X

İki ucu sihirli değnek: Eril ve dişil enerji

İlişkiler dünyanın en eğlenceli ve heyecanlı oyunu. Kuralları sen değiştikçe değişen, sürekli güncelleme gerektiren, kimi zaman senin uyum sağlaman gereken kimi zaman da değişmeni mecbur kılan enteresan bir oyun.

Yaşadıkça, deneyimledikçe, o anki haline göre kim olduğunu anlamak için karşına çıkan, insanı ani iniş çıkışlarla sarsan roller coaster gibi. Bazen de bildiğin, aşina olduğun seksek. Oynamak için tebeşir, zıplayacak çocuk ve düz bir zemin gerektiği gibi elbette yere ne çizeceğini bilmek lazım, tebeşirin ne renk olursa olsun, bunu bilmeden seksek oynayamazsın. İlişkiler oyununu iyi anlamak için de eril ve dişil enerjinin ne olduğunu kavramak gerekiyor. Eril ve dişil enerji dediğimde akla ne kadın-erkek cinsi, ne bedenler, ne ebeveyn-çocuk ilişkisi, ne de çalışan-patron ilişkisi gelmesin, cinslerden, bedenlerden, ilişki biçimlerinden bağımsız olarak enerjiden bahsediyorum. Her birimiz içinde var olan dişil ve eril enerjiden.

Eril ve dişil enerji günlük yaşamdaki karşılıkları nelerdir?

Batı astrolojisinde ateş ve hava eril element, su ve toprak dişil elementtir. Geometride çizgiler ve açılar eril enerjiyi, kıvrımlar dişil enerjiyi temsil eder. Analitik düşünme, başlama, rekabet etme, lineer üretim, ilerleme, dışa dönük olma, sol beyin, organizasyon, mantık, üretme, zorluk, savaşma, sabırsızlık, organizasyon, somut şeyler eril enerjinin alanı. Güvenilirlik, tahmin etme, destekleme, olma, durgunluk, alma, sağ beyin, uyum sağlama, kavrama, içgüdüsellik, hissetme, sabırlı olma, besleme ve benzeri kavramlar da dişil enerjinin alanı.

İş dünyasını düşünelim. Prim peşinde durmaksızın koşturup birbiriyle satış için yarışan, fazla mesai yapan, hırslı, enerjik, dinamik kişilerden oluşan satış departmanlarının baskın enerji biçimi eril. Dinleyen, anlayan, çalışanlara sağ beyinden de faydalanmalarını öğreten eğitimler veren, algısı yüksek bir insan kaynakları yöneticisi de bu durumda dişil enerjisiyle hareket eder. 

Batı astrolojisinde ateş ve hava eril element, su ve toprak dişil elementtir

Tek başına bir enerjiden beslenip diğerinden mahrum olmak, başarı için salt eril enerjinin gerektiğini düşünmek, hisler olmadan da her şeye sahip olunacağını sanmak eksiklik olur. Dişil enerjinin sağladığı yumuşaklık ve duyarlılık olmadan kendi başına eril enerji tatminsiz, mutsuz ve toleranssızdır. Eril enerji olmadan da dişil enerji hangi yöne gideceğini bilmez, yol yordam için eril enerjiye ihtiyaç vardır. Dişil tarafımız, hayattan zevk alan, hedeflerimizin peşinden koşarken yorulduğumuzda “açık havada bir yürüyüş yapıp sakinleşeyim” diyen taraf. Bu hedefleri koymak ve gerçekleştirmek de eril enerjinin işi. Ne yapacağımızı bilmediğimizde karar verdiren mekanizma.

İlginizi çekebilir: İlişkilerde alıcı ve verici dengesi

Örneğin; bir erkek ve bir kadın yemekteler ve sipariş vermek üzereler. Cins olarak betimlemek istemiyorum, yemekteki iki kişi kadın da olabilir erkek de, geleneksel rollerde eril ve dişil enerjiyi algılamak daha kolay diye böyle örnekledim. İçindeki eril enerji baskın, dişil enerji belirsiz olan erkek siparişi elbette kendi vermek isteyecek. Siparişi karşı taraf verirse bozulacak, eksiği olduğunu düşünüp belki de saygısızlık olarak nitelendirecek. İçindeki eril ve dişil enerjisi dengede olan erkek ise siparişi karşı taraf verdiğinde rahatsız olmayacak, siparişi kimin verdiğine aldırmayacak bile.

