X

İçsel yaralarımıza yolculuk: Egonuzun yaptığı oyunların farkında mısınız?

İnsan olmanın anlamını düşündüğüm günlerdeyim. İnsan olmanın kendini, gelişimini ilerletmek arzusu olduğu sonucuna vardım. Gelişim! Duygusal ve zihinsel boyutları ile gelişim. Fiziki gelişim kadar kolay olsa keşke. Yara psikoloji ve fizyoloji arası bir yerde dururken, gerçek ihtiyaçların duyulabilmesi ne kadar mümkün. İşte buna sebep insan olmanın anlamını düşünüyorum. Sanıyorum kelimelere verdiğim anlamların gerçeklikle olan ilişkisinde, kişinin kendi ihtiyaçlarından haberdar olabilmesi için…

Yarayı biraz daha anlayalım. Eğer sen de anlamak istiyorsan kendine şu soruyu sorabilirsin: “Olmak istediğim kişi olmamı engelleyen inancım nedir?” Sayısız inanç sayabiliriz belki ama dürüst olmamı istersen saymayacağını, daha doğrusu sayamayacağını biliyorum.

Dili varmaz insanın özeleştiri yapmaya. Kötü gelen, dilinin varmadığı ne kadar çok inancın/kendine dair düşüncen varsa bil ki onları maskelemek için kullandığın o kadar çok da argümanın vardır. Maskeledikçe bedeninde bambaşka benlikler ile karşılaşırsın. Kabul edil(e)meyen her şey ruhta birikir ve birden deneyiminin zararlı sonuçları ile karşı karşıya gelebilirsin.

Ego oyunları: Deneyiminin zararlı sonuçları ile birden karşı karşıya gelme hali

Ego oyun oynamayı sever. Bunu çoğu zaman durumu düzeltmek adına yapar. Tatsız durumlarla ancak bu şekilde baş edebilir; çünkü ihtiyaç duyduğu, özlemini çektiği ortamı yaratma arzusu içindedir. Şimdi bana egonun işlevi bu mu gerçekten diyebilirisin? Evet bu. Diğer bir ifadeyle tamamlayıcı yönüyle duyuracak olsak şöyle derdim; aynı davranışı bizim de başkalarına uyguladığımızı bize gösteren bir amacı vardır. Acı verici durumlarda kendi sorumluluğumuzu görmek öylesine zordur ki onu görmemek adına maskeler takarız.

Çünkü ego hayatın patronu olmak için kontrolü eline alma ihtiyacı içerisindedir. Bu durum sana da olmuyor mu? Hani gündelik hayatta kendini eleştirilmiş, kırılmış ya da yaralanmış hissettiğin zamanlarda suçun karşı tarafta olduğunu söyleyip durmuyor musun? Sanıyorum ben çok duyuyorum.

İşte bu hal, yani suçun karşı tarafta olduğunu söyleme hali egonun bir oyunudur. Ego acı çekiyor. Bu yüzdendir bir neden ve anlam arayışı. Kendini ihanete uğramış, reddedilmiş, terk edilmiş, aşağılanmış, haksızlığa uğramış hissettiğin her durumda çektiğin acının sorumluluğu karşındaki kişidedir. “Peki kişinin böylesi bir durumda nasıl bir sorumluluğu olabilir?” diyebilirsin bana. Belki de kişi acı çekiyorsa yaralarıyla ilgilenmeye karar verdiği içindir. Kendisini tanımayı seçtiği içindir, yaralarının diğer anlamlarıyla yüzleşmeyi istediği içindir. Eğer kişi acı çekiyorsa, cesur olduğu içindir.

