X

İçimizdeki muhteşem dişiyi sevebilmek üzerine: Kadın olmak güzeldir

Hepimizin içinde, kadınsak biraz erkek (bunu genelde maskülen enerji olarak adlandırıyoruz), ve bir erkeksek de biraz kadın var (bu da bizim sevgili feminen enerjimiz). Peki asıl bizleri bu maceraya getiren soru nedir diyeceksiniz, ben yine bu hafta sıkça karşıma çıkmış olan ve en önemlisi kendimle ilgili olan bir konuyu sizlerle birlikte yaşayıp görmek istiyorum; içimizdeki dişi.

‘Pınar çok sıradan oldu’ diye düşünenler olabilir, fakat ben yine de bu sıradan konunun daha derinlerine inmemiz, gerek kendimde gerekse çevremdeki kadınlarda sıkça gözlemlediğim “sözlere dökülmemiş” o küçücük yaşlarımızdan kalan öğretilerin baskısı ile çok derinlere itilmiş olan bazı inançlarımızı ve belki de şöyle adlandırmalıyız “kendimize inanmayışlarımızı” paylaşalım istiyorum.

İçimizdeki muhteşem dişi dedik, gelin hep birlikte birkaç soru ile öncelikle tanışalım. Evet şu an bu yazıyı okuyan sevgili kadınlar hepimizin içinde “kadın” olarak yaratılmamızdan kaynaklı muhteşem bir dişi var. Biz onunla bugün nasıl geçinmekteyiz hiç düşündünüz mü? Örneğin sabah uyandığınızda bugün ne yapmak istediğini, kendisine bakmasını, saçına fön çektirmesini, belki makyaj yapmasını, belki kimse görmeyecek olsa bile oldukça çekici iç çamaşırlar giymek istemesini veya sadece bir “kadın” gibi hissedebilmek için kırmızı oje sürebilmesini dinlediniz mi?

Gelin daha yakından bakalım, bu muhteşem dişi neleri ertelemek durumunda kalmaktadır? Örneğin bu ay çocukların okul taksidi olduğu için belki çok istediği bir bakıma gidememektedir, eşinin programı dolayısı ile kendisini yine ikinci plana atarak o çok istediği akşam yemeğini iptal etmeyi kabul etmektedir, tabii ki önceliği çocuklar ve eşi olduğu için kendine ayırdığı bütçesini bu yönde harcamaya devam etmektedir değil mi? Diğer bir anlatımla kırıldıkça kırılmakta, arkalara itildikçe daha da karanlıklara gömülmektedir…

Başka ne yaparız biz içimizdeki dişiyle? Örneğin, her zaman güçlü olması gerekir, üzülür, kahrolur, mahvolur ama yine de kimseler görmemelidir değil mi? Güçsüz olmasına da izin yoktur, yerlere yapışacak kadar acı çekmesine… Sonuçta annedir, eştir, koskocaman kadın olmuştur…

Dahası da vardır tabii ki, aldatılır örneğin. Ne yapması gerekir bu durumda, o muhteşem dişiliği işte “değersizliğin” son aşaması olarak karşılık görmektedir. Bizler ne yaparız o güzelim dişiyi alır, ihaneti kabul eder, sineye çeker, hiçbir şey olmamış gibi sanki ona saplanan bıçak yaralarından kan akmıyormuş gibi yaşamaya devam ederiz değil mi? Oldu bir kere denir, tekrar olmaz denir, çocuklarım için denir, katlanacağız ne yapalım bu yaştan sonra denir, huzursuzluk çıkmasın denir…

İşte bizler o güzel “her şey iyi olsun – kimse üzülmesin – tadımız bozulmasın – başkaları ne der gibi son derece bilgin düşüncelerimizle” içimizdeki dişiyi her gün yavaş yavaş ölüme terk ederiz, onu kırarak, hor görerek, onunla konuşmayarak, onu reddederek, onu ikinci plana atarak, onu kucaklamayarak ve en acısı da onu “kendimizden ayrı” düşünerek; içimizde bizim kalbimizin tam ortasında var olan bu muhteşem gücü kendimizden ayırarak…