Karşı tarafa bakalım. Bu kişinin de hayatta çok şeyi kendi başına yapmış, eril enerjisi baskın bir kadın olduğunu düşünelim. Onun için sipariş vermek de, konuşmayı ilk başlatan olmak da çok doğal. Adamı rahatsız etmek gibi bir niyeti asla olmasa da eril enerjisi baskın bu kadınla, eril enerjisi baskın bu erkeğin iyi anlaşacağı şüpheli. İlerleyen zamanlarda çift eğer dişil enerji gerektiren yerde aynı anda baskın bir kimliğe bürünürse veya çekimser kalırlarsa aralarında sıkıntı çıkması da doğal. İnat etmek ve birbiriyle yarışmak muhtemelen bu ilişkinin iki ana motifi olacak. Burada önemli olan erkeğin eril enerjisinin baskın olması veya kadının sessiz kalması değil, eğer taraflar kabul etmişse zaten baskın bir kadınla biraz daha pasif bir erkek iyi bir çift olabilir. Ya da tam tersi.

Önemli olan birbirine eş enerjiler içinde olmak, Yin ve Yang olmak gibi yani. Yin ve yang’e baktığımız zaman mükemmel şekilde dengelendiğini gördüğümüz gibi. Yin evrenin karanlık, negatif  feminen enerjisini temsil ederken Yang, pozitif, hafif ve eril enerjiyi temsil eder. İkisinin içinde biraz da diğerinden bulunmasının nedeni de dengedir.

Eril enerji de dişil enerjiden her birimizin içinde var olan enerjilerdir.

Eril enerjin baskınsa ‘hayallerim, hedeflerim var, hepsini gerçekleştireceğim, kendime Bodrum’da bir ev inşa edeceğim!’ der ve işe girişirsin. İnşaat malzemelerini aldın, ustayı tuttun, başladın. Şimdi evi yuvaya çevirmek lazım, hangi eşyalar konacak, bahçeye neler ekilecek, bunları yalnız eril tarafından faydalanarak yapamazsın, yaratıcılık için dişil enerjiden faydalanma zamanı. Aynı durumu feminen enerjinin baskınlığıyla anlatırsam, baskın feminen enerji  büyük hedeflerim ve hayallerim var, keşke Bodrum’da bir eve sahip olsam, keşke olsa! Yanımda “…” da olsaydı, beraber yapsaydık’ der. Bu cümlelerin satır arasında belirgin bir  güçsüzlük ve güvensizlik hissi var. Bazen baskın feminen enerji kişiyi ‘hak etmiyorum, alamam, sahip olamam’ gibi inançlarla destekler. Dengesiz feminen enerjinin de bir şeylere başlaması için eril enerjiden destek alması gerekir.

İki enerji zayıf olduğunda, zayıf mı zayıf, korkak mı korkak bir halde oluruz. Ne sorumluluk alırız, ne hayatımıza yön verebiliriz… Ortada ne hayallerimiz ne de hedeflerimiz vardır. Yaratıcılık becerimiz yoktur. Ne hissettiğimizi bilemeyiz. Karar vermek bir yana, her an değişkin fikirlerimizle kendimizi hayattan bezdiririz. İlerleyen hiçbir hareket yoktur. İki enerji de diğerinin aksiyon almasını beklerken iş işten çoktan geçmiş olur.

Yakın zamana kadar içindeki dişil enerjinin negatifliğinden, eril enerjiyi otorite sanan biri olarak yazıyorum bu yazıyı. Dünyada kadın olarak var olabilmek için sanki tek yol baskın eril enerjiye sahip olmaktı ve bunun da en sert haliyle kullanılması gerekiyordu. Bir şeyleri elde etmenin yolunun kavga etmek ve savaşmak olduğunu sandım. Ya da en olmaz zamanlarda fazlasıyla pasif, tedirgin, etkisizdim.

Çözümün eylemlerden değil enerjileri dengelemekten geçtiğini fark ettiğimde dişil ve eril tarafıma aynı şefkat ve anlayışla yaklaşmayı öğrenirken hatalarıma gülmeyi ve kendimi her halimle kabul etmeyi deneyimliyorum. Keyif alarak değişmenin ne olduğunu öğreniyorum. Çok daha fazla eğleniyorum. Herkese kedinden maksimum keyif alarak yaşadığı anlar dilerim.

Sıla Karadoğan: İngiliz Dili Edebiyatı eğitimli, Mutfak Sanatları Akademisi programı sonrası kendi pastanesini açan bir pasta şefi, rafine şekerle vedalaşıp yalnızca kendi sevdiği şeyleri pişiren, okuyan, yazan, theta healing danışmanı, dişi bilgelik çalışmaları öğrencisi, bolluk bereket yaratımı uygulayıcısı, bir de full time bir ofis işi olan, hayatı ve insanları çok seven biriyim.

