‘Her şey anne karnında kalp atışlarını farkına varmayla, dinlemeyle başlar… O güvenle kendi ritmimizi oluştururuz zamanla… Ve iki kalp aynı bedende birden atmaya başlar… ‘Uyum’u ilk orada deneyimleriz, dışarıyla olan bağlantımızı ilk böyle şekillendirip, ilişkilendiririz… Büyüdüğümüzde kendi gerçeğimize bağlı kalma ancak bu ilişkiyi hatırlamakla mümkün olur. Kendimize olan inancımızı ve özgüvenimizi içimizdeki ritmin gücünden alır ve yine ifade etme gücümüz içimizdeki ritmi duymaya devam ettiğimiz müddetçe tamdır. Asıl farkındalık ve diğer kişileri duyabilmeye başlamak yine kendimizden başlar, iç dünyamızla dış dünyayı dengeleyen yine iç ritmimiz, melodimizdir. En kıymetli yolculuğumuz özümüzü bulma/ keşfetme yolundaki yolculuğumuz…‘
Bu sözler müzik terapisti, besteci, soprano ve piyanist Renan Koen’e ait. Kendisi insanların sesler aracılığıyla kendileriyle ilişki kurmalarına yardımcı oluyor ve bu terapinin kişinin yaşam kalitesini artırıcı, iyileştici ve geliştirici olduğunu özellikle vurgulayıp kendimizi keşfetmemize yardımcı olacağını dile getiriyor. Dilerseniz şimdi sözü, işin uzmanı Renan Koen’e bırakalım ve kendimizi sesler yoluyla nasıl keşfedebileceğimizi bize o anlatsın:
Merhaba Renan Hanım, sizi kısaca tanıyabilir miyiz?
Tabii, ben piyanist, besteci, soprano ve müzik terapistiyim. Türkiye’de ve Avrupa’da eğitim alarak konser piyanisti olarak yetiştirildim ve hala da mesleğimi icra ediyorum. Konser piyanistliğimin yanı sıra, müziğe olan derin merakımdan dolayı bestecilik ve aynı zamanda yine Avrupa’da müzikterapi eğitimi aldım. Müzikte derinleşmeyi ve keşfetmeyi çok seviyorum. Sanırım bu yüzden, insanların sesler aracılığı ile kendileriyle kurdukları ilişkiyi derinden algılamak, hele hele ki yardımcı olabilmek bana müthiş keyif veriyor.
Müzik terapisi nedir?
Geçmişi insan kadar eski olan müzikterapi için çok çeşitli açıklamalar yapılabilir; ancak benim yöntemimdeki müzikterapi, insanların doğdukları günden geldikleri yaşa kadar karşılaştıkları tüm seslerle kurdukları ilişkiyi araştırır öncelikle. Daha sonra da kişinin kendi deneyimlerine dayalı bu sesler rehberliğinde yapılan iyileştirici, yaşam kalitesini arttırıcı, kendini tanımasına ve potansiyelini keşfedip, kullanmasına yardım edici bir yöntemdir diyebiliriz.
Müzik terapisi atölyesi fikri nasıl ortaya çıktı?
Bireysel müzikterapi çalışmalarının keyfinin yanı sıra, grup çalışmalarının da kişiler üzerinde çok etkin olduğunu deneyimledim. Grup çalışmalarında kişi dinlediği sesler ya da müzikle kendi içinde derinleşebiliyor. Ayrıca bu derinleşme sırasında keşfettikleri sayesinde, diğer katılımcılarla kurduğu ilişkide, iç dünyasında olanları dış dünya ile nasıl bağlantıya geçirebileceğini deneyimleyebiliyor. Bence bu anlamda, grup çalışmasının çok büyülü bir etkisi var.
Müzik terapisi atölyelerinde neler yapıyorsunuz?
