X

İçimdeki dişiden içimdeki anneye; ben kimim?

“KADIN

Kimi der ki kadın, uzun kış gecelerinde yatmak içindir.

Kimi der ki kadın, yeşil bir harman yerinde dokuz zilli köçek gibi oynatmak içindir.

Kimi der ki hayalimdir, boynumda taşıdığım vebalimdir.

Kimi der ki hamur yoğuran, kimi der ki çocuk doğuran.

Ne o, ne bu, ne ne döşek, ne köçek, ne ayal, ne vebal…

O BENİM KOLLARIM, BACAKLARIM, BAŞIMDIR.

YAVRUM, ANNEM, KARIM, KIZKARDEŞİM, HAYAT ARKADAŞIMDIR…” 

Nazım Hikmet

Öncelikle bana mesajlarınızla verdiğimiz muhteşem destek için sizlere çok çok teşekkür ederek yani olağanüstü bir “şükran” duygusu ile başlıyorum bu maceramıza… Sizlerden çokça soru aldığım bir konuyu ele almak istiyorum bu yazımda; içimizdeki enerji dengesi yani eril ve dişil enerjilerimiz, yani yapmak ve beklemek halimiz, yani kontrol etmek ve bırakmak dürtümüz…

Yine kendimden vereceğim örneklerle açıklamaya çalışacağım. Özellikle bayanlarımız açısından bana sıkça ulaşan sorun “şüphe” hali içerisinde olmak, akışa bırakamamak ve en çok “o ne düşünür, o ne ister” gibi sorular ile kendi kendimizi bitirmek üzerine… Şu an bu cümleleri okumakta olan sevgili bayanlar, hepimiz aynı noktalardan geçmekteyiz… Korkmayın… Aynı çukurlara düşüyoruz evet fakat bir çıkış yolu “her zaman” var…

Şimdi ben kendi açımdan kendimi yorumlayarak devam edeceğim, bakalım sevgili Pınar bize neler anlatacak. Evet kalbime soracak olursanız ben de aynı duyguları ve tamamıyla aynı şekilde hissediyordum. Çok sevdiğim o adam ne düşünür, neye üzülür, neyi ister, onu kaybedemem, ondan vazgeçemem…

Düştükçe daha da üzerine düşerim, bu ilişki için elimden ne geliyorsa yaparım, emek vermeye hazırım, ben kadınım… Evet “unuttulmuş” bir dişil enerji hali. Bir “erkekten” daha fazla “yapmak” halinde kalmak. Evet kavga ettiğimiz zaman hemen “düzeltmek” için uğraşmak, evet “bekleyememek” değil mi, haklı veya haksız olmayı geçtiğimiz noktada “saygı” da duyulmayan olmaya doğru hızla ilerlemek… İşte bizim dişil enerji anlayışımızın çarpıklığı burada başlıyor, öncelikle dişil enerji “mağduriyeti kabul etmek” değildir… “Az olanın doğru olduğunu” kabul etmek değildir, dişil enerji sadece “daha fazla sevgi vermek, daha fazla iyileştirmek, daha fazla şifa, daha fazla aşk” ile ilişkilidir…

Fakat bizler bunu yani “üzülmek” halimizi ilişkinin “normali” olarak kabul eder, her gün daha ve daha fazla üzülmeye devam ederiz. Ve buna “katlanmak” veya bunu “kabul etmek” halimize “dişil enerji” deriz… Neden diye soracak olursanız cevabı çok basittir; böyle öğretildik, evet kültürümüzde kadın “hep alttan alan” taraftır, talep etmeyen taraftır, ne istediğini açıkça dile getirmeyen taraftır, emek veren taraftır “garip” olan taraftır…

Oysa dişil enerji “kadının azımsandığı” kaybettiği yitirmeye devam ettiği bir duygu yüküyle ilişkili değildir… O kadının “kadın olmak hali ile coştuğu” güzelliğidir, ışıldamasıdır, daha çok yaratmasıdır, sevildiğini bilmek halidir, sevgiyi içinde hissetmek halidir…

Şimdi biraz daha yakından bakalım, sadece dişil enerji anlayışımızdan kaynaklanmaz bu “dengesizlik” hali. Kadınlarımız birer “anne” olur aslında ilişkilerimizde. İşte bu nokta çok ama çok ciddi “tehlike” alarmı demektir…

Evet ben de evliliğimin son dönemlerinde adeta bir anne olup çıkmıştım… Sevdiğiniz bir adamın ne istediğini, ne giyeceğini ne yiyeceğini evet düşünebilirsiniz ama onun için “kadın” enerjisinden “anne” enerjisine kaydığınızda, özgür iradenizi siz olmak gücünüzü kaybettiğinizde, tüm dikkatinizi “sadece ona” yoğunlaştırdığınızda o bizim muhteşem “kadın” çekiciliğimiz yani dişil enerjimiz evriliverir…

Bizler artık bir erkek enerjiye karşılık değil bir “annenin” şefkatine girmişizdir… Evet bu bir sınıra kadar ilişkilerimizde gereklidir ve hatta çok hoştur fakat dişil enerji bir erkeğe “annelik” yapmak demek değildir. Kendi içimizde muhteşem bir güce, muhteşem bir özgürlüğe ve olağanüstü bir “kendi olmaya odağa” sahip olmak anlamındadır. Bizler dişil enerjimizi böyle tükettikçe yani o hayatımızdaki diğer kişilerin annesi olmaya çalıştıkça, ilişkimizdeki kadın – erkek dengesi de şaşar…

Ve sonuç tabii ki “diğerinde bende olmayan ne buldun” durumuna döner. Çünkü siