X

İlişki doktoru 3: Bu yol beni nereye götürür; gitmek mi kalmak mı?

“Bir kişinin kendi kendini yenerek kazandığı zafer, bir başkasının savaşta bin kişiyi bin kez yenerek kazandığı zaferden daha iyidir.” Buda

Kendimize bile itiraf etmekte zorlandığımız bir soruyu gündeme taşıyacağız bu yazı ile. Geçtiğimiz haftalarda sizlerden aldığım birçok mesajın ana teması bu soruyu sormak veya sormaya cesaret edememekti.

Peki öncelikle “ilişki doktoru” başlığını açıklayalım. Burada göreceğiniz üzere bu yazı bu serinin 3. yazısı oluyor. Fikir ise bir gün ilişkilerimiz hakkında konuşurken nasıl diş doktoruna gidip dişlerimizi muayene ettiriyorsak veya bir kulak-burun-boğaz uzmanına gidip soğuk algınlığımıza çare arıyorsak, aynı şekilde “ilişkimizi” bir doktora götürmüş olsak bize neler söylerdi sorusuna yanıt bulmaya çalışmaktan geliyor… O günden bugüne kadar ilişkilerimiz için aynı doktora gittiğimizde paylaştığımız “Hadi bakalım anlatın şikayetiniz nedir?” diye bize sorulduğunda anlattığımız ne varsa aynı samimiyetle ilişkimiz diye başlayan rahatsızlıklarımızın, içimizde kalanların tedavi edilmesine ihtiyacımız olanları paylaşmaya çalışıyoruz aslında…

Şimdi yeniden sorumuza geri dönelim, bize sorulduğunda bu ilişkide “neyiniz var” diye cevabımız şu olsun bu seferlik “Bu yol beni nereye götürür, gitmeli miyim yoksa kalmalı mıyım?” İşte tüm hikaye burada başlıyor. İlişkilerimizde en çok korktuğumuz “hiçbir yere ait olamadığımızı” hissettiğimiz anlar…

Mutlaka karşılaşmışızdır, öyle zamanlar olur ki ta kalbimizden gelerek söyleyebiliriz “Ben bu adama / bu kadına aitim.” Fakat işte öyle zamanlar da gelir ki “biz bunca şey paylaştık, hepsi yalan mıydı” diye sorgularken buluruz kendimizi… Belki aldatıldığımızı öğrenmişizdir, belki kendi gözlerimizle şahit olmuşuzdur, belki de kırılacağımız bir davranışla karşılaşmışızdır, belki sevgimizin azaldığı bir noktaya gelip de çatmışızdır… Ama işte sorumuz kocaman sirenleriyle hızla bize doğru yaklaşmaktadır, gitmeli miyim kalmalı mıyım? Bu nokta tamamıyla “kişisel” seçimlerimizden geçiyor. O yüzden gelin biraz reçetemize bakalım; belki yol gösterebilecek birkaç ilacı yaralarımıza sürmek mümkündür…

Öncelikle en büyük hatalarımızdan bir tanesi bu kaybolma noktasına geldiğimizde karşımızdaki “ne istiyor” sorusuna odaklanıp kendimizi dinlemeyi atlamaktır… O ne istiyor, o bu ilişkinin bitmesini istemiyor, o ayrılmak istemiyor, o devam etmek istiyor, o beni seviyor, o bensiz yaşayamayacağını söylüyor… Fakat işte kararlarımızı başkasının tercihlerine dayandırdığımız bu akışta, verdiğimiz kalmak kararı aslında bireysel düşünce ve duygu durumumuzu yansıtmayan bir karar olacaktır. Sonuçları mı hemen örnekleyelim ilişkiye devam ediyorsak “sen bana onu yapmıştın,” “sen bana bunu söylemiştin,” “sen zaten böylesin” gibi her iki kişiyi de son derece huzursuz bir duruma sürükleyen iğnelemeler ve hatırlamalar silsilesi…

