzden günün farklı anlarını, farklı kahvelerle taçlandırmak gibisi yok; ne de olsa her anın kendine has bir kahvesi var. Güne enerjik bir başlangıç yapmak için yoğun aromalı bir americano ya da gün içinde en sevdiğimiz tatlının yanında yumuşak içimli bir cappuccino en iyi seçim olabilir.



Peki ya bu seçimlerimizi evde barista ustalığıyla hazırlayabilir miyiz? Elbette. Bosch Tam Otomatik Kahve Makinesi VeroBarista ile günün her anına ve her damak tadına uygun lezzetli kahveler hazırlamak mümkün; çünkü VeroBarista ile evdeki herkes barista. Her fincanınızı ustalık eserine dönüştürmeye hazırsanız, işte VeroBarista ile yapabilecekleriniz:

Kahve çekirdeklerini dilediğiniz gibi öğütebilirsiniz

Barista ustalığında lezzetli kahveler hazırlayabilmenin ilk adımı, kahve çekirdeklerini doğru bir şekilde öğütmekten ve tazeliği korumaktan geçiyor. Güzel haber; VeroBarista tüm bunları sizin için yapıyor. CreamDrive, yüksek kaliteli seramik kahve öğütme ünitesi ve özel aroma koruyucu çekirdek haznesi ile günün her saati taze çekilmiş kahve çekirdekleriniz hazır.

Üstelik çekirdek öğütme inceliğini de dilediğiniz gibi ayarlayabilirsiniz. Arka arkaya iki öğütme ve ısıtma sayesinde ekstra güçlü kahvenizi tadı daha az acı olacak şekilde hazırlayabilirsiniz. AromaDouble Shot Fonksiyonu ile kahve aromasından ödün vermeden ekstra yoğun kahveler hazırlamak da mümkün. E bir barista daha ne ister, öyle değil mi?

Farklı anları, farklı kahve çeşitleriyle taçlandırabilirsiniz

Taze çekilmiş kahve çekirdeklerinin mis kokusunun yanı sıra kahve hazırlamanın en güzel yanlarından biri de hiç şüphesiz her damak zevkine uygun farklı seçenekler yapabilmek. Sert tatları sevenler, yumuşak içim tercih edenler ya da daha eğlenceli köpüklü bir şeyler arayanlar… VeroBarista’da herkes için bir şeyler var. Cappuccino, flat white, latte macchiato, sütlü kahve, OneTouch Function ile hepsini tek tuşla hazırlayabilirsiniz. Dahası, yoğun tatları seviyorsanız americanonuz da VeroBarista ile hazır.

Belirtmekte fayda var ki; bir barista ustalığında kahve hazırlayabilmek için özellikle sütlü kahvelerde doğru lezzeti yakalayabilmenin en önemli sırrı sütün sıcaklığını ve kıvamını doğru ayarlayabilmek. Neyse ki VeroBarista, ideal demleme sıcaklığı konusunda tam bir usta. Sütlü kahvelerde bile mükemmel sıcaklığı yakalıyor, süt köpüğü ve sıcak su hazırlama seçenekleri ile her kahve türünü lezzetten ödün vermeden hazırlıyor. Ayrıca sütlü kahveleriniz için de hortumlu süt adaptörü sayesinde esnek çözümler sunuyor. İster kutudan, ister şişeden, ister kendi termosundan süt alın, VeroBarista ile sonuç hep aynı; hep mükemmel.



Kişisel tercihlerinizi kaydedebilirsiniz

Geçek bir barista kahve hazırlarken mutlaka kişisel dokunuşlarıyla fark yaratır; VeroBarista da evdeki herkesin kendi ‘barista’ dokunuşunu ekleyebilmesi için kişiselleştirilmiş tercihlere göre 4 adede kadar favori kahve kaydedebilme özelliğine sahip. Böylece her yudumda tam da istediğiniz gibi bir lezzete kavuşabilirsiniz. Ayrıca evinizde baristalığı başkasına devretmeniz gereken anlarda da kahvenizin yine tam istediğiniz gibi hazırlanacağından da emin olabilirsiniz 🙂 Sıfır risk, bol lezzet…

En sevdiğiniz kahveyi, en sevdiğiniz fincanda içebilmeniz için de VeroBarista üstüne düşeni yapıyor ve yüksekliği ayarlanabilir kahve çıkışı sayesinde 15 cm yüksekliğe kadar ayarlanabiliyor. En uzun latte macchiato bardaklarınızı bile rahatlıkla kullanabilirsiniz.

