X

İklim değişikliğinin açtığı yaraları öz şefkatle sarın

  • Havaların normalin üstünde ısınmasından veya soğumasından endişeleniyor musun?
  • Kuvvetli yağışlardan ve sellerden dolayı kaygı hissediyor musun?
  • Çevre dostu bir ürün kullanmadığını fark ettiğinde (plastik, kimyasal) rahatsızlık hissediyor musun?
  • Dünyanın sonunun gelmekte olduğunu, giderek tüm bu yaşananların sona doğru bizi yaklaştırdığını ve gelecekte insan ırkının artık dünyada yaşamasının mümkün olmayacağını düşünüyor musun?
  • İnsanlığın devamı için başka gezegenlerde yaşamın bulunmasıyla ilgili bir isteğin var mı?
  • Gelecekle ilgili kaygıların o kadar çok ki çocuk sahibi olma isteğinin önüne mi geçiyor?

Yukarıdakilerden en az birinin cevabına evet dediyseniz, uzmanlara göre eko-anksiyeteniz olabilir. Son bir aydır ülkemizde ve dünyada yaşanan orman yangınları, sel felaketleri, hortumlar, yüksek sıcaklıklarla iligili elinden bir şey gelmediğini hissediyor ve kendini suçluyorsan durumunuz ciddi olabilir. Elinizden bir şey gelmeyen durumlar için kendinizi suçlamak anksiyeteyi artırmakla beraber stres seviyesini de yükseltiyor.

İklim değişikliğinden yetişkinler kadar çocuklar da benzer şekilde etkileniyor. İklim Psikoloji Birliğinin yöneticilerinden Caroline Hickman, eko-anksiyetede gösterdiğimiz tepkilerin aslında klinik anksiyete ile aynı olduğunun altını çiziyor. Kısacası eko-anksiyete ile “Hepimiz öleceğiz” korkusu açığa çıkıyor. Özellikle çocuklarda böyle bir durum gözlemlenirse ailelerin pozitif yaklaşımla farkındalığı uyandıran, aynı zamanda korkuyu nötralize eden bir yönlendirme yapmaları öneriliyor.

2018’de Birleşmiş Milletler tarafından düzenlenen iklim değişikliği panelinde 2030 yılına dek değişiklikler yapılmazsa dünya üzerindeki yaşamın riskli duruma gelebileceği uyarısı yapıldı. Bu uyarı bazılarımızda kaygı ve endişe halinin büyümesine neden olurken bazılarımız hiç etkilenmedi. Ortaya çıkan hangi his ve/veya duygu olursa olsun hiçbiri patolojik değil. Günümüzün trajik gerçekliği içinde sağlıklı ve gerçekçi tepkiler.

Her gün dünya üzerinde 200 canlı türünün sonu geliyor. Kuzey Kutbu’nda bulunan buzların %75’i son 30 yılda erimiş durumda. Aynı zamanda dünya üzerindeki mercanların yarısı ölmüş durumda. Her yıl bir sıcaklık rekoru kırılıyor, yangınlar daha da büyüyor ve çoğu zaman kontrolümüzden çıkıyor ve beklenmedik sel felaketleriyle karşılaşıyoruz. Bu problemlerin yarattığı korku ve kaygı ile tam olarak ve şefkatle yüzleştiğimiz zaman iklim krizi konusunda bir şeyler yapabiliriz.

İklim değişikliği; eko-anksiyete, eko-suçluluk ve eko-yas durumlarını tetikliyor. Bunların hepsinin oluşması doğal. Bu dünyaya zarar verdiğimizin, kendimizin ve diğer canlı türlerinin hayatını tehlikeye attığımızın farkına vardığımızda anksiyete, suçluluk ve yas durumlarını da dönüştürebiliriz.

Yüzleşebilirsek değiştirebiliriz.

Eko-anksiyete doğal bir durum olmakla beraber aynı zamanda acı verici ve yorucu. Reddederek bu hislerden kaçmak sorunu çözmüyor. İnsanın varoluş mekaniğinde, yani yaşamsal devamlılığında reddetmek ve defansa geçmek kendimizi korumanın yöntemlerinden biri. Eğer iklimle ilgili yaşanan sorunları çözmek istiyorsak öncelikle durumla yüzleşerek farkındalıkla tam olarak neler olup bittiğini öğrenmemiz, şefkatle yasımızı ve korkumuzu yaşamak için kendimize izin vermemiz gerek. Yüzleştiğimiz her şeyi değiştiremeyebiliriz fakat yüzleşmedikçe de değişmesini beklememiz anlamsız.

