X

İçimizdeki “süper” kahramanlarla; daima yapabileceğimizin en iyisini yapmak üzerine

Başlıktan da anlayabileceğiniz üzere bugün bu yazımda oldukça heyecanlı bir macera bizleri bekliyor. Öncelikle hep birlikte, belki çoğumuzun uzun süre düşünmesini gerektiren bir soruya cevap bulmaya çalışarak, hayatımıza bakacağız: Eğer geçmişe gidebilseydiniz, hayatınızda neyi değiştirmek isterdiniz?

Yorumlarınızı duyar gibiyim, ‘Pınar bu konu da nereden çıktı’ demiş olabilirsiniz, ama bugün bu soruya cevap vermek inanın hepimiz için çok değerli. Şimdi ben kendi cevabımı, sizlerle olan samimiyetime güvenerek tüm kalbimin açıklığı ile vereyim: Öncelikle, bugün her şeyi olduğu gibi bırakmak isterdim, geçmişe gidebilecek bile olsam yine her şeyi aynı şekilde yaşamayı isterdim, her anımı, her zamanımı, her göz yaşımı, her pişmanlığımı, her günümü ve geçmişten bugüne kadar benimle olan bugünkü Pınar’ı…

Neden diye soracaksınız, ben de çok düşündüm yukarıdaki cevabı verirken. Şimdi gelin bir de çoğumuzun beklentisi olan türden bir cevap vereyim, ve bizler hep birlikte aradaki farklılıkları görelim. Evet, değiştirmek isterdim hem de birçok şeyi; öncelikle kesinlikle üniversiteden mezun olduktan sonra yurtdışından aldığım doktora tekliflerini “ilişkimi kaybederim” endişesiyle reddettiğim gibi reddetmezdim, çoktan Türkiye dışında doktoramı bitirmiş ve hayatımı belki şekillendirmiş olurdum, evlenmezdim evet, çünkü öncesinde farklı üzüntüler yaşadığım zamanlarda ilişkime daha sağlıklı gözlerle bakabilmiş olur o gün korktuğum veya endişe duyduğum şeyleri yüksek sesle dile getirir, ve ilişkim beni gerçekten mutlu etmiyor gerçekten iyi hissettirmiyorsa daha fazla devam ettirmeye çalışmazdım, yani “diğerlerinin” beklentilerini karşılamak için,”evlilik” kavramının yanına “yapıldı” yazabilmek için çırpınmazdım… Evet yurtdışından aldığım iş tekliflerini kabul ederdim, annemin üzüntüsüne ortak olmak için “bana ihtiyacı var” inancımın arkasına sığınarak Türkiye’de kalmaya devam etmezdim. Evet, geriye dönsem bugün çok istediğim, çocuk sahibi olma fikrini çok daha genç yaşlarımda düşünür o anda gerçekten aşk içinde olduğum adam ile birlikte “herhangi bir sorumluluk” beklemeden bu çocuklara sahip olmayı gerçekleştirirdim; toplumun “beklentilerine” göre beklemem gereken zamanları kollayarak kendi mutluluğumu arka plana almazdım veya anne olma isteğimi görmezden gelmezdim…

Bizler, bu “olmayan” yani “yapamadıklarımız” ile düne baktığımızda veya sürekli geçmişi değiştirmeye çalıştığımızda aslında yine kendimizle savaşıyor oluruz, fakat ilk verdiğim cevap gibi “bugün” yapabileceğimiz hiçbir şey yoktur, geriye dönüş yoktur, geçmişte değiştirebileceğimiz hiçbir şey de yoktur, her şey olması gerektiği gibi bugünde tezahür etmiştir…

Elimizden gelenin en iyisini yapmak pişmanlık duygusunu yok ediyor

Bizler pişmanlık dediğimiz, kendimizi zincirlere vurduğumuz “daha iyi yapabilseydim”, “daha farklı davranabilseydim” veya “daha farklı bir seçeneğim olsaydı” gibi düşüncelerle kendimizi yargılamaya devam ederiz çoğunlukla, pişmanlıklarımız gelir en yakın dostumuz olur. Bizim, hayatımızda bakış açımızı değiştirmemiz gereken en önemli kavram “şu an”dır ve yapmamız gereken şey de “şu an’’ özelinde yapabileceğimizin “en iyisini” yapmaktır.

