dummy

İçimizdeki “süper” kahramanlarla; daima yapabileceğimizin en iyisini yapmak üzerine

icimizdeki super kahramanlar

dummydummy

Başlıktan da anlayabileceğiniz üzere bugün bu yazımda oldukça heyecanlı bir macera bizleri bekliyor. Öncelikle hep birlikte, belki çoğumuzun uzun süre düşünmesini gerektiren bir soruya cevap bulmaya çalışarak, hayatımıza bakacağız: Eğer geçmişe gidebilseydiniz, hayatınızda neyi değiştirmek isterdiniz?

Yorumlarınızı duyar gibiyim, ‘Pınar bu konu da nereden çıktı’ demiş olabilirsiniz, ama bugün bu soruya cevap vermek inanın hepimiz için çok değerli. Şimdi ben kendi cevabımı, sizlerle olan samimiyetime güvenerek tüm kalbimin açıklığı ile vereyim: Öncelikle, bugün her şeyi olduğu gibi bırakmak isterdim, geçmişe gidebilecek bile olsam yine her şeyi aynı şekilde yaşamayı isterdim, her anımı, her zamanımı, her göz yaşımı, her pişmanlığımı, her günümü ve geçmişten bugüne kadar benimle olan bugünkü Pınar’ı…

Neden diye soracaksınız, ben de çok düşündüm yukarıdaki cevabı verirken. Şimdi gelin bir de çoğumuzun beklentisi olan türden bir cevap vereyim, ve bizler hep birlikte aradaki farklılıkları görelim. Evet, değiştirmek isterdim hem de birçok şeyi; öncelikle kesinlikle üniversiteden mezun olduktan sonra yurtdışından aldığım doktora tekliflerini “ilişkimi kaybederim” endişesiyle reddettiğim gibi reddetmezdim, çoktan Türkiye dışında doktoramı bitirmiş ve hayatımı belki şekillendirmiş olurdum, evlenmezdim evet, çünkü öncesinde farklı üzüntüler yaşadığım zamanlarda ilişkime daha sağlıklı gözlerle bakabilmiş olur o gün korktuğum veya endişe duyduğum şeyleri yüksek sesle dile getirir, ve ilişkim beni gerçekten mutlu etmiyor gerçekten iyi hissettirmiyorsa daha fazla devam ettirmeye çalışmazdım, yani “diğerlerinin” beklentilerini karşılamak için,”evlilik” kavramının yanına “yapıldı” yazabilmek için çırpınmazdım… Evet yurtdışından aldığım iş tekliflerini kabul ederdim, annemin üzüntüsüne ortak olmak için “bana ihtiyacı var” inancımın arkasına sığınarak Türkiye’de kalmaya devam etmezdim. Evet, geriye dönsem bugün çok istediğim, çocuk sahibi olma fikrini çok daha genç yaşlarımda düşünür o anda gerçekten aşk içinde olduğum adam ile birlikte “herhangi bir sorumluluk” beklemeden bu çocuklara sahip olmayı gerçekleştirirdim; toplumun “beklentilerine” göre beklemem gereken zamanları kollayarak kendi mutluluğumu arka plana almazdım veya anne olma isteğimi görmezden gelmezdim…

Bizler, bu “olmayan” yani “yapamadıklarımız” ile düne baktığımızda veya sürekli geçmişi değiştirmeye çalıştığımızda aslında yine kendimizle savaşıyor oluruz, fakat ilk verdiğim cevap gibi “bugün” yapabileceğimiz hiçbir şey yoktur, geriye dönüş yoktur, geçmişte değiştirebileceğimiz hiçbir şey de yoktur, her şey olması gerektiği gibi bugünde tezahür etmiştir…

Elimizden gelenin en iyisini yapmak pişmanlık duygusunu yok ediyor

Bizler pişmanlık dediğimiz, kendimizi zincirlere vurduğumuz “daha iyi yapabilseydim”, “daha farklı davranabilseydim” veya “daha farklı bir seçeneğim olsaydı” gibi düşüncelerle kendimizi yargılamaya devam ederiz çoğunlukla, pişmanlıklarımız gelir en yakın dostumuz olur. Bizim, hayatımızda bakış açımızı değiştirmemiz gereken en önemli kavram “şu an”dır ve yapmamız gereken şey de “şu an’’ özelinde yapabileceğimizin “en iyisini” yapmaktır.

