X

İçinizdeki ‘yetim’ parçaları bastırmak yerine, onlarla temas edebilir misiniz?

“Gölge” kavramıyla ilk “Işığı Arayanların Karanlık Yanı” kitabı ile tanıştım. Başkalarında sevmediğim, gıcık olduğum, yargıladığım veya beni çok tetikleyen davranışların bendeki izdüşümlerini fark etmek, önemli bir paradigma değişimine vesile olmuştu. Bazı insanların ve davranışların beni diğer kişilere göre daha fazla tetiklemesinin sebebi, genelde iç dünyamda çözülmemiş bir konuyu ya da bastırdığım bir parçamı temsil ediyor olmalarıydı. Muhtelemen karşıma tam da bu yüzden çıkmışlardı. Bu kavramı içselleştirdiğimden beri, beni bir şekilde duygusal olarak zorlayan o kişiler, beni bana anlatan, ruhsal öğretmenlerim haline geldiler. İlk başlarda genelde “tepkide” kalıp, bunu görebilmek zor olsa da, sistem her zaman çalıştı. Ve her seferinde hayatımda önemli bir dönüşüme vesile oldu.

Yakın bir dönemde gölge kavramı karşıma tekrardan, tam da çevremdeki bir kişinin davranışları tarafından yoğun bir tetiklenme yaşarken, “İçimizdeki Kahraman” kitabında çıktı. Carol S. Pearson, altı temel arketipin gölge tarafları üzerinden örnekler paylaşmıştı. Yaşadığım tetiklenmenin cevabını, “Yetim” arketipinde buldum.

Pearson şöyle belirtiyordu;

“Çoğunlukla, en çok zorluk yaşadığımız kişiler bizim gölge yanımızı harekete geçirirler. Eğer başkalarına bağımlı, sızlanıp yakınan (yetim) insanlara sinir oluyorsak, kendi bağımlılığımızı ve güçsüzlük duygumuzu kabul etmiyoruz demektir. Bunu özümsemedikçe, en sonunda kendinizi haksızlığa uğradığınız ve bu konuda yakınmaktan başka bir çarenizin olmadığı bir durumda bulabilirsiniz. Bir arketipe saygı göstermeyi reddettiğimizde, kendimizi genelde peş peşe, bunu yapmamızı gerektiren durumlar içinde buluruz.”

Beni tetikleyen kişi, tam da yetim arketipinin özelliklerini gösteriyordu. Anladım ki aslında kendi yetimvari hareketlerime çok gıcıktım! Hayatımda tıkanıklık yaşadığım birkaç konu vardı. Bunları bir türlü çözemediğim için kendimi güçsüz hissediyor, yakın çevreme bunlarla ilgili devamlı söylendiğim için kendime gıcık oluyordum. Asıl öfkelendiğim kişi, kendimdim. Güçsüz ve bağımlı biri olmayı kabullenmiyordum. Üstelik bu yetim arketipiyle ilk sınavım değildi…

Benim için her zaman güçlü, disiplinli, istikrarlı, çalışkan ve sorunlarını kendi kendine çözebilen biri olmak çok önemli olmuştur. Normalde bunlar oldukça pozitif özellikler/değerler olmakla birlikte, sorun olan şey onların benim kimliğimin vazgeçilmez birer parçası haline gelmesiydi. Onlara sahip olmamak benim için değersiz ve başarısız biri olmak demekti. Değersiz ve başarısız olmak ise adeta var oluşuma bir tehditti. Bu özellikler olmadan kim olduğumu bilmiyordum.

Tabii bunların kökeni, geçmişteki öğrenimlerime dayanıyor. Ortaokulun son yılında gerçek anlamda ders çalışmaya başlayıp, iyi bir Anadolu lisesini kazanınca, ailemle olan ilişkim önemli ölçüde iyileşmişti. İlk defa aile içinde “görülebildiğimi” hissetmiştim. Demek ki ben ancak başarılı ve çalışkan olduğumda kabul görülebilirdim.