Duyar gibi olduğum yorumlarınıza ses vereceğim bu noktada, ‘peki Pınar ben yaşayıp gidiyorum, dişilik işte nedir ki, beni neden etkilesin ben böyle mutluyum’. O zaman ben itiraf edeyim ben kendimle mutlu değilim, bu hafta tamamıyla muhteşem bir tesadüf eseri karşılaştığım bir okuma bana adeta tokat gibi çarptı.  Son yirmi gündür çözmeye çalıştığım ayak ağrımı tarif eden yazar bunun tamamıyla “kabul görmemiş dişilik” olduğunu belirtmişti.

Peki şimdi benim ellerimden tutmanızı istiyorum, gelin bakın ben o can-ım dişiliğim ile neler yapmışım, ona nasıl davranmışım; bir kere küçük yaşımda öğrendiğim ilk şey “kendine sahip çıkmak”, yani “dişi” gözükmemek, ilgi çekmemek, saklanmak ve mümkünse kadın olduğunu unutmak. Sonrası daha da ağır geliyor “kardeşine sahip çıkmak”, yani daha kadın olmayı tam sindirememişken annelik mertebesinde sorumluluk almak.

Üniversite yaşlarım geldiğinde ise gerçekten “dişi olma” konusunda son derece bastırılmış bir anlayış hakimdi, çünkü kendin gibi olursan kendine sahip çıkamazsın… İşte bu yüzden tüm ilişkilerimde “anne” rolü ile sonuçlanan bir akış, içinde dişi olmayan kadın olmayı silmiş bir anne anlayışı; son derece verici, şımarmayı bilmeyen, kadın olmayı bilmeyen ben… Tabii ki evlilikte aldatma olduğunda yerin altına gömdüğü bir dişilik, bu sefer “başkasına göre neden tercih edilmediği” sorunsalını da eklediğimizde, gelin sonuçlarını siz düşünün… Biraz iyileşip sevgiyi öğrendiğinde ise kendini sevilmeye layık görememek, çünkü “dişi” bile değil, güçlü olmak zorunda, duvarlarla örülmüş bir savunma bölgesi var, tekrar acı çekmemek için sınırları var….

İşte geçtiğimiz hafta başına kadar benim içimdeki dişi bunları yaşadı. Şu anda “nefes alıyor mu” diye soracaksınız, baştan yaratma denir ya ben işte o noktadayım. Tüm bu yazdıklarımı ona unutturmayı ve sadece yaradılışı ile bir “kadın” bedeni içerisinde bu dünyada olması ile muhteşem olduğunu ona gün boyunca yeniden yeniden söylüyorum. Onu herhangi bir kişinin değil öncelikle benim çok sevdiğimi, “artık daha fazla kendini kollaması gerekmediğini” sadece kendi gibi olmasını istediğimi, anne olmak için henüz zamanı olduğunu, sadece bir kadın olabilirse beni çok mutlu edeceğini tekrar tekrar ona söylüyorum…

Bu yazımda bana eşlik eden sevgili kadınlar ve tabii ki sevgili erkekler, kadın olmak muhteşem bir duygu ve yaradılışın muazzam güzelliğinin gerçek bir göstergesi. Bugün bu noktada içimizdeki dişiliğe, o muhteşemliğe yeniden bakalım, sizler o içinizdeki güzelim dişiye ne yapmaktasınız, ne söylemektesiniz, onu nasıl yaşatmaktasınız, ona nasıl nefes vermektesiniz ve en önemlisi onu nasıl olduğu gibi kabul etmektesiniz? O içinizde bir yerlerde kalmış olan dişi aslında sizin vazgeçilmez bir parçanız, onu bugün ve her gün çok sevin, kucaklayın ve onunla barışın…

Sevgili Cemal Süreya bakın içimizdeki tüm “dişiliği” bir erkek olarak nasıl güzel anlatıyor, bu olağanüstü dizeler bugün bu yazımı okuyan çok sevgili sizler için;

