X

İçinde ‘sessiz bir ateş’ olanlara: İçe dönüklük ve tutku

Çalıştığım şirketlerden birinde, ilişkimizin biraz git gelli olduğu bir genel müdür vardı. Aslında benim açımdan bir sorun yoktu, devamlı değişmekte olan şey onun benim hakkımdaki düşünceleriydi. Kimi zaman beni destekleyip, takdir ederken; kimi zaman ise benden emin olmadığını açık bir şekilde hissettiriyordu.

Beni açık ofisimizde çoğu zaman, kulaklığını takmış, odaklı bir şekilde çalışır bir halde görürdü. Elbette sosyalleştiğim zamanlar da oluyordu, fakat bir yandan çalışıp bir yandan devamlı etrafındakilerle sohbet eden ya da devamlı yeni iş ilişkileri oluşturmaya kovalayan bir profil kesinlikle değildim. Bana yeni fikirlerle geldiğinde, yüzümde genelde nötr bir ifadeyle “Teşekkürler. Olabilir tabii, detaylıca bakıp anlayalım.” gibi cevaplar verirdim. Hiçbir zaman hemen heyecanlanan, birden yükselen ve bunları dışsal olarak yansıtan biri olmadım. Bu da onun kafasındaki “pazarlamacı” imajına uymuyordu.

Bazı dönemler ise, rolüm gereği geniş kitlelere sunumlar yapmam gerekirdi. O sunumlara çok iyi hazırlanırdım ve genelde de iyi geçerdi. Onun kafasındaki liderlik duruşunu ve heyecanı, işte böyle zamanlarda sergilemiş olurdum. Kafasının karışık olma sebebi tam da bu yüzdendi. “Bu kız ara ara kendini çok iyi gösteriyor, fakat günlük akışta bunu göremiyorum. Gerçekten lider olabilecek bir potansiyeli ve tutkusu var mı?” diye düşünüyordu.

Aslında tüm bunların potansiyelle veya tutkulu olup olmamakla bir ilgisi yoktu. Sadece içe dönük biriydim! Evet, spektrumun en ucunda değildim, önemli sunumlarda sahnede olmak ve iyi ilişkiler geliştirmek bana enerji veriyordu. Fakat günlük hayatta asıl enerjiyi aldığım yer, yalnız kaldığım ve işime odaklandığım zamanlardı. Ancak sahne arkasında yeteri kadar vakit geçirip, kendimden ve işimden emin olduğumda, ara ara sahnede ve göz önünde olmaktan keyif alabilirdim.

Tutku, genelde dışarıdan görülmesi gereken bir şeymiş gibi algılanıyor. Bunu gürültülü ve bariz bir şekilde dışa yansıtmayan kişiler, tutkusuz veya heyecansız olarak değerlendiriliyor. İş hayatında kendini var etmeye çalışan, 20’li yaşlarda biri olarak, ben de aldığım geribildirimler karşısında “bende neyin yanlış olduğunu” sorgulardım. Ara ara, potansiyelim ve iş hayatındaki geleceğimle ilgili endişeye kapılırdım.

Fakat zaman geçtikçe, organizasyona kattığım değeri anlamaya başladım. İçe dönük biri olarak; işime verdiğim emek, ortaya çıkardığım işin kalitesi, odaklanma kapasitem, detaylara hakimiyetim ve yönettiğim markaları sahiplenme şeklim aslında oldukça tutkuluydu.

Evet, heyecanımı çoğu zaman net bir dışsal ifade ile göstermem. Fakat, eğer bir fikir bana heyecan verdiyse, onu kolay kolay unutup, bırakmam. Karşımdaki çoktan unutmuş olsa bile! Yani onun beklediği şekilde yükselmesem de aslında kolay kolay da düşmem. Sadece net bir tepki vermeden önce, onu detayları ile ele alıp, belirli bir zihin süzgecinden geçirmem gerekir.