Yapabildiğimizin en iyisini yapmak hali ve anlayışı geçmişte herhangi bir şeyi değiştiremeyeceğimizi, fakat şu anda gerçekleşmekte olan her anımızda elimizden gelenin en iyisini yapmaya çalışarak can-ım geleceğimizi şekillendirebileceğimizi bilmektir. Her an ve her işimizde yapabileceğimizin en iyisini yapmaya odaklandıkça, yarın geriye dönüp baktığımızda burada sizlerle bir tür cevap olarak paylaştığım “pişmanlık” cümlelerinden hiçbirine ihtiyacımız kalmaz… Tüm keşkelerimizden bağımsız hale geliriz; çünkü her an biliriz ki yapabileceğimizin en iyisi için gerçekten, kalpten, içimizden gelerek gücümüzün son anına kadar çaba göstermişizdir…

Sevgili Don Miguel Ruiz değerli eseri Beşinci Anlaşma; Bir Toltek Bilgelik Kitabı isimli eserinde bizler için “yapabileceğimizin en iyisini yapmaya odaklanmayı” muhteşem bir şekilde anlatmaktadır:

“…Daima yapabildiğinin en iyisini yap. Elinizden geleni yaparsanız, olur biter. Ne az ne fazla; sadece yapabildiğinizin en iyisi. Yapıverin. Eyleme geçin.

…Sürekli yüzde yüz verirseniz; niyetiniz budur. Sadece “en iyi”niz sürekli değişir. Bir andan ötekine asla aynı olmazsınız. Canlısınız, devamlı değişiyorsunuz, en iyisi diye niyetlendirip yaptığınız da bir andan diğerine değişir.

…Daima elinizden gelenin en iyisini yaparak, nihayet dönüşüm sanatında usta olacaksınız… Yapabileceğinizin en iyisini yaptığınızda eyleme geçiyorsunuz, kendinizi dönüştürüyorsunuz, hayatınızın düşünü değiştiriyorsunuz.”

Daima elimizden gelenin en iyisini yapmak halimiz aslında içimizden çıkıveren süper kahraman olmak halimizdir. Biz anda, dünya ile evren ile bir olmuşuzdur, ne ile uğraşıyorsak ne için emek veriyorsak o anda orada kim ile birlikte isek “kendimiz ve tüm evrene karşı” tüm kalbimizle olabileceğimiz en iyi versiyonumuzu zamana katmaktayızdır… İşte bu oluş hali o derece muhteşemdir ki daima elimizden gelenin en iyisini verdiğimizde, geçmişe dönük pişmanlıklar “nasıl olurdu”, “daha iyi yapabilir miydim” veya “elimden gelenin gerçekten en iyisini yapabildim mi” gibi yetersizlik içeren sorgulamalardan bağımsızlaşmış bir yaşam yaratabiliriz…

Bakın Don Miguel Ruiz Dört Anlaşma isimli eserinde “en iyi” olmayı nasıl paylaşıyor:

“…En iyinizden daha az yaptığınızda ise kendinizi yargılarsınız, suçluluk ve pişmanlık duyarsınız. Kendinize saygı duymakta zorlanırsınız. Sadece yapabildiğinizin en iyisini yapın; yaşamınızda, her koşulda ve her anda.

Yorgun ve hasta olmanız önemli değildir. Eğer yapabildiğinizin en iyisini yaparsanız kendinizi yargılamak için mazeret bulamazsınız. Kendinizi yargılamadığınızda, suçluluk duygusu, suçlama yada kendinizi cezalandırma ihtiyacını da duymazsınız.

…Yapabildiğinizin en iyisini yapmakla, yaşamı dolu dolu ve yoğun yaşarsınız. Üretken ve kendinize karşı iyi olursunuz. Çünkü, kendinizi, ailenize, topluma, her şeye en iyi şekilde verirsiniz Aksiyonun kendisi size yoğun mutlu duygular yaşatacaktır.”

Bu yazımda bana eşlik eden sizler, biliyorum içinizde muhteşem bir “en iyi hal” var; bugün bu andan itibaren her nerede her ne yaparsanız yapın daima yapabileceğinizin en iyi hali olarak yapın; hayatımızın her anı, her saniyesi, her nefesi aynı derecede önemlidir, hiçbir sabahımız tesadüf değildir… Uyandığınız her güne kendinizin “en iyi hali” olarak başlayın, gülümsediğiniz her an “en iyi şekilde” gülümseyin ve hayatınızı, kendinizi, her anınızı daima yapabildiğinizin “en iyi hali” ile çok sevin; çünkü sizler birer süper kahramansınız…

Pınar Özeken (Ulus): 2007 yılında Boğaziçi Üniversitesi Moleküler Biyoloji ve Genetik bölümü ile Kimya bölümlerini bitirdi. Aynı üniversitede Biyomedikal Mühendisliği ve İspanya Pompeu Fabra üniversitesinde master derecelerini aldı. Özellikle 2011’den bu yana moda ile ilgili çalışmalara ağırlık verdi ve hala moda üzerine yazı dizileri, farklı moda kaynaklarında yayınlanmaktadır. Yoga eğitmeni olma yolunda ilerleyen Pınar, bir Arjantin Tango aşığı. Gerçek tutkularından bir diğeri ise seyahat etmek."Dünya üzerinde ayak basılmadık toprak kalmasın" mottosu ile dünyayı dolaşmaya devam ediyor.