Yapabildiğimizin en iyisini yapmak hali ve anlayışı geçmişte herhangi bir şeyi değiştiremeyeceğimizi, fakat şu anda gerçekleşmekte olan her anımızda elimizden gelenin en iyisini yapmaya çalışarak can-ım geleceğimizi şekillendirebileceğimizi bilmektir. Her an ve her işimizde yapabileceğimizin en iyisini yapmaya odaklandıkça, yarın geriye dönüp baktığımızda burada sizlerle bir tür cevap olarak paylaştığım “pişmanlık” cümlelerinden hiçbirine ihtiyacımız kalmaz… Tüm keşkelerimizden bağımsız hale geliriz; çünkü her an biliriz ki yapabileceğimizin en iyisi için gerçekten, kalpten, içimizden gelerek gücümüzün son anına kadar çaba göstermişizdir…

Sevgili Don Miguel Ruiz değerli eseri Beşinci Anlaşma; Bir Toltek Bilgelik Kitabı isimli eserinde bizler için “yapabileceğimizin en iyisini yapmaya odaklanmayı” muhteşem bir şekilde anlatmaktadır:

“…Daima yapabildiğinin en iyisini yap. Elinizden geleni yaparsanız, olur biter. Ne az ne fazla; sadece yapabildiğinizin en iyisi. Yapıverin. Eyleme geçin.

…Sürekli yüzde yüz verirseniz; niyetiniz budur. Sadece “en iyi”niz sürekli değişir. Bir andan ötekine asla aynı olmazsınız. Canlısınız, devamlı değişiyorsunuz, en iyisi diye niyetlendirip yaptığınız da bir andan diğerine değişir.

…Daima elinizden gelenin en iyisini yaparak, nihayet dönüşüm sanatında usta olacaksınız… Yapabileceğinizin en iyisini yaptığınızda eyleme geçiyorsunuz, kendinizi dönüştürüyorsunuz, hayatınızın düşünü değiştiriyorsunuz.”

Daima elimizden gelenin en iyisini yapmak halimiz aslında içimizden çıkıveren süper kahraman olmak halimizdir. Biz anda, dünya ile evren ile bir olmuşuzdur, ne ile uğraşıyorsak ne için emek veriyorsak o anda orada kim ile birlikte isek “kendimiz ve tüm evrene karşı” tüm kalbimizle olabileceğimiz en iyi versiyonumuzu zamana katmaktayızdır… İşte bu oluş hali o derece muhteşemdir ki daima elimizden gelenin en iyisini verdiğimizde, geçmişe dönük pişmanlıklar “nasıl olurdu”, “daha iyi yapabilir miydim” veya “elimden gelenin gerçekten en iyisini yapabildim mi” gibi yetersizlik içeren sorgulamalardan bağımsızlaşmış bir yaşam yaratabiliriz…

Bakın Don Miguel Ruiz Dört Anlaşma isimli eserinde “en iyi” olmayı nasıl paylaşıyor:

“…En iyinizden daha az yaptığınızda ise kendinizi yargılarsınız, suçluluk ve pişmanlık duyarsınız. Kendinize saygı duymakta zorlanırsınız. Sadece yapabildiğinizin en iyisini yapın; yaşamınızda, her koşulda ve her anda.

Yorgun ve hasta olmanız önemli değildir. Eğer yapabildiğinizin en iyisini yaparsanız kendinizi yargılamak için mazeret bulamazsınız. Kendinizi yargılamadığınızda, suçluluk duygusu, suçlama yada kendinizi cezalandırma ihtiyacını da duymazsınız.