Zamandan ve enerjiden tasarruf edebilirsiniz

Kahve hazırlarken lezzet kadar önemli bir şey daha varsa; o da şüphesiz ki zamandan ve enerjiden tasarruf edebilmek. VeroBarista, minimum ısınma süresiyle 45 saniye gibi çok kısa bir zamanda kahvenizi hazır hale getiriyor. Ayrıca her kahveden sonra autoMilkClean süt temizleme sistemi ile tam otomatik temizlik sunuyor ve kolayca çıkartılabilir damlama tepsisi, kahve posası kabı ve süt ağızlıkları bulaşık makinesinde yıkanabiliyor. Yani kahve keyfiniz bittiğinde sizi temizlikle hiç yormuyor. Ve son olarak ZeroEnergy Auto-off otomatik kapanma özelliği ile belirlenen saatten sonra enerji tasarrufu yapmak için kapanıyor, sizi düşündüğü kadar çevreyi de düşünüyor. Kim hem çok lezzetli kahveler yapan hem de akıllı özellikleriyle kahve hazırlamayı mükemmel bir deneyime dönüştüren böylesi bir yardımcıyı evinde istemez ki?

Siz de evinizin baristası olmaya hazırsanız, en lezzetli kahveleri kendi damak tadınıza göre ayarlamak ve her defasında mükemmel sonuçlar elde etmek için hemen tıklayabilir, VeroBarista ile tanışabilirsiniz.

*Bu yazı Bosch katkılarıyla hazırlanmıştır.





21 Günde Ustalaş: Hayatınızı dönüştürmenin kısa rehberi

Günümüz dünyasında insanlar hızlı ve etkili çözümler ararken, uzun vadeli değişikliklerin ne kadar süre gerektirdiği sorusu akıllarda yer ediyor. Araştırmalar, bir alışkanlık kazanmanın 21 günlük bir süreç olduğunu belirtiyor. Bu gerçek, “21 Günde Ustalaş” serisini şekillendiren temel düşünce. Omega Yayınları’nın yayımladığı ve Marie-Claire Carlyle, Leon Nacson ve David A. Phillips gibi alanında prestijli yazarların katkıda bulunduğu seri, hayatın farklı alanlarında bir dönüşüm yaşamak isteyen okurlara kısa ama derinlemesine bir yolculuk sunuyor. Peki, bu serinin her kitabı, okura nasıl dokunuyor? Gelin, seriye birlikte göz atalım.



Marie-Claire Carlyle-Para Mıknatısı: Zenginliğe Giden Yolda Bir Yol Haritası

Serinin ilk kitabı olan Para Mıknatısı, parayla olan ilişkimize yeni bir perspektif getiriyor. Carlyle, paranın sadece maddi bir unsur olmadığını, aynı zamanda kişisel değerimizin ve başkalarına sunduğumuz katkının bir yansıması olduğunu öne sürüyor. Kitap, okuyucuları “zengin” olmanın ötesine taşıyarak, yaşamlarında gerçekten neye değer verdiklerini sorgulamalarına yardımcı oluyor. Paranın bir enerji olduğu fikri üzerine kurulu bu kitap, hayata daha fazla refah çekmek isteyenler için önemli adımlar sunuyor. Okur, mevcut finansal alışkanlıklarını gözden geçirmeye ve “para mıknatısı” olma yolunda ilerlemeye davet ediliyor. Carlyle’ın dili basit ama etkileyici. Kitap, “Paranın Değeri” ve “Niyet Etmenin Gücü” gibi bölümlerle, paraya olan bakış açınızı tamamen değiştirebilir. Ancak bu kitap, sadece bir kişisel gelişim kitabı değil; alışkanlıkları kökten dönüştürmek isteyen herkes için bir rehber niteliğinde. Para ve refah konusunda mevcut düşünce kalıplarını yıkmak isteyen okurlar için güçlü bir başlangıç noktası sunuyor.

