X

İlişki koçluğu nedir, ilişkilerinize nasıl fayda sağlar?

Bizler sosyal canlılarız, yaşamımız büyük oranda ilişkilerimiz tarafından belirleniyor. Şimdilerde modern yaşam hepimizi daha fazla zorladığından olsa gerek, iyi ilişkilerin getirdiği desteğe her zamankinden daha fazla ihtiyaç duyuyoruz. İyi ilişkiler başarının, mutluluğun, fiziksel ve ruhsal sağlığın yoldaşları ve hatta olmazsa olmazları… Sosyal araştırmalar bunu ölçüyor ve kanıtlıyor. Ancak şu da var ki iyi ilişkilere olan ihtiyacımız artarken ne yazık ki olanaklarımız ve becerilerimiz neredeyse o oranda azalıyor. Yalnızca duygusal ilişkilerimizde değil, tüm ilişkilerimizde aksaklıklar, zorlanmalar içinde buluyoruz kendimizi.

Bu nedenle ilişkilerimiz konusunda yapılan araştırmalar ve bilimsel çalışmalar giderek yaygınlaşıyor. Konuyu duygusal ilişkilerimizle sınırlandırarak ele alacak olursak sağlıklı ve mutlu çiftlerin alışkanlıkları, neleri daha farklı yaptıkları, mücadeledeki bir ilişkinin nasıl kurtarılabileceği hakkında araştırmaların pek çok şekilde bize rehberlik ettiğini söyleyebiliriz.

Öyleyse “aşk ve ilişkiler bilimi”nin söylediklerine kulak verelim.

Akışına bırakmak

Çoğumuz ilişkilerimizi doğaçlama yaşıyoruz. “Doğal olan da bu değil mi?” diyorsanız cevap hem “evet” hem “hayır.” Aşkın ilk aşamalarında hissettiğimiz heyecan, canlılık ve olumlu motivasyonlar, gidişatı Eros’un oklarına teslim ettiğimiz ve “yüce sevgi”, “arzu” ve “aşk” gibi halleri deneyimlediğimiz doğaçlamanın tatlı kısımları… Ancak ilişkinin sonraki basamaklarında günlük yaşamın rutinine kapılmış, zamanın yıpratıcılığına yenik düşmeye, kişisel yüklerin ağırlığıyla ezilmeye başlamışsak işte artık bu noktada doğaçlamanın yararını değil, zararını görmeye başlıyoruz. Akışına bırakıldığında yokuş aşağı inen pek çok ilişkiden birini deneyimliyor ve kimi zaman bunu, yolun sonuna geldiğimizde fark ediyoruz. İncinmiş duygularımız, zorlanmalarımız, artan çatışmalar ve tatsızlıklar bazen sadece ilişkiden kaçarak kurtulabildiğimiz noktaya geliyor. Sonra gelsin yeni yüklerle bir başka hikâye…

Kabul etmemiz gereken başlıca gerçek şu ki; mutlu ve sağlıklı ilişkiler kurmak ve sürdürmek için doğaçlama kadar emek ve sorumluluk da gerekiyor. “Bu emeği hangi alanlarda vereceğiz?” derseniz, cevap: Empati, pozitif olmak ve kabul. Bir diğer deyişle, eşimizin (partnerimizin) ihtiyaçlarını görebilmek, olumlu olmaya niyet etmek, gerektiğinde de olduğu gibi kabul etmek…

Her şeyden önce farklılıklarımızın kaçınılmaz olduğunu bilmek ve farklılıkların varlığı-yokluğu ile değil, onları ele alış biçimimizle düğümün çözüldüğünü fark etmek gerek… Eleştiri ve reddetmenin, savunma ve geri çekilmeye neden olduğunu görmek… Ve tam da bu nedenle çiftlerin birbirlerine yakın olmayı sürdürecek şekilde duygular hakkında konuşmayı öğrenmeleri, bunu gerçekleştirmek için de diyalog kanallarını açık tutmaları gerektiğini bilmek gerek.

