“Diyorlar ya, korkar mısın ölmekten?
İnsan hiç korkar mı yalan bir ömrün ardından tadacağı tek gerçekten…”
Mevlana Celaleddin-i Rumi
Ve insan ölümle buluştu. Bu hayata dair onu bu dünyaya nefes almaya bağlayan her şeyden vazgeçti. Yarının kaygılarından, çıkacağı yaz tatillerini planlamaktan, yeni bir araba almaktan, yeni bir eve sahip olmaktan, yeni bir iş kurmaktan ve insan işte bu hayattan vazgeçti…
Ne gariptir ki, ölüm geldiğinde öylece karşısında durdu, sadece onun için gelmişti. Başka zaman insan yalnız kalmaya can atarken, ölüm geldiğinde ne yazık ki kimseyi yanına alamayacağını, kimseden destek isteyemeyeceğini yine tek başınayken anladı… Ve ölüm ona uygun olan hikaye oldu; hasta yatağında geldi onu bulmaya veya çok hızlı araba kullandığı bir anda, sevdiği kadının kollarındayken veya sadece torunlarıyla güzel bir gün geçirmişken… Ölüm ona uygun olan anı bulacaktı, ne bir fazla, ne bir eksik…
Bugün bu yazımda sizinle birlikte ölüm kavramına bakalım istiyorum. Kendi ölümünüzü düşündünüz mü? Ölümün ne ve neden olduğunu? Neden doğum kadar özel olduğunu? Neden herkes için farklı bir hikaye ile tezahür etmekte olduğunu? Neden hayat kadar canlı olmanın, ölüm kadar soğuk olmakla son bulduğunu? Neden Tanrı’nın insan olanlar için ölümü yarattığını? Bitkiler ölebilir, hayvanlar ölebilir ama ya insan? İnsan neden aynı son ile bu dünyadan göçüp gitmektedir? Peki ya ölüm bu kadar gerçekse, sonrasında insanı ne beklemektedir?
Ölüm bugün aramızda olsaydı bu sonu nasıl anlatırdı? Son nefeste insan olanların aklından ne geçer? Neyi yanlarında götürebilecekleri, neyi burada bırakabilecekleri, onları özleyecek olanlar, o gün kaç yaşında oldukları veya sadece yapamadıkları, yani zamanın yetişemedikleri? İşte ölüme dair o kadar çok cevapsız soru var ki biz bugün insan olanlar belki de bunu idrak edebilecek noktaya henüz gelemedik. İstiyorum ki bugün, bu yazımda bana eşlik eden sizler, ölüm kavramıyla, ölmek fiiliyle, ölümün varlığıyla, ölümün neden olduğuyla ve ölüm ile ilişkili olan her şey ile bir adım daha korkmadan yakınlaşın…
Gelin tüm bu cevaplanmamış soruları İlahi Nizam ve Kainat eserinden sevgili Bedri Ruhselman’ın kaleminden biraz olsun anlamaya çalışalım:
“Ölümün ardından, varlık, tabii ki serbestleşir ama, vazife planına bütün hazırlık tatbikatını dünyada henüz tamamlayamamış ise, insanlık safhasını bitirmiş sayılmaz. Dolayısıyla, her ne kadar bedenden ayrılmış ise de, o varlık, yine bir insan mertebesinde bulunmaktadır. Çünkü, ne olursa olsun, yarım kalmış işini bitirmek üzere, o tekrar dünyaya dönmek zorundadır. Ve oradaki hazırlık tatbikatını tamamlayıncaya kadar, meskeni, dünya olacaktır, maşeri planda insanlık!
İşte oraya geçen, daha doğrusu ölünce bütün tesirlerden yalıtılan insan varlığı, spatyumda bir süre geçirme zorunda kalır. Bunun da önemli nedeni vardır: Bir varlık, dünya hayatına ait planının tatbikatını yaptıktan sonra, o tatbikat sırasında kazanmış olduğu şeylerin muhasebesini yapmak, onları tümüyle kendisine sindirmek ve ma etmek amacındadır. Bunun için de bir süre inzivaya çekilmesi, kendi öz bilgilerine dönmesi, yani son dünya hayatında elde ettiği bilgiler ile eski bilgilerini karşılaştırarak onların muhasebesini yapması gerekir.
(…) İşte, ölümün ardından varlığın etraftan irtibatlarını keserek tam bir yalıtılma haline girişi, bu bilgileri rahatça hazmedebilmesi için gerekli işlemleri yapmasına, imkan verir. Şu halde, spatyum hayat, varlık için derin ve esaslı bir murakebe ve muhasebe anıdır. Ve ‘bütün bir dünya devresi boyunca devam eden insan hayatı’nın aralarına ölüm denilen fasılaların sokuşturulmasının bir nedeni de, bu imkanı sağlamak içindir.”
Ölüm belki de gözüktüğü kadar kötü değildir. Belki de bugün inandığımız gibi her şeyin hayatın hayata gelmenin ve insan olmanın sonu değildir. Belki hikaye yeniden yazılacak belki emekler yenide verilecek belki yeniden doğulup yeniden ölünebilecektir… Belki bir ağacın yaprak dökmesi yaprağını sonsuza kadar kaybetmesi demek değildir.
Belki de inandıklarımızın tam aksine, ölüm aslında hayat gerçeği ile yüzleşmektir. Belki öldükten sonra her şey devam etmektedir. Belki bu hayatta yapmış veya yapmamış olduklarımızın bağlantılar sonuçları sorguları peşimizi bırakmayacaktır… Belki de sadece yaşayıp göreceğiz, bu kadar derin düşünmeye, bu derece sorgulamaya hiç gerek yoktur…
Ve işte kainatın ayaklarına serildiği, dünyanın emrine verildiği insan, o an ölümüyle karşılaştı! Ve ölüm, yaşamına layık olacak kadar görkemli ve gerekli olmalıydı!
Ve insan, ölümü deneyimledi!
İlginizi çekebilir: İlahi nizam ve kainat 7: Ve insan, tanrıyla karşılaştı!