Oysa ki ne kolaydır değil mi, gül gibi geçinip gitmek? Ne kadar basit gelir bizlere “seninle soğan ekmek” bile yerim dediğimizde! Ne kolaydır “samanlık seyran olur” sözleri ağzımızdan dökülürken. Peki neden gerçek hayatta huzurdan, birlikten, bir olmaktan, mutlu olmaktan bu kadar uzaktadır ilişkilerimiz?
Neden adeta kedi-köpek gibi birbirimizi yer, sonra ben haklıyım sen haklısın savaşlarına girer ve sonu geldiğinde de “Ben elimden geleni yaptım” diyerek bir kenara çekiliveririz? Neden o çok istediğimiz huzuru, o diğer kişi bize sağlayamaz, neden bu ilişkimiz bize istediğimiz kadar huzur veremez?
Ben bugün bu yazımda sizlerle birlikte bu soruya biraz daha yakından bakalım istiyorum. Neden huzur biz bu kadar yakında ararken bir türlü bulamadığımız bir olgudur? Dışarıdan yeşertemediğimiz huzur ne zaman ilişkimizde yer alabilecektir? Huzur ne zaman bizim en önemli değerimiz olarak, ilişkimizde çok istediğimiz şey olarak gerçekten önümüze çıkabilecektir?
Şimdi öncelikle huzur kavramını anlamamız gerekiyor. Örneğin önümüzde iki bardak su var diyelim, fakat bir bardağın içerisine bir damla pekmez damladı. Ne olur? Suyumuz yavaş yavaş siyah renge döner ve hatta karıştırdığımızda pekmezin koyu rengi bardağımızdaki suyu tamamen koyu bir tona döndürmeye yeter. Şimdi bu iki bardaktaki suları tek bir yerde karıştırdığımızda ne olur? Tabii ki saf bir ton elde etmeyi umamayız…
İşte ilişkilerimiz de aynen bu şekildedir, huzur bulabilmemiz, huzurlu olabilmemiz için her iki kişinin de aynı oranda, aynı şekilde kendince temiz olması, kendince huzursuzluk getirecek etkenlerden arınmış olması gerekir. Bir farklı örnek daha verelim… Örneğin içimiz içimizi dertle tüketiyor, sevdiğimiz insanın bizi aldattığını düşünüyoruz. Yani bu sefer rengimizi değiştiren gerçek şüphe. Bu içimizde oldukça asla ama asla huzur, yani saf renkte bir su elde etmek gibi huzurlu bir ilişki yaşayabilmemizin imkanı yoktur. Aynı suyun rengini değiştiren pekmez damlası gibi, şüphe saflığı bozar, her sözümüzü, her anımızı, her hareketimizi, hatta sevgimizin şeklini bile etkiler. Ve karşımızdaki kişi ile bitiremediğimiz, netleştiremediğimiz, soramadığımız her an aslında ilişkimizi hızla sona doğru sürüklemiş oluruz…
Bu etkenler sadece şüphe ile sınırlı değildir; memnuniyetsizlik, eleştiri, değer vermeme, kendimiz ile ilgili düşüncelerimiz veya meselelerimiz, belki ailelerimiz, sonra dış etkenler gibi birçok farklı etken ilişkimizin huzuruna, saflığına etki edebilir. Peki ne yapabiliriz? İşte cevabımız oldukça basit, ne olmasını istiyorsak ona odaklanmak. Örneğin huzur istiyorsak bu etkenlere değil huzura odaklanmak, eğer şüphemiz varsa daha fazla iğneleme, daha fazla şüphe ya da daha fazla sorgulama, yerme, ima etmeye değil; açıkça yüzleşip güzel bir ilişkiye eğer devam etmek ise isteğimiz, ona odaklanmak… Yani hayatımızda, ilişkimizde neyi görmek istiyorsak tam olarak ona odaklanmak…
Bugün bu yazımda bana eşlik ediyorsanız ilişkinizde huzur kavramına yeniden bakmanızı dilerim. Başkasında huzur bulmak mümkün değildir, eğer her iki kişi de yeterince huzurlu ise huzur zaten kendiliğinden gelişir, kendiliğinden yeşerir. Eğer her iki kişi de kendilerinden yeterince memnun ise, huzur kendiliğinden filizlenir.
Huzurunuz daima ve bol olsun!
İlginizi çekebilir: İlişki doktoru 10: İlişkide denge için önce “biz” olmayı başarmak gerek