Olumlu olmak

İşte bu noktada “olumlu”nun gücünden faydalanıyoruz. Küçük de olsa sık sık olumlu şeyler yapmanın, birbirini takdir etmenin ilişkiyi ayakta tutmaktaki gücü hatırı sayılır derecede büyük. 1970’lerden beri ilişki laboratuvarında binlerce çifti, birçok açıdan gözlemleyen Gottman Enstitüsü’nün ortaya koyduğu sonuçlara göre eşinize her gün takdir sözleri söylemek, iltifat etmek gibi küçük, rutin temas noktaları ilişkinin duygusal bağını ayakta tutmakta hayati bir role sahip. Bu, eşinizin onaylandığını hissetmesini sağladığı gibi sizin de onu neden seçtiğinizi size sürekli hatırlatan bir araca dönüşüyor. Aksi durumda ise, yani takdir yoksa, hoş söz yoksa, hor görme ve eleştiri çoksa duygusal kopukluklar ilişkiyi yokuş aşağı bir yöne doğru sürüklüyor…

Kalp işi mi, beyin işi mi?

Bu iki güzel mecrayı birbirinden ayırmak, ne kadar doğru? Konuyu “kalpçiler” ve “beyinciler” diye iki cepheye ayırmayı elbette istemeyiz. Ancak ikisinin rolünü anlayıp fark etmek çok işimize yarar. Aşkın, sevginin yüreğimizden, kalbimizden gelme bir insanlık hali olduğuna neredeyse hepimiz iknâyız. Öyle ya, bütün mitler yüreğimizin götürdüğü yere gitmemizi salık verir.

İlişkilerde de gönlümüzün onaylamadığı bir öyküyü yaşamayı hiç istemeyiz. Ancak kalbimizin yaptığı seçimler bu ilk aşamada oldukça güvenilirken, ilişkiyi sürdürmek ve gerçek yaşama uyum sağlamak söz konusu olduğunda aklımıza da ihtiyaç duymaya başlarız. Duygularımızın, sezgilerimizin gücünü de yanımıza alarak aklımızı da her daim yoldaş edinmemiz gerekir. Aksi halde ilişkinin doğasında zaman zaman kaçınılmaz olan çatışma hallerini de yönetemez hale geliriz. İki farklı dünyanın birbirine uyumlanma ve kendi sınırlarına da hâkim olma çabası içsel ve dışsal zorlanmaları da getirir.

“Çatışma” deyince ilkin, “kavga etmek”, “tartışmak” gelebilir aklımıza ama bununla daha geniş bir kavramı, her tür zorlanmayı, denge arayışını ve çabayı kastediyorum. İşte bu noktada aklımızı devreye sokmayı öğrenmemiz gerekiyor. Olumluya odaklanabilmek, stresi yönetmek, empati yapmak aklımızla yönlendirebileceğimiz becerilerimiz. Bu da en temelde “farkındalık” ile ilgili. Beynimiz genellikle kaygı üretmeye ve kötüyü hatırlamaya yönelir. Bunun nedeni çok açık: Sürekli riskleri ve olumsuz senaryoları gözden geçirmek bizi ilkel dönemde hayatta tutan mekanizmalardı. Ancak şimdi eskisi kadar ihtiyaç duymadığımız halde çalışmaya devam eden bir özelliğimiz bu. Yerli, yersiz olumsuz duygu ve düşüncelere kapılıyoruz. İşte bu nedenle hem kendimizin hem de partnerimizin durumunu “fark etmek”, içine düşebileceğimiz düşünce yanlışlarını, duygularımızın şiddetiyle yapabileceğimiz hataları görmek çok hayati önem taşıyor.

İlişkilerde koçluk ne işimize yarar?

