X

İletişim kazaları: İlişkinize farkında olmadan zarar veren 13 iletişim hatası

Sağlıklı iletişim kurmanın nasıl bir şey olduğunu, iletişim kurarken nelere dikkat etmemiz gerektiğini, sağlıklı ve şiddetsiz bir iletişimin temelinde neler olduğu yaşamımızın hiçbir döneminde, eğitim ya da iş hayatımızda bize öğretilmiyor. Yaşam boyunca kurduğumuz ilişkilerin tamamında problem yaşadığımızda nasıl çözmemiz gerektiğini, çatışma yaşamadan nasıl tartışabileceğimizi, yapıcı eleştirinin ne demek olduğunu, ikili iletişimlerimizde nasıl bir dil kullanmamız gerektiğini, kendi sınırlarımızı nasıl koruyacağımızı ve karşımızdaki insanın sınırlarına geçmemeyi ancak deneye yanıla öğrenebiliyoruz.

İyi bir dinleyici olmak, empati kurmak, değerlere saygı göstermek, saygı sınırlarını aşmamak, birini dinlerken başka bir şeyle ilgilenmemek gibi çok temel iletişim becerileri romantik ilişkilerimizden profesyonel ilişkilerimize kadar yaşamın her alanında bu kadar önemliyken, bu becerilerin nasıl kazanıldığıyla ilgili çok az bilgi sahibiyiz.

Sosyal çevremizle olan ilişkilerimizde mutlu olup olmayacağımızı belirleyen en önemli şey, karşı tarafla nasıl iletişim kurduğumuz. Ancak çoğu zaman, farkında olmadan yaptığımız küçücük hatalar bile ilişkilerimizi önemli ölçüde etkileyebilecek güce sahip.

Sizler için, günlük ilişkilerimizde hiç farkında olmadan yaptığımız, 13 iletişim hatasını bir araya getirdik. Bu hataları okurken çoğunu farkında olmadan yaptığınızı, hatta bir çoğunu şimdiye kadar hata olarak bile görmediğinizi fark edeceksiniz.

Empati eksikliği: Kendi bakış açınızı mutlak gerçeklik olarak kabul etmek

Hepimizin dünyayı, olayları ve diğer insanları algılama şekli kendi bakış açısıyla sınırlı. Dolayısıyla ‘mutlak gerçeklik’ olarak kabul ettiğimiz şeyler aslında kendi algı çerçevemizden gördüğümüz manzaralardan ibaret. Nesnel gerçeklik olarak tanımladığımız şeyler bile çoğu zaman sadece kendi gözlerimizden gördüklerimizle sınırlıyken, iletişim kurduğumuz kişilerin de deneyimlerinin kendilerine özgü olabileceğini kabul etmek sağlıklı iletişim kurmanın en temel basamağını oluşturuyor.

İlginizi çekebilir: Kim için ne kadar empati kuracağımız aslında bir tercih

Göz kontağı kurmamak

Biri sizinle konuşmaya çalışırken telefonunuzla ilgilendiğiniz anları hatırladınız mı? Farkında olmasak da, biriyle iletişim kurmaya çalışırken başka bir şeyle ilgilendiğimizde iletişimin en önemli gerekliliği olan ‘dikkatimizi karşı tarafa yöneltme’ kuralını es geçmiş olabiliyoruz. Sağlıklı bir iletişimde konuşmalarımızın içeriği kadar, bedenimizi o kişiye yöneltmek ve göz kontağı kurmak da son derece önemli.

Karşınızdakinin sözünü bölmek

İletişim kurduğunuz kişinin sözünü bölmek ‘Benim söylemem gereken şey, senin söylemen gerekenden daha önemli.’ mesajı verir. Heyecandan, söyleyeceklerimizi unutacağımız korkusundan ya da güçlü olduğumuzu göstermek için karşımızdakinin sözünü bölmek, neredeyse en sık yaptığımız iletişim hatası.