Bu yüzden kalacaksak da gideceksek de “karar” iyisiyle kötüsüyle her türlü sonucu hakkında aldığımız sorumluluğu ile tamamıyla bize ait olmalıdır. Karşımızdaki kişi evet ilişkinin %50’sini yani yarısını oluşturmaktadır. Fakat biz başkasının kararlarına göre “karar” verdiğimizde, kendimize düşen %50 paydan aslında kaybetmekteyiz… Hayata dair isteklerimizi, içimizde yanan fırtınaları, kırgınlıkları ve hatta kızgınlıkları bir kenara bırakıp, “kalmak” kararını sırf o diğeri istiyor diye verdiğimizde aslında görüntü olarak var olmaya devam ettiğimiz ilişkilerimizden, gönül olarak çoktan gitmiş oluyoruz bile…

Zorlu kararlar vermek durumunda kaldığım anlarda genel olarak kendime soruyorum; “En kötü ne olabilir?” Bu soru insana öyle bir cesaret veriyor ki, verdiğiniz cevaplara bazen siz bile şaşırabilirsiniz… Bir düşünün bizi yükseltmeyen, bizi sürekli kırmaya devam eden, gerçekte mutlu olamadığımız, belki böyle gelmiş böyle gider diye “idare” etmeye çalıştığımız, her gün ayrı bir huzursuzlukla yatağa girdiğimiz, bir an bile durup ben gerçekten mutluyum diye nefesimizi içimize çekemediğimiz bu ilişkiden “gitmek” kararı alsak ( hani o bir tülü alamadığımız can-ım karar) “en kötü ne olur?” Yalnız mı kalırız, çok mu ağlarız, insanlar bize güler mi, ailemiz bize sırt mı çevirir, statümüz mü etkilenir, kime ne deriz nasıl anlatırız? En kötü ne olur?

Hemen cevap vereyim, en kötü yolumuza devam ederiz. Gerçekten öncelikle “kendimize” dürüst olarak, sonra kendimize olan saygımızdan dolayı karşımızdaki kişiyi o bize “can” olmuş olanları kandırmayarak ve en önemlisi her ne olursa olsun kalbimize doğru davranmaya söz vererek… En kötü ne olur, biz evet bir süre sürünebiliriz, belki kayboluruz, belki yol bizi savurur da savurur, ama biz her ne olursa olsun önce kendimize “sonuna kadar” dürüst oluruz…

Kalıyorum diyecek olursak da cevap bize aittir; tek şartımız ise geride bırakabilmek… Eğer kalacak olursak da kendi kendimize son derece dürüst olarak; olanı ve “biteni” geride bırakarak yola devam edebilmek…

Bugün bu yazımda bana eşlik ediyorsanız nerede olduğunuza çok daha yakından bakmanızı dilerim. Gitmek mi size daha yakın kalmak mı? Kendinize yeterince dürüst davranabiliyor musunuz? Almanız gereken o önemli kararları bir kenara mı bırakmakta sonraya ertelemekte veya geçiştirmekte misiniz? Eğer bir doktora gidecek olsaydınız; yolunuzu gitmek veya kalmak üzere hangi reçeteye göre belirlerdiniz?

Bugün her ne olursa olsun, dilerim yolunuz sonuna kadar açık olsun…

 

İlginizi çekebilir: İlişki doktoru 2: Bu ilişkide sesimi duyan var mı?

Pınar Özeken (Ulus): 2007 yılında Boğaziçi Üniversitesi Moleküler Biyoloji ve Genetik bölümü ile Kimya bölümlerini bitirdi. Aynı üniversitede Biyomedikal Mühendisliği ve İspanya Pompeu Fabra üniversitesinde master derecelerini aldı. Özellikle 2011’den bu yana moda ile ilgili çalışmalara ağırlık verdi ve hala moda üzerine yazı dizileri, farklı moda kaynaklarında yayınlanmaktadır. Yoga eğitmeni olma yolunda ilerleyen Pınar, bir Arjantin Tango aşığı. Gerçek tutkularından bir diğeri ise seyahat etmek."Dünya üzerinde ayak basılmadık toprak kalmasın" mottosu ile dünyayı dolaşmaya devam ediyor.

‘Evdeki herkes barista’: Bosch VeroBarista ile kahve deneyiminizi zirveye taşıyın

Kahve, şüphesiz ki pek çoğumuz için lezzetli bir içecekten çok daha fazlası; adeta bir tutku, bir ritüel… Sabahın ilk ışıklarında enerji veren, gün içindeki küçük molalarda kendimizi şımartmamızı sağlayan, bazense sohbetlerin tadını ikiye katlayan en keyifli eşlikçi. O yüzden günün farklı anlarını, farklı kahvelerle taçlandırmak gibisi yok; ne de olsa her anın kendine has bir kahvesi var. Güne enerjik bir başlangıç yapmak için yoğun aromalı bir americano ya da gün içinde en sevdiğimiz tatlının yanında yumuşak içimli bir cappuccino en iyi seçim olabilir.



