İnsanoğlu olarak daha konuşma becerilerimiz oluşmaya başlamadan üretmeye, yaratmaya başladık. Sanatçı ruhumuzla tanışmamız modern çağdaki alışkanlıklarımızdan, becerilerimizden çok daha önce gerçekleşmiş. Mağara resimleri, heykeller, ateşin icadı bunun en güzel örnekleri. Mozart’ın 40. Senfonisini tanımak, sevmek için Avusturyalı olmamıza, Antoine de Saint-Exupéry’in Küçük Prens kitabından etkilenmek ve ilham almak için Fransız kültüründen gelmemize gerek olmadı, olmayacak. Zevke göre değişmekle birlikte elbette bunlar gibi pek çok örnek verilebilir. Üretim ve sanatın belli bir kitlesi ve sahibi yoktur. Katkısı ve varlığı evrenseldir.
Yaratıcılığın anlamı ve ifade buluşu her birimiz için farklı olsa da aslında en sade haliyle bir kendini anlatma biçimidir.
Ne mutlu bana ki, Hazineni Fark Et ismini verdiğim programının içeriğini hazırlarken yüzeyde bildiklerimin ötesinde evrensel resim sanatına ve sanatçılarına dair çok daha fazlasını öğrenme ve paylaşma şansı yakaladım. Vincent Van Gogh’un Yıldızlı Gece isimli eserinin akıl hastanesinde geçirdiği zamanlarında, yatak odasındaki küçük pencereden gördüklerine dair olduğunu, Salvador Dali’nin insan gözünün vizyonunun ötesine geçmek üzere bilinçaltına, hafızalara, rüyaların mantıksız içeriğine hitap eden meşhur Uranyum ve Atomik Melancholica Idyll isimli tablosunun 2. Dünya Savaşı döneminde atom bombasının kitle imha aracı olarak var oluşuyla ortaya çıkan ölüm ve depresyon duyumlarını anlattığını, izlerini taşıdığını öğrendim. O ve onlar gibi yüzyıllardır var olan evrensel eserlerdeki acının varlığını entelektüel olarak bilmiyor olsak bile fark etmemek, hissetmemek çok zor.
Covid 19’a gelene kadar üzerinde ikamet ettiğimiz dünyamız pek çok salgın hastalık, doğal afet, insan icadı savaşlarla sınandı. Yaratıcılarının artık aramızda olmadığı ama o zor, o korkunç addettiğimiz dönemlerin içinde, tam ortasında yaratılmış eserler bugün hala bizimle birlikte yaşıyor. Rembrandt’ın resmine bakıp hayran kalıyor, Beethoven’ın notalarını dinlerken mest oluyoruz. Yeri geliyor o resim bir etkinliğin tanıtım görseli, o müzik bir filmin müziği olarak bambaşka bir hacimde yeni dönem, yeni çağda bir başka sanat eserinin parçası ve hatta bütünleyicisi oluyor.
Sanat eserleri çok sade bir konu hakkında bile olsa o konuya dair hissedilen yoğun duyumların yansımasıdır.
Bu üretim süreci ve konusu illaki güzel bir obje, konu veya durum hakkında olmak zorunda değildir. Kaldı ki hepimizin ortak kabulü olabileceğini tahmin ettiğim şey şu ki zor zamanlarda hissettiklerimizin derecesi daha yüksek bir seviyededir. Pek tabii dışavurumları da aynı oranda olacaktır. Bugünün evrensel kabul görmüş sanat eserlerinin, kitleleri etkisine alan zor zamanlarda üretilmiş olması bir tesadüf olmasa gerek.