“Bir kadını ortadan ikiye böl; yarısı annedir, yarısı çocuk, yarısı sevgili, yarısı aşk…”

Pınar Özeken (Ulus): 2007 yılında Boğaziçi Üniversitesi Moleküler Biyoloji ve Genetik bölümü ile Kimya bölümlerini bitirdi. Aynı üniversitede Biyomedikal Mühendisliği ve İspanya Pompeu Fabra üniversitesinde master derecelerini aldı. Özellikle 2011’den bu yana moda ile ilgili çalışmalara ağırlık verdi ve hala moda üzerine yazı dizileri, farklı moda kaynaklarında yayınlanmaktadır. Yoga eğitmeni olma yolunda ilerleyen Pınar, bir Arjantin Tango aşığı. Gerçek tutkularından bir diğeri ise seyahat etmek."Dünya üzerinde ayak basılmadık toprak kalmasın" mottosu ile dünyayı dolaşmaya devam ediyor.

Geleneksel lezzetlerden vazgeçmeden bitki bazlı beslenmek isteyenlere: Fine Life Fermente Kajulu İçecek

Son yıllarda sağlıklı beslenme ve bilinçli tüketim alışkanlıklarının, daha önce hiç olmadığı kadar ilgi gördüğü kesin. Veganlık, vejetaryenlik, fleksitaryen gibi bitki bazlı beslenme türleri, sadece etik ve çevresel nedenlerle değil, aynı zamanda bütüncül sağlık açısından sunduğu çeşitli faydalar nedeniyle de dünya genelinde hızla yayılmaya devam ediyor. Bitki bazlı beslenme alışkanlıklarına yönelik talepler hızla artarken çok sayıda bitki bazlı ürün de raflardaki yerini alıyor. Özellikle süt ürünlerine alternatif arayanlar için çok sayıda ürün piyasaya sürülüyor. Bu konuda öncü isimlerden biri olan Metro Türkiye de “Sofrada herkese yer var!” mottosuyla tüketicilerin ihtiyaçlarına, yenilikçi ürünlerle cevap veriyor.



Raflarında 400’den fazla bitki bazlı ürün sunan Metro Türkiye, geleneksel lezzetlerden vazgeçmeden bitki bazlı beslenme alışkanlıklarına sahip olmanın en leziz yollarını sunuyor. Ve güzel haber; Türk mutfağının favori içeceklerinden ayrana bitki bazlı alternatif sağlıyor: Fine Life Fermente Kajulu İçecek.

Lezzetli, vegan, fermente: Ayrana bitki bazlı alternatif

Herkes için sağlıklı beslenme ve sürdürülebilirlik anlayışıyla hareket eden Metro Türkiye, beslenme trendlerine ve değişen tüketici taleplerine verdiği önemle Fine Life Fermente Kajulu İçecek’i raflara getiriyor. Geleneksel lezzetimiz ayrana bitki bazlı bir alternatif olarak öne çıkan Fine Life Fermente Kajulu İçecek, bitki bazlı beslenme alışkanlıklarını benimseyen ya da benimsemek isteyen herkesin beğenisine sunuluyor.

Metro Türkiye raflarında yerini almaya başlayan bu yenilikçi ürün, %27 oranında kaju fıstığı, tuz ve çeşitli probiyotikler içeriyor. Bunun yanı sıra katkı maddesi, koruyucu ve gluten içermemesiyle de dikkat çeken Fine Life Fermente Kajulu İçecek, hem bitki bazlı ürünleri tercih edenlerin hem de laktoz tüketmemeye önem verenlerin favorisi olmaya aday. Ayran alternatifi olarak soğuk tüketilebilen bu ürün, 250 ml’lik cam ambalajlarda satışa sunuluyor. Vlabel etiketiyle otel ve restoran gibi yeme içme işletmelerinde rahatça kullanılabilecek Fine Life Fermente Kajulu İçecek, menülere yeni vegan bir alternatif getirirken, müşteri memnuniyetini de artırma potansiyeli taşıyor.