Peki ya bu seçimlerimizi evde barista ustalığıyla hazırlayabilir miyiz? Elbette. Bosch Tam Otomatik Kahve Makinesi VeroBarista ile günün her anına ve her damak tadına uygun lezzetli kahveler hazırlamak mümkün; çünkü VeroBarista ile evdeki herkes barista. Her fincanınızı ustalık eserine dönüştürmeye hazırsanız, işte VeroBarista ile yapabilecekleriniz:

Kahve çekirdeklerini dilediğiniz gibi öğütebilirsiniz

Barista ustalığında lezzetli kahveler hazırlayabilmenin ilk adımı, kahve çekirdeklerini doğru bir şekilde öğütmekten ve tazeliği korumaktan geçiyor. Güzel haber; VeroBarista tüm bunları sizin için yapıyor. CreamDrive, yüksek kaliteli seramik kahve öğütme ünitesi ve özel aroma koruyucu çekirdek haznesi ile günün her saati taze çekilmiş kahve çekirdekleriniz hazır.

Üstelik çekirdek öğütme inceliğini de dilediğiniz gibi ayarlayabilirsiniz. Arka arkaya iki öğütme ve ısıtma sayesinde ekstra güçlü kahvenizi tadı daha az acı olacak şekilde hazırlayabilirsiniz. AromaDouble Shot Fonksiyonu ile kahve aromasından ödün vermeden ekstra yoğun kahveler hazırlamak da mümkün. E bir barista daha ne ister, öyle değil mi?

Farklı anları, farklı kahve çeşitleriyle taçlandırabilirsiniz

Taze çekilmiş kahve çekirdeklerinin mis kokusunun yanı sıra kahve hazırlamanın en güzel yanlarından biri de hiç şüphesiz her damak zevkine uygun farklı seçenekler yapabilmek. Sert tatları sevenler, yumuşak içim tercih edenler ya da daha eğlenceli köpüklü bir şeyler arayanlar… VeroBarista’da herkes için bir şeyler var. Cappuccino, flat white, latte macchiato, sütlü kahve, OneTouch Function ile hepsini tek tuşla hazırlayabilirsiniz. Dahası, yoğun tatları seviyorsanız americanonuz da VeroBarista ile hazır.

Belirtmekte fayda var ki; bir barista ustalığında kahve hazırlayabilmek için özellikle sütlü kahvelerde doğru lezzeti yakalayabilmenin en önemli sırrı sütün sıcaklığını ve kıvamını doğru ayarlayabilmek. Neyse ki VeroBarista, ideal demleme sıcaklığı konusunda tam bir usta. Sütlü kahvelerde bile mükemmel sıcaklığı yakalıyor, süt köpüğü ve sıcak su hazırlama seçenekleri ile her kahve türünü lezzetten ödün vermeden hazırlıyor. Ayrıca sütlü kahveleriniz için de hortumlu süt adaptörü sayesinde esnek çözümler sunuyor. İster kutudan, ister şişeden, ister kendi termosundan süt alın, VeroBarista ile sonuç hep aynı; hep mükemmel.



Kişisel tercihlerinizi kaydedebilirsiniz

Geçek bir barista kahve hazırlarken mutlaka kişisel dokunuşlarıyla fark yaratır; VeroBarista da evdeki herkesin kendi ‘barista’ dokunuşunu ekleyebilmesi için kişiselleştirilmiş tercihlere göre 4 adede kadar favori kahve kaydedebilme özelliğine sahip. Böylece her yudumda tam da istediğiniz gibi bir lezzete kavuşabilirsiniz. Ayrıca evinizde baristalığı başkasına devretmeniz gereken anlarda da kahvenizin yine tam istediğiniz gibi hazırlanacağından da emin olabilirsiniz 🙂 Sıfır risk, bol lezzet…

En sevdiğiniz kahveyi, en sevdiğiniz fincanda içebilmeniz için de VeroBarista üstüne düşeni yapıyor ve yüksekliği ayarlanabilir kahve çıkışı sayesinde 15 cm yüksekliğe kadar ayarlanabiliyor. En uzun latte macchiato bardaklarınızı bile rahatlıkla kullanabilirsiniz.