Koçluk klinik olmayan konularda kişilerin yaşam, kariyer ve ilişki kalitelerini arttırmaya, hedeflerini gerçekleştirmeye odaklanan bir uzmanlık alanı. Günümüzde ilişkiler ile ilgili olarak da koçluk hizmeti alma kültürü ve alışkanlığı giderek yaygınlaşıyor. Gelişmiş ülkelerde son beş yılda %30 büyüyen koçluk sektörü, yükselmekte olan alanlar arasında. Elbette bunda en önemli neden, daha iyi ilişkiler için desteğe, vizyona ve araçlara olan ihtiyacımızın artması.

Her geçen gün sınırları daha çok netleşen ve standartları giderek yükselen koçluk mesleği farklı ekoller ve yaklaşımlarla temsil ediliyor. Burada esas olan çalışmaların bilimsel temel ile yapılması elbette. Psikoloji biliminin son yüz yılda insan mutluluğuna sağladığı büyük katkılar koçluk metotlarını da şekillendiriyor ve geliştiriyor. Koçluk eğitimleri ve koçluk hizmeti almak isteyenlerin koçluk hizmeti ve eğitimi veren kişi veya kurumun deneyimini, sertifikasyonlarını ve ekolünü araştırması ve ehil ellere itibar etmesi de büyük önem taşıyor.

İlişki koçu ile partnerimizle birlikte veya tek başımıza çalışma seçenekleriniz bulunuyor. Her iki durumda da kendimize ömür boyu kullanılabileceğimiz kılavuzlar ediniyoruz. Günümüzde bize ve ilişkimize iyi gelecek metot ve bilgiye ulaşmak kolaylaştığı halde, bu bilgiyi pratiğe dönüştürüp hayat kalitemize hizmet eder hale getirmek zorlaşmış durumda. İşte koçluk çalışmaları, bu zorluğu aşmamız, duygu ve davranışlarımıza hâkim olmamız için doğru uygulamaları gösterir, ilişkilerimizde hedeflerimize uygun düzenlemeler ve pozitif yönde değişimler için yolumuzu açar.

İlişkilerimizi daha iyi yönetmek ve böylece daha mutlu bir yaşam sürmek için hesaplaşmamız gereken çok sayıda kavram ve geliştirmemiz gereken çok sayıda beceri var. İlişki koçluğu kendimizi ve yaşamımızda değerli olan birçok kavramı daha iyi anlamamıza yardımcı oluyor. Yaşamımız boyu; kim olduğumuz, yaşamdan neler beklediğimiz, bu beklentilere uygun bir yaşam sürüp sürmediğimiz, nasıl bir ilişki içinde olduğumuz ve bu ilişkinin bize neler kattığı, aşkın bize ve partnerimize ne ifade ettiği ve bunu çoğaltmak için neler yapabileceğimiz, kendimizi kurban etmeden öz saygımızı nasıl koruyabileceğimiz, çatışmalara rağmen karşılıklı güven ve saygıyı nasıl sürdürebileceğimiz, cinselliğin ilişkimizi nasıl etkilediği, mutluluk getirmeyen bir ilişkiyi ne kadar devam ettireceğimiz, ayrılık ve boşanma gibi aşamalarda zorluklarla nasıl baş edeceğimiz, ilişkilerimizde toplumun beklentilerini ne derecede gözetmek zorunda olduğumuz, bireysel ve ortak dünyamızda nasıl doyumlu yaşayacağımız, yeni ilişkilere nasıl adım atacağımız gibi bir çok konuyu masaya yatırmak ve doğru sorulara uygun yanıtları araştırmak durumundayız.

İşte ilişki koçu, doğru soruları sormanız ve kendi özgün yanıtlarınızı bulmanızda olduğu kadar, verdiğiniz yanıtlara uygun bir yaşam tarzını pratiğe dönüştürmeniz için de size eşlik ediyor.