Üniversitede iradeli bir şekilde diyet yapıp, zayıfladığım dönemde herkes beni takdir etmişti. Daha çok beğenilmeye başladığımı hissediyordum. Demek ki iradeli olup, bedenimi belirli bir kiloda/biçimde tutabildiğimde daha değerliydim. 

Yoga eğitimi sonrasında 40 gün boyunca her sabah yaptığım 2.5 saatlik pratik ve sonrasında aralıksız devam ettiğim uzun meditasyonlar etrafımdaki kişileri etkilemişti. Ne kadar da disiplinli ve kararlı biri olduğumu söylüyorlardı. Demek ki böyle olmaya devam edersem, saygın biri olabilirdim.

Yıllar geçtikçe bu özelliklerim güçlendi ve kutbun uç noktalarına sürüklendim. Diğer uçtaki davranışlar, benim için kabul edilemez hale geldi. Ne olursa olsun, böyle kalmaya devam etmeli, onlar gibi olmamalıydım.

Tembel, güçsüz, kendini sürekli dışarıya bağımlı kılan gıcık oluyordum. Neden bu insanlar kendi hayatlarının sorumluğunu alamıyorlardı? Onları adeta kollarından tutarak, sarsıp, “Kendinize gelin!” demek istiyordum.

Sürekli diyet yapmaya çalışıp, başarısız olan kişileri hiç anlayamıyordum. Evet bir süre o iradeyi gösterip, kilo verebiliyorlardı. Ama sonra tekrar eski düzenlerine dönüp, kilo alıyorlar ve tekrar diyete başlıyorlardı. Kısır bir döngü içine girmişlerdi. İradeleri nasıl bu kadar zayıf olabiliyordu?

İsteyip de düzenli olarak meditasyon yapamayan kişileri içten içe yargılıyordum. Hep bir bahaneleri vardı. Oysa istesem ben de bir sürü bahane bulabilirdim. Kendilerini kandırıyorlar, zora gelemiyorlardı.

Ah bir de devamlı şikayet eden insanlar yok muydu! Tüm zor işler, kötü müdürler, toksik çalışma arkadaşları nasıl oluyorsa hep de onlara denk geliyordu. Hep onlar haksızlığa uğruyordu. Çözüme odaklanmak ya da iç dünyalarının sorumluluğunu almak yerine, devamlı şikayet ederek etraflarındaki insanların hayatını da zorlaştırıyorlardı. Ben ise yaşadığım tüm zorluklara rağmen, kimseye pek bir şey yansıtmıyor, her şeyi kendi içimde çözmeye çalışıyordum.

Sonra pandemi, akabinde de yeme bozukluğum başladı. O dönemde yaptığım ve beni çok zayıflatan katı bir diyet sonrasında, sanıyorum ki hem fiziksel hem de psikolojik bir tepki olarak, yemeklere saldırmaya başladım. Önce bulimia, sonrasında tıkınırcasına yeme bozukluğu evrelerinden geçtim. 6 ay içinde on kilo almış, hep küçümsediğim, iradesiz insanlardan biri haline gelmiştim.

Vücudumun tüm dengesi bozulup, ciddi bir uyku problemi de yaşamaya başladığım için meditasyon ve yoga pratiklerim de sekteye uğramıştı. Hem fiziksel hem de psikolojik olarak çok yıpranmıştım. Her sabah erken kalkıp, disiplinli bir şekilde pratiğini yapan Kübra’ya ne olmuştu?

Üstüne sık sık şikayet eden biri haline gelmiştim. Sinir sistemim yıpranmış olduğundan, iş hayatındaki zorluklara karşı toleransım azalmış, negatif duyguları yakınımdaki kişilere daha fazla yansıtmaya başlamıştım. Hem içimi dökmeye hem de başkalarından gelecek yardıma ihtiyacım vardı.