Yaşananları reddetmek ve/veya iklim değişikliğinin etkilerinden dolayı kapana kısılmış hissetmek anlaşılır deneyimler. Olanlardan dolayı suçluluk duyarak kendimizi tamamıyla kapatmak çöküşü engellemeyecek veya durdurmayacak.

Yargılamak veya suçlamak yerine şefkatle alan açmak yaşanan her şey için daha faydalı bir etki yaratıyor. Bu yeni gerçekliği kabul etmek ve acımıza, korkumuza ve kaygımıza alan açmak iklim değişikliğinin yarattığı etkilere yaratıcı çözümler üretebilmemize de yardımcı olabilir.

Kendimize şefkat göstermek eko-anksiyeteyle başa çıkmamıza yardımcı olabilir. Amerika’da yapılan bir çalışmada Irak ve Afganistan’dan dönen savaş gazileri üzerinde bir araştırma yapılmış. Kendine şefkat gösteren askerlerde PTSD oluşumuna rastlanmamakla beraber toplum içine daha kolay adapte olabilmişler. 

Zor zamanlarda kendimize karşı şefkatli olabilmek için 3 adım:

  • Yaşadığınız acının farkına varın. Duygularınızı karşı çıkmadan, bastırmadan ve uzaklaştırmaya çalışmadan fark edin.
  • Yaşadığınız her acının aynısı veya benzerlerini başkalarının da yaşadığını kendinize hatırlatın. Yani yalnız değiliz. Bunu bilmek durumun üstesinden gelmeyi kolaylaştırıyor.
  • Kendimize karşı nazik olma zamanı… Kendimize arkadaşça yaklaşmak, acımızın farkına varmak, kendimizle ilgilenmek anksiyetenin üstesinden gelmemize yardımcı oluyor.
  • Zor zamanların üstesinden gelebilme meditasyonu sana yardımcı olabilir.

Sen düşündüğünden daha önemlisin. Hepimiz birbirimizle bağlantıdayız ve kullandığımız kelimelerin çok büyük bir etkisi var. Eğer insanlar iklim değişikliğinin sebebi ise çözümü de olabilir. Ama önce duygulara kapılıp gitmek yerine duygularla yüzleşmemiz gerekir.

İlginizi çekebilir: Memnuniyet sanatı: Her şeyden olduğu gibi memnun olmak mümkün mü?

Meltem Fakabasmaz: İstanbul’da doğdum. Anaokulundan lise sona kadar okuduğum FMV Işık Lisesi’ni tamamlayarak Endüstri mühendisliği okumak için rotamı Kıbrıs’a çevirdim. 4 sene sonunda okul ikincisi olarak tamamladığım mühendislik eğitimimi yaşamda uygulama serüvenim başlamadan bitti. Dönemin ekonomik krizi ile kendimi medya alanında buldum. Dergilerle başlayan medya ilişkim Sinema-TV master ile sinema sektörüne doğru kaydı. 5 yıla yakın filmlerle yaşadığım yakın ilişki zamanla televizyon reklam prodüktörlüğüne doğru yöneltti. Gece ve gündüzün birbirine karıştığı, tatil günlerinin sayısının giderek azaldığı bir süreç içinde yogayı keşfettim. Aktif ve düzenli spor yapan biri olmama rağmen çalıştığım işin derin etkisi ile sırt, bel, diz, ve kalça ağrılarına, uykusuz gecelere ve depresif bir ruh haline geçiş yapmıştım. Yoga bir ilaç gibi, başta fibromiyaj defterini kapatmama yardımcı oldu. Yaşadığım tüm olumsuzluklara birebir yardımcı oluşunu keşfettikçe başkaları ile paylaşmak istedim ve 2015’te almaya başladığım yoga eğitimlerim Şimdiye kadar 1000 saate ulaştı. Öğretmek kadar öğrenci ruhumu da korumayı ve keyfini çıkarmayı seviyorum. RYT® 500 Yoga Alliance sertifikamla beraber Yoga Terapi, Nefes ve Meditasyon ile ilgili ayrı uzmanlık sertifikalarım var. İstanbul’da 4 ayrı stüdyoda derslerimle beraber Youtube kanalım ve yogauni sitesinden evde yogasını yapmaya devam edenlerle buluşmaya çalışıyorum. Farkındalık, Sağlıklı Yaş Alma ve Yoga yazılarımın içeriklerinde karşınıza sıklıkla çıkacak olanlar.

