X

İlişki doktoru 8: Anlaşılmadığınızı mı düşünüyorsunuz?

Neden beni anlamıyor? Neden söylediklerimi dinlemiyor? Neden alınıyor? Neden iki medeni insan gibi tartışamıyoruz? Neden konuşamıyoruz? Neden küsüp kaçıyor? Neden savunmaya geçiyor? Neden sürekli kavga ediyoruz? Neden her konuda bir süre sonra tartışmaya başlıyoruz? Neden en basit konuda bile üzülüyorum? Neden ilişkimiz bu hale geldi?

Evet, ilişki doktoru yazı dizimizin bir yazısında daha birlikteyiz! Hatırlayacağınız üzere bu yazı dizimiz sanki kendimiz doktora gitmişiz gibi ilişkimizi doktora götürmüş olsaydık ve doktor bizlere “Ne şikayetiniz var ?” gibi bir soru yöneltseydi, ilişkimizi nasıl anlatırdık sorusundan çıkmıştı. Bugünkü konumuz ise sürekli kavga etmek ve yeterli iletişimi sakin bir şekilde sağlayamamak üzerine.

Öncelikle iletişim nedir diye sormak istiyorum ve bu soruyu kendi kendimize biraz sessizce düşünelim istiyorum. Birçoğumuz ilişkilerimizde anne veya babamızdan öğrendiğimiz yöntemleri yansıtıyoruz. Örneğin bir şey olmadığında, karşımızdakinin suçlu hissetmesini istiyoruz ve bunun için uğraşıyoruz. Tarafsızca soru sormak yerine ya da yapılmayanı o şekilde kabul etmek yerine, tonumuz “Sen bunu yapmadın, yapamadın, suçlusun! Sen nasıl adamsın veya sen nasıl kadınsın?” oluyor.

Bu gizli ton, anında karşımızdaki kişiyi savunma modu dediğimiz oldukça uzak ve tartışmacı bir moda sürüklüyor. O kişi ise belki anne babasından öğrenmiş olduğu üzere (bu öğrenme tamamen bilinçsiz şekilde gerçekleşmekte ve aslında hepimizin küçücük olduğumuz yaşlarda yaptığımız gözlemlere dayanmaktadır!) kaçmak, uzaklaşmak, kendini korumaya çalışmak gibi farklı şekillerde ortaya çıkıyor.

Bu gerçekleştiği durumda ise her söylediğimiz söz farklı bir şekilde algılanıyor veya farklı bir yere gidiyor. Bizim ak dediğimiz diğer kişiye hissettiği tehdit dolayısı ile kara oluyor, bizim kara dediğimiz diğer kişiye az önce yaptığımız suçlama nedeniyle “daha yüksek ses ile konuşma” (böylece suçunu örtmek veya üstünlüğünü göstermek gibi) olarak geri dönüyor…

Peki ne yapacağız, gerçekten tartışma anında nasıl davranmamız gerekiyor? Bir kere tartışmak (fakat medeni şekilde bir konuyu tüm detaylarıyla, yönleriyle tartışabilmek) aslında ilişkimizi canlı tutan çok önemli bir parçadır. İki kişi birbirini suçlamadan ortada bir suçlu veya güçlü olduğunu düşünmeden, savunmaya geçmeden tartışabildiklerinde ortak akıl dediğimiz noktaya varmanın, çift olarak birlikte yapılan tüm diğer aktivitelerden ve hatta birlikte tatile gitmekten bile bir farkı yoktur. Ortak akıl dediğimiz bu süreçte, her iki kişi de tüm yönleriyle, eğrisi ve doğrusuyla görüşlerini açıklayabilir ve karşısındakini de hoşgörü içerisinde dinleyebilirler. Suçlamak veya kapanmak yerine birbirlerine korkmadan dostluk edebilir, var ise yaralarını veya şikayetlerini açıkça paylaşabilirler…

İşte ancak bu şekilde açık bir iletişimle tartıştığımızda “Sürekli kavga ediyoruz” noktasına gelmeden önce, yani kulaklarımızı kapatıp savunmaya geçmeden veya süreci dikkate almayıp sadece suçlamak için söz söylemeden önce, neden bu konuyu tartıştığımızı ve sonucunda nereye varmayı hedeflediğimizi düşünürüz. Her kavga belki de X veya Y’nin üstünlüğü demektir, fakat istediğimiz sonuçlara bizi ulaştırmayacaktır. “Bu yıl tatile nereye gideceğiz?” sorusuna, bir çocuk sahibi daha olmak fikrimize veya yeni bir ev almak isteğimize karşılık bile bulmadan kocaman bir kavganın dalgaları içerisinde savrulurken buluveririz kendimizi!

Bugün bu yazımda bana eşlik ediyorsanız ilişkinize bir kez daha bakmanızı dilerim, gerçekten tartışabiliyor musunuz? Kavga etmeden, karşılıklı bağırmadan, suçlamadan ve savunmaya geçmeden fikirlerinizi tarafsızca açıklayabiliyor musunuz?

Hayat bu kavgalarla tüketilmeyecek kadar güzeldir!

İlginizi çekebilir: İlişki doktoru 7: Kaybetmeyi göze alan daha mı güçlüdür?

Pınar Özeken (Ulus): 2007 yılında Boğaziçi Üniversitesi Moleküler Biyoloji ve Genetik bölümü ile Kimya bölümlerini bitirdi. Aynı üniversitede Biyomedikal Mühendisliği ve İspanya Pompeu Fabra üniversitesinde master derecelerini aldı. Özellikle 2011’den bu yana moda ile ilgili çalışmalara ağırlık verdi ve hala moda üzerine yazı dizileri, farklı moda kaynaklarında yayınlanmaktadır. Yoga eğitmeni olma yolunda ilerleyen Pınar, bir Arjantin Tango aşığı. Gerçek tutkularından bir diğeri ise seyahat etmek."Dünya üzerinde ayak basılmadık toprak kalmasın" mottosu ile dünyayı dolaşmaya devam ediyor.
İlgili Makale