Evet, gürültülü ve devamlı hareketli açık ofis ortamları beni yorar, bu sebeple arada tekli odalarda, yalnız çalışmayı severim. Fakat, iş ilişkilerim genellikle iyidir ve insanlarla derin bağlar kurarım. Dinleyici ve gözlem yapan tarafta olmak, kritik detayları fark etmemi sağlar.

Geçenlerde, Harvard Business Review’da karşıma çıkan bir makale, tam da bu konuyu ele alıp, Amerika’da yapılan çeşitli araştırmalardan bahsediyordu.

Araştırmalarda; dışa dönük çalışanların, vücut dili, konuşkanlık ve dinamik ses tonu gibi tutkuyla ilişkilendirilen davranışları daha fazla gösterdiği gözlemlenmiş. Örneğin, dışa dönük biri sevinç hissettiğinde, yüksek sesle gülmeye daha yatkınken, içe dönük biri aynı duyguyu sessiz bir gülümsemeyle ifade etme eğiliminde.

Benzer bir şekilde dışa dönük biri tutkuyu “Yüksek sesli konuşmam, çılgın el hareketlerim ve kahkahalarım” diye betimliyor. İçe dönük kişiler ise “İşlerinin kalitesine daha fazla yatırım yapmayı, işlerine daha fazla zaman harcamayı ve daha iyi odaklanmayı” içeren ifadelerle tanımlayıp, “Diğer şeyler hakkında konuşmuyordum veya şakalaşmıyordum, işin önemine odaklanmıştım.” diye paylaşıyor.  Üstelik, bu çalışanların işlerinde daha uzun ve sıkı çalıştıklarını ve işlerinin kalitesiyle daha fazla ilgilendiklerini gösteren geniş bir araştırma yelpazesi de mevcut.

Makalede, ünlü kişilerden örneklere de yer verilmiş: “Stephen Curry, başarısını besleyen “sessiz bir ateşe” sahiptir; Steven Spielberg, tutkulu olduğu konularla yalnızken ilgilenir ve arkadaş edinmek yerine, sadece eve gidip senaryolarımı yazıp filmlerimi kurgulardım der ve Warren Buffet’ın içe dönük olduğu iyi bilinir. Tüm bu kişiler, daha sakin bir tutku örneğini temsil eder.”

Bu konunun elbette ki belirli bir doğrusu veya yanlışı yok. Her türlü organizasyonun veya grubun; tutkusunu yüksek sesle ifade edip, ortamdaki enerjiyi yükselten ve motive eden dışa dönük bireylere ihtiyacı olduğu kadar; çoğunlukla daha sessiz bir şekilde, sahne arkasında kalmayı tercih eden, fakat oldukça etkili işler çıkaran içe dönük kişilere de ihtiyacı olduğuna inanıyorum. Aslolan, içinde bulunduğumuz organizasyonlarda bu çeşitliliğe yer verip, kafamızdaki stereotiplerden uzaklaşmak ve tutkunun farklı ifadelerine alan tanımak.  

Üstelik, içe dönük çalışanlar olarak bizler de tutkumuzu ortaya koyabileceğimiz yeni yöntemler keşfedebiliriz. Ben de deneyim kazandıkça kendimi bu konuda esnetmek, network ağımı genişletmek ve gerektiğinde başarılarımı daha görünür hale getirmek üzere çalışıyorum. Tutkumu asıl olarak ortaya çıkardığım iş ile ortaya koyduğuma inansam da arada onu biraz daha görünür hale getirmekte de bir sakınca yok diye düşünüyorum Aksine, ara ara farklı enerjilerin içinde olmak bir tazelenme etkisi sağlıyor. Spektrumda bulunduğumuz yere bağlı olarak, hepimiz için belirli ölçüde bir esneme alanı mevcut. Bu sadece kurumsal hayatta değil, birçok iş alanı için geçerli.

Tabii kendimizi devamlı bir tarafa doğru çekiştirmek, zamanla tükenmiş hissetmemize yol açabilir. Fakat, güçlü taraflarımızı pekiştirirken, zaman zaman diğer alanlara doğru da esneyebileceğimiz bir denge oluşturabiliriz.