‘Evdeki herkes barista’: Bosch VeroBarista ile kahve deneyiminizi zirveye taşıyın

Kahve, şüphesiz ki pek çoğumuz için lezzetli bir içecekten çok daha fazlası; adeta bir tutku, bir ritüel… Sabahın ilk ışıklarında enerji veren, gün içindeki küçük molalarda kendimizi şımartmamızı sağlayan, bazense sohbetlerin tadını ikiye katlayan en keyifli eşlikçi. O yüzden günün farklı anlarını, farklı kahvelerle taçlandırmak gibisi yok; ne de olsa her anın kendine has bir kahvesi var. Güne enerjik bir başlangıç yapmak için yoğun aromalı bir americano ya da gün içinde en sevdiğimiz tatlının yanında yumuşak içimli bir cappuccino en iyi seçim olabilir.



Peki ya bu seçimlerimizi evde barista ustalığıyla hazırlayabilir miyiz? Elbette. Bosch Tam Otomatik Kahve Makinesi VeroBarista ile günün her anına ve her damak tadına uygun lezzetli kahveler hazırlamak mümkün; çünkü VeroBarista ile evdeki herkes barista. Her fincanınızı ustalık eserine dönüştürmeye hazırsanız, işte VeroBarista ile yapabilecekleriniz:

Kahve çekirdeklerini dilediğiniz gibi öğütebilirsiniz

Barista ustalığında lezzetli kahveler hazırlayabilmenin ilk adımı, kahve çekirdeklerini doğru bir şekilde öğütmekten ve tazeliği korumaktan geçiyor. Güzel haber; VeroBarista tüm bunları sizin için yapıyor. CreamDrive, yüksek kaliteli seramik kahve öğütme ünitesi ve özel aroma koruyucu çekirdek haznesi ile günün her saati taze çekilmiş kahve çekirdekleriniz hazır.

Üstelik çekirdek öğütme inceliğini de dilediğiniz gibi ayarlayabilirsiniz. Arka arkaya iki öğütme ve ısıtma sayesinde ekstra güçlü kahvenizi tadı daha az acı olacak şekilde hazırlayabilirsiniz. AromaDouble Shot Fonksiyonu ile kahve aromasından ödün vermeden ekstra yoğun kahveler hazırlamak da mümkün. E bir barista daha ne ister, öyle değil mi?

Farklı anları, farklı kahve çeşitleriyle taçlandırabilirsiniz

Taze çekilmiş kahve çekirdeklerinin mis kokusunun yanı sıra kahve hazırlamanın en güzel yanlarından biri de hiç şüphesiz her damak zevkine uygun farklı seçenekler yapabilmek. Sert tatları sevenler, yumuşak içim tercih edenler ya da daha eğlenceli köpüklü bir şeyler arayanlar… VeroBarista’da herkes için bir şeyler var. Cappuccino, flat white, latte macchiato, sütlü kahve, OneTouch Function ile hepsini tek tuşla hazırlayabilirsiniz. Dahası, yoğun tatları seviyorsanız americanonuz da VeroBarista ile hazır.

Belirtmekte fayda var ki; bir barista ustalığında kahve hazırlayabilmek için özellikle sütlü kahvelerde doğru lezzeti yakalayabilmenin en önemli sırrı sütün sıcaklığını ve kıvamını doğru ayarlayabilmek. Neyse ki VeroBarista, ideal demleme sıcaklığı konusunda tam bir usta. Sütlü kahvelerde bile mükemmel sıcaklığı yakalıyor, süt köpüğü ve sıcak su hazırlama seçenekleri ile her kahve türünü lezzetten ödün vermeden hazırlıyor. Ayrıca sütlü kahveleriniz için de hortumlu süt adaptörü sayesinde esnek çözümler sunuyor. İster kutudan, ister şişeden, ister kendi termosundan süt alın, VeroBarista ile sonuç hep aynı; hep mükemmel.