Ela Uysal: Hacettepe Üniversitesi, Mütercim Tercümanlık Bölümü’nden mezun olduktan sonra global firmalarda çeşitli görevler aldı. Kurumsal kariyerine devam ederken bir yandan kişisel gelişimle ilgili çalışmalara başladı. 2000’li yılların başında, Türkiye’de eğitimler veren İngiliz Psikolog Stephen Bray’in eğitim tercümanlığını ve 2005 yılında Amerikan The Coaching Institute’un Türkiye’deki eğitimlerinin çevirilerini yaparken ilişkilerin insan mutluluğundaki temel fonksiyonunu derinden sorgulamaya başladı. 2007 yılında bilişsel-davranışçı ekol ve felsefi danışmanlık gibi etkili sonuçlarını gördüğü metotlarla tanıştı. Felsefenin Pratiği, Davranış ve Duygu Değiştirme Teknikleri, Alışkanlık Değiştirme, Davranış Teorileri, 16 PF Kişilik Envanteri, Stresle Başa Çıkma, Aşılama Teknikleri, İlişkilerde Davranışçılık gibi teorik ve uygulamalı dersler aldı. Bireysel terapi seanslarına co-terapist olarak katıldı. Stonebridge College – Advanced Life Skills Coaching / İleri Yaşam Becerileri Koçluğu ve Psikoterapi diplomalarını aldı, Princeton University "Modern Psikoloji ve Budizm" ve "Uygulamalı Etik" (online) sertifikasyonlarını tamamladı. Gelişim ve bilgelik yolunda çok değerli bulduğu nefes ve mindfulness öğretilerini derinleştirmek için Türkiye'de ve dünyadaki ünlü nefes okullarından (Buteyko, Breatheology, Nefes Okulu) nefes eğitimleri aldı, Mindfulness Academy uluslararası akredite mindfulness eğitmeni oldu. Eğitim, seminer ve atölyelerlerle pek çok kurumsal ve bireysel ortamda ilişkiler, mindfulness, duygu ve davranış değişimi hakkında bilgi ve deneyimini aktardı. 2016 yılında "Mutluluk Atlası" 2020'de "Bulut Olmak" kitapları ile okurlarıyla buluşturdu. Kurucusu olduğu Ela Uysal Pozitif İlişkiler Akademisi’nde (PİA) daha iyi ilişkiler için çalışıyor ve ilkeli, itibarlı ve yetkin ilişki koçlarını dünyaya kazandırmak için eğitim programlarını sürdürüyor.

‘Evdeki herkes barista’: Bosch VeroBarista ile kahve deneyiminizi zirveye taşıyın

Kahve, şüphesiz ki pek çoğumuz için lezzetli bir içecekten çok daha fazlası; adeta bir tutku, bir ritüel… Sabahın ilk ışıklarında enerji veren, gün içindeki küçük molalarda kendimizi şımartmamızı sağlayan, bazense sohbetlerin tadını ikiye katlayan en keyifli eşlikçi. O yüzden günün farklı anlarını, farklı kahvelerle taçlandırmak gibisi yok; ne de olsa her anın kendine has bir kahvesi var. Güne enerjik bir başlangıç yapmak için yoğun aromalı bir americano ya da gün içinde en sevdiğimiz tatlının yanında yumuşak içimli bir cappuccino en iyi seçim olabilir.



Peki ya bu seçimlerimizi evde barista ustalığıyla hazırlayabilir miyiz? Elbette. Bosch Tam Otomatik Kahve Makinesi VeroBarista ile günün her anına ve her damak tadına uygun lezzetli kahveler hazırlamak mümkün; çünkü VeroBarista ile evdeki herkes barista. Her fincanınızı ustalık eserine dönüştürmeye hazırsanız, işte VeroBarista ile yapabilecekleriniz:

Kahve çekirdeklerini dilediğiniz gibi öğütebilirsiniz

Barista ustalığında lezzetli kahveler hazırlayabilmenin ilk adımı, kahve çekirdeklerini doğru bir şekilde öğütmekten ve tazeliği korumaktan geçiyor. Güzel haber; VeroBarista tüm bunları sizin için yapıyor. CreamDrive, yüksek kaliteli seramik kahve öğütme ünitesi ve özel aroma koruyucu çekirdek haznesi ile günün her saati taze çekilmiş kahve çekirdekleriniz hazır.