İçinde “sessiz bir ateş” olan tüm içe dönük dostlarıma, sevgilerimle.

İlginizi çekebilir: Dr. Will Bulsiewicz ile dönüm noktası: Lifli beslenmenin gücü

Siri Kavita: 2018 yılında “kendi gerçeğimi” yaşamak üzere bir yolculuğa çıktım. Gerçi hayat boyu bu yolculuktaymışım da, bunu fark etmem 27 yılımı almış ve artık hızlanmanın zamanı gelmiş. En büyük destekçilerim Kundalini Yoga ve Gestalt öğretileriyle, kendimi değiştirmek için değil, tam tersi daha fazla “ben” olabilmek için yürümeye devam ediyorum. Hem kendimin hem de bu yoldaki diğer kahramanların yoluna ışık tutabilmek, yaralarımızı birlikte dönüştürebilmek için yazıyorum.

Geleneksel lezzetlerden vazgeçmeden bitki bazlı beslenmek isteyenlere: Fine Life Fermente Kajulu İçecek

Son yıllarda sağlıklı beslenme ve bilinçli tüketim alışkanlıklarının, daha önce hiç olmadığı kadar ilgi gördüğü kesin. Veganlık, vejetaryenlik, fleksitaryen gibi bitki bazlı beslenme türleri, sadece etik ve çevresel nedenlerle değil, aynı zamanda bütüncül sağlık açısından sunduğu çeşitli faydalar nedeniyle de dünya genelinde hızla yayılmaya devam ediyor. Bitki bazlı beslenme alışkanlıklarına yönelik talepler hızla artarken çok sayıda bitki bazlı ürün de raflardaki yerini alıyor. Özellikle süt ürünlerine alternatif arayanlar için çok sayıda ürün piyasaya sürülüyor. Bu konuda öncü isimlerden biri olan Metro Türkiye de “Sofrada herkese yer var!” mottosuyla tüketicilerin ihtiyaçlarına, yenilikçi ürünlerle cevap veriyor.



Raflarında 400’den fazla bitki bazlı ürün sunan Metro Türkiye, geleneksel lezzetlerden vazgeçmeden bitki bazlı beslenme alışkanlıklarına sahip olmanın en leziz yollarını sunuyor. Ve güzel haber; Türk mutfağının favori içeceklerinden ayrana bitki bazlı alternatif sağlıyor: Fine Life Fermente Kajulu İçecek.

Lezzetli, vegan, fermente: Ayrana bitki bazlı alternatif

Herkes için sağlıklı beslenme ve sürdürülebilirlik anlayışıyla hareket eden Metro Türkiye, beslenme trendlerine ve değişen tüketici taleplerine verdiği önemle Fine Life Fermente Kajulu İçecek’i raflara getiriyor. Geleneksel lezzetimiz ayrana bitki bazlı bir alternatif olarak öne çıkan Fine Life Fermente Kajulu İçecek, bitki bazlı beslenme alışkanlıklarını benimseyen ya da benimsemek isteyen herkesin beğenisine sunuluyor.

Metro Türkiye raflarında yerini almaya başlayan bu yenilikçi ürün, %27 oranında kaju fıstığı, tuz ve çeşitli probiyotikler içeriyor. Bunun yanı sıra katkı maddesi, koruyucu ve gluten içermemesiyle de dikkat çeken Fine Life Fermente Kajulu İçecek, hem bitki bazlı ürünleri tercih edenlerin hem de laktoz tüketmemeye önem verenlerin favorisi olmaya aday. Ayran alternatifi olarak soğuk tüketilebilen bu ürün, 250 ml’lik cam ambalajlarda satışa sunuluyor. Vlabel etiketiyle otel ve restoran gibi yeme içme işletmelerinde rahatça kullanılabilecek Fine Life Fermente Kajulu İçecek, menülere yeni vegan bir alternatif getirirken, müşteri memnuniyetini de artırma potansiyeli taşıyor.

