X

İki ip bir direk, işte sana TRX

Son zamanlarda öyle bir doğaya, çayıra, çimene saldım ki kendimi hep açık havada olasım, çok çok zorunlu haller dışında 4 duvar arasında oturmayasım var; özellikle de spor yaparken. Herhangi bir spor salonuna üyelik yaptırmayalı 3 yılı geçti sanırım. Bu zaman zarfında elbette çalıştım kendi başıma ve son 4-5 aydır alternatif atraksiyonların peşindeyim; “Onu mu yapsam, bunu mu denesem, şu x kişiye çok iyi gelmiş, ben de mi tadına baksam …” derken, fitness eğitmeni bir arkadaşımın fotoğrafıyla karşılaşıverdim; Caddebostan’da TRX antrenmanı yapıyordu.

“Ben de isterim.” dedim.

“Hemen yapalım.” dedi.

Yağmurdu, çamurdu, koşuydu, bayramdı derken buluşamadık bir türlü ve derken havanın güzelliğini fırsat bilip, geçen Pazar günü ipler çantada, sular termosta ilerledik parka.

İpler pıt diye asılıverdi ve hemen başladık.

  

Sonda söylemem gerekeni baştan söyleyeceğim bu sefer: Dostum bu TRX bir harikaymış 🙂

Sadece iki tanecik ipi kullanarak yüzlerce egzersiz yapmanız mümkün, üstelik kendi vücut ağırlığınızı kullanıp, yer çekimine meydan okuyarak. Bu egzersizler sırasında tüm vücut, özellikle de ‘core bölgesi’ olarak adlandırılan karın, bel ve pelvis kasları çalışıyor; yani güçlü bir bedene sahip olmamak mümkün değil. Fonksiyonel güç, esneklik ve dayanıklılık kazanımı da cabası.

Deneyebileceğiniz hareketler sınırsız. Limitlerinizi dilediğiniz kadar zorlayabilir, çalıştıkça seviye atlayabilirsiniz.

httpv://www.youtube.com/a3BeY-7gBiQ

Kanında gezinecek adrenalinin hayaliyle orduya katılan bir Amerikan askeri,  endorfine doymayı planlarken aylarca karargahta boş boş oturunca; kendine bir heyecan aramış zaman içerisinde ve başlamış hangarda bulduğu iplerle oynamaya. O keyif aldıkça, diğerleri de gelmiş ve oyun bir kuvvet gösterisine dönüşmeye başlamış. TRX çok kısa zamanda bir çok ünlü ismin de referansıyla tüm dünyaya yayılmış, çok da iyi yapmış.

Bu sisteme hayran kaldım ve en kısa zamanda minnacık çantanın içine sığan, 1.5 kg’yi geçmeyen bir set alacağım kendime. Sonra da bana her yer spor salonu…

Hani sürekli gezen, bir türlü spora vakit bulamayanlardansanız size de şiddetle öneririm.

Bir de benim gibi çocukluğunuzu inşaat tepelerinden iple kum tepelerine atlayarak renklendirdiyseniz; TRX tam size göre.

Keyifle dolu antrenman için çok teşekkürler Erol Toprak.

 

Yazarın diğer yazıları için tıklayınız. 

 

Kıvanç Ergun: Kıvanç Ergun bugün bisikletin tepesinde, yarın ormanda çamurun içinde… Harekete, iyilik peşinde koşmaya doyamıyor, başkalarına çılgınca gelen şeyleri yapmaktan inanılmaz keyif alıyor. İflah olmaz bir spor tutkunu olan Kıvanç, ‘yükseklerde’ yaşamanın, hayattan keyif almanın yolunu sporda bulmuş ve her gün yeni alanlara kayıp, kendini bilinmezlerde kaybetmekten hiç ama hiç çekinmiyor. Yaşını başını almış ama adrenalin söz konusu olunca kendini alamıyor, aktiviteye dalıyor. 2013 İstanbul Maratonu’nda ilk maratonunu (42 km), 2014'te Frig Vadileri'nde ilk Ultra Maraton’unu (60 km) koştu. Ulaşım aracı olarak bisikleti kullanıyor ve bisiklet kullananların sayısını kültürel gelişmeyle eşdeğer tutuyor. Yazdığı yazılarda sınırları nasıl zorladığından, deneyimlerinden bahsederken, bir yandan da hareket etmemek için yaratılan bahaneleri çürütmekten büyük keyif alıyor. Yardımseverlik koşusunun Türkiye'de tanınmasını sağlayan Adım Adım Yardımseverlik Platformu'nda Marka ve İletişim Koçluğu görevini yürütürken, aynı zamanda TOG'un AA içindeki STK Sorumlusu ve gönüllü koşucusu olarak da devam ediyor yaşamına... Fotoğraf konusunda fena değildir, takip etmek isterseniz: instagram/kiverg
İlgili Makale