Zamandan ve enerjiden tasarruf edebilirsiniz

Kahve hazırlarken lezzet kadar önemli bir şey daha varsa; o da şüphesiz ki zamandan ve enerjiden tasarruf edebilmek. VeroBarista, minimum ısınma süresiyle 45 saniye gibi çok kısa bir zamanda kahvenizi hazır hale getiriyor. Ayrıca her kahveden sonra autoMilkClean süt temizleme sistemi ile tam otomatik temizlik sunuyor ve kolayca çıkartılabilir damlama tepsisi, kahve posası kabı ve süt ağızlıkları bulaşık makinesinde yıkanabiliyor. Yani kahve keyfiniz bittiğinde sizi temizlikle hiç yormuyor. Ve son olarak ZeroEnergy Auto-off otomatik kapanma özelliği ile belirlenen saatten sonra enerji tasarrufu yapmak için kapanıyor, sizi düşündüğü kadar çevreyi de düşünüyor. Kim hem çok lezzetli kahveler yapan hem de akıllı özellikleriyle kahve hazırlamayı mükemmel bir deneyime dönüştüren böylesi bir yardımcıyı evinde istemez ki?

Siz de evinizin baristası olmaya hazırsanız, en lezzetli kahveleri kendi damak tadınıza göre ayarlamak ve her defasında mükemmel sonuçlar elde etmek için hemen tıklayabilir, VeroBarista ile tanışabilirsiniz.

*Bu yazı Bosch katkılarıyla hazırlanmıştır.



21 Günde Ustalaş: Hayatınızı dönüştürmenin kısa rehberi

Günümüz dünyasında insanlar hızlı ve etkili çözümler ararken, uzun vadeli değişikliklerin ne kadar süre gerektirdiği sorusu akıllarda yer ediyor. Araştırmalar, bir alışkanlık kazanmanın 21 günlük bir süreç olduğunu belirtiyor. Bu gerçek, “21 Günde Ustalaş” serisini şekillendiren temel düşünce. Omega Yayınları’nın yayımladığı ve Marie-Claire Carlyle, Leon Nacson ve David A. Phillips gibi alanında prestijli yazarların katkıda bulunduğu seri, hayatın farklı alanlarında bir dönüşüm yaşamak isteyen okurlara kısa ama derinlemesine bir yolculuk sunuyor. Peki, bu serinin her kitabı, okura nasıl dokunuyor? Gelin, seriye birlikte göz atalım.



Marie-Claire Carlyle-Para Mıknatısı: Zenginliğe Giden Yolda Bir Yol Haritası

Serinin ilk kitabı olan Para Mıknatısı, parayla olan ilişkimize yeni bir perspektif getiriyor. Carlyle, paranın sadece maddi bir unsur olmadığını, aynı zamanda kişisel değerimizin ve başkalarına sunduğumuz katkının bir yansıması olduğunu öne sürüyor. Kitap, okuyucuları “zengin” olmanın ötesine taşıyarak, yaşamlarında gerçekten neye değer verdiklerini sorgulamalarına yardımcı oluyor. Paranın bir enerji olduğu fikri üzerine kurulu bu kitap, hayata daha fazla refah çekmek isteyenler için önemli adımlar sunuyor. Okur, mevcut finansal alışkanlıklarını gözden geçirmeye ve “para mıknatısı” olma yolunda ilerlemeye davet ediliyor. Carlyle’ın dili basit ama etkileyici. Kitap, “Paranın Değeri” ve “Niyet Etmenin Gücü” gibi bölümlerle, paraya olan bakış açınızı tamamen değiştirebilir. Ancak bu kitap, sadece bir kişisel gelişim kitabı değil; alışkanlıkları kökten dönüştürmek isteyen herkes için bir rehber niteliğinde. Para ve refah konusunda mevcut düşünce kalıplarını yıkmak isteyen okurlar için güçlü bir başlangıç noktası sunuyor.