Benim yöntemimde, müzik terapisi atölyesinin bir ön hazırlığı var. Bu da, aynı bireysel seanslarda yaptığım gibi, katılımcılarla tek tek görüşmek, tanışmak diyebiliriz. Bu tanışma seansında, kişinin doğduğu günden geldiği yaşa kadar deneyimlediği bütün sesler ile ilişkisini araştırıyorum. Tüm katılımcılar ile görüştükten sonra, gruba özel müzikleri ben hazırlıyorum. Atölye gününde, katılımcılar kendileri için özel olarak hazırlanmış müzikleri ve sesleri dinleyerek başlıyorlar çalışmaya. Her grubun farklı bir dinamiği oluyor; bu müzik doğrultusunda, paylaşımlarla grubun ihtiyacına göre ilerliyoruz.
TSOL Istanbul’da bu atölyeyi yapma fikri nasıl oluştu?
Sanırım her ikimizin de istekleri doğru bir zamanda buluşabildi.
Katılımcıları bu terapide neler bekliyor?
Katılımcılar bu çalışmada öncelikle, daha evvel hiç üzerine düşünmedikleri ve fark etmedikleri bir şekilde, sesler ile aralarındaki ilişkiyi keşfedecekler. Hangi seslerin onları neden rahatsız ettiği ile ilgili bir farkındalık yaşamak ve ayrıca onları mutlu eden seslerin keşfini takiben, bu sesleri yaşamlarında nasıl geliştirecekleri, yani büyütecekleri ile ilgili bir açılım bekliyor.
Atölyeden önce katılımcılarla bire bir görüşme yapılarak onlara özel müzik parçaları oluşturulacak. Kişiye özel müzik parçası nasıl oluşturulur? Ne işe yarar?
Bana göre, çalışmanın gerçekten etkin olması isteniliyorsa, gerçek bir müzikterapi çalışması kişinin kendi içinden çıkan sesler ile yapılmalı. Bu inançta olduğum için, kendi yöntemimi seneler içinde bu yönde geliştirdim. Yukarıda da bahsetmiş olduğum gibi, bu parçalar kişinin seslerle olan ilişkisini araştırdıktan sonra yapmış olduğum parçalardan oluşuyor. Bir grup çalışmasında, gruba özel müzik parçasını veya parçalarını bütün katılımcılarla görüştükten sonra bulduğum ortak dilden yola çıkarak oluşturuyorum.
Doğumumuzdan itibaren birçok sese maruz kalıyoruz ve bu seslerin birçoğunun artık bize hizmet etmediğini söylüyorsunuz. Bize hizmet etmeyen sesler nedir? Bunları nasıl fark edebiliriz?
Doğru. Bize hizmet etmeyen sesler, kişiden kişiye değişkenlik gösterir şüphesiz. Örneğin; üniversiteye giden bir kişinin artık ilkokul 1 matematiğini tekrardan öğrenmek işine yaramaz. Kişisel gelişimimizde de bizlere iyi bir temel oluşturmuş ancak yaşamımızda artık temel öğe olarak kullanmamızın gereksiz olduğu alanlar – müzikterapice konuşursak – sesler var. Müzikterapi bize bu sesleri tekrar düzenleme imkanı verir. Katılımcılar ile yaptığım görüşmelerde, sorduğum sorular ile bu farkındalık oluşmuş oluyor; düzenleme kısmını da atölye çalışması sırasında yapıyoruz.
İşlevselliğini yitiren sesler daha sonra hayatımızın bir döneminde yeniden işlev kazanabilir mi?
İşlevselliğini yitirmiş seslerin daha sonra yeniden işlev kazanmak gibi bir durum oluşturduğuna ben ne kendi deneyimlerimde ne de danışanlarımda yaşadığım deneyimlerde hiç rastlamadım. Zaten amaç, kişinin yaşadığı dönemde gereksinim duyduğu seslerin işlevselliğini devreye sokup onu geliştirmesine rehberlik yapabilmek.
Son olarak okuyucularımıza söylemek istediğiniz bir şey var mı?
Son olarak, hepimizin içindeki mutluluk tınısının neşeyle harekete geçmesini ve mutluluğun, neşenin, sevginin, barışın daim olmasını diliyorum.