Üstelik çekirdek öğütme inceliğini de dilediğiniz gibi ayarlayabilirsiniz. Arka arkaya iki öğütme ve ısıtma sayesinde ekstra güçlü kahvenizi tadı daha az acı olacak şekilde hazırlayabilirsiniz. AromaDouble Shot Fonksiyonu ile kahve aromasından ödün vermeden ekstra yoğun kahveler hazırlamak da mümkün. E bir barista daha ne ister, öyle değil mi?

Farklı anları, farklı kahve çeşitleriyle taçlandırabilirsiniz

Taze çekilmiş kahve çekirdeklerinin mis kokusunun yanı sıra kahve hazırlamanın en güzel yanlarından biri de hiç şüphesiz her damak zevkine uygun farklı seçenekler yapabilmek. Sert tatları sevenler, yumuşak içim tercih edenler ya da daha eğlenceli köpüklü bir şeyler arayanlar… VeroBarista’da herkes için bir şeyler var. Cappuccino, flat white, latte macchiato, sütlü kahve, OneTouch Function ile hepsini tek tuşla hazırlayabilirsiniz. Dahası, yoğun tatları seviyorsanız americanonuz da VeroBarista ile hazır.

Belirtmekte fayda var ki; bir barista ustalığında kahve hazırlayabilmek için özellikle sütlü kahvelerde doğru lezzeti yakalayabilmenin en önemli sırrı sütün sıcaklığını ve kıvamını doğru ayarlayabilmek. Neyse ki VeroBarista, ideal demleme sıcaklığı konusunda tam bir usta. Sütlü kahvelerde bile mükemmel sıcaklığı yakalıyor, süt köpüğü ve sıcak su hazırlama seçenekleri ile her kahve türünü lezzetten ödün vermeden hazırlıyor. Ayrıca sütlü kahveleriniz için de hortumlu süt adaptörü sayesinde esnek çözümler sunuyor. İster kutudan, ister şişeden, ister kendi termosundan süt alın, VeroBarista ile sonuç hep aynı; hep mükemmel.



Kişisel tercihlerinizi kaydedebilirsiniz

Geçek bir barista kahve hazırlarken mutlaka kişisel dokunuşlarıyla fark yaratır; VeroBarista da evdeki herkesin kendi ‘barista’ dokunuşunu ekleyebilmesi için kişiselleştirilmiş tercihlere göre 4 adede kadar favori kahve kaydedebilme özelliğine sahip. Böylece her yudumda tam da istediğiniz gibi bir lezzete kavuşabilirsiniz. Ayrıca evinizde baristalığı başkasına devretmeniz gereken anlarda da kahvenizin yine tam istediğiniz gibi hazırlanacağından da emin olabilirsiniz 🙂 Sıfır risk, bol lezzet…

En sevdiğiniz kahveyi, en sevdiğiniz fincanda içebilmeniz için de VeroBarista üstüne düşeni yapıyor ve yüksekliği ayarlanabilir kahve çıkışı sayesinde 15 cm yüksekliğe kadar ayarlanabiliyor. En uzun latte macchiato bardaklarınızı bile rahatlıkla kullanabilirsiniz.