Ego ve çözüm yaklaşımlarına dikkat

Egomuz zorlandığı zamanlarda kaçmayı çözüm olarak görüyorsa birey reddedilme deneyimini öğrendiği içindir. Egomuz zorlandığı zamanlarda muhtaç olma hissini yaşayıp, muhtaç olmaktan korkuyorsa birey terk edilme deneyimini öğrendiği içindir. Egomuz zorlandığı zamanlarda acı çekmekten keyif alıyorsa ve bu durumu çözüm olarak görüyorsa birey aşağılanma deneyimini öğrendiği içindir. Egomuz zorlandığı zamanlarda sert bir bireye dönüşüyorsa geçmişinde haksızlık deneyimi yaşadığı içindir. Zorlandığımız zamanlarda verdiğimiz tepkiler bizim yaramızı nasıl, neyle sarmaya duyduğumuz ihtiyaçla ilgilidir.

Sana yarayla olan ilişkini daha iyi anlayabilmen adına bir hocamın lisans döneminde verdiği ve unutmadığım şu örneği vermek istiyorum. İçsel yaran elinin üzerinde uzun süredir olan ve görmek istemediğin o yaraya benzer. Onu görmemek için  eldiven takmayı tercih etmişsindir. Bu eldiven ile yukarıda sözünü ettiğimiz maske aynı içeriğe denk gelir. Bunu takarak yaralanmamış gibi davranacağını düşündün. İşte bu gerçek çözüm değil ve bunun gerçek çözüm olduğuna inanan ise sadece egomuz. Bu durum da egonun bize bir oyunu.

İyileştirilmesi gereken çok yara var ve hayat bunun için elverişli ortamları bize bazen sunuyor bazen de bu ortamları biz yaratıyoruz. İşte gelişmek ve insan olmanın anlamı içsel yaralarının onarımı ile mümkün. Yetişkinlikteki yara, çocukluktaki yarayla aynıdır ve eğer onarılmamışsa, terapi odasında bireyin çocuklarının yaralarının da aynı olacağı kuşkusuzdur. İşte bu yüzden sana önerim kabullenişinin gücünü yaşamak istiyorsan ruhsal yaşamında büyümen için, seçtiğin insanlarla öykünü yeniden deneyimlemen.

Sevgi ve kabullenişle, selamlar.

İlginizi çekebilir: Mutsuzluğun anlamı: Hayatın iki kutbu vardır, ikisini de sevebilirsiniz

Gözdem Özdem: 2013 yılında İstanbul Bilim Üniversitesi Psikoloji Bölümü'nden mezun olan Psikolog Gözdem Özdem, İstanbul Arel Üniversitesi Klinik Psikoloji Yüksek Lisans eğitimini Uzman Klinik Psikolog olarak 2016 yılında tamamlamıştır. Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi'nde çeşitli kliniklerde eğitim amacıyla bulunan Psikolog Gözdem Özdem, hastane çalışmasıyla eş zamanlı Psiko-Onkoloji derneğinde de aktif olarak; kanser hastalarının yaşadığı bu süreçte gerek hastaya gerekse hasta yakınlarına yönelik çalışmalarını yer almaktadır. 2013 yılında Çocuk Psikiyatristi Dr. Nuşin Bilgin ile birebir çalışma fırsatını elde eden Gözdem Özdem onkoloji ile eş zamanlı çocuk ve oyun psikoterapisi hizmetlerini de vermektedir. 2014 yılında Göztepe Medical Park Onkoloji Birimi'nde Onkoloji hastaları ile çalışma hayatına devam etmiştir. Uzman Klinik Psikolog Gözdem Özdem, 2015 yılından itibaren Gayrettepe Florence Nightingale Hastanesi'nde Tıbbi Onkoloji Birimi hastaları başta olmak üzere çalışmalarına devam etmektedir. Onkoloji hastaları ile grup terapisi deneyimi de gerçekleştiren Gözdem Özdem, aynı zamanda herhangi bir bedensel sağlık sorunu olmayan yetişkin bireylere de psikoterapi hizmeti sunmaktadır. İlgi Alanları: • Kanser • Sağlık Psikolojisi • Travma • Ölüm ve Yas Süreci • Çocuk Psikolojisi • Aile Danışmanlığı
İlgili Makale