Kişisel tercihlerinizi kaydedebilirsiniz

Geçek bir barista kahve hazırlarken mutlaka kişisel dokunuşlarıyla fark yaratır; VeroBarista da evdeki herkesin kendi ‘barista’ dokunuşunu ekleyebilmesi için kişiselleştirilmiş tercihlere göre 4 adede kadar favori kahve kaydedebilme özelliğine sahip. Böylece her yudumda tam da istediğiniz gibi bir lezzete kavuşabilirsiniz. Ayrıca evinizde baristalığı başkasına devretmeniz gereken anlarda da kahvenizin yine tam istediğiniz gibi hazırlanacağından da emin olabilirsiniz 🙂 Sıfır risk, bol lezzet…

En sevdiğiniz kahveyi, en sevdiğiniz fincanda içebilmeniz için de VeroBarista üstüne düşeni yapıyor ve yüksekliği ayarlanabilir kahve çıkışı sayesinde 15 cm yüksekliğe kadar ayarlanabiliyor. En uzun latte macchiato bardaklarınızı bile rahatlıkla kullanabilirsiniz.

Zamandan ve enerjiden tasarruf edebilirsiniz

Kahve hazırlarken lezzet kadar önemli bir şey daha varsa; o da şüphesiz ki zamandan ve enerjiden tasarruf edebilmek. VeroBarista, minimum ısınma süresiyle 45 saniye gibi çok kısa bir zamanda kahvenizi hazır hale getiriyor. Ayrıca her kahveden sonra autoMilkClean süt temizleme sistemi ile tam otomatik temizlik sunuyor ve kolayca çıkartılabilir damlama tepsisi, kahve posası kabı ve süt ağızlıkları bulaşık makinesinde yıkanabiliyor. Yani kahve keyfiniz bittiğinde sizi temizlikle hiç yormuyor. Ve son olarak ZeroEnergy Auto-off otomatik kapanma özelliği ile belirlenen saatten sonra enerji tasarrufu yapmak için kapanıyor, sizi düşündüğü kadar çevreyi de düşünüyor. Kim hem çok lezzetli kahveler yapan hem de akıllı özellikleriyle kahve hazırlamayı mükemmel bir deneyime dönüştüren böylesi bir yardımcıyı evinde istemez ki?

Siz de evinizin baristası olmaya hazırsanız, en lezzetli kahveleri kendi damak tadınıza göre ayarlamak ve her defasında mükemmel sonuçlar elde etmek için hemen tıklayabilir, VeroBarista ile tanışabilirsiniz.

*Bu yazı Bosch katkılarıyla hazırlanmıştır.





21 Günde Ustalaş: Hayatınızı dönüştürmenin kısa rehberi

Günümüz dünyasında insanlar hızlı ve etkili çözümler ararken, uzun vadeli değişikliklerin ne kadar süre gerektirdiği sorusu akıllarda yer ediyor. Araştırmalar, bir alışkanlık kazanmanın 21 günlük bir süreç olduğunu belirtiyor. Bu gerçek, “21 Günde Ustalaş” serisini şekillendiren temel düşünce. Omega Yayınları’nın yayımladığı ve Marie-Claire Carlyle, Leon Nacson ve David A. Phillips gibi alanında prestijli yazarların katkıda bulunduğu seri, hayatın farklı alanlarında bir dönüşüm yaşamak isteyen okurlara kısa ama derinlemesine bir yolculuk sunuyor. Peki, bu serinin her kitabı, okura nasıl dokunuyor? Gelin, seriye birlikte göz atalım.



Marie-Claire Carlyle-Para Mıknatısı: Zenginliğe Giden Yolda Bir Yol Haritası

Serinin ilk kitabı olan Para Mıknatısı, parayla olan ilişkimize yeni bir perspektif getiriyor. Carlyle, paranın sadece maddi bir unsur olmadığını, aynı zamanda kişisel değerimizin ve başkalarına sunduğumuz katkının bir yansıması olduğunu öne sürüyor. Kitap, okuyucuları “zengin” olmanın ötesine taşıyarak, yaşamlarında gerçekten neye değer verdiklerini sorgulamalarına yardımcı oluyor. Paranın bir enerji olduğu fikri üzerine kurulu bu kitap, hayata daha fazla refah çekmek isteyenler için önemli adımlar sunuyor. Okur, mevcut finansal alışkanlıklarını gözden geçirmeye ve “para mıknatısı” olma yolunda ilerlemeye davet ediliyor. Carlyle’ın dili basit ama etkileyici. Kitap, “Paranın Değeri” ve “Niyet Etmenin Gücü” gibi bölümlerle, paraya olan bakış açınızı tamamen değiştirebilir. Ancak bu kitap, sadece bir kişisel gelişim kitabı değil; alışkanlıkları kökten dönüştürmek isteyen herkes için bir rehber niteliğinde. Para ve refah konusunda mevcut düşünce kalıplarını yıkmak isteyen okurlar için güçlü bir başlangıç noktası sunuyor.

