X

İçimizdeki sönmeyen ateşin şerefine

“Tutkumu kaybettim, hükümsüzdür.” Bu cümleyi yazmışım eski defterlerimden birinde yaklaşık 4 sene önce. O zamanlarda sahiden “Benim hayattaki tutkum nedir?”, “Ne yapmaktan hoşlanırım?” sorularına verilebilecek pek bir cevabım yoktu. İnsanlarla konuşurken herhangi bir hobimden bile bahsedemediğimi fark ettim, bayağı utanç verici olduğunu hatırlıyorum düşününce. Neredeyse 30 yaşıma gelmiştim ve kendimi anlatırken hangi şirkette çalıştığımın ve ne iş yaptığımın ötesinde de bir şeylerden bahsetmeliydim. Ama tabii o zamana kadar bunu düşünmek için kendime vakit bile ayırmamıştım. Belki de bu şekilde tanımlanmak benim için yeterliydi, bu kısımdan ben de çok emin değilim. 

Herkes gibi benim de ilk aklıma gelen şey spor ve müzik tarafımı yoklamak olmuştu. Kendime dürüst olmam gerekirse, çocukluğumdan beri sporsal aktivitelere karşı hep çekimser davranmıştım, bir şekilde yeteneğim olmadığını düşünüyordum. Çok da haksız sayılmazdım 🙂 Ama bu yeteneksizlik bilincimin büyük bir çoğunluğu da içimdeki yetersizlik duygusundan kaynaklanıyordu tabi. 

Sıra müziğe geldiğinde de şöyle bir çocukluk, gençlik anılarıma gittim yine. Baktım o taraflarda da kayda değer bir şey bulamadım. Hemen hemen her Türk genci gibi benim de bir ara klasik gitar alıp odamın en güzel köşesine koymuşluğum var tabii, onu atlamayayım. 1-2 de ders almıştım yalan olmasın, ilk çaldığım şarkı nedense Haluk Levent’in “Yollarda Bulurum Seni” parçasıydı, benim aklımdaki parça tabii ki “Akdeniz Akşamları”ydı 🙂 Gitar serüvenim de bu şekilde son bulmuştu. Bu arada o zamanlar yeni yeni “senin sesin de güzelmiş” yorumları alıyordum ama topa girmeye daha cesaretim yoktu.

Sonra pandemi başladı ve herkes gibi ben de evde neler yapabilirim nasıl bir hobinin peşine düşebilirim diye araştırmaya başladım. Güzel fotoğraflar çektiğime, bir şekilde kendimce bir gözüm olduğuna inanırdım hep ama bu işe hiç ciddi olarak eğilmemiştim. Sonra bu konuyu biraz daha özelleştirerek dedim ki ben yemek fotoları çekmeye başlayayım. Kendi hazırladıklarım olur, dışarıda yediklerim olur, “tamam ya” dedim benim işim sofra fotoğrafçılığı. 1-2 ay bu işe zaman ayırdım, evde kendimce hazırladığım mini atıştırmalıklarla ya da içeceklerle çok profesyonel olmasa da çekimler yaptım, paylaştım. Ama sonra baktım ki bu iş temelde mutfakla haşır neşir olmakla yakından ilgili, yani kendim bir şeyler pişirmeden, hazırlamadan (hele ki pandemi koşullarında) içerik oluşturmam pek mümkün değildi. Yavaş yavaş bu işin de peşini bırakmaya başladığımı hissediyordum çünkü kabul etmeliydim mutfak çok da benim olayım değildi. Bu serüvenim de bu kadar sürmüştü anlayacağınız…

Hazır pandemi de yavaş yavaş etkisini üzerimizden çekerken dedim ki yemek fotoğrafçılığı sayfamı seyahat, mekan önerilerimi paylaştığım bir sayfa haline getireyim. Malumunuz gezmeyi, yemeyi, içmeyi çokça seven insanların bunu niye başkalarıyla da paylaşmayayım gazından ben de nasibimi almıştım. Dedim ki ben bu işi yaparım ama baktım işler hiç de göründüğü gibi değil. Çünkü eğer bu işi layıkıyla yapmak ve biraz da diğerlerinden ayrışmak istiyorsanız, yaptığınız geziler ya da tadımlar sırasında her şeyi en ince ayrıntısına kadar not etmeli, fotoğraflarını, videolarını hazırlamalı ve aynı şekilde paylaşırken de tüm detayları en ilgi çekici şekilde sunmalısınız. Ya da en azından benim beklentim bu şekilde diyeyim. Ben de o sırada dönüp içime baktım ve “Bu kadar efor harcamak için yeterli tutkuya ulaşılamamıştır” cevabını aldım.