Geçtiğimiz yıllarda süt ve yoğurt gibi hayvansal gıdalara bitki bazlı alternatifler sunmuş olan Metro Türkiye, Metro Chef Veggie Bademli ve Fındıklı içecekler ile yoğurda alternatif Metro Chef Veggie Fermente Süzme Kaju’yu ve Metro Chef Veggie Meze Serisi’ni tüketicilerle buluşturmuştu. Bu yıl ise Türk mutfağının vazgeçilmezlerinden ayrana bitki bazlı bir alternatif getirerek hem sağlıklı hem de yenilikçi bir seçeneği yani Fine Life Fermente Kajulu İçecek’i tüketicilerle buluşturuyor.

Elbette Metro Türkiye’nin raflara taşıdığı yenilikçi ürünler sadece süt ve yoğurt gibi hayvansal gıdalara bitki bazlı alternatifler ile sınırlı değil. Çok daha fazlası, raflarda çoktan yerini aldı.

Bitki bazlı geniş ürün yelpazesi: 400’den fazla çeşit



Metro Türkiye’nin raflarındaki vegan ürün yelpazesi içerisinde bitkisel bazlı hamburger ekmekten köfteye, mayonezden çikolataya çok sayıda çeşit bulunuyor. Üstelik gıda dışı vegan ürünlerin de sayısı oldukça fazla. Vegan yumuşatıcı, şampuan, sabun, hatta yağ çözücü bile bu geniş yelpazede yer alıyor. Dahası, Metro markalı ürün portföyünü de yenilikçi çeşitlerle sürekli genişleten Metro Türkiye, kendi markaları altında içli köfteden lahmacuna paçanga böreğinden haydari, havuç tarator gibi meze seçeneklerine; falafel çeşitlerinden pizzaya, ranch sostan çamaşır yumuşatıcısına kadar 50’ye yakın çeşitte gıda ve gıda dışı bitki bazlı ürün sunuyor. Eğer tüm bu ürünleri ve çok daha fazlasını incelemek isterseniz hemen tıklayıpvegan ürün yelpazesi içerisinde bitkisel bazlı hamburger ekmekten köfteye, mayonezden çikolataya çok sayıda çeşit bulunuyor. Üstelik gıda dışı vegan ürünlerin de sayısı oldukça fazla. Vegan yumuşatıcı, şampuan, sabun, hatta yağ çözücü bile bu geniş yelpazede yer alıyor. Dahası, Metro markalı ürün portföyünü de yenilikçi çeşitlerle sürekli genişleten Metro Türkiye, kendi markaları altında içli köfteden lahmacuna paçanga böreğinden haydari, havuç tarator gibi meze seçeneklerine;vegan ürün yelpazesi içerisinde bitkisel bazlı hamburger ekmekten köfteye, mayonezden çikolataya çok sayıda çeşit bulunuyor. Üstelik gıda dışı vegan ürünlerin de sayısı oldukça fazla. Vegan yumuşatıcı, şampuan, sabun, hatta yağ çözücü bile bu geniş yelpazede yer alıyor. Dahası, Metro markalı ürün portföyünü de yenilikçi çeşitlerle sürekli genişleten Metro Türkiye, kendi markaları altında içli köfteden lahmacuna paçanga böreğinden haydari, havuç tarator gibi meze seçeneklerine; Metro Türkiye’nin Bitki Bazlı & Vegan Katalogu’nu keşfedebilirsiniz.

Temel gıdadan temizlik ürünlerine, kişisel bakımdan atıştırmalıklara aradığınız her şeyi bulabileceğiniz Metro Türkiye ile sağlıklı ve sürdürülebilir bir yaşam tarzına ulaşmak artık çok daha kolay.

*Bu yazı Metro Türkiye katkılarıyla hazırlanmıştır.

İlginizi çekebilir: Vegan beslenenlere müjde: Metro Türkiye’nin zengin vegan ürün yelpazesini keşfedinVegan beslenenlere müjde: Metro Türkiye’Vegan beslenenlere müjde: Metro Türkiye’

 

İlgili Makale