Hani o bahsettiğim özellikler olmadan kim olduğumu bilmiyordum demiştim ya. İşte o 1.5-2 yıllık dönemde, adeta bir kimlik kaybı yaşadım. Olmaktan en çok korktuğum kişi olmuştum. Ama eski halime dönecek enerjim de yoktu. Gerçek benliğimi keşfedebilmek ve kutbun orta noktalarına gelebilmek için bu araf evresinden geçmem gerekliydi. 

Anladım ki ben diğer insanlardan daha ayrıcalıklı değildim. Ben de hayatımın belirli dönemlerinde zayıf/tembel/iradesiz olabilirdim. Bazen daha uzun süreler etki-tepki halinde ya da kurban psikolojisinde kalabilirdim. Bazı dönemler daha fazla yardıma ihtiyacım olabilirdi. Tüm bunlar beni değersiz ya da başarısız biri yapmıyordu. Ben de sadece herkes gibi kırılgan bir insandım.

Son yıllarım bu anlamda epey zorlayıcı olsa da, İçimizdeki Kahraman kitabıyla birlikte, tüm bu deneyimlerin bana yetim arketipinin hediyelerini kattığını fark ettim.

Beni, hem kendime hem de başkalarına karşı, daha şefkatli, kapsayıcı ve empatik biri yaptı.

Daha az yargılayıp, daha fazla halden anlamaya başladım.

İnsanların davranışlarının altındaki kök sebepleri fark etmeye, içlerindeki o yaralı, yetim çocuğu görmeye çalıştım.

Katı ve mükemmeliyetçi bir disiplinden, şefkatli bir disiplin anlayışına geçtim. Güçlü taraflarımı (savaşçı arketipini) daha dengeli bir şekilde kullanmaya başladım.

Her ne kadar yıllar geçtikçe yetim parçalarımı daha çok özümsesem de, eleştirel iç sesi çok baskın biri olarak biliyorum ki, yetim arketipi bana kendini insanlar ve olaylar vesilesiyle hatırlatmaya devam edecek. Yakın dönemde beni tetikleyen o kişiye bu “hatırlatış” için minnettarım. Elbette ki bu tarz kişilerle yakın olmak zorunda değiliz, bize zarar vermelerine de izin vermemiz gerekir. Ama öfkede ve ayrılık bilincinde kalmak yerine, o tetiklenmenin ötesindeki mesajı görebilmek, kendimize dönüşüm yolunda verebileceğimiz en güzel hediye.

Siz de kendi yetim parçalarınızı (güçsüz, bağımlı vb.) bastırmak yerine, onlarla temas etmeye çalışın. Neden orada olduklarını anlayıp, ortaya çıkmalarına izin verin.

Ve sizi duygusal olarak çok tetikleyen insanların davranışlarını nötr bir şekilde gözlemleyip, kendinize sorun: Bu kişi bana, benimle ilgili ne anlatıyor?

İlginizi çekebilir: Toplumun beklentilerine göre hareket etmek mi yoksa kendi özgün yolumuzdan gitmek mi?

Siri Kavita: 2018 yılında “kendi gerçeğimi” yaşamak üzere bir yolculuğa çıktım. Gerçi hayat boyu bu yolculuktaymışım da, bunu fark etmem 27 yılımı almış ve artık hızlanmanın zamanı gelmiş. En büyük destekçilerim Kundalini Yoga ve Gestalt öğretileriyle, kendimi değiştirmek için değil, tam tersi daha fazla “ben” olabilmek için yürümeye devam ediyorum. Hem kendimin hem de bu yoldaki diğer kahramanların yoluna ışık tutabilmek, yaralarımızı birlikte dönüştürebilmek için yazıyorum.

LEGO’dan hem çocukları hem yetişkinleri mutlu edecek en mükemmel yılbaşı hediyeleri

Yeni yıl, soğuk günleri sıcacık bir sevgiyle sarmalayan, neşe ve heyecan dolu büyülü bir dönem. Öyle ki yalnızca taptaze başlangıçların değil; sevdiklerimizi mutlu edecek fırsatların da habercisi. Bu özel dönemi daha da unutulmaz kılmanın ve yılbaşı coşkusunu sevdiklerimizle paylaşmanın en keyifli yollarından biri ise hiç şüphesiz gözlerden kalpler çıkaracak mükemmel yeni yıl hediyeleri. Peki ama gerçek anlamda mükemmel bir hediye bulmak mümkün mü?