Zihin okumaya çalışmak, boşlukları doldurmak

Herhangi biri sizinle bir anısını, bir problemini ya da başından geçen bir olayı anlatırken ‘devamını bildiğinizi’ düşünmeniz karşı tarafa ‘Bunun kalanını dinlemek istemiyorum, zaten biliyorum.’ mesajı verir. Olayın devamını tahmin edebilme olasılığınız tahmin edememe olasılığınızla aynı. Dolayısıyla karşı tarafın anlattıklarını ‘devamını anlatmana gerek yok’ diyerek bölmeniz ya da sözünü bölerek kalan boşlukları kendi ifadelerinizle doldurmaya çalışmanız, tüm fikirlerinizi varsayımlardan yola çıkarak oluşturmanızdan başka bir işe yaramayacaktır.

Emin olmadığınız konularda güvence vermek

‘Merak etme, her şey yoluna girecek.’

En yakın arkadaşınız size derdini anlatırken ya da yaşamındaki herhangi bir sorunla ilgili desteğinizi isterken bu cümleyi kaç kez kurduğunuzu hiç düşündünüz mü? Gelecekte ne olacağını hiçbirimizin kesin olarak bilebilmesi mümkün değil ve ‘her şey yoluna girecek, bundan sonrası çok daha kolay olacak, önümüzde çok daha güzel günler var’ gibi gerçekçi olmayan cümleler kurmak, karşı tarafın gerçekçi olmayan beklentilere girmesine, hayal kırıklığı yaşamasına, aranızdaki güvenin zedelenmesine ve ‘sadece rahatlatmak için onu kandırıyormuşsunuz’ gibi hissetmesine sebep olabilir.

Duyguları görmezden gelmek

‘Biraz neşelen. Olaylara olumlu tarafından bakmaya çalış. Bardağın dolu yanını gör.’

Oldukça masum ve iyi niyetli bir yaklaşımmış gibi görünse de, sizinle duygularını tüm açıklığıyla ve samimiyetiyle paylaşan birine bu cümleleri kurarak destek olmaya çalışmanız, duygularını görmezden geldiğiniz mesajını verebilir. Olumlu ya da olumsuz, tüm duygulara eşit mesafede yaklaşabilmek ve karşınızdaki kişinin deneyimlediği hiçbir duyguyu görmezden gelmemek sağlıklı bir iletişimin olmazsa olmazıdır.

Duyguları yanlış yorumlamak

‘Şu an tam olarak nasıl hissettiğini biliyorum. Ne hissettiğini o kadar iyi anlıyorum ki!’

Duygularımız da tıpkı parmak izimiz gibi bize özeldir ve her bir duyguyu belirli isimlerle tanımlamaya çalışsak da, başka birinin o duyguyu bizimle aynı şekilde deneyimlemesi mümkün olmayabilir. Dolayısıyla size nasıl hissettiğini anlatmaya çalışan birine o kişinin ne hissettiğini bildiğinizi söylediğinizde, devamında size anlatmak istediklerini duyamayacak, yaşadıklarını yorumlamak için gerekli bilgiye sahip olamayacak ve yanlış yargılarda bulunma olasılığınızı yükseltmiş olacaksınız.

Sorunları görmezden gelmek, geçiştirmek

‘Bu negatif şeylere odaklanmayalım, haydi başka şeylerden konuşalım.’

Karşınızdaki kişinin sizinle konuşmak istediği herhangi bir konuyu, sırf o konu sizi rahatsız ettiği için, sıkıldığınız için ya da size kötü hissettirdiği için görmezden gelmeye çalışmak odağı karşı tarafın gündeminden kendi gündeminize çekmeye çalıştığınız mesajını verebilir. Karşı tarafın gündemini geçiştirmeye çalışmak, iletişim dilinde o kişiyi, yaşadığı deneyimi ve hissettiklerini önemsemediğiniz anlamına gelir. Ayrıca ‘Ben de zamanında aynı şeyi yaşamıştım.’ diyerek odağı kendinize çevirmek, kendi yaşamınızdan örnekler vermeye çalışmak da aynı mesajın iletilmesine neden olabilir. 

İlginizi çekebilir: Beden diliniz ne anlatıyor?

Nasihat ve tavsiye vermek

‘Bence şöyle yapmalısın, bence böyle yapmamalısın.’

-meli, -malı’yla biten her cümle, sizin kendi değer ve yargı filtrenizden geçer. Her bireyin yaşantısı kendine özgü olduğu gibi, sunulan çözüm önerileri de ancak o kişinin yaşantısına özgün düzenlemelerle kullanıldığında işe yarayabilir. Dolayısıyla konuşurken nasihat vermek, tavsiyelerde bulunmak problemin çözümüne katkı sağlamayacağı gibi, aranızdaki iletişimin de tıkanmasına sebep olacaktır.