…Yapabildiğinizin en iyisini yapmakla, yaşamı dolu dolu ve yoğun yaşarsınız. Üretken ve kendinize karşı iyi olursunuz. Çünkü, kendinizi, ailenize, topluma, her şeye en iyi şekilde verirsiniz Aksiyonun kendisi size yoğun mutlu duygular yaşatacaktır.”

Bu yazımda bana eşlik eden sizler, biliyorum içinizde muhteşem bir “en iyi hal” var; bugün bu andan itibaren her nerede her ne yaparsanız yapın daima yapabileceğinizin en iyi hali olarak yapın; hayatımızın her anı, her saniyesi, her nefesi aynı derecede önemlidir, hiçbir sabahımız tesadüf değildir… Uyandığınız her güne kendinizin “en iyi hali” olarak başlayın, gülümsediğiniz her an “en iyi şekilde” gülümseyin ve hayatınızı, kendinizi, her anınızı daima yapabildiğinizin “en iyi hali” ile çok sevin; çünkü sizler birer süper kahramansınız…

Pınar Özeken (Ulus): 2007 yılında Boğaziçi Üniversitesi Moleküler Biyoloji ve Genetik bölümü ile Kimya bölümlerini bitirdi. Aynı üniversitede Biyomedikal Mühendisliği ve İspanya Pompeu Fabra üniversitesinde master derecelerini aldı. Özellikle 2011’den bu yana moda ile ilgili çalışmalara ağırlık verdi ve hala moda üzerine yazı dizileri, farklı moda kaynaklarında yayınlanmaktadır. Yoga eğitmeni olma yolunda ilerleyen Pınar, bir Arjantin Tango aşığı. Gerçek tutkularından bir diğeri ise seyahat etmek."Dünya üzerinde ayak basılmadık toprak kalmasın" mottosu ile dünyayı dolaşmaya devam ediyor.

Anne evi rahatlığında seçimler: Anneler Günü’ne özel içinizi ısıtacak hediye önerileri

“An-ne”; iki hecesine dünyaları sığdıran; güven, sıcaklık, huzur, sevgi ve daha nice güzel duyguyla bizleri kucaklayan, yorgun günlerin ilacı, mutlu anların ortağı, düştüğümüzde koştuğumuz, sevincimizi ilk paylaştığımız o eşsiz kahraman. İki hece ama içinde bir ömür saklayan… Anne demek bir evin kalbi demek, sevgiyle hazırlanmış sofralar, kahve fincanında biriken mutlu anılar, bir koltukta kurulan huzur, sıcak bir evin rahatlığı demek. Çünkü bir annenin dokunduğu her şey, dünyayı biraz daha yaşanır kılar. İşte bu yüzden Anneler Günü yaklaşırken bu yıl onlara sadece bir hediye değil, hissettirdikleri o tarifsiz sıcaklığı, huzuru, ‘anne evi rahatlığını’ hediye etmek gerek. Ne de olsa her şeyin en iyisini, güzelini, rahatını, konforlusunu hak eden onlar.



Geçmişten günümüze dönüşümler geçirmiş olsa da bu özel ve anlamlı günün değişmeyen en önemli özelliği, kalbimizde ayrı bir yeri olan annelerimizi onurlandırmak için bir fırsat sunuyor oluşu. Şüphesiz ki annelerimizin bize kattığı güzellikleri bir güne sığdırmak mümkün değil ama bu özel günde özenle seçeceğimiz küçük bir hediye, onların bizim için ne kadar değerli olduğunu hissettirmek için şahane bir fırsat olabilir. Önemli olan, seçtiğimiz hediyeye sevgimizi katmak; tıpkı onların her lokmaya, her bakışa kattığı sevgi gibi. İşte birkaç sıcak öneri:

‘Anne kucağı’ gibi: Konforu eve taşıyacak hediyeler

Anne kucağının o benzersiz sıcaklığı, en zor zamanların bile en güzel ilacı değil mi? Ve evet aslında hiçbir hediye tam anlamıyla o sıcaklığı vermeye yetmez ama yine de biraz da olsa yaklaşabilir. Film keyfi için sıcacık ve yumuşacık bir battaniye, polar bir sabahlık, rahat terlikler, evin her köşesini anne sıcaklığına büründürecek ev tekstili ürünleri, yastıklar, kırlentler ve çok daha fazlası ile annelerinize bu Anneler Günü’nde huzur ve konforu hediye edebilirsiniz.