Leon Nacson-Rüyalar: Bilinçaltınızı Keşfetmek İçin Bir Araç

Serinin ikinci kitabı olan Rüyalar, sadece uyku sırasında yaşadığımız olayların ötesinde, bilinçaltımızın derinlerine bir yolculuk yapmamıza yardımcı oluyor. Nacson, rüyaların anlamını çözebilmek için onları hatırlamanın önemini vurgularken, okuyuculara kendi rüya günlüğünü tutmanın faydalarından bahsediyor. Modern yaşamın karmaşasında, rüyalarla ilgili sembollerin ve temaların nasıl çözüleceğine dair pratik bilgiler sunuyor. Kitap, rüya yorumlamada bireysel deneyime önem vererek okuyucunun kendi rüyalarının dilini öğrenmesini sağlıyor. Rüyaların sembolizmi üzerine yoğunlaşan bölümler, okurun bilinçaltına dair ipuçlarını yakalamasını kolaylaştırıyor. “Düşmek, Uçmak ve Kovalanmak” gibi herkesin yaşamış olabileceği rüya temalarına açıklık getirirken, kişinin ruhsal yolculuğunda bir rehber olma niteliği taşıyor. Nacson, rüyaların günlük hayatımızdaki yansımalarına dikkat çekiyor; bu da kitabı okura bilinçaltıyla ilgili derin bir keşif fırsatı sunan önemli bir araç haline getiriyor.

David A. Phillips-Numeroloji: Sayıların Gizemli Dünyası

Üçüncü kitap Numeroloji ise, yaşamın derin sırlarını anlamak için sayıların gücüne odaklanıyor. Phillips, Pisagor’un öğretilerine dayanan bu kadim bilim dalını modern hayata uyarlayarak, insanların kendilerini ve çevrelerindekileri daha iyi anlamalarına yardımcı olmayı hedefliyor. Numeroloji, sadece kişilik analizi değil; aynı zamanda kariyer seçimleri, ilişkiler ve ruhsal gelişim açısından da rehberlik sunuyor. Phillips, kitabında sayılara dair teorik bilgilere ek olarak, gerçek dünyadan ünlü örnekler sunarak konuyu daha somut bir hale getiriyor. “Ruh Sayıları” ve “Adların Gücü” gibi bölümler, okurların kişisel yaşamlarına dair önemli çıkarımlar yapmasına olanak tanıyor. Numerolojiye ilgi duymayanlar bile, bu kitap sayesinde yaşamlarını yeni bir gözle değerlendirmeye başlayabilir.

21 Günlük Yolculuk: Alışkanlıklar ve Dönüşüm

Bu seri, alışkanlıkların nasıl şekillendiğine ve yaşamda yeniye yer açmanın neden önemli olduğuna dair kapsamlı bir rehber niteliğinde. Her kitap, 21 gün boyunca okuru derin bir içsel yolculuğa çıkarıyor ve bir yandan kısa süreli bir rehber gibi görünse de her birinin arkasında büyük bir felsefi altyapı bulunuyor. Para Mıknatısı, finansal refahın anahtarlarını sunarken; Rüyalar bilinçaltımızı çözmemize yardım ediyor ve Numeroloji kişisel potansiyelimizi anlamamıza kapı aralıyor. Bu serinin en büyük gücü, herkesin hayatında bir noktada değişiklik yapma ihtiyacını hissetmesi ve 21 gün boyunca süren bu küçük ama etkili adımların, büyük dönüşümlere yol açma potansiyelinde yatıyor. Her kitap, farklı bir tema etrafında dönse de ortak payda: Bireyin kendi gücünün farkına varmasını sağlamak ve bunu bir alışkanlığa dönüştürmek.



Sonuç olarak, “21 Günde Ustalaş” serisi, hayatta bir adım öne geçmek ve yeni bir başlangıç yapmak isteyenler için ilham verici bir çalışma. Her kitabın derinliği, okurun kendine dair yeni keşifler yapmasına olanak tanıyor. Seriyi okurken hem kişisel gelişiminize katkıda bulunacak hem de alışkanlıklarınızı yeniden gözden geçireceksiniz. Hayatta yeni bir sayfa açmak için siz de bu 21 günlük yolculuğa çıkmaya hazır mısınız?

Bu yazı Deniz Poyraz tarafından kaleme alınmıştır.

İlginizi çekebilir: Yaratıcılık bir hayal mi? Yaratıcı olmak mümkün mü? İyi ama nasıl?





İlgili Makale