Leon Nacson-Rüyalar: Bilinçaltınızı Keşfetmek İçin Bir Araç

Serinin ikinci kitabı olan Rüyalar, sadece uyku sırasında yaşadığımız olayların ötesinde, bilinçaltımızın derinlerine bir yolculuk yapmamıza yardımcı oluyor. Nacson, rüyaların anlamını çözebilmek için onları hatırlamanın önemini vurgularken, okuyuculara kendi rüya günlüğünü tutmanın faydalarından bahsediyor. Modern yaşamın karmaşasında, rüyalarla ilgili sembollerin ve temaların nasıl çözüleceğine dair pratik bilgiler sunuyor. Kitap, rüya yorumlamada bireysel deneyime önem vererek okuyucunun kendi rüyalarının dilini öğrenmesini sağlıyor. Rüyaların sembolizmi üzerine yoğunlaşan bölümler, okurun bilinçaltına dair ipuçlarını yakalamasını kolaylaştırıyor. “Düşmek, Uçmak ve Kovalanmak” gibi herkesin yaşamış olabileceği rüya temalarına açıklık getirirken, kişinin ruhsal yolculuğunda bir rehber olma niteliği taşıyor. Nacson, rüyaların günlük hayatımızdaki yansımalarına dikkat çekiyor; bu da kitabı okura bilinçaltıyla ilgili derin bir keşif fırsatı sunan önemli bir araç haline getiriyor.

David A. Phillips-Numeroloji: Sayıların Gizemli Dünyası

Üçüncü kitap Numeroloji ise, yaşamın derin sırlarını anlamak için sayıların gücüne odaklanıyor. Phillips, Pisagor’un öğretilerine dayanan bu kadim bilim dalını modern hayata uyarlayarak, insanların kendilerini ve çevrelerindekileri daha iyi anlamalarına yardımcı olmayı hedefliyor. Numeroloji, sadece kişilik analizi değil; aynı zamanda kariyer seçimleri, ilişkiler ve ruhsal gelişim açısından da rehberlik sunuyor. Phillips, kitabında sayılara dair teorik bilgilere ek olarak, gerçek dünyadan ünlü örnekler sunarak konuyu daha somut bir hale getiriyor. “Ruh Sayıları” ve “Adların Gücü” gibi bölümler, okurların kişisel yaşamlarına dair önemli çıkarımlar yapmasına olanak tanıyor. Numerolojiye ilgi duymayanlar bile, bu kitap sayesinde yaşamlarını yeni bir gözle değerlendirmeye başlayabilir.

21 Günlük Yolculuk: Alışkanlıklar ve Dönüşüm

Bu seri, alışkanlıkların nasıl şekillendiğine ve yaşamda yeniye yer açmanın neden önemli olduğuna dair kapsamlı bir rehber niteliğinde. Her kitap, 21 gün boyunca okuru derin bir içsel yolculuğa çıkarıyor ve bir yandan kısa süreli bir rehber gibi görünse de her birinin arkasında büyük bir felsefi altyapı bulunuyor. Para Mıknatısı, finansal refahın anahtarlarını sunarken; Rüyalar bilinçaltımızı çözmemize yardım ediyor ve Numeroloji kişisel potansiyelimizi anlamamıza kapı aralıyor. Bu serinin en büyük gücü, herkesin hayatında bir noktada değişiklik yapma ihtiyacını hissetmesi ve 21 gün boyunca süren bu küçük ama etkili adımların, büyük dönüşümlere yol açma potansiyelinde yatıyor. Her kitap, farklı bir tema etrafında dönse de ortak payda: Bireyin kendi gücünün farkına varmasını sağlamak ve bunu bir alışkanlığa dönüştürmek.



Sonuç olarak, “21 Günde Ustalaş” serisi, hayatta bir adım öne geçmek ve yeni bir başlangıç yapmak isteyenler için ilham verici bir çalışma. Her kitabın derinliği, okurun kendine dair yeni keşifler yapmasına olanak tanıyor. Seriyi okurken hem kişisel gelişiminize katkıda bulunacak hem de alışkanlıklarınızı yeniden gözden geçireceksiniz. Hayatta yeni bir sayfa açmak için siz de bu 21 günlük yolculuğa çıkmaya hazır mısınız?

Bu yazı Deniz Poyraz tarafından kaleme alınmıştır.

İlginizi çekebilir: Yaratıcılık bir hayal mi? Yaratıcı olmak mümkün mü? İyi ama nasıl?





İlgili Makale