Günümüzde birçoğumuz sosyal medya hesaplarımızı, maillerimizi, mesajlarımızı kontrol etmeden duramıyoruz. Bu yılın ilk aylarında Amerikan Psikoloji Derneği tarafında sonuçları yayımlanan bir araştırmaya göre Amerikan halkının yüzde 43’ü, düzenli olarak sosyal medya hesaplarını kontrol ediyor. Ayrıca bu kişilerde, teknolojiyle bu kadar sık haşır neşir olmayanlara göre daha yüksek bir stres seviyesi görülüyor. Dahası, sık sık sosyal medya hesaplarını kontrol eden bu yüzde 43’lük çoğunluğun yarısı, teknoloji yüzünden kendilerini ailelerinden, yakın çevrelerinden kopuk hissettiklerini söylüyor.
İlginizi çekebilir: Sosyal medyada pozitif mesajlar daha hızlı yayılıyor
Peki bu durumda sosyal medyanın ve teknolojinin aşırı kullanımı, birçoğumuzun hissettiği iletişimsizliğin kaynağı olabilir mi? Tamamlayıcı tıp ve meditasyon uzmanı Dr. Deepak Chopra’ya göre tam olarak böyle demek mümkün değil.
Sosyal medyanın birçoğumuzda obsesif bir şekilde bağlanma, bağlantıda olma ihtiyacı yarattığı, hatta bunun bazen alışkanlığa dönüştüğü bir gerçek. Bazıları akıllı telefonu elinde olmadığında kendilerini sıkılmış, gergin, yalnız, dışlanmış veya dikkati dağılmış şekilde hissedebiliyor. Bu kişilerin stresini yatıştıran tek şey, belki de sosyal medya oluyor. Ancak Deepak Chopra, sosyal medyanın faydalarının, kötü yanlarından daha ağır bastığını düşünüyor:
“Ben sosyal medya konusuna olumlu yaklaşan ve dünyada olup bitenleri araştırmak için her gün sosyal medyayı kullananlardanım. Hatta, sosyal medyanın küresel sinir sistemini hareket ettiren bir şey olduğunu düşünüyorum. Sosyal medya bir kişiye, arkadaşlarıyla veya tüm dünyayla kendi maceralarını paylaşma imkanı tanıyorsa, bu bile iyi yanlarının ağır basması için yeterli.”
İlginizi çekebilir: Sosyal medya hesaplarını kapatanların sayısı neden gün geçtikçe artıyor?
Dr. Deepak Chopra, sosyal medyanın insanlar arasındaki iletişim açısından pozitif bir güç olduğunu söylüyor ve sosyal medyanın yanlış kullanımı veya abartılı kullanımının ancak insanları incittiği veya marjinalize ettiği noktada birer sorun olduğunu düşünüyor. “Sanırım gerçek dünyadan yabancılaşıp sosyal medyaya yakınlaşanların çoğu gençlerden oluşuyor. Ancak ergenlik dediğimiz dönem, her zaman kafa karıştırıcı ve insanın nerede olduğunu, nereye uygun olduğunu bulmakla uğraştığı bir dönemdir” diyen Chopra, burada asıl sorunun kendisine öz saygısı düşük olan birinin nereye uygun olduğuna dair kafa karışıklığı veya depresyon, anksiyete gibi psikolojik sorunlar yaşaması olduğunu anlatıyor. Gerçekten de 2014 yılında ABD’de yaşayan ve yaşları 19-32 arasında değişen gençlerle yapılan bir çalışma sonucunda sosyal medya platformlarının aşırı kullanımının sosyal dışlanma duygusuyla yakın ilişkisi olduğu saptanmıştı.
Ancak Chopra, yaşadığımız çevreyle olan iletişimsizlik sorunlarımızdan dolayı sosyal medyayı suçlamak yerine, insanı dönüştürücü gücü olduğu bilinen yoga ve meditasyonla kendi içimize bakmamız gerektiğini söylüyor ve şöyle devam ediyor:
“Yoga ve meditasyon, insanın kendini keşfetmesi, zihindeki sessizliğin özüne ulaşması, farkındalığını artırmasıyla ilgilidir. Bu yönde atılan en ufak bir adım bile, bir insanın kurabileceği en önemli iletişim olan kendiyle iletişim kurmasına yardımcı olur. Bu olmadan, hiç kimse gerçek anlamda kendine odaklanamaz. Yoga ve meditasyon etki etmeye başladıkça, sosyal iletişimsizlik dışarıda kalır. Yalnızlaşmış ve kendini sosyal medyayla doldurmuş insanlar, aslında kendilerini keşfetmek için alternatif yollar arıyorlar. Oysa bundan daha farklı bir alternatif yok.”
Kaynaklar:
Yogajournal
AJPM online
APA.org