Zamandan ve enerjiden tasarruf edebilirsiniz

Kahve hazırlarken lezzet kadar önemli bir şey daha varsa; o da şüphesiz ki zamandan ve enerjiden tasarruf edebilmek. VeroBarista, minimum ısınma süresiyle 45 saniye gibi çok kısa bir zamanda kahvenizi hazır hale getiriyor. Ayrıca her kahveden sonra autoMilkClean süt temizleme sistemi ile tam otomatik temizlik sunuyor ve kolayca çıkartılabilir damlama tepsisi, kahve posası kabı ve süt ağızlıkları bulaşık makinesinde yıkanabiliyor. Yani kahve keyfiniz bittiğinde sizi temizlikle hiç yormuyor. Ve son olarak ZeroEnergy Auto-off otomatik kapanma özelliği ile belirlenen saatten sonra enerji tasarrufu yapmak için kapanıyor, sizi düşündüğü kadar çevreyi de düşünüyor. Kim hem çok lezzetli kahveler yapan hem de akıllı özellikleriyle kahve hazırlamayı mükemmel bir deneyime dönüştüren böylesi bir yardımcıyı evinde istemez ki?

Siz de evinizin baristası olmaya hazırsanız, en lezzetli kahveleri kendi damak tadınıza göre ayarlamak ve her defasında mükemmel sonuçlar elde etmek için hemen tıklayabilir, VeroBarista ile tanışabilirsiniz.

*Bu yazı Bosch katkılarıyla hazırlanmıştır.



21 Günde Ustalaş: Hayatınızı dönüştürmenin kısa rehberi

Günümüz dünyasında insanlar hızlı ve etkili çözümler ararken, uzun vadeli değişikliklerin ne kadar süre gerektirdiği sorusu akıllarda yer ediyor. Araştırmalar, bir alışkanlık kazanmanın 21 günlük bir süreç olduğunu belirtiyor. Bu gerçek, “21 Günde Ustalaş” serisini şekillendiren temel düşünce. Omega Yayınları’nın yayımladığı ve Marie-Claire Carlyle, Leon Nacson ve David A. Phillips gibi alanında prestijli yazarların katkıda bulunduğu seri, hayatın farklı alanlarında bir dönüşüm yaşamak isteyen okurlara kısa ama derinlemesine bir yolculuk sunuyor. Peki, bu serinin her kitabı, okura nasıl dokunuyor? Gelin, seriye birlikte göz atalım.



Marie-Claire Carlyle-Para Mıknatısı: Zenginliğe Giden Yolda Bir Yol Haritası

Serinin ilk kitabı olan Para Mıknatısı, parayla olan ilişkimize yeni bir perspektif getiriyor. Carlyle, paranın sadece maddi bir unsur olmadığını, aynı zamanda kişisel değerimizin ve başkalarına sunduğumuz katkının bir yansıması olduğunu öne sürüyor. Kitap, okuyucuları “zengin” olmanın ötesine taşıyarak, yaşamlarında gerçekten neye değer verdiklerini sorgulamalarına yardımcı oluyor. Paranın bir enerji olduğu fikri üzerine kurulu bu kitap, hayata daha fazla refah çekmek isteyenler için önemli adımlar sunuyor. Okur, mevcut finansal alışkanlıklarını gözden geçirmeye ve “para mıknatısı” olma yolunda ilerlemeye davet ediliyor. Carlyle’ın dili basit ama etkileyici. Kitap, “Paranın Değeri” ve “Niyet Etmenin Gücü” gibi bölümlerle, paraya olan bakış açınızı tamamen değiştirebilir. Ancak bu kitap, sadece bir kişisel gelişim kitabı değil; alışkanlıkları kökten dönüştürmek isteyen herkes için bir rehber niteliğinde. Para ve refah konusunda mevcut düşünce kalıplarını yıkmak isteyen okurlar için güçlü bir başlangıç noktası sunuyor.