Leon Nacson-Rüyalar: Bilinçaltınızı Keşfetmek İçin Bir Araç

Serinin ikinci kitabı olan Rüyalar, sadece uyku sırasında yaşadığımız olayların ötesinde, bilinçaltımızın derinlerine bir yolculuk yapmamıza yardımcı oluyor. Nacson, rüyaların anlamını çözebilmek için onları hatırlamanın önemini vurgularken, okuyuculara kendi rüya günlüğünü tutmanın faydalarından bahsediyor. Modern yaşamın karmaşasında, rüyalarla ilgili sembollerin ve temaların nasıl çözüleceğine dair pratik bilgiler sunuyor. Kitap, rüya yorumlamada bireysel deneyime önem vererek okuyucunun kendi rüyalarının dilini öğrenmesini sağlıyor. Rüyaların sembolizmi üzerine yoğunlaşan bölümler, okurun bilinçaltına dair ipuçlarını yakalamasını kolaylaştırıyor. “Düşmek, Uçmak ve Kovalanmak” gibi herkesin yaşamış olabileceği rüya temalarına açıklık getirirken, kişinin ruhsal yolculuğunda bir rehber olma niteliği taşıyor. Nacson, rüyaların günlük hayatımızdaki yansımalarına dikkat çekiyor; bu da kitabı okura bilinçaltıyla ilgili derin bir keşif fırsatı sunan önemli bir araç haline getiriyor.

David A. Phillips-Numeroloji: Sayıların Gizemli Dünyası

Üçüncü kitap Numeroloji ise, yaşamın derin sırlarını anlamak için sayıların gücüne odaklanıyor. Phillips, Pisagor’un öğretilerine dayanan bu kadim bilim dalını modern hayata uyarlayarak, insanların kendilerini ve çevrelerindekileri daha iyi anlamalarına yardımcı olmayı hedefliyor. Numeroloji, sadece kişilik analizi değil; aynı zamanda kariyer seçimleri, ilişkiler ve ruhsal gelişim açısından da rehberlik sunuyor. Phillips, kitabında sayılara dair teorik bilgilere ek olarak, gerçek dünyadan ünlü örnekler sunarak konuyu daha somut bir hale getiriyor. “Ruh Sayıları” ve “Adların Gücü” gibi bölümler, okurların kişisel yaşamlarına dair önemli çıkarımlar yapmasına olanak tanıyor. Numerolojiye ilgi duymayanlar bile, bu kitap sayesinde yaşamlarını yeni bir gözle değerlendirmeye başlayabilir.

21 Günlük Yolculuk: Alışkanlıklar ve Dönüşüm

Bu seri, alışkanlıkların nasıl şekillendiğine ve yaşamda yeniye yer açmanın neden önemli olduğuna dair kapsamlı bir rehber niteliğinde. Her kitap, 21 gün boyunca okuru derin bir içsel yolculuğa çıkarıyor ve bir yandan kısa süreli bir rehber gibi görünse de her birinin arkasında büyük bir felsefi altyapı bulunuyor. Para Mıknatısı, finansal refahın anahtarlarını sunarken; Rüyalar bilinçaltımızı çözmemize yardım ediyor ve Numeroloji kişisel potansiyelimizi anlamamıza kapı aralıyor. Bu serinin en büyük gücü, herkesin hayatında bir noktada değişiklik yapma ihtiyacını hissetmesi ve 21 gün boyunca süren bu küçük ama etkili adımların, büyük dönüşümlere yol açma potansiyelinde yatıyor. Her kitap, farklı bir tema etrafında dönse de ortak payda: Bireyin kendi gücünün farkına varmasını sağlamak ve bunu bir alışkanlığa dönüştürmek.



Sonuç olarak, “21 Günde Ustalaş” serisi, hayatta bir adım öne geçmek ve yeni bir başlangıç yapmak isteyenler için ilham verici bir çalışma. Her kitabın derinliği, okurun kendine dair yeni keşifler yapmasına olanak tanıyor. Seriyi okurken hem kişisel gelişiminize katkıda bulunacak hem de alışkanlıklarınızı yeniden gözden geçireceksiniz. Hayatta yeni bir sayfa açmak için siz de bu 21 günlük yolculuğa çıkmaya hazır mısınız?

Bu yazı Deniz Poyraz tarafından kaleme alınmıştır.

İlginizi çekebilir: Yaratıcılık bir hayal mi? Yaratıcı olmak mümkün mü? İyi ama nasıl?



İlgili Makale