Ee tamam da neydi yani benim olayım? Neydi beni diğerlerinden ayıran özelliğim, güçlü yanım? Ya da ben mi fazla düşmüştüm bu “farklı şeyler yapmalıyım, olayımı bulmalıyım” hikayesine? Bu şekilde düşüncelerin arasında savrulur dururken aslında bana uzaklardan göz kırpan bir şey vardı ama ben görmezden geliyordum sanırım.

Özellikle oldukça sessiz geçen çocukluk ve gençlik dönemimden sonra benim iyi olduğum bir şey vardı, evet. Ama öncelikle bunu ete kemiğe büründürmek gerekiyordu. Ben yaşadığım olaylardan da yola çıkarak hayata dair deneyimlerimi hikayeleştirmeyi ve özellikle yakın çevremdeki kişilere anlatmayı çok sevmiştim. Onlardan da bu tarafımla ilgili güzel geri bildirimler aldıkça acaba burayı gün yüzüne çıkaracak bir şey yapabilir miyim diye bakmaya başladım. Ara ara bu içimdekileri, hikayelerimi yazıya döktüğüm oluyordu ama hiç profesyonel anlamda bunu birileriyle paylaşmayı hayal etmemiştim. Ee tahmin edersiniz ki bu konuda yeterince iyi değildim, hiç hazır değildim vs vs…

Hayatımda girdiğim dönüşüm sürecinin de etkisiyle 30’umdan sonraki yolculuğumda bana en iyi gelen şey “yazmak” oldu. Yazmaya başladıktan sonra anlamaya başladım ki, öncelikle kendi içimde yaşadıklarımı, duygularımı anlamlandırmak kolaylaştı. Neyin ne olduğunu görünmez bir şekilde kafamda belirli yerlere oturtmaya yaramıştı bu iş, hiç de fena gitmiyordu. Paylaşmaya başladıktan sonra da hayatına dokunduklarımla ayrı bir bağ kurduğumu ve farklı yolculuklarda benzer duygularımı yaşadığımızı anladım. Bu bağ hem beni besliyordu hem de beraber yola çıktıklarımı. 

Benim yemek fotoğrafçılığı için açtığım sayfam, içimdekileri olduğu gibi paylaştığım hatta kimi zaman günlük olarak kullandığım “konuş kızım” gibi bir sayfaya dönüştü. Yaklaşık 2 ay önce de yolum Uplifers ile kesişti ve bu sayede 2 haftada bir sizinle buluşmaya başladım. Bundan sonra hayatın benim için hazırladıklarını bilemem tabii ama daha çok kişiyle yolumun kesişmesi, daha fazla hayata dokunmak için yola devam etmek niyetindeyim. 

Ben inanıyorum ki içimizde bir yerlerde hayata dair bizi heveslendiren bir ateş, ondan söz edince gözümüzün içini parlatan bir tutkumuz var. Yeter ki ipuçlarını takip edelim ve göz kırpan minik tesadüfleri görmezden gelmeyelim. “Sence bu hayatın olayı ne Ecehan?” diye sorsanız, bence tam da budur derim.

İçimizdeki sönmeyen ateşin şerefine kadeh kaldırıyorum bu hafta!

Sevgiyle kalın.

İlginizi çekebilir: Yetişkinliğin getirdikleri: Seçimlerimiz ve sorumluluklarımız

Ecehan Kaylan: 1990 Aralık ayında, İzmir’de başladı benim serüvenim. 10 senedir kurumsal hayatta özel şirketlerde çalışan, 33 yaşında beyaz yakalı endüstri mühendisiyim. 30 yaşımla beraber hayatın bana getirdiği değişimlerin, tecrübelerin ve terapi sürecimin de etkisiyle kendimi tanıma yolculuğum başladı. Evet, kendini tanımak konusunda biraz geç kalmış gibiydim ama belki de tam zamanıydı. Görünen toplumsal kimliğimin yanında özellikle son birkaç yıldır gördüm ki ben kendimi en iyi yazarak ve yazdıklarımı paylaşarak ifade edebiliyorum. Bu şekilde ayrı yollarda aynı duygularla yürüyenlerle bağ kurmaktan da çok keyif alıyorum. Kendinize her gün biraz daha yaklaştığınız yolcuklarınızın olması dileğiyle!

