X

İlişki doktoru: İlişkimizi doktora götürseydik neler anlatırdık?

“Sana yolculuk yapmak istiyorum, kes yüreğine bir bilet; ‘can’ kenarı olsun…”  Cemal Süreya

Bugüne kadar hiç yazmadığım bir başlıkla yazıyorum… “İlişki doktoru”… Dün gerçekleştirdiğim bir seyahatte çok sevdiğim adam ile birlikte yaptığımız iki saatlik yolculuğumuz boyunca ilişkilerden konuştuk… Ve öyle bir noktaya geldik ki… Erkeklerin bakış açısına karşın kadınların duygusallığı… Erkeklerin beklentilerine karşın kadınların istekleri… Erkeklerin gururlarına karşın günümüz kadınlarının maskülen hayat koşullarına kapılıp da unuttukları dişilikleri… Birden bir soru aklıma takıldı; evet bir yerimiz ağrıdığında doktora gidiyoruz. Neyimiz olabileceğini sorguluyorlar… Gerekiyorsa testler, filmler ve birçok farklı yöntemle “daha da” derinlemesine inceliyorlar…

Peki ya ilişkilerimiz? İlişkilerimizde neden bir “ağrı” olduğunu hissettiğimizde üzerine örtmeyi tercih ediyoruz? Neden yüzleşmek yerine “aman canım bu da geçer” diyerek bir kenara itiveriyoruz? Neden ilişkilerimizi adeta bir beden gibi değerlendirmek yerine, ağrısına sızısına verdiği onlarca “alarm” seslerine karşın “böyle gelmiş böyle gidiveriyor işte canım” diyerek, bu derece basite indirgiyoruz? Neden söz konusu bir ilişkinin “doktora” gitmesi olduğunda böyle çekimser, böyle umursamaz, böyle anlayışsız oluveriyoruz?

Ben bugün bu yazımda sizlerle birlikte soralım istiyorum, eğer ilişkimizi doktora götürme fırsatımız olsaydı, bugün karşımıza çıkan ilk kişi “ben bir ilişki doktoruyum ve sizin ilişkinizin neyi var” diye bizlere sormuş olsaydı neler anlatırdık? Gelin bir düşünelim…

Doktor bey, eşim ile olan ilişkimiz “tam bir dürüstlük” temeline dayanmıyor. Zaman zaman ona yalan söylüyorum… Arkadaşlarımla birlikte zaman geçiriyorum fakat eşim üzülür ve bana izin vermeyebilir diye işte geç saate kadar çalıştığımız söylemek durumunda kalıyorum… Ona yalan söylemek beni çok üzüyor ama bana başka bir seçenek bırakmıyor. Sürekli ona odaklanmamı ve onunla birlikte olmamı istiyor. Sanki dünyada zevk alabileceği başka hiçbir şey yokmuş gibi… Öyle anlar geliyor ki tükendiğimi hissediyorum… Ve bu durum kocaman bir sivilce gibi benim açımdan “tam patlama” noktasında… Biraz daha böyle devam ederse içimdekileri haykıra haykıra söylemek durumunda kalacağım…

Doktor bey, ilişkimiz çok hızlı başladı. Ben henüz evlenmeye hazır değilim fakat erkek arkadaşım onunla evlenmem için bana adeta baskı yapıyor. Ben hayata daha farklı bakmak istiyorum. Hayal ettiğim seyahatleri gerçekleştirmeyi istiyorum. Kazandığım parayla içimden geçenleri gerçeğe dönüştürebilmeyi istiyorum. Ailem de bana baskı yapıyor ve ne yapacağımı bilmiyorum… Boyun eğmek üzereyim, içime “sinmeye sinmeye” sırf diğerleri mutlu olsun diye bu evliliğe evet diyeceğimi biliyorum. Bu benim yüzümü kızartıyor… Yaşamak istediğim hayat gerçekten bu mu? Tek başıma kalabildiğim zamanlarda, başımı yastığa koyduğumda hep bunu düşünüyorum, gerçekten benim yaşamak istediğim hayat bu mu? Sadece “evlenmek” üzere mi bu dünyaya gönderildim?

Doktor bey, iki çocuğumuz ertesinde ilişkimizdeki tüm heyecan sona erdi. Artık “yapmamız” gerekenler ve biz varız. Ben anneyim ve eşim de baba… Kocaman insanlarız, çocuklarımız da var… Artık romantik bir yemek için “zamanımız” ve biliyorum ki hakkımız da yok… Çocukların sorumlulukları, işlerimiz, evin sorumlulukları adeta kaybolduk… Yıllar geçti ve biz boğulup kaldık… Şimdi nereye gideceğiz ne yapıyoruz bilemiyorum. Sadece bir robot gibi hep aynı şekilde hep aynı güne hep aynı sorumlulukları, görevleri, olması gerekenleri gerçekleştirmek üzere uyanıyorum.

Kendimi aynada tanıyamıyorum. Gerçekten dişi bir kadın mıyım, çalışan bir kadın mıyım, aşçı mıyım, mutfak mahkumu muyum, anne miyim, makine miyim, robot muyum; tarif bile edemiyorum… Ben ne zaman ben olmayı bıraktım, ne zaman bu kadar “diğerlerinin” işlerine odaklandım, ne zaman yapabileceklerimi bir kenara bıraktım, hatılamıyorum… Doktor bey, ben yarın yine aynı güne, aynı heyecansız kalple, aynı monoton akışla, uyanacağım, sizce böyle “yaşayabileceğim” daha kaç günüm var?

İşte bunlar sadece birkaç örnek… İlişkilerimiz bu kadar “örtülmeye” müsait fakat işte bu kadar da hassas… Tek bir kelime, tek bir hareket, tek bir kalp kırıklığı bu kadar derin… Tek bir olay bu kadar ince sonuçlara sahip… Tek bir tercih bu derece kıymetli… Çünkü bizler her ne kadar “üstünü örtmek” üzere çaba versek de, ilişki demek ciddi bir iş demek…

Bugün bu yazımda bana eşlik ediyorsanız kendinize sormanızı dilerim, bir ilişki doktoru bugün şu anda karşınıza çıkmış olsaydı, ona ne anlatırdınız? Evet, rahatsızlığınız nedir deseydi, size gözlerini açarak sizi dinlemek üzere yanıbaşınıza oturuverseydi, onunla neyi paylaşırdınız? Dilinizden, kalbinizden, içinizden dökülecek olanlar neler olurdu? Ben diye başlayacağınız cümlede, o can-ım ilişkiniz için neyi anlatırdınız? Ne için yardım isterdiniz?

Bugün bir sihirli değneğiniz olsaydı, siz neyi değiştirirdiniz?

 

İlginizi çekebilir: Bitse de bitiremediğimiz ilişkilerimiz: Gerçekten ne zaman biter?

Pınar Özeken (Ulus): 2007 yılında Boğaziçi Üniversitesi Moleküler Biyoloji ve Genetik bölümü ile Kimya bölümlerini bitirdi. Aynı üniversitede Biyomedikal Mühendisliği ve İspanya Pompeu Fabra üniversitesinde master derecelerini aldı. Özellikle 2011’den bu yana moda ile ilgili çalışmalara ağırlık verdi ve hala moda üzerine yazı dizileri, farklı moda kaynaklarında yayınlanmaktadır. Yoga eğitmeni olma yolunda ilerleyen Pınar, bir Arjantin Tango aşığı. Gerçek tutkularından bir diğeri ise seyahat etmek."Dünya üzerinde ayak basılmadık toprak kalmasın" mottosu ile dünyayı dolaşmaya devam ediyor.

‘Evdeki herkes barista’: Bosch VeroBarista ile kahve deneyiminizi zirveye taşıyın

Kahve, şüphesiz ki pek çoğumuz için lezzetli bir içecekten çok daha fazlası; adeta bir tutku, bir ritüel… Sabahın ilk ışıklarında enerji veren, gün içindeki küçük molalarda kendimizi şımartmamızı sağlayan, bazense sohbetlerin tadını ikiye katlayan en keyifli eşlikçi. O yüzden günün farklı anlarını, farklı kahvelerle taçlandırmak gibisi yok; ne de olsa her anın kendine has bir kahvesi var. Güne enerjik bir başlangıç yapmak için yoğun aromalı bir americano ya da gün içinde en sevdiğimiz tatlının yanında yumuşak içimli bir cappuccino en iyi seçim olabilir.