‘Evdeki herkes barista’: Bosch VeroBarista ile kahve deneyiminizi zirveye taşıyın

Kahve, şüphesiz ki pek çoğumuz için lezzetli bir içecekten çok daha fazlası; adeta bir tutku, bir ritüel… Sabahın ilk ışıklarında enerji veren, gün içindeki küçük molalarda kendimizi şımartmamızı sağlayan, bazense sohbetlerin tadını ikiye katlayan en keyifli eşlikçi. O yüzden günün farklı anlarını, farklı kahvelerle taçlandırmak gibisi yok; ne de olsa her anın kendine has bir kahvesi var. Güne enerjik bir başlangıç yapmak için yoğun aromalı bir americano ya da gün içinde en sevdiğimiz tatlının yanında yumuşak içimli bir cappuccino en iyi seçim olabilir.



Peki ya bu seçimlerimizi evde barista ustalığıyla hazırlayabilir miyiz? Elbette. Bosch Tam Otomatik Kahve Makinesi VeroBarista ile günün her anına ve her damak tadına uygun lezzetli kahveler hazırlamak mümkün; çünkü VeroBarista ile evdeki herkes barista. Her fincanınızı ustalık eserine dönüştürmeye hazırsanız, işte VeroBarista ile yapabilecekleriniz:

Kahve çekirdeklerini dilediğiniz gibi öğütebilirsiniz

Barista ustalığında lezzetli kahveler hazırlayabilmenin ilk adımı, kahve çekirdeklerini doğru bir şekilde öğütmekten ve tazeliği korumaktan geçiyor. Güzel haber; VeroBarista tüm bunları sizin için yapıyor. CreamDrive, yüksek kaliteli seramik kahve öğütme ünitesi ve özel aroma koruyucu çekirdek haznesi ile günün her saati taze çekilmiş kahve çekirdekleriniz hazır.

Üstelik çekirdek öğütme inceliğini de dilediğiniz gibi ayarlayabilirsiniz. Arka arkaya iki öğütme ve ısıtma sayesinde ekstra güçlü kahvenizi tadı daha az acı olacak şekilde hazırlayabilirsiniz. AromaDouble Shot Fonksiyonu ile kahve aromasından ödün vermeden ekstra yoğun kahveler hazırlamak da mümkün. E bir barista daha ne ister, öyle değil mi?

Farklı anları, farklı kahve çeşitleriyle taçlandırabilirsiniz

Taze çekilmiş kahve çekirdeklerinin mis kokusunun yanı sıra kahve hazırlamanın en güzel yanlarından biri de hiç şüphesiz her damak zevkine uygun farklı seçenekler yapabilmek. Sert tatları sevenler, yumuşak içim tercih edenler ya da daha eğlenceli köpüklü bir şeyler arayanlar… VeroBarista’da herkes için bir şeyler var. Cappuccino, flat white, latte macchiato, sütlü kahve, OneTouch Function ile hepsini tek tuşla hazırlayabilirsiniz. Dahası, yoğun tatları seviyorsanız americanonuz da VeroBarista ile hazır.

Belirtmekte fayda var ki; bir barista ustalığında kahve hazırlayabilmek için özellikle sütlü kahvelerde doğru lezzeti yakalayabilmenin en önemli sırrı sütün sıcaklığını ve kıvamını doğru ayarlayabilmek. Neyse ki VeroBarista, ideal demleme sıcaklığı konusunda tam bir usta. Sütlü kahvelerde bile mükemmel sıcaklığı yakalıyor, süt köpüğü ve sıcak su hazırlama seçenekleri ile her kahve türünü lezzetten ödün vermeden hazırlıyor. Ayrıca sütlü kahveleriniz için de hortumlu süt adaptörü sayesinde esnek çözümler sunuyor. İster kutudan, ister şişeden, ister kendi termosundan süt alın, VeroBarista ile sonuç hep aynı; hep mükemmel.