LEGO’dan hem çocukları hem yetişkinleri mutlu edecek en mükemmel yılbaşı hediyeleri

Yeni yıl, soğuk günleri sıcacık bir sevgiyle sarmalayan, neşe ve heyecan dolu büyülü bir dönem. Öyle ki yalnızca taptaze başlangıçların değil; sevdiklerimizi mutlu edecek fırsatların da habercisi. Bu özel dönemi daha da unutulmaz kılmanın ve yılbaşı coşkusunu sevdiklerimizle paylaşmanın en keyifli yollarından biri ise hiç şüphesiz gözlerden kalpler çıkaracak mükemmel yeni yıl hediyeleri. Peki ama gerçek anlamda mükemmel bir hediye bulmak mümkün mü?



Çocukken çok kolay olan hediye seçimi konusu, ne yazık ki yetişkinlikte zor bir hal alabiliyor. O zamanlar en sevdiğimiz karakterin yeni çıkan bir kitabı ya da havalı yeni bir oyuncak, bizi mutlu etmeye yeterdi. Ama büyüdükçe işler biraz karıştı… İhtiyaçlar, istekler, beklentiler, arzular, hepsi değişti, karmaşıklaştı. Haliyle, bir yetişkini ‘gerçekten’ mutlu edebilecek o ‘mükemmel’ hediyeyi bulmak da zorlu bir sanata dönüştü. Ama çözüm, sandığımızdan çok daha yakında olabilir. Belki de oyuna ve yaratıcılığa yeniden kucak açmak, tüm bu karmaşıklığı alıp götürmeye yetebilir. Siz de bu yıl sevdiklerinizi gerçekten heyecanlandıracak bir hediyenin peşine düştüyseniz aradıklarınızı LEGO’da bulabilirsiniz. Çocuklar için olduğu kadar yetişkinler için de oyunun, yaratıcılığın ve rahatlamanın kapılarını aralayan LEGO’da herkese uygun yüzlerce çeşit var:

Estetik ve dekoratif dokunuşları sevenlere özel

Çevrenizde gördüğü her boş duvarı doldurmak için hemen zihninde tasarım yapmaya başlayan ya da boş rafları estetik detaylarla dekore etmeye bayılan sevdikleriniz varsa, onlar için en iyi yılbaşı hediyesi bir LEGO’dan bir sanat eseri, doğadan bir parça veya mimari bir detay olabilir:

  • LEGO® Art Mona Lisa: Dekorasyonun yanı sıra sanat ve tarih meraklısı sevdikleriniz için Mona Lisa’nın 3D versiyonu şahane bir yeni yıl armağanı olabilir. Sevdiklerinizin duvarlarını süsleyerek yaşam alanlarına enerji katacak bu özel hediye, onların yaratıcı duygularını da harekete geçirebilir.
  • LEGO® Icons Yalıçapkını Kuşu: Doğanın dokunuşlarını yaşam alanlarına taşıyacak LEGO® Icons Yalıçapkını Kuşu, canlı renkleriyle sevdiklerinize yılbaşı coşkusunu yansıtırken mutluluktan gözlerinden kalpler çıkartabilir.

Enerjisini doğadan alanlara özel

Doğaya, yeşile, bitkilere düşkün, enerjisini, ilhamını büyüleyici çiçeklerden ve renklerden alan sevdikleriniz için de en mükemmel hediyeler, yine LEGO’da:

  • LEGO® Icons Orkide: Orkidelerin bitkiler aleminde çok özel bir yeri olduğu tartışılmaz. Siz de sevdiklerinize onların sizin için ne kadar özel olduğunu hissettirmek istiyorsanız bu seti kaçırmayın. 5 taban yaprağı ve 2 hava kökü ile gerçekçi bir görünüme sahip bu ikonik orkide setini görenler canlısından ayırmakta zorlanabilirler 🙂
  • LEGO® Icons Erik Çiçeği: Bu set, sevdiklerinize güzel bir kırmızı çiçeği tomurcuktan açmaya ve tam çiçeklenmeye kadar inşa etme fırsatı sunuyor. Üstelik sevdikleriniz bu seti sergilemekten de büyük haz duyacak. Hem şık bir dekor hem de yaratıcı bir yapım süreci, ikisi de bu mükemmel hediyede.