Çocukken çok kolay olan hediye seçimi konusu, ne yazık ki yetişkinlikte zor bir hal alabiliyor. O zamanlar en sevdiğimiz karakterin yeni çıkan bir kitabı ya da havalı yeni bir oyuncak, bizi mutlu etmeye yeterdi. Ama büyüdükçe işler biraz karıştı… İhtiyaçlar, istekler, beklentiler, arzular, hepsi değişti, karmaşıklaştı. Haliyle, bir yetişkini ‘gerçekten’ mutlu edebilecek o ‘mükemmel’ hediyeyi bulmak da zorlu bir sanata dönüştü. Ama çözüm, sandığımızdan çok daha yakında olabilir. Belki de oyuna ve yaratıcılığa yeniden kucak açmak, tüm bu karmaşıklığı alıp götürmeye yetebilir. Siz de bu yıl sevdiklerinizi gerçekten heyecanlandıracak bir hediyenin peşine düştüyseniz aradıklarınızı LEGO’da bulabilirsiniz. Çocuklar için olduğu kadar yetişkinler için de oyunun, yaratıcılığın ve rahatlamanın kapılarını aralayan LEGO’da herkese uygun yüzlerce çeşit var:

Estetik ve dekoratif dokunuşları sevenlere özel

Çevrenizde gördüğü her boş duvarı doldurmak için hemen zihninde tasarım yapmaya başlayan ya da boş rafları estetik detaylarla dekore etmeye bayılan sevdikleriniz varsa, onlar için en iyi yılbaşı hediyesi bir LEGO’dan bir sanat eseri, doğadan bir parça veya mimari bir detay olabilir:

  • LEGO® Art Mona Lisa: Dekorasyonun yanı sıra sanat ve tarih meraklısı sevdikleriniz için Mona Lisa’nın 3D versiyonu şahane bir yeni yıl armağanı olabilir. Sevdiklerinizin duvarlarını süsleyerek yaşam alanlarına enerji katacak bu özel hediye, onların yaratıcı duygularını da harekete geçirebilir.
  • LEGO® Icons Yalıçapkını Kuşu: Doğanın dokunuşlarını yaşam alanlarına taşıyacak LEGO® Icons Yalıçapkını Kuşu, canlı renkleriyle sevdiklerinize yılbaşı coşkusunu yansıtırken mutluluktan gözlerinden kalpler çıkartabilir.

Enerjisini doğadan alanlara özel

Doğaya, yeşile, bitkilere düşkün, enerjisini, ilhamını büyüleyici çiçeklerden ve renklerden alan sevdikleriniz için de en mükemmel hediyeler, yine LEGO’da:

  • LEGO® Icons Orkide: Orkidelerin bitkiler aleminde çok özel bir yeri olduğu tartışılmaz. Siz de sevdiklerinize onların sizin için ne kadar özel olduğunu hissettirmek istiyorsanız bu seti kaçırmayın. 5 taban yaprağı ve 2 hava kökü ile gerçekçi bir görünüme sahip bu ikonik orkide setini görenler canlısından ayırmakta zorlanabilirler 🙂
  • LEGO® Icons Erik Çiçeği: Bu set, sevdiklerinize güzel bir kırmızı çiçeği tomurcuktan açmaya ve tam çiçeklenmeye kadar inşa etme fırsatı sunuyor. Üstelik sevdikleriniz bu seti sergilemekten de büyük haz duyacak. Hem şık bir dekor hem de yaratıcı bir yapım süreci, ikisi de bu mükemmel hediyede.