İçinden geçtiğimiz bizleri yer yer umutsuzluğa, korkuya sürükleyen zaman zaman tembelleştiren zaman zaman yaşama amacımızı sorgulatan bu kitlesel salgın döneminde üzgün, yorgun, korkmuş, endişeli ve hatta öfkeli hissediyorsanız, yalnız değil ve hatta normalsiniz. Sadece bağları zayıflamış üretici ve yaratıcı enerjinizle yeniden temas kurmaya ihtiyacınız olabilir. Şayet içinizden ben sanatçı değilim, bir eğitimim yok diyen bir ses varsa üretmek için bunlara ihtiyacınız olmadığını, beğenilmek ve kabul görmek için ünlü olmanıza gerek olmadığını hatırlatmak isterim. Sadece bu zor zamanlardaki hislerinizi ifade etmeye onları görmezden gelmemeye fark etmeye izin vermeye, söz konusu koşullar altındaki hislerinizi, sizi görünmez, önemsiz, çaresiz hissettirmeyecek bir şeylere aktarmaya başlamanız ihtiyacınız olan şey olabilir.
Evet, belki ilk anda bir şeyden bir yerden başlamak zor gelebilir. Şu an içinizde o gücü bulamıyor olabilirsiniz. Sevdiğiniz bir yemeği pişirmek, daha önce bir türlü denemeye cesaret edemediğiniz o tarifi denemek güzel bir fikir olabilir belki. Ya da yaşamınıza damga vuran anlarızda mottonuz olmuş kendinize ait kelimelerden oluşan samimi bir yazı yazmak, amigurumi oyuncaklar veya makrome örmek yaratıcı enerjinizi ortaya çıkarırken zorlu sürecin hissettirdiği sıkışlık hissini azaltmanıza katkı olabilir. Kendiniz için yaratmaya izin verin, ürettiklerinizin, sizden üreyenlerin kısa zamanda sizin yaşam destek üniteniz olacağını görebilirsiniz.
Zor zamanlardan geçerken bizimle benzer şeylerle mücadele edenlerin varlığını bilmek onlarla bağ kurmak, iş birliği yapmak kendi başımıza bir şeyler yaratacak gücü bulamadığımız zamanlarda ihtiyacımız olan itici gücün kaynağı olabilir. Böylelikle birbirimize ilham olabilir birbirimize katkı sağlayabiliriz. Artık hemen hepimizin kullandığı sosyal medya mesafeli olmak durumunda kaldığımız bugünlerde bu eksikliği kapatmak, paylaşmak ve takdir görmenin motivasyonunu sağlamak için muhteşem bir araca dönüşebilir.
Şahsen bu haftamı hayatımda ilk kez elime fırça alarak bir tuvalin karşısında geçirdim. Ne literatüre geçeceğim ne bundan maddi bir kazanç sağlayacağım ne de bir hayran kitlem olacak. Tuvalimin tamamlanmış halini Instagram hikayemde paylaştım, acemi fırça darbelerime dair tatlı samimi övgüler aldım, şaheserimi getirdim duvarıma astım. Yapma sürecinin meditatif etkisi ile paylaşma ve içimdekinin dışa vurumunu elle tutabilir olmanın verdiği tatminle hafifledim. Sizlere bu haftaki samimi davetim üretin, üretmeye izin verin. Bu günler geçtiğinde hep birlikte bu zor zamanları aştığımızda elimizde ürettiklerimizin güzel anıları olacak.
Belki bir süredir yazılarımı takip ediyorsunuz, belki bugün ilk defa karşılaştık. Hazineni Fark Et isimli programa dair içinizde bir merak bir heves uyandıysa eğer yaşama dair duyumlarınızı daha derinden anlamak, bu uyanıklık halini devam ettirmek bu deneyimini yaşamak ve bunu korumak isteyenlere destek olmak için hazırladığım 6 hafta sürecek olan programım “Hazineni Fark Et” bir kez daha başlıyor.
Program içeriğinde yoga, meditasyon ve bilinçli farkındalık alanlarında edindiğim profesyonel birikimlerim ile kendi yaşantımda fark yaratmama katkı olan tüm dünyada bilinen, uygulanan ve pozitif sonuçları ile binlerce insanı peşinden sürükleyen yöntem ve bilgileri sizlere sunmak üzere harmanladım.
