Hayatta herkesin bir rolü olduğuna inananlardanım. Kimimiz kim olduğunu bilerek yaşar, bazılarımız keşfetmeye çalışarak ve bazılarımız ise hayattaki rolünü çok düşünmeden sadece nefes alarak yaşamaya devam eder.
Hani böyle her şey üst üste gelirken bir şeylere direnmeye çalışırız. Çalışırız, çabalarız, hiç durmadan koşturmaya devam ederiz. Bir şeylere çarparız fark etmeden. Ben böyle zamanlarda hem kendini akışa bırakmayı ve elimizden gelmeyen sonuçlar için kendini yıpratmamayı tercih edenlerdenim. Çünkü tam olarak henüz bilemesem de hayattaki rolümü kısmen keşfetmiş olduğuma inanıyorum. Ama henüz yolun çoook başında küçük bir öğrenciyim. Tam anlamıyla keşfedebilmek çok uzun bir yol olsa gerek…
Üst üste yaşanan sıkıntılar insanı bazen uyuşturuyormuş gibi hissediyorum. Nasıl ki bir kavganın ortasında ilk tokatta canınız yanar, tepki verirsiniz, fakat ondan hemen sonrakilerde o kadar canınızın yanmamaya başladığını hissedersiniz. (Tabii hayatımda hiç o kadar dayak yemedim ama tahmin yeteneğimin kuvvetli olduğunu düşünüyorum!) Ardından uyuşmuş gibi hissedersiniz. Tabii burada incecik bir detay var. Bu uyuşma sendromundan nasıl fayda sağlayacağınız ve ne kadar süreceği önemli bir nokta.
Yaşadığınız deneyimler sonucunda bu hissizlik sendromunu aklı selim bir şekilde ele alıp kendi içinizde iyi tezahür ederek geleceğinize yön verirken, iyi bir nadas dönemi olarak değerlendirmek yalnızca size fayda sağlayabilir.
Yani burada kurban psikolojisine girmek yerine, yaşadığınız acı veren deneyimleri birer tecrübe olarak ele almanız gerekir. Aksi takdirde kendinize acıyarak, acıdan beslenmek size ve çevrenize negatiflik kazandırmaktan başka hiçbir işe yaramayacaktır.
Bir kere şunu büyük harflerle kalbimizin tam orta yerine yazmamız gerekiyor:
“Her ne yaşarsak yaşayalım, her şeyin başımıza gelme ihtimali gayet doğaldır.”
Çünkü hayat budur!
Hayat siz planlar yaparken bazen kendi planlarını ortaya çıkarır ve seçenekler sunar. Bazen sevmediğiniz seçenekler sunsa da bir tercih yapmak zorunda bırakır sizi. O noktada değerlendirme yaparken anlık duygularımızı ele almak yerine geniş bir pencereden bakarak hem analitik düşünerek, hem de kalbimizin derinliklerine inerek kararlar almak çok daha doğru seçimler yapmamızı sağlar diye düşünüyorum.
Zaman gelir geçer, iyileşmek her zaman mümkün… Belki bazen dinlenerek, kendimize bir nadas dönemi yaratarak, çok daha güçlü sıçrayışlara zemin hazırlamamız en doğrusu olacaktır. Ve her ne yaşarsak yaşayalım, tek olmadığımızı bilmek bana her zaman daha fazla güç vermiştir. Çünkü birlikten kuvvet doğar. Sahip olduklarımızın farkına varmalı ve şükür duygumuzu alevlendirmeliyiz.
Göğsünüzde açacak filizler için toprağınıza su serpin.
Bir gün bir bakmışsınız dallı budaklı koca bir ağaç olmuşsunuz.
Bahar gelmiş, çiçekler açmışsınız.
Çok sevin!
Her şeye hiç durmadan sevginizi katın!
Yalnızca sevmek çok kuvvetli bir iyileştiricidir.
Sadece biraz zaman…
Biraz zaman…
Sevgilerimle
İlginizi çekebilir: Ne kadar farkındayız: Gördüklerimiz hangi pencereden baktığımızla alakalıdır