İlham perisini beklemeyin: “Yaratıcılık bir alışkanlıktır”
“Şu an hiç yazacak, çizecek, hobilerimle ilgilenecek ruh halinde değilim” deyip kendinizi televizyon karşısına bıraktığınız oluyor mu? Eğer bu sık sık kurduğunuz bir cümleyse, yaratıcılığınıza ket vuruyor olabilirsiniz. Yaygın kanının aksine, ilham insana perilerle gelmiyor; bazen kendi ilhamınızı kendiniz yaratmanız gerekebiliyor. Yine yaygın kanının aksine, bu kendinizi dinleyerek değil, işe koyularak gerçekleşiyor.
Ünlü yazarlardan oyunculara, hayatını yaratıcılıkla kazanan herkes düzenli ve disiplinli çalışmanın önemini vurguluyor. Yazar Raymond Chandler bir yazarın günde en az dört saat yazı yazmaktan başka hiçbir şey yapmaması gerektiğini savunurken, Joyce Carol Oates, “Ruh hali konusunda kişi kendine karşı acımasız olmalı. Ne olursa olsun yazın, yazmak gerekli duyguyu yaratacaktır” diyor. Oyuncu Ingmar Bergman ise kendimizi nasıl hissedersek hissedelim her gün belli bir zaman dilimini çalışmaya ayırmanın gerekliliğini ifade ediyor.
Çağımızın genç yazarlarından Jeff Goins de benzer bir disiplini savunuyor. Goins’e göre, “haftada bir yaptığınız bir şey alışkanlık değil, olsa olsa minik bir hobi olabilir”. Oysa yaratıcılık adanmışlık gerektirir ve onunla beslenir.
Bugünkü disiplin, yarın kendimizi daha iyi hissetmemizi sağlıyor
Yeni Zelanda’daki Otago Üniversitesi’nde bu yıl yapılan bir araştırma bu başarılı insanların sözlerini kanıtlar nitelikte. Araştırma kapsamında 650’den fazla genç yetişkin katılımcıdan iki hafta boyunca online bir günlük doldurmaları istendi. Katılımcılar, her gün yaratıcılık gerektiren işlere ne kadar zaman ayırdıklarına ve duygu durumlarına dair sorular yanıtladılar. Ne kadar iyi ya da kötü hissettikleri, sosyal bağlılık seviyeleri ve hayatlarında bir amaç olduğunu düşünüp düşünmedikleri takip edildi. Sonuç olarak, günlük yaratıcı aktivitelere daha uzun zaman ayıran kişilerin ertesi gün daha pozitif hissettikleri ortaya kondu.
Araştırmanın şaşırtıcı olabilecek bir sonucu şu: Yaratıcılıkla pozitiflik ilişkisi doğru orantılı, fakat bu durum tersine işlemiyor. Yani, yaratıcı aktivitelere zaman ayıran kişiler ertesi gün daha mutluyken, mutlu kişilerin bu aktivitelere daha çok zaman ayırdığı görülmüyor.
Araştırma sonuçları, yazarların neden haftada bir gün 7 saat yerine her gün 1 saat yazı yazmayı önerdiklerini de açıklıyor. Her gün işe koyulan kişi hem kendini bir sonraki gün daha olumlu duygulara sahip olmaya (belki de farkında olmadan) hazırlıyor, hem de uzun çalışma seanslarının getirebileceği bıkkınlık hissi ve odaklanma sorunları daha az ortaya çıkıyor.
Kısacası, aklımızdan geçen her ne ise onu o an, keyifli ya da keyifsiz olduğunuzu düşünmeden yapmak, yaratıcılığı artırmanın ve yarın daha keyifli olmayı garantilemenin en kısa ve garantili yolu.
İlginizi çekebilir: Yaratıcılığa açılan 9 kapı
Kaynaklar:
Thrive Global
Psychology Today
Goins, Writer