Yaşam hepimiz için çok kıymetli. Amacım, benim yaşamımda da büyük fark yaratan bu araçlar ve bilgiler vasıtasıyla daha çoğumuzun düzenli olarak kendi yaşam alanlarının zenginliği ile temas kurmasına ve daha çok yaşamasına katkı olmak.
İzninizle son olarak henüz biten ve ondan önce gerçekleştirmiş olduğum programı tamamlayanlardan birkaç yorumu da dikkatinize sunmak istiyorum.
1. yorum: Anlattığı her şey kendi içinde, kalbinde deneyimlemiş, içselleştirmiş, sımsıcak gülümsemesi olan dünya tatlısı eğitmenden ince ince, ilmek ilmek hazırlanmış, son derece anlaşılır, yalın, tertemiz bir eğitim. Kargaşadan uzak, sanatla harmanlanmış, her şey tek tek düşünülmüş, çok keyifli bir eğitimdi. Hayatıma, dünyama, kalbime dokunduğun için minnettarım,
2. yorum: Meditasyon sonrası üzerimden bir kabuk atıp, hafiflemiş huzurlu hali, yönlendirmeli meditasyon ile gelen sakinliği, anda kalmayı, günlük pratiklerle yakaladığım farkındalıklı hali, anda kalmanın sağladığı mutluluğu, nefesimi takip edip “hayattayım, burdayım işte” hissini fark etmemi, geliştirmemi sağlayan, duygu ve düşüncelerimde farkındalık yaratan pratiklerimize, paylaşımlara çok teşekkür ediyorum .İyi ki varsın ve yollarımız kesişti
3. yorum: Meditasyona başlarken beklentim, duygusal stresimi yönetebilmeyi öğrenmekti. Eğitimde aşama aşama ilerlerken, öğrendiğim teknikler sayesinde farkındalığımı nasıl artırabileceğimi ve bu hızlı yaşam akışında bir an olsun durup kendime odaklanabilmeyi öğrendim.
Gün akışında kendime verdigim bu molalar, bir yandan farkındalığımı artırırken, diğer yandan odaklanma ve konsantrasyon süremi de artırdı. Her hafta, bir ruh halinden diğerine geçtiğimi hissederken, alt yapıda bir sükunetin oluştuğunu fark ettim. Bu sakinlik, verdigim tepkilere, gün akışına ve insani ilişkilerime yansıdıkça, bu alanlarda da olumlu değişimler yasamaya başladım.
Bu pratikte hoşuma giden diğer bir nokta ise meditasyon çeşitliliği ve günlük hayata entegre etme kolaylığıydı. Yaptığım birçok işi zevk alarak yapmaya başladım mesela. Aslında beklentilerin ne kadar yorucu oldugunu anladım. Bunun yerine meraklı bir bakış açısı içerisinde olmak, olayları kabullenmemize veya olayların içerisindeki ilerleyişimize daha da fayda sağladığını anladım.
Ve son olarak, Birce, alanında kendini durmadan eğitmeye devam eden, öğrenci ruhlu bir eğitmen. Aklınızdaki her soruya aydınlık getiren, minik ayaklı bir kütüphane resmen. Işık saçan gülüşü, enerji saçan var oluşu, bizi de bu yöne davet ediyor. Bu vesile ile bana kattığın onca bilgi, ilim, teknik, pratik vb. şeyler icin teşekkür ederim. Namaste.
Yaşamak deneyiminin yerini hiçbir şey tutamaz. Bu yolculukta birlikte olalım derseniz kaydolmak, tanışmak ve detaylı bilgi almak için bircesin@gmail.com adresimden ve @birceileyoga Instagram hesabımdan bana ulaşabilirsiniz.
Sevgiyle…
İlginizi çekebilir: Özümüze hak ettiği değeri vermek: Kendimizle yargısız bir yakınlık kurmak mümkün mü?