Peki ya bu seçimlerimizi evde barista ustalığıyla hazırlayabilir miyiz? Elbette. Bosch Tam Otomatik Kahve Makinesi VeroBarista ile günün her anına ve her damak tadına uygun lezzetli kahveler hazırlamak mümkün; çünkü VeroBarista ile evdeki herkes barista. Her fincanınızı ustalık eserine dönüştürmeye hazırsanız, işte VeroBarista ile yapabilecekleriniz:

Kahve çekirdeklerini dilediğiniz gibi öğütebilirsiniz

Barista ustalığında lezzetli kahveler hazırlayabilmenin ilk adımı, kahve çekirdeklerini doğru bir şekilde öğütmekten ve tazeliği korumaktan geçiyor. Güzel haber; VeroBarista tüm bunları sizin için yapıyor. CreamDrive, yüksek kaliteli seramik kahve öğütme ünitesi ve özel aroma koruyucu çekirdek haznesi ile günün her saati taze çekilmiş kahve çekirdekleriniz hazır.

Üstelik çekirdek öğütme inceliğini de dilediğiniz gibi ayarlayabilirsiniz. Arka arkaya iki öğütme ve ısıtma sayesinde ekstra güçlü kahvenizi tadı daha az acı olacak şekilde hazırlayabilirsiniz. AromaDouble Shot Fonksiyonu ile kahve aromasından ödün vermeden ekstra yoğun kahveler hazırlamak da mümkün. E bir barista daha ne ister, öyle değil mi?

Farklı anları, farklı kahve çeşitleriyle taçlandırabilirsiniz

Taze çekilmiş kahve çekirdeklerinin mis kokusunun yanı sıra kahve hazırlamanın en güzel yanlarından biri de hiç şüphesiz her damak zevkine uygun farklı seçenekler yapabilmek. Sert tatları sevenler, yumuşak içim tercih edenler ya da daha eğlenceli köpüklü bir şeyler arayanlar… VeroBarista’da herkes için bir şeyler var. Cappuccino, flat white, latte macchiato, sütlü kahve, OneTouch Function ile hepsini tek tuşla hazırlayabilirsiniz. Dahası, yoğun tatları seviyorsanız americanonuz da VeroBarista ile hazır.

Belirtmekte fayda var ki; bir barista ustalığında kahve hazırlayabilmek için özellikle sütlü kahvelerde doğru lezzeti yakalayabilmenin en önemli sırrı sütün sıcaklığını ve kıvamını doğru ayarlayabilmek. Neyse ki VeroBarista, ideal demleme sıcaklığı konusunda tam bir usta. Sütlü kahvelerde bile mükemmel sıcaklığı yakalıyor, süt köpüğü ve sıcak su hazırlama seçenekleri ile her kahve türünü lezzetten ödün vermeden hazırlıyor. Ayrıca sütlü kahveleriniz için de hortumlu süt adaptörü sayesinde esnek çözümler sunuyor. İster kutudan, ister şişeden, ister kendi termosundan süt alın, VeroBarista ile sonuç hep aynı; hep mükemmel.



Kişisel tercihlerinizi kaydedebilirsiniz

Geçek bir barista kahve hazırlarken mutlaka kişisel dokunuşlarıyla fark yaratır; VeroBarista da evdeki herkesin kendi ‘barista’ dokunuşunu ekleyebilmesi için kişiselleştirilmiş tercihlere göre 4 adede kadar favori kahve kaydedebilme özelliğine sahip. Böylece her yudumda tam da istediğiniz gibi bir lezzete kavuşabilirsiniz. Ayrıca evinizde baristalığı başkasına devretmeniz gereken anlarda da kahvenizin yine tam istediğiniz gibi hazırlanacağından da emin olabilirsiniz 🙂 Sıfır risk, bol lezzet…

En sevdiğiniz kahveyi, en sevdiğiniz fincanda içebilmeniz için de VeroBarista üstüne düşeni yapıyor ve yüksekliği ayarlanabilir kahve çıkışı sayesinde 15 cm yüksekliğe kadar ayarlanabiliyor. En uzun latte macchiato bardaklarınızı bile rahatlıkla kullanabilirsiniz.