Kişisel tercihlerinizi kaydedebilirsiniz

Geçek bir barista kahve hazırlarken mutlaka kişisel dokunuşlarıyla fark yaratır; VeroBarista da evdeki herkesin kendi ‘barista’ dokunuşunu ekleyebilmesi için kişiselleştirilmiş tercihlere göre 4 adede kadar favori kahve kaydedebilme özelliğine sahip. Böylece her yudumda tam da istediğiniz gibi bir lezzete kavuşabilirsiniz. Ayrıca evinizde baristalığı başkasına devretmeniz gereken anlarda da kahvenizin yine tam istediğiniz gibi hazırlanacağından da emin olabilirsiniz 🙂 Sıfır risk, bol lezzet…

En sevdiğiniz kahveyi, en sevdiğiniz fincanda içebilmeniz için de VeroBarista üstüne düşeni yapıyor ve yüksekliği ayarlanabilir kahve çıkışı sayesinde 15 cm yüksekliğe kadar ayarlanabiliyor. En uzun latte macchiato bardaklarınızı bile rahatlıkla kullanabilirsiniz.

Zamandan ve enerjiden tasarruf edebilirsiniz

Kahve hazırlarken lezzet kadar önemli bir şey daha varsa; o da şüphesiz ki zamandan ve enerjiden tasarruf edebilmek. VeroBarista, minimum ısınma süresiyle 45 saniye gibi çok kısa bir zamanda kahvenizi hazır hale getiriyor. Ayrıca her kahveden sonra autoMilkClean süt temizleme sistemi ile tam otomatik temizlik sunuyor ve kolayca çıkartılabilir damlama tepsisi, kahve posası kabı ve süt ağızlıkları bulaşık makinesinde yıkanabiliyor. Yani kahve keyfiniz bittiğinde sizi temizlikle hiç yormuyor. Ve son olarak ZeroEnergy Auto-off otomatik kapanma özelliği ile belirlenen saatten sonra enerji tasarrufu yapmak için kapanıyor, sizi düşündüğü kadar çevreyi de düşünüyor. Kim hem çok lezzetli kahveler yapan hem de akıllı özellikleriyle kahve hazırlamayı mükemmel bir deneyime dönüştüren böylesi bir yardımcıyı evinde istemez ki?

Siz de evinizin baristası olmaya hazırsanız, en lezzetli kahveleri kendi damak tadınıza göre ayarlamak ve her defasında mükemmel sonuçlar elde etmek için hemen tıklayabilir, VeroBarista ile tanışabilirsiniz.

*Bu yazı Bosch katkılarıyla hazırlanmıştır.



21 Günde Ustalaş: Hayatınızı dönüştürmenin kısa rehberi

Günümüz dünyasında insanlar hızlı ve etkili çözümler ararken, uzun vadeli değişikliklerin ne kadar süre gerektirdiği sorusu akıllarda yer ediyor. Araştırmalar, bir alışkanlık kazanmanın 21 günlük bir süreç olduğunu belirtiyor. Bu gerçek, “21 Günde Ustalaş” serisini şekillendiren temel düşünce. Omega Yayınları’nın yayımladığı ve Marie-Claire Carlyle, Leon Nacson ve David A. Phillips gibi alanında prestijli yazarların katkıda bulunduğu seri, hayatın farklı alanlarında bir dönüşüm yaşamak isteyen okurlara kısa ama derinlemesine bir yolculuk sunuyor. Peki, bu serinin her kitabı, okura nasıl dokunuyor? Gelin, seriye birlikte göz atalım.



Marie-Claire Carlyle-Para Mıknatısı: Zenginliğe Giden Yolda Bir Yol Haritası

Serinin ilk kitabı olan Para Mıknatısı, parayla olan ilişkimize yeni bir perspektif getiriyor. Carlyle, paranın sadece maddi bir unsur olmadığını, aynı zamanda kişisel değerimizin ve başkalarına sunduğumuz katkının bir yansıması olduğunu öne sürüyor. Kitap, okuyucuları “zengin” olmanın ötesine taşıyarak, yaşamlarında gerçekten neye değer verdiklerini sorgulamalarına yardımcı oluyor. Paranın bir enerji olduğu fikri üzerine kurulu bu kitap, hayata daha fazla refah çekmek isteyenler için önemli adımlar sunuyor. Okur, mevcut finansal alışkanlıklarını gözden geçirmeye ve “para mıknatısı” olma yolunda ilerlemeye davet ediliyor. Carlyle’ın dili basit ama etkileyici. Kitap, “Paranın Değeri” ve “Niyet Etmenin Gücü” gibi bölümlerle, paraya olan bakış açınızı tamamen değiştirebilir. Ancak bu kitap, sadece bir kişisel gelişim kitabı değil; alışkanlıkları kökten dönüştürmek isteyen herkes için bir rehber niteliğinde. Para ve refah konusunda mevcut düşünce kalıplarını yıkmak isteyen okurlar için güçlü bir başlangıç noktası sunuyor.