Hız, heyecan ve adrenalin tutkunlarına özel

Hız, şüphesiz ki büyük bir tutku. Özgürlüğüne düşkün, heyecanı seven, teknolojiye ve otomobil dünyasına meraklı herkes için LEGO’da şahane hediyeler bulabilirsiniz:

  • LEGO® Technic Mercedes-Benz G 500 Professional Line: Mercedes-Benz tutkusu olan herkesi heyecanlandıracak, otantik özelliklerle dolu ikonik G Serisi’nden bir model, mükemmel bir yılbaşı hediyesinden çok daha fazlası olabilir. Baştan sona adeta bir mühendislik deneyimi sunan bu modelin sevdiklerinizi çok mutlu edeceği kesin.
  • LEGO® Technic Emirates Team New Zealand AC75 Yat: Maceranın sudaki halini seven ve yelken sporuna da merak duyan sevdiklerinizi mutlu etmek için fazla düşünmenize gerek yok. Aradığınız hediye LEGO Technic Emirates Team New Zealand AC75 Yat. Biraz çılgın, biraz heyecanlı, en çok da kusursuz… Emin olun sevdikleriniz bu seti hem yaparken hem de sergilerken çok keyif alacak.

Sinemaseverlere özel

Beyaz perdenin büyüsüne kapılan sevdiklerinize, onların bu tutkusunu daha da derinleştirecek hediyelerle unutulmaz deneyimler sunabilirsiniz:

  • LEGO® Star Wars™ Millennium Falcon™: Çoğu sinemaseverin gönlünde taht kurmuş en özel serilerden biri hiç şüphesiz ki Star Wars. Star Wars™ Millennium Falcon’un kokpiti, uydu çanağı, topları ve diğer ikonik detaylarıyla sevdikleriniz inşa sürecini tamamlarken kendilerini galaksinin derinliklerinde bir macerada da hissedebilirler.
  • LEGO® Disney™ Genç Aslan Kral Simba: Sevdiklerinizin sinema tutkusunu nostaljik rüzgarlarla buluşturmak isterseniz, aradığınız mükemmel hediye yine LEGO’da. Onları LEGO® Disney™ Genç Aslan Kral Simba ile çocukluk anılarına doğru bir yolculuğa çıkarabilirsiniz.

Oyunculara ve uzay meraklılarına özel

Uzayın sınırsız gizemini merak eden ya da en zorlu oyunları bile tek hamlede geçmeyi başarabilen sevdikleriniz varsa, onlar için de en mükemmel yeni yıl hediyeleri LEGO’da:

  • LEGO® Super Mario™ Super Mario World™: Mario ve Yoshi: Mario, şüphesiz ki hem çocukların hem yetişkinlerin gönlünde büyük yer tutan en ikonik oyunlardan biri. Eğlenceli bir nostaljik tur, keyifli bir oyun deneyimi ya da rahatlatıcı bir aktiviteden çok daha fazlasını sunacak bu set, sevdiklerinize yepyeni bir dünya yaratmak için ilham verebilir.
  • LEGO® Technic NASA Apollo Ay Taşıtı – LRV: Kozmik maceracılar için en şahane hediye: NASA Apollo Ay Taşıtı (LRV) modeli. Sevdiklerinizi yıldızlara götürüp geri getirecek bu özel hediye, bambaşka dünyaların kapısını onlar için aralarken yaratıcı duygularını da harekete geçirebilir.

Bonus: Mırmır Pati ile eğlenceyi geri getirin

LEGO’nun sonsuz olasılıklarla dolu dünyasında en mükemmel hediyeler de eğlence de oyun da bitmez… Mırmır Pati, oyunu her yaştan insan için geri getiriyor ve herkesi yılın bu büyülü zamanını çok daha keyifli geçirmeye davet ediyor.

Mutlu bir yer inşa etmek isteyen herkes için mükemmel hediyeler ve çok daha fazlası LEGO’da. Hemen tıklayın ve sevdiklerinizi mutlu etmeye erkenden başlayın.

*Bu yazı LEGO katkılarıyla hazırlanmıştır.

İlgili Makale