‘Evdeki herkes barista’: Bosch VeroBarista ile kahve deneyiminizi zirveye taşıyın

Kahve, şüphesiz ki pek çoğumuz için lezzetli bir içecekten çok daha fazlası; adeta bir tutku, bir ritüel… Sabahın ilk ışıklarında enerji veren, gün içindeki küçük molalarda kendimizi şımartmamızı sağlayan, bazense sohbetlerin tadını ikiye katlayan en keyifli eşlikçi. O yüzden günün farklı anlarını, farklı kahvelerle taçlandırmak gibisi yok; ne de olsa her anın kendine has bir kahvesi var. Güne enerjik bir başlangıç yapmak için yoğun aromalı bir americano ya da gün içinde en sevdiğimiz tatlının yanında yumuşak içimli bir cappuccino en iyi seçim olabilir.



Peki ya bu seçimlerimizi evde barista ustalığıyla hazırlayabilir miyiz? Elbette. Bosch Tam Otomatik Kahve Makinesi VeroBarista ile günün her anına ve her damak tadına uygun lezzetli kahveler hazırlamak mümkün; çünkü VeroBarista ile evdeki herkes barista. Her fincanınızı ustalık eserine dönüştürmeye hazırsanız, işte VeroBarista ile yapabilecekleriniz:

Kahve çekirdeklerini dilediğiniz gibi öğütebilirsiniz

Barista ustalığında lezzetli kahveler hazırlayabilmenin ilk adımı, kahve çekirdeklerini doğru bir şekilde öğütmekten ve tazeliği korumaktan geçiyor. Güzel haber; VeroBarista tüm bunları sizin için yapıyor. CreamDrive, yüksek kaliteli seramik kahve öğütme ünitesi ve özel aroma koruyucu çekirdek haznesi ile günün her saati taze çekilmiş kahve çekirdekleriniz hazır.

Üstelik çekirdek öğütme inceliğini de dilediğiniz gibi ayarlayabilirsiniz. Arka arkaya iki öğütme ve ısıtma sayesinde ekstra güçlü kahvenizi tadı daha az acı olacak şekilde hazırlayabilirsiniz. AromaDouble Shot Fonksiyonu ile kahve aromasından ödün vermeden ekstra yoğun kahveler hazırlamak da mümkün. E bir barista daha ne ister, öyle değil mi?

Farklı anları, farklı kahve çeşitleriyle taçlandırabilirsiniz

Taze çekilmiş kahve çekirdeklerinin mis kokusunun yanı sıra kahve hazırlamanın en güzel yanlarından biri de hiç şüphesiz her damak zevkine uygun farklı seçenekler yapabilmek. Sert tatları sevenler, yumuşak içim tercih edenler ya da daha eğlenceli köpüklü bir şeyler arayanlar… VeroBarista’da herkes için bir şeyler var. Cappuccino, flat white, latte macchiato, sütlü kahve, OneTouch Function ile hepsini tek tuşla hazırlayabilirsiniz. Dahası, yoğun tatları seviyorsanız americanonuz da VeroBarista ile hazır.

Belirtmekte fayda var ki; bir barista ustalığında kahve hazırlayabilmek için özellikle sütlü kahvelerde doğru lezzeti yakalayabilmenin en önemli sırrı sütün sıcaklığını ve kıvamını doğru ayarlayabilmek. Neyse ki VeroBarista, ideal demleme sıcaklığı konusunda tam bir usta. Sütlü kahvelerde bile mükemmel sıcaklığı yakalıyor, süt köpüğü ve sıcak su hazırlama seçenekleri ile her kahve türünü lezzetten ödün vermeden hazırlıyor. Ayrıca sütlü kahveleriniz için de hortumlu süt adaptörü sayesinde esnek çözümler sunuyor. İster kutudan, ister şişeden, ister kendi termosundan süt alın, VeroBarista ile sonuç hep aynı; hep mükemmel.