Leon Nacson-Rüyalar: Bilinçaltınızı Keşfetmek İçin Bir Araç

Serinin ikinci kitabı olan Rüyalar, sadece uyku sırasında yaşadığımız olayların ötesinde, bilinçaltımızın derinlerine bir yolculuk yapmamıza yardımcı oluyor. Nacson, rüyaların anlamını çözebilmek için onları hatırlamanın önemini vurgularken, okuyuculara kendi rüya günlüğünü tutmanın faydalarından bahsediyor. Modern yaşamın karmaşasında, rüyalarla ilgili sembollerin ve temaların nasıl çözüleceğine dair pratik bilgiler sunuyor. Kitap, rüya yorumlamada bireysel deneyime önem vererek okuyucunun kendi rüyalarının dilini öğrenmesini sağlıyor. Rüyaların sembolizmi üzerine yoğunlaşan bölümler, okurun bilinçaltına dair ipuçlarını yakalamasını kolaylaştırıyor. “Düşmek, Uçmak ve Kovalanmak” gibi herkesin yaşamış olabileceği rüya temalarına açıklık getirirken, kişinin ruhsal yolculuğunda bir rehber olma niteliği taşıyor. Nacson, rüyaların günlük hayatımızdaki yansımalarına dikkat çekiyor; bu da kitabı okura bilinçaltıyla ilgili derin bir keşif fırsatı sunan önemli bir araç haline getiriyor.

David A. Phillips-Numeroloji: Sayıların Gizemli Dünyası

Üçüncü kitap Numeroloji ise, yaşamın derin sırlarını anlamak için sayıların gücüne odaklanıyor. Phillips, Pisagor’un öğretilerine dayanan bu kadim bilim dalını modern hayata uyarlayarak, insanların kendilerini ve çevrelerindekileri daha iyi anlamalarına yardımcı olmayı hedefliyor. Numeroloji, sadece kişilik analizi değil; aynı zamanda kariyer seçimleri, ilişkiler ve ruhsal gelişim açısından da rehberlik sunuyor. Phillips, kitabında sayılara dair teorik bilgilere ek olarak, gerçek dünyadan ünlü örnekler sunarak konuyu daha somut bir hale getiriyor. “Ruh Sayıları” ve “Adların Gücü” gibi bölümler, okurların kişisel yaşamlarına dair önemli çıkarımlar yapmasına olanak tanıyor. Numerolojiye ilgi duymayanlar bile, bu kitap sayesinde yaşamlarını yeni bir gözle değerlendirmeye başlayabilir.

21 Günlük Yolculuk: Alışkanlıklar ve Dönüşüm

Bu seri, alışkanlıkların nasıl şekillendiğine ve yaşamda yeniye yer açmanın neden önemli olduğuna dair kapsamlı bir rehber niteliğinde. Her kitap, 21 gün boyunca okuru derin bir içsel yolculuğa çıkarıyor ve bir yandan kısa süreli bir rehber gibi görünse de her birinin arkasında büyük bir felsefi altyapı bulunuyor. Para Mıknatısı, finansal refahın anahtarlarını sunarken; Rüyalar bilinçaltımızı çözmemize yardım ediyor ve Numeroloji kişisel potansiyelimizi anlamamıza kapı aralıyor. Bu serinin en büyük gücü, herkesin hayatında bir noktada değişiklik yapma ihtiyacını hissetmesi ve 21 gün boyunca süren bu küçük ama etkili adımların, büyük dönüşümlere yol açma potansiyelinde yatıyor. Her kitap, farklı bir tema etrafında dönse de ortak payda: Bireyin kendi gücünün farkına varmasını sağlamak ve bunu bir alışkanlığa dönüştürmek.



Sonuç olarak, “21 Günde Ustalaş” serisi, hayatta bir adım öne geçmek ve yeni bir başlangıç yapmak isteyenler için ilham verici bir çalışma. Her kitabın derinliği, okurun kendine dair yeni keşifler yapmasına olanak tanıyor. Seriyi okurken hem kişisel gelişiminize katkıda bulunacak hem de alışkanlıklarınızı yeniden gözden geçireceksiniz. Hayatta yeni bir sayfa açmak için siz de bu 21 günlük yolculuğa çıkmaya hazır mısınız?

Bu yazı Deniz Poyraz tarafından kaleme alınmıştır.

İlginizi çekebilir: Yaratıcılık bir hayal mi? Yaratıcı olmak mümkün mü? İyi ama nasıl?



İlgili Makale