Zamandan ve enerjiden tasarruf edebilirsiniz

Kahve hazırlarken lezzet kadar önemli bir şey daha varsa; o da şüphesiz ki zamandan ve enerjiden tasarruf edebilmek. VeroBarista, minimum ısınma süresiyle 45 saniye gibi çok kısa bir zamanda kahvenizi hazır hale getiriyor. Ayrıca her kahveden sonra autoMilkClean süt temizleme sistemi ile tam otomatik temizlik sunuyor ve kolayca çıkartılabilir damlama tepsisi, kahve posası kabı ve süt ağızlıkları bulaşık makinesinde yıkanabiliyor. Yani kahve keyfiniz bittiğinde sizi temizlikle hiç yormuyor. Ve son olarak ZeroEnergy Auto-off otomatik kapanma özelliği ile belirlenen saatten sonra enerji tasarrufu yapmak için kapanıyor, sizi düşündüğü kadar çevreyi de düşünüyor. Kim hem çok lezzetli kahveler yapan hem de akıllı özellikleriyle kahve hazırlamayı mükemmel bir deneyime dönüştüren böylesi bir yardımcıyı evinde istemez ki?

Siz de evinizin baristası olmaya hazırsanız, en lezzetli kahveleri kendi damak tadınıza göre ayarlamak ve her defasında mükemmel sonuçlar elde etmek için hemen tıklayabilir, VeroBarista ile tanışabilirsiniz.

*Bu yazı Bosch katkılarıyla hazırlanmıştır.



21 Günde Ustalaş: Hayatınızı dönüştürmenin kısa rehberi

Günümüz dünyasında insanlar hızlı ve etkili çözümler ararken, uzun vadeli değişikliklerin ne kadar süre gerektirdiği sorusu akıllarda yer ediyor. Araştırmalar, bir alışkanlık kazanmanın 21 günlük bir süreç olduğunu belirtiyor. Bu gerçek, “21 Günde Ustalaş” serisini şekillendiren temel düşünce. Omega Yayınları’nın yayımladığı ve Marie-Claire Carlyle, Leon Nacson ve David A. Phillips gibi alanında prestijli yazarların katkıda bulunduğu seri, hayatın farklı alanlarında bir dönüşüm yaşamak isteyen okurlara kısa ama derinlemesine bir yolculuk sunuyor. Peki, bu serinin her kitabı, okura nasıl dokunuyor? Gelin, seriye birlikte göz atalım.



Marie-Claire Carlyle-Para Mıknatısı: Zenginliğe Giden Yolda Bir Yol Haritası

Serinin ilk kitabı olan Para Mıknatısı, parayla olan ilişkimize yeni bir perspektif getiriyor. Carlyle, paranın sadece maddi bir unsur olmadığını, aynı zamanda kişisel değerimizin ve başkalarına sunduğumuz katkının bir yansıması olduğunu öne sürüyor. Kitap, okuyucuları “zengin” olmanın ötesine taşıyarak, yaşamlarında gerçekten neye değer verdiklerini sorgulamalarına yardımcı oluyor. Paranın bir enerji olduğu fikri üzerine kurulu bu kitap, hayata daha fazla refah çekmek isteyenler için önemli adımlar sunuyor. Okur, mevcut finansal alışkanlıklarını gözden geçirmeye ve “para mıknatısı” olma yolunda ilerlemeye davet ediliyor. Carlyle’ın dili basit ama etkileyici. Kitap, “Paranın Değeri” ve “Niyet Etmenin Gücü” gibi bölümlerle, paraya olan bakış açınızı tamamen değiştirebilir. Ancak bu kitap, sadece bir kişisel gelişim kitabı değil; alışkanlıkları kökten dönüştürmek isteyen herkes için bir rehber niteliğinde. Para ve refah konusunda mevcut düşünce kalıplarını yıkmak isteyen okurlar için güçlü bir başlangıç noktası sunuyor.