Kişisel tercihlerinizi kaydedebilirsiniz

Geçek bir barista kahve hazırlarken mutlaka kişisel dokunuşlarıyla fark yaratır; VeroBarista da evdeki herkesin kendi ‘barista’ dokunuşunu ekleyebilmesi için kişiselleştirilmiş tercihlere göre 4 adede kadar favori kahve kaydedebilme özelliğine sahip. Böylece her yudumda tam da istediğiniz gibi bir lezzete kavuşabilirsiniz. Ayrıca evinizde baristalığı başkasına devretmeniz gereken anlarda da kahvenizin yine tam istediğiniz gibi hazırlanacağından da emin olabilirsiniz 🙂 Sıfır risk, bol lezzet…

En sevdiğiniz kahveyi, en sevdiğiniz fincanda içebilmeniz için de VeroBarista üstüne düşeni yapıyor ve yüksekliği ayarlanabilir kahve çıkışı sayesinde 15 cm yüksekliğe kadar ayarlanabiliyor. En uzun latte macchiato bardaklarınızı bile rahatlıkla kullanabilirsiniz.

Zamandan ve enerjiden tasarruf edebilirsiniz

Kahve hazırlarken lezzet kadar önemli bir şey daha varsa; o da şüphesiz ki zamandan ve enerjiden tasarruf edebilmek. VeroBarista, minimum ısınma süresiyle 45 saniye gibi çok kısa bir zamanda kahvenizi hazır hale getiriyor. Ayrıca her kahveden sonra autoMilkClean süt temizleme sistemi ile tam otomatik temizlik sunuyor ve kolayca çıkartılabilir damlama tepsisi, kahve posası kabı ve süt ağızlıkları bulaşık makinesinde yıkanabiliyor. Yani kahve keyfiniz bittiğinde sizi temizlikle hiç yormuyor. Ve son olarak ZeroEnergy Auto-off otomatik kapanma özelliği ile belirlenen saatten sonra enerji tasarrufu yapmak için kapanıyor, sizi düşündüğü kadar çevreyi de düşünüyor. Kim hem çok lezzetli kahveler yapan hem de akıllı özellikleriyle kahve hazırlamayı mükemmel bir deneyime dönüştüren böylesi bir yardımcıyı evinde istemez ki?

Siz de evinizin baristası olmaya hazırsanız, en lezzetli kahveleri kendi damak tadınıza göre ayarlamak ve her defasında mükemmel sonuçlar elde etmek için hemen tıklayabilir, VeroBarista ile tanışabilirsiniz.

*Bu yazı Bosch katkılarıyla hazırlanmıştır.





21 Günde Ustalaş: Hayatınızı dönüştürmenin kısa rehberi

Günümüz dünyasında insanlar hızlı ve etkili çözümler ararken, uzun vadeli değişikliklerin ne kadar süre gerektirdiği sorusu akıllarda yer ediyor. Araştırmalar, bir alışkanlık kazanmanın 21 günlük bir süreç olduğunu belirtiyor. Bu gerçek, “21 Günde Ustalaş” serisini şekillendiren temel düşünce. Omega Yayınları’nın yayımladığı ve Marie-Claire Carlyle, Leon Nacson ve David A. Phillips gibi alanında prestijli yazarların katkıda bulunduğu seri, hayatın farklı alanlarında bir dönüşüm yaşamak isteyen okurlara kısa ama derinlemesine bir yolculuk sunuyor. Peki, bu serinin her kitabı, okura nasıl dokunuyor? Gelin, seriye birlikte göz atalım.



Marie-Claire Carlyle-Para Mıknatısı: Zenginliğe Giden Yolda Bir Yol Haritası

Serinin ilk kitabı olan Para Mıknatısı, parayla olan ilişkimize yeni bir perspektif getiriyor. Carlyle, paranın sadece maddi bir unsur olmadığını, aynı zamanda kişisel değerimizin ve başkalarına sunduğumuz katkının bir yansıması olduğunu öne sürüyor. Kitap, okuyucuları “zengin” olmanın ötesine taşıyarak, yaşamlarında gerçekten neye değer verdiklerini sorgulamalarına yardımcı oluyor. Paranın bir enerji olduğu fikri üzerine kurulu bu kitap, hayata daha fazla refah çekmek isteyenler için önemli adımlar sunuyor. Okur, mevcut finansal alışkanlıklarını gözden geçirmeye ve “para mıknatısı” olma yolunda ilerlemeye davet ediliyor. Carlyle’ın dili basit ama etkileyici. Kitap, “Paranın Değeri” ve “Niyet Etmenin Gücü” gibi bölümlerle, paraya olan bakış açınızı tamamen değiştirebilir. Ancak bu kitap, sadece bir kişisel gelişim kitabı değil; alışkanlıkları kökten dönüştürmek isteyen herkes için bir rehber niteliğinde. Para ve refah konusunda mevcut düşünce kalıplarını yıkmak isteyen okurlar için güçlü bir başlangıç noktası sunuyor.