‘Anne eli değmiş’ gibi: Kişisel bakım ürünleri

Annelerimizin dokunduğu her yeri güzelleştirdiği aşikar… ‘Anne eli değmiş gibi’ dendiğinde her ne kadar lezzetli yemekler akıllara gelse de, bir atkının düğümünde, bir buklenin düzeltilmesinde de aynı özen var. Bazen son bir anne dokunuşu her şeyi bambaşka yapabilir. Annenizin kendisine de en az başkalarına gösterdiği kadar şefkatle ve özenle yaklaşması için kişisel bakım ürünlerinden şahane hediyeler seçebilirsiniz. Parfümler, cilt bakım ürünleri, saç şekillendiriciler, makyaj setleri ve çok daha fazlası bu özel günde annenizin yüzünde güller açtırabilir.

‘Annemin tarzı’ gibi: Zamansız, şık ve özel parçalar

Bazı parçalar vardır, bize hep annemizi hatırlatır. Onun yıllardır severek taşıdığı bir fular, özel günlerde takındığı bir broş ya da gençliğinden kalma bir ceket… Şimdi, o hatıraların yanına çok daha özellerini eklemenin tam zamanı. Zarif elbiseler, şık altın takılar, birbirinden güzel aksesuarlar, rahat ayakkabılar, yazlık kombinlerini tamamlayacak parçalar ve çok daha fazlası Anneler Günü’nde harika hediyelere dönüşebilir.

‘Anne sofrasından fırlamış’ gibi: Sofralara renk ve lezzet katan detaylar

Anne sofrası; her tabakta ayrı bir hikaye, her kasede ayrı bir emek ama hepsinde aynı lezzet. Kimi zaman dört gözle beklenen bayram sofralarının, kimi zaman okuldan eve dönüşte karşılayan leziz yemeklerin yıldızı annelerin sofralarını daha da güzelleştirecek, mutfakta geçirdikleri zamanları kolaylaştıracak pratik ve şık ürünler harika hediyeler olmaz mı? Şık yemek takımları, renkli masa örtüleri, kahve makineleri, mutfak robotları, airfryer’lar ve çok daha fazlası tek bir tık uzağınızda.

Pazarama’da ‘anne evi rahatlığında’ alışveriş

Annenize hissettirmek istediğiniz tüm bu duygular, bir hediyeye sığabilir mi? Belki tam olarak değil, ama Pazarama’da, onun kalbine dokunacak seçenekler sizi bekliyor.

Pazarama, binlerce ürün seçeneği, avantajlı fiyatlar, çok kanallı erişim imkanı ve güvenli ödeme alternatifleriyle size anne evi rahatlığında bir alışveriş deneyimi sunuyor. Bir hediye seçin, içine sevginizi katın ve annenize onu ne kadar çok sevdiğinizi bir kez daha gösterin. Aradığınız her şey Pazarama’da.

Ayrıca Anneler Günü’ne özel şahane kampanyalar da sizi bekliyor. Pazarama üzerinden yapacağınız 750 TL ve üzeri alışverişlerde geçerli “HEDIYE125” kupon kodu ile 125 TL indirim fırsatı yakalayabilir, eğer Pazarama Plus üyesi iseniz aynı tutardaki alışverişleriniz için “PLUS200” kupon kodunu kullanarak 200 TL’lik özel indirimden faydalanabilirsiniz. Hepsi ve daha fazlası için hemen tıklayın, tam anneme göre’ diyeceğiniz hediyeleri kaçırmayın.  Her şeyin en iyisini hak eden anneler için, bu Anneler Günü’nde sadece bir hediye değil, bir “teşekkür” armağan edin.

*Bu yazı Pazarama katkılarıyla hazırlanmıştır.

İlgili Makale
whatsapp