Hız, heyecan ve adrenalin tutkunlarına özel

Hız, şüphesiz ki büyük bir tutku. Özgürlüğüne düşkün, heyecanı seven, teknolojiye ve otomobil dünyasına meraklı herkes için LEGO’da şahane hediyeler bulabilirsiniz:

  • LEGO® Technic Mercedes-Benz G 500 Professional Line: Mercedes-Benz tutkusu olan herkesi heyecanlandıracak, otantik özelliklerle dolu ikonik G Serisi’nden bir model, mükemmel bir yılbaşı hediyesinden çok daha fazlası olabilir. Baştan sona adeta bir mühendislik deneyimi sunan bu modelin sevdiklerinizi çok mutlu edeceği kesin.
  • LEGO® Technic Emirates Team New Zealand AC75 Yat: Maceranın sudaki halini seven ve yelken sporuna da merak duyan sevdiklerinizi mutlu etmek için fazla düşünmenize gerek yok. Aradığınız hediye LEGO Technic Emirates Team New Zealand AC75 Yat. Biraz çılgın, biraz heyecanlı, en çok da kusursuz… Emin olun sevdikleriniz bu seti hem yaparken hem de sergilerken çok keyif alacak.

Sinemaseverlere özel

Beyaz perdenin büyüsüne kapılan sevdiklerinize, onların bu tutkusunu daha da derinleştirecek hediyelerle unutulmaz deneyimler sunabilirsiniz:

  • LEGO® Star Wars™ Millennium Falcon™: Çoğu sinemaseverin gönlünde taht kurmuş en özel serilerden biri hiç şüphesiz ki Star Wars. Star Wars™ Millennium Falcon’un kokpiti, uydu çanağı, topları ve diğer ikonik detaylarıyla sevdikleriniz inşa sürecini tamamlarken kendilerini galaksinin derinliklerinde bir macerada da hissedebilirler.
  • LEGO® Disney™ Genç Aslan Kral Simba: Sevdiklerinizin sinema tutkusunu nostaljik rüzgarlarla buluşturmak isterseniz, aradığınız mükemmel hediye yine LEGO’da. Onları LEGO® Disney™ Genç Aslan Kral Simba ile çocukluk anılarına doğru bir yolculuğa çıkarabilirsiniz.

Oyunculara ve uzay meraklılarına özel

Uzayın sınırsız gizemini merak eden ya da en zorlu oyunları bile tek hamlede geçmeyi başarabilen sevdikleriniz varsa, onlar için de en mükemmel yeni yıl hediyeleri LEGO’da:

  • LEGO® Super Mario™ Super Mario World™: Mario ve Yoshi: Mario, şüphesiz ki hem çocukların hem yetişkinlerin gönlünde büyük yer tutan en ikonik oyunlardan biri. Eğlenceli bir nostaljik tur, keyifli bir oyun deneyimi ya da rahatlatıcı bir aktiviteden çok daha fazlasını sunacak bu set, sevdiklerinize yepyeni bir dünya yaratmak için ilham verebilir.
  • LEGO® Technic NASA Apollo Ay Taşıtı – LRV: Kozmik maceracılar için en şahane hediye: NASA Apollo Ay Taşıtı (LRV) modeli. Sevdiklerinizi yıldızlara götürüp geri getirecek bu özel hediye, bambaşka dünyaların kapısını onlar için aralarken yaratıcı duygularını da harekete geçirebilir.

Bonus: Mırmır Pati ile eğlenceyi geri getirin

LEGO’nun sonsuz olasılıklarla dolu dünyasında en mükemmel hediyeler de eğlence de oyun da bitmez… Mırmır Pati, oyunu her yaştan insan için geri getiriyor ve herkesi yılın bu büyülü zamanını çok daha keyifli geçirmeye davet ediyor.

Mutlu bir yer inşa etmek isteyen herkes için mükemmel hediyeler ve çok daha fazlası LEGO’da. Hemen tıklayın ve sevdiklerinizi mutlu etmeye erkenden başlayın.

*Bu yazı LEGO katkılarıyla hazırlanmıştır.

İlgili Makale