Leon Nacson-Rüyalar: Bilinçaltınızı Keşfetmek İçin Bir Araç

Serinin ikinci kitabı olan Rüyalar, sadece uyku sırasında yaşadığımız olayların ötesinde, bilinçaltımızın derinlerine bir yolculuk yapmamıza yardımcı oluyor. Nacson, rüyaların anlamını çözebilmek için onları hatırlamanın önemini vurgularken, okuyuculara kendi rüya günlüğünü tutmanın faydalarından bahsediyor. Modern yaşamın karmaşasında, rüyalarla ilgili sembollerin ve temaların nasıl çözüleceğine dair pratik bilgiler sunuyor. Kitap, rüya yorumlamada bireysel deneyime önem vererek okuyucunun kendi rüyalarının dilini öğrenmesini sağlıyor. Rüyaların sembolizmi üzerine yoğunlaşan bölümler, okurun bilinçaltına dair ipuçlarını yakalamasını kolaylaştırıyor. “Düşmek, Uçmak ve Kovalanmak” gibi herkesin yaşamış olabileceği rüya temalarına açıklık getirirken, kişinin ruhsal yolculuğunda bir rehber olma niteliği taşıyor. Nacson, rüyaların günlük hayatımızdaki yansımalarına dikkat çekiyor; bu da kitabı okura bilinçaltıyla ilgili derin bir keşif fırsatı sunan önemli bir araç haline getiriyor.

David A. Phillips-Numeroloji: Sayıların Gizemli Dünyası

Üçüncü kitap Numeroloji ise, yaşamın derin sırlarını anlamak için sayıların gücüne odaklanıyor. Phillips, Pisagor’un öğretilerine dayanan bu kadim bilim dalını modern hayata uyarlayarak, insanların kendilerini ve çevrelerindekileri daha iyi anlamalarına yardımcı olmayı hedefliyor. Numeroloji, sadece kişilik analizi değil; aynı zamanda kariyer seçimleri, ilişkiler ve ruhsal gelişim açısından da rehberlik sunuyor. Phillips, kitabında sayılara dair teorik bilgilere ek olarak, gerçek dünyadan ünlü örnekler sunarak konuyu daha somut bir hale getiriyor. “Ruh Sayıları” ve “Adların Gücü” gibi bölümler, okurların kişisel yaşamlarına dair önemli çıkarımlar yapmasına olanak tanıyor. Numerolojiye ilgi duymayanlar bile, bu kitap sayesinde yaşamlarını yeni bir gözle değerlendirmeye başlayabilir.

21 Günlük Yolculuk: Alışkanlıklar ve Dönüşüm

Bu seri, alışkanlıkların nasıl şekillendiğine ve yaşamda yeniye yer açmanın neden önemli olduğuna dair kapsamlı bir rehber niteliğinde. Her kitap, 21 gün boyunca okuru derin bir içsel yolculuğa çıkarıyor ve bir yandan kısa süreli bir rehber gibi görünse de her birinin arkasında büyük bir felsefi altyapı bulunuyor. Para Mıknatısı, finansal refahın anahtarlarını sunarken; Rüyalar bilinçaltımızı çözmemize yardım ediyor ve Numeroloji kişisel potansiyelimizi anlamamıza kapı aralıyor. Bu serinin en büyük gücü, herkesin hayatında bir noktada değişiklik yapma ihtiyacını hissetmesi ve 21 gün boyunca süren bu küçük ama etkili adımların, büyük dönüşümlere yol açma potansiyelinde yatıyor. Her kitap, farklı bir tema etrafında dönse de ortak payda: Bireyin kendi gücünün farkına varmasını sağlamak ve bunu bir alışkanlığa dönüştürmek.



Sonuç olarak, “21 Günde Ustalaş” serisi, hayatta bir adım öne geçmek ve yeni bir başlangıç yapmak isteyenler için ilham verici bir çalışma. Her kitabın derinliği, okurun kendine dair yeni keşifler yapmasına olanak tanıyor. Seriyi okurken hem kişisel gelişiminize katkıda bulunacak hem de alışkanlıklarınızı yeniden gözden geçireceksiniz. Hayatta yeni bir sayfa açmak için siz de bu 21 günlük yolculuğa çıkmaya hazır mısınız?

Bu yazı Deniz Poyraz tarafından kaleme alınmıştır.

İlginizi çekebilir: Yaratıcılık bir hayal mi? Yaratıcı olmak mümkün mü? İyi ama nasıl?





İlgili Makale