Leon Nacson-Rüyalar: Bilinçaltınızı Keşfetmek İçin Bir Araç

Serinin ikinci kitabı olan Rüyalar, sadece uyku sırasında yaşadığımız olayların ötesinde, bilinçaltımızın derinlerine bir yolculuk yapmamıza yardımcı oluyor. Nacson, rüyaların anlamını çözebilmek için onları hatırlamanın önemini vurgularken, okuyuculara kendi rüya günlüğünü tutmanın faydalarından bahsediyor. Modern yaşamın karmaşasında, rüyalarla ilgili sembollerin ve temaların nasıl çözüleceğine dair pratik bilgiler sunuyor. Kitap, rüya yorumlamada bireysel deneyime önem vererek okuyucunun kendi rüyalarının dilini öğrenmesini sağlıyor. Rüyaların sembolizmi üzerine yoğunlaşan bölümler, okurun bilinçaltına dair ipuçlarını yakalamasını kolaylaştırıyor. “Düşmek, Uçmak ve Kovalanmak” gibi herkesin yaşamış olabileceği rüya temalarına açıklık getirirken, kişinin ruhsal yolculuğunda bir rehber olma niteliği taşıyor. Nacson, rüyaların günlük hayatımızdaki yansımalarına dikkat çekiyor; bu da kitabı okura bilinçaltıyla ilgili derin bir keşif fırsatı sunan önemli bir araç haline getiriyor.

David A. Phillips-Numeroloji: Sayıların Gizemli Dünyası

Üçüncü kitap Numeroloji ise, yaşamın derin sırlarını anlamak için sayıların gücüne odaklanıyor. Phillips, Pisagor’un öğretilerine dayanan bu kadim bilim dalını modern hayata uyarlayarak, insanların kendilerini ve çevrelerindekileri daha iyi anlamalarına yardımcı olmayı hedefliyor. Numeroloji, sadece kişilik analizi değil; aynı zamanda kariyer seçimleri, ilişkiler ve ruhsal gelişim açısından da rehberlik sunuyor. Phillips, kitabında sayılara dair teorik bilgilere ek olarak, gerçek dünyadan ünlü örnekler sunarak konuyu daha somut bir hale getiriyor. “Ruh Sayıları” ve “Adların Gücü” gibi bölümler, okurların kişisel yaşamlarına dair önemli çıkarımlar yapmasına olanak tanıyor. Numerolojiye ilgi duymayanlar bile, bu kitap sayesinde yaşamlarını yeni bir gözle değerlendirmeye başlayabilir.

21 Günlük Yolculuk: Alışkanlıklar ve Dönüşüm

Bu seri, alışkanlıkların nasıl şekillendiğine ve yaşamda yeniye yer açmanın neden önemli olduğuna dair kapsamlı bir rehber niteliğinde. Her kitap, 21 gün boyunca okuru derin bir içsel yolculuğa çıkarıyor ve bir yandan kısa süreli bir rehber gibi görünse de her birinin arkasında büyük bir felsefi altyapı bulunuyor. Para Mıknatısı, finansal refahın anahtarlarını sunarken; Rüyalar bilinçaltımızı çözmemize yardım ediyor ve Numeroloji kişisel potansiyelimizi anlamamıza kapı aralıyor. Bu serinin en büyük gücü, herkesin hayatında bir noktada değişiklik yapma ihtiyacını hissetmesi ve 21 gün boyunca süren bu küçük ama etkili adımların, büyük dönüşümlere yol açma potansiyelinde yatıyor. Her kitap, farklı bir tema etrafında dönse de ortak payda: Bireyin kendi gücünün farkına varmasını sağlamak ve bunu bir alışkanlığa dönüştürmek.



Sonuç olarak, “21 Günde Ustalaş” serisi, hayatta bir adım öne geçmek ve yeni bir başlangıç yapmak isteyenler için ilham verici bir çalışma. Her kitabın derinliği, okurun kendine dair yeni keşifler yapmasına olanak tanıyor. Seriyi okurken hem kişisel gelişiminize katkıda bulunacak hem de alışkanlıklarınızı yeniden gözden geçireceksiniz. Hayatta yeni bir sayfa açmak için siz de bu 21 günlük yolculuğa çıkmaya hazır mısınız?

Bu yazı Deniz Poyraz tarafından kaleme alınmıştır.

İlginizi çekebilir: Yaratıcılık bir hayal mi? Yaratıcı olmak mümkün mü? İyi ama nasıl?



İlgili Makale