Leon Nacson-Rüyalar: Bilinçaltınızı Keşfetmek İçin Bir Araç

Serinin ikinci kitabı olan Rüyalar, sadece uyku sırasında yaşadığımız olayların ötesinde, bilinçaltımızın derinlerine bir yolculuk yapmamıza yardımcı oluyor. Nacson, rüyaların anlamını çözebilmek için onları hatırlamanın önemini vurgularken, okuyuculara kendi rüya günlüğünü tutmanın faydalarından bahsediyor. Modern yaşamın karmaşasında, rüyalarla ilgili sembollerin ve temaların nasıl çözüleceğine dair pratik bilgiler sunuyor. Kitap, rüya yorumlamada bireysel deneyime önem vererek okuyucunun kendi rüyalarının dilini öğrenmesini sağlıyor. Rüyaların sembolizmi üzerine yoğunlaşan bölümler, okurun bilinçaltına dair ipuçlarını yakalamasını kolaylaştırıyor. “Düşmek, Uçmak ve Kovalanmak” gibi herkesin yaşamış olabileceği rüya temalarına açıklık getirirken, kişinin ruhsal yolculuğunda bir rehber olma niteliği taşıyor. Nacson, rüyaların günlük hayatımızdaki yansımalarına dikkat çekiyor; bu da kitabı okura bilinçaltıyla ilgili derin bir keşif fırsatı sunan önemli bir araç haline getiriyor.

David A. Phillips-Numeroloji: Sayıların Gizemli Dünyası

Üçüncü kitap Numeroloji ise, yaşamın derin sırlarını anlamak için sayıların gücüne odaklanıyor. Phillips, Pisagor’un öğretilerine dayanan bu kadim bilim dalını modern hayata uyarlayarak, insanların kendilerini ve çevrelerindekileri daha iyi anlamalarına yardımcı olmayı hedefliyor. Numeroloji, sadece kişilik analizi değil; aynı zamanda kariyer seçimleri, ilişkiler ve ruhsal gelişim açısından da rehberlik sunuyor. Phillips, kitabında sayılara dair teorik bilgilere ek olarak, gerçek dünyadan ünlü örnekler sunarak konuyu daha somut bir hale getiriyor. “Ruh Sayıları” ve “Adların Gücü” gibi bölümler, okurların kişisel yaşamlarına dair önemli çıkarımlar yapmasına olanak tanıyor. Numerolojiye ilgi duymayanlar bile, bu kitap sayesinde yaşamlarını yeni bir gözle değerlendirmeye başlayabilir.

21 Günlük Yolculuk: Alışkanlıklar ve Dönüşüm

Bu seri, alışkanlıkların nasıl şekillendiğine ve yaşamda yeniye yer açmanın neden önemli olduğuna dair kapsamlı bir rehber niteliğinde. Her kitap, 21 gün boyunca okuru derin bir içsel yolculuğa çıkarıyor ve bir yandan kısa süreli bir rehber gibi görünse de her birinin arkasında büyük bir felsefi altyapı bulunuyor. Para Mıknatısı, finansal refahın anahtarlarını sunarken; Rüyalar bilinçaltımızı çözmemize yardım ediyor ve Numeroloji kişisel potansiyelimizi anlamamıza kapı aralıyor. Bu serinin en büyük gücü, herkesin hayatında bir noktada değişiklik yapma ihtiyacını hissetmesi ve 21 gün boyunca süren bu küçük ama etkili adımların, büyük dönüşümlere yol açma potansiyelinde yatıyor. Her kitap, farklı bir tema etrafında dönse de ortak payda: Bireyin kendi gücünün farkına varmasını sağlamak ve bunu bir alışkanlığa dönüştürmek.



Sonuç olarak, “21 Günde Ustalaş” serisi, hayatta bir adım öne geçmek ve yeni bir başlangıç yapmak isteyenler için ilham verici bir çalışma. Her kitabın derinliği, okurun kendine dair yeni keşifler yapmasına olanak tanıyor. Seriyi okurken hem kişisel gelişiminize katkıda bulunacak hem de alışkanlıklarınızı yeniden gözden geçireceksiniz. Hayatta yeni bir sayfa açmak için siz de bu 21 günlük yolculuğa çıkmaya hazır mısınız?

Bu yazı Deniz Poyraz tarafından kaleme alınmıştır.

İlginizi çekebilir: Yaratıcılık bir hayal mi? Yaratıcı olmak mümkün mü? İyi ama nasıl?



İlgili Makale