Geçtiğimiz yıllarda süt ve yoğurt gibi hayvansal gıdalara bitki bazlı alternatifler sunmuş olan Metro Türkiye, Metro Chef Veggie Bademli ve Fındıklı içecekler ile yoğurda alternatif Metro Chef Veggie Fermente Süzme Kaju’yu ve Metro Chef Veggie Meze Serisi’ni tüketicilerle buluşturmuştu. Bu yıl ise Türk mutfağının vazgeçilmezlerinden ayrana bitki bazlı bir alternatif getirerek hem sağlıklı hem de yenilikçi bir seçeneği yani Fine Life Fermente Kajulu İçecek’i tüketicilerle buluşturuyor.

Elbette Metro Türkiye’nin raflara taşıdığı yenilikçi ürünler sadece süt ve yoğurt gibi hayvansal gıdalara bitki bazlı alternatifler ile sınırlı değil. Çok daha fazlası, raflarda çoktan yerini aldı.

Bitki bazlı geniş ürün yelpazesi: 400’den fazla çeşit

Metro Türkiye’nin raflarındaki vegan ürün yelpazesi içerisinde bitkisel bazlı hamburger ekmekten köfteye, mayonezden çikolataya çok sayıda çeşit bulunuyor. Üstelik gıda dışı vegan ürünlerin de sayısı oldukça fazla. Vegan yumuşatıcı, şampuan, sabun, hatta yağ çözücü bile bu geniş yelpazede yer alıyor. Dahası, Metro markalı ürün portföyünü de yenilikçi çeşitlerle sürekli genişleten Metro Türkiye, kendi markaları altında içli köfteden lahmacuna paçanga böreğinden haydari, havuç tarator gibi meze seçeneklerine; falafel çeşitlerinden pizzaya, ranch sostan çamaşır yumuşatıcısına kadar 50’ye yakın çeşitte gıda ve gıda dışı bitki bazlı ürün sunuyor. Eğer tüm bu ürünleri ve çok daha fazlasını incelemek isterseniz hemen tıklayıpvegan ürün yelpazesi içerisinde bitkisel bazlı hamburger ekmekten köfteye, mayonezden çikolataya çok sayıda çeşit bulunuyor. Üstelik gıda dışı vegan ürünlerin de sayısı oldukça fazla. Vegan yumuşatıcı, şampuan, sabun, hatta yağ çözücü bile bu geniş yelpazede yer alıyor. Dahası, Metro markalı ürün portföyünü de yenilikçi çeşitlerle sürekli genişleten Metro Türkiye, kendi markaları altında içli köfteden lahmacuna paçanga böreğinden haydari, havuç tarator gibi meze seçeneklerine;vegan ürün yelpazesi içerisinde bitkisel bazlı hamburger ekmekten köfteye, mayonezden çikolataya çok sayıda çeşit bulunuyor. Üstelik gıda dışı vegan ürünlerin de sayısı oldukça fazla. Vegan yumuşatıcı, şampuan, sabun, hatta yağ çözücü bile bu geniş yelpazede yer alıyor. Dahası, Metro markalı ürün portföyünü de yenilikçi çeşitlerle sürekli genişleten Metro Türkiye, kendi markaları altında içli köfteden lahmacuna paçanga böreğinden haydari, havuç tarator gibi meze seçeneklerine; Metro Türkiye’nin Bitki Bazlı & Vegan Katalogu’nu keşfedebilirsiniz.

Temel gıdadan temizlik ürünlerine, kişisel bakımdan atıştırmalıklara aradığınız her şeyi bulabileceğiniz Metro Türkiye ile sağlıklı ve sürdürülebilir bir yaşam tarzına ulaşmak artık çok daha kolay.

*Bu yazı Metro Türkiye katkılarıyla hazırlanmıştır.

İlginizi çekebilir: Vegan beslenenlere müjde: Metro Türkiye’nin zengin vegan ürün yelpazesini keşfedinVegan beslenenlere müjde: Metro Türkiye’Vegan beslenenlere müjde: Metro Türkiye’

 

İlgili Makale