Mantıksal argümanlar bulmaya çalışmak

‘Böyle hissediyor olabilirsin ama bu mantıklı mı sence?’

Duygular, beynin Amigdala bölgesinde, çoğu zaman da kontrol edemediğimiz, bilinç dışı süreçlerle yönetilir. Bu nedenle de kendinizi çoğu zaman ‘neden böyle hissediyorum, böyle hissetmemi gerektirecek hiçbir şey yok aslında’ gibi düşüncelerle meşgul bulabilirsiniz. Dolayısıyla karşınızdaki kişi sizinle nasıl hissettiğini paylaşırken duygularını ve deneyimlerini mantıksal argümanlarla geçersiz kılmaya çalışmak aranızdaki iletişimi zedeleyebilir.

Çözüme katkısı olmayacak, anlamsız sorular sormak

‘Neden böyle yaptın ki?, Neden böyle hissediyorsun?’

Karşınızdaki kişiyle iletişim kurarken dikkat etmeniz gereken en önemli noktalardan biri amacınıza hizmet eden sorular sormak olacaktır. ‘Neden böyle davrandın, kendini neden kötü hissediyorsun, nasıl böyle bir şey yapabildin’ gibi pek çok soru, çoğu zaman karşı tarafın da cevabını bilmediği, çözüme ulaşmak konusunda sizi bir adım bile ileri taşımayacak sorular olduğu gibi, karşınızdaki kişide sorgulanma hissi yaratarak konuşmaya direnç göstermesine ve iletişimin sonlanmasına neden olacaktır.

Eleştirmek

‘Böyle yapmamalıydın. Ben sana söylemiştim.’

Yapıcı olmayan eleştiriler, en önemli iletişim blokajlarındandır. Problemin çözümü için hiçbir işe yaramadıkları gibi, karşı tarafın daha da üzülmesine ve kendini daha fazla suçlamasına neden olabilir.  

Etiketlemek, kişiliğine saldırmak

‘Çok kaygılısın; çok düşünüyorsun; çok duygusalsın.’

Hepimiz zaman zaman hata yapsak da, yanlış şeyler söylesek de bu hataların tamamı kişiliğimizle değil davranışlarımızla ilgilidir. Kimsenin fikrine katılmak, davranışlarını onaylamak zorunda değiliz ancak karakterini olduğu gibi kabul etmek ve saygı duymak zorundayız. Bu nedenle iletişiminiz sırasında kişilik özelliklerini yargılayarak, o kişiyi hatalarıyla etiketleyerek ya da kişiliğine saldırarak özgüvenini zedelemeye çalışmamalısınız.

İletişim kurduğumuz her an, farkında olmasak da yukarıdaki gibi cümlelerle ya da ifadelerle iletişim kanallarımızı tıkayabiliyoruz. En sık yapılan bu iletişim hatalarının farkında olmak, sağlıklı iletişim stratejileri geliştirmenin ilk adımını oluşturuyor. Sağlıklı iletişimin ne olduğuna dair daha detaylı bilgi edinmek için Sağlıklı iletişim nedir: İletişimin 4 boyutu ve etkili iletişim stratejileri yazımızı inceleyebilirsiniz. Romantik ilişkilerde iletişimle ilgili yaşanan problemler ve yaşamınızı kolaylaştıracak sağlıklı iletişim stratejileriyle ilgili önümüzdeki günlerde yayınlanacak olan yazılarımızı Haftanın Teması kategorimizden takip edebilirsiniz. 

Uplifers: Kaliteli ve mutlu yaşam koçunuz!

‘Evdeki herkes barista’: Bosch VeroBarista ile kahve deneyiminizi zirveye taşıyın

Kahve, şüphesiz ki pek çoğumuz için lezzetli bir içecekten çok daha fazlası; adeta bir tutku, bir ritüel… Sabahın ilk ışıklarında enerji veren, gün içindeki küçük molalarda kendimizi şımartmamızı sağlayan, bazense sohbetlerin tadını ikiye katlayan en keyifli eşlikçi. O yüzden günün farklı anlarını, farklı kahvelerle taçlandırmak gibisi yok; ne de olsa her anın kendine has bir kahvesi var. Güne enerjik bir başlangıç yapmak için yoğun aromalı bir americano ya da gün içinde en sevdiğimiz tatlının yanında yumuşak içimli bir cappuccino en iyi seçim olabilir.



Peki ya bu seçimlerimizi evde barista ustalığıyla hazırlayabilir miyiz? Elbette. Bosch Tam Otomatik Kahve Makinesi VeroBarista ile günün her anına ve her damak tadına uygun lezzetli kahveler hazırlamak mümkün; çünkü VeroBarista ile evdeki herkes barista. Her fincanınızı ustalık eserine dönüştürmeye hazırsanız, işte VeroBarista ile yapabilecekleriniz:

Kahve çekirdeklerini dilediğiniz gibi öğütebilirsiniz

Barista ustalığında lezzetli kahveler hazırlayabilmenin ilk adımı, kahve çekirdeklerini doğru bir şekilde öğütmekten ve tazeliği korumaktan geçiyor. Güzel haber; VeroBarista tüm bunları sizin için yapıyor. CreamDrive, yüksek kaliteli seramik kahve öğütme ünitesi ve özel aroma koruyucu çekirdek haznesi ile günün her saati taze çekilmiş kahve çekirdekleriniz hazır.

Üstelik çekirdek öğütme inceliğini de dilediğiniz gibi ayarlayabilirsiniz. Arka arkaya iki öğütme ve ısıtma sayesinde ekstra güçlü kahvenizi tadı daha az acı olacak şekilde hazırlayabilirsiniz. AromaDouble Shot Fonksiyonu ile kahve aromasından ödün vermeden ekstra yoğun kahveler hazırlamak da mümkün. E bir barista daha ne ister, öyle değil mi?

Farklı anları, farklı kahve çeşitleriyle taçlandırabilirsiniz

Taze çekilmiş kahve çekirdeklerinin mis kokusunun yanı sıra kahve hazırlamanın en güzel yanlarından biri de hiç şüphesiz her damak zevkine uygun farklı seçenekler yapabilmek. Sert tatları sevenler, yumuşak içim tercih edenler ya da daha eğlenceli köpüklü bir şeyler arayanlar… VeroBarista’da herkes için bir şeyler var. Cappuccino, flat white, latte macchiato, sütlü kahve, OneTouch Function ile hepsini tek tuşla hazırlayabilirsiniz. Dahası, yoğun tatları seviyorsanız americanonuz da VeroBarista ile hazır.

Belirtmekte fayda var ki; bir barista ustalığında kahve hazırlayabilmek için özellikle sütlü kahvelerde doğru lezzeti yakalayabilmenin en önemli sırrı sütün sıcaklığını ve kıvamını doğru ayarlayabilmek. Neyse ki VeroBarista, ideal demleme sıcaklığı konusunda tam bir usta. Sütlü kahvelerde bile mükemmel sıcaklığı yakalıyor, süt köpüğü ve sıcak su hazırlama seçenekleri ile her kahve türünü lezzetten ödün vermeden hazırlıyor. Ayrıca sütlü kahveleriniz için de hortumlu süt adaptörü sayesinde esnek çözümler sunuyor. İster kutudan, ister şişeden, ister kendi termosundan süt alın, VeroBarista ile sonuç hep aynı; hep mükemmel.



Kişisel tercihlerinizi kaydedebilirsiniz

Geçek bir barista kahve hazırlarken mutlaka kişisel dokunuşlarıyla fark yaratır; VeroBarista da evdeki herkesin kendi ‘barista’ dokunuşunu ekleyebilmesi için kişiselleştirilmiş tercihlere göre 4 adede kadar favori kahve kaydedebilme özelliğine sahip. Böylece her yudumda tam da istediğiniz gibi bir lezzete kavuşabilirsiniz. Ayrıca evinizde baristalığı başkasına devretmeniz gereken anlarda da kahvenizin yine tam istediğiniz gibi hazırlanacağından da emin olabilirsiniz 🙂 Sıfır risk, bol lezzet…

En sevdiğiniz kahveyi, en sevdiğiniz fincanda içebilmeniz için de VeroBarista üstüne düşeni yapıyor ve yüksekliği ayarlanabilir kahve çıkışı sayesinde 15 cm yüksekliğe kadar ayarlanabiliyor. En uzun latte macchiato bardaklarınızı bile rahatlıkla kullanabilirsiniz.

Zamandan ve enerjiden tasarruf edebilirsiniz

Kahve hazırlarken lezzet kadar önemli bir şey daha varsa; o da şüphesiz ki zamandan ve enerjiden tasarruf edebilmek. VeroBarista, minimum ısınma süresiyle 45 saniye gibi çok kısa bir zamanda kahvenizi hazır hale getiriyor. Ayrıca her kahveden sonra autoMilkClean süt temizleme sistemi ile tam otomatik temizlik sunuyor ve kolayca çıkartılabilir damlama tepsisi, kahve posası kabı ve süt ağızlıkları bulaşık makinesinde yıkanabiliyor. Yani kahve keyfiniz bittiğinde sizi temizlikle hiç yormuyor. Ve son olarak ZeroEnergy Auto-off otomatik kapanma özelliği ile belirlenen saatten sonra enerji tasarrufu yapmak için kapanıyor, sizi düşündüğü kadar çevreyi de düşünüyor. Kim hem çok lezzetli kahveler yapan hem de akıllı özellikleriyle kahve hazırlamayı mükemmel bir deneyime dönüştüren böylesi bir yardımcıyı evinde istemez ki?

Siz de evinizin baristası olmaya hazırsanız, en lezzetli kahveleri kendi damak tadınıza göre ayarlamak ve her defasında mükemmel sonuçlar elde etmek için hemen tıklayabilir, VeroBarista ile tanışabilirsiniz.

*Bu yazı Bosch katkılarıyla hazırlanmıştır.





21 Günde Ustalaş: Hayatınızı dönüştürmenin kısa rehberi

Günümüz dünyasında insanlar hızlı ve etkili çözümler ararken, uzun vadeli değişikliklerin ne kadar süre gerektirdiği sorusu akıllarda yer ediyor. Araştırmalar, bir alışkanlık kazanmanın 21 günlük bir süreç olduğunu belirtiyor. Bu gerçek, “21 Günde Ustalaş” serisini şekillendiren temel düşünce. Omega Yayınları’nın yayımladığı ve Marie-Claire Carlyle, Leon Nacson ve David A. Phillips gibi alanında prestijli yazarların katkıda bulunduğu seri, hayatın farklı alanlarında bir dönüşüm yaşamak isteyen okurlara kısa ama derinlemesine bir yolculuk sunuyor. Peki, bu serinin her kitabı, okura nasıl dokunuyor? Gelin, seriye birlikte göz atalım.



Marie-Claire Carlyle-Para Mıknatısı: Zenginliğe Giden Yolda Bir Yol Haritası

Serinin ilk kitabı olan Para Mıknatısı, parayla olan ilişkimize yeni bir perspektif getiriyor. Carlyle, paranın sadece maddi bir unsur olmadığını, aynı zamanda kişisel değerimizin ve başkalarına sunduğumuz katkının bir yansıması olduğunu öne sürüyor. Kitap, okuyucuları “zengin” olmanın ötesine taşıyarak, yaşamlarında gerçekten neye değer verdiklerini sorgulamalarına yardımcı oluyor. Paranın bir enerji olduğu fikri üzerine kurulu bu kitap, hayata daha fazla refah çekmek isteyenler için önemli adımlar sunuyor. Okur, mevcut finansal alışkanlıklarını gözden geçirmeye ve “para mıknatısı” olma yolunda ilerlemeye davet ediliyor. Carlyle’ın dili basit ama etkileyici. Kitap, “Paranın Değeri” ve “Niyet Etmenin Gücü” gibi bölümlerle, paraya olan bakış açınızı tamamen değiştirebilir. Ancak bu kitap, sadece bir kişisel gelişim kitabı değil; alışkanlıkları kökten dönüştürmek isteyen herkes için bir rehber niteliğinde. Para ve refah konusunda mevcut düşünce kalıplarını yıkmak isteyen okurlar için güçlü bir başlangıç noktası sunuyor.

Leon Nacson-Rüyalar: Bilinçaltınızı Keşfetmek İçin Bir Araç

Serinin ikinci kitabı olan Rüyalar, sadece uyku sırasında yaşadığımız olayların ötesinde, bilinçaltımızın derinlerine bir yolculuk yapmamıza yardımcı oluyor. Nacson, rüyaların anlamını çözebilmek için onları hatırlamanın önemini vurgularken, okuyuculara kendi rüya günlüğünü tutmanın faydalarından bahsediyor. Modern yaşamın karmaşasında, rüyalarla ilgili sembollerin ve temaların nasıl çözüleceğine dair pratik bilgiler sunuyor. Kitap, rüya yorumlamada bireysel deneyime önem vererek okuyucunun kendi rüyalarının dilini öğrenmesini sağlıyor. Rüyaların sembolizmi üzerine yoğunlaşan bölümler, okurun bilinçaltına dair ipuçlarını yakalamasını kolaylaştırıyor. “Düşmek, Uçmak ve Kovalanmak” gibi herkesin yaşamış olabileceği rüya temalarına açıklık getirirken, kişinin ruhsal yolculuğunda bir rehber olma niteliği taşıyor. Nacson, rüyaların günlük hayatımızdaki yansımalarına dikkat çekiyor; bu da kitabı okura bilinçaltıyla ilgili derin bir keşif fırsatı sunan önemli bir araç haline getiriyor.

David A. Phillips-Numeroloji: Sayıların Gizemli Dünyası

Üçüncü kitap Numeroloji ise, yaşamın derin sırlarını anlamak için sayıların gücüne odaklanıyor. Phillips, Pisagor’un öğretilerine dayanan bu kadim bilim dalını modern hayata uyarlayarak, insanların kendilerini ve çevrelerindekileri daha iyi anlamalarına yardımcı olmayı hedefliyor. Numeroloji, sadece kişilik analizi değil; aynı zamanda kariyer seçimleri, ilişkiler ve ruhsal gelişim açısından da rehberlik sunuyor. Phillips, kitabında sayılara dair teorik bilgilere ek olarak, gerçek dünyadan ünlü örnekler sunarak konuyu daha somut bir hale getiriyor. “Ruh Sayıları” ve “Adların Gücü” gibi bölümler, okurların kişisel yaşamlarına dair önemli çıkarımlar yapmasına olanak tanıyor. Numerolojiye ilgi duymayanlar bile, bu kitap sayesinde yaşamlarını yeni bir gözle değerlendirmeye başlayabilir.

21 Günlük Yolculuk: Alışkanlıklar ve Dönüşüm

Bu seri, alışkanlıkların nasıl şekillendiğine ve yaşamda yeniye yer açmanın neden önemli olduğuna dair kapsamlı bir rehber niteliğinde. Her kitap, 21 gün boyunca okuru derin bir içsel yolculuğa çıkarıyor ve bir yandan kısa süreli bir rehber gibi görünse de her birinin arkasında büyük bir felsefi altyapı bulunuyor. Para Mıknatısı, finansal refahın anahtarlarını sunarken; Rüyalar bilinçaltımızı çözmemize yardım ediyor ve Numeroloji kişisel potansiyelimizi anlamamıza kapı aralıyor. Bu serinin en büyük gücü, herkesin hayatında bir noktada değişiklik yapma ihtiyacını hissetmesi ve 21 gün boyunca süren bu küçük ama etkili adımların, büyük dönüşümlere yol açma potansiyelinde yatıyor. Her kitap, farklı bir tema etrafında dönse de ortak payda: Bireyin kendi gücünün farkına varmasını sağlamak ve bunu bir alışkanlığa dönüştürmek.



Sonuç olarak, “21 Günde Ustalaş” serisi, hayatta bir adım öne geçmek ve yeni bir başlangıç yapmak isteyenler için ilham verici bir çalışma. Her kitabın derinliği, okurun kendine dair yeni keşifler yapmasına olanak tanıyor. Seriyi okurken hem kişisel gelişiminize katkıda bulunacak hem de alışkanlıklarınızı yeniden gözden geçireceksiniz. Hayatta yeni bir sayfa açmak için siz de bu 21 günlük yolculuğa çıkmaya hazır mısınız?

Bu yazı Deniz Poyraz tarafından kaleme alınmıştır.

İlginizi çekebilir: Yaratıcılık bir hayal mi? Yaratıcı olmak mümkün mü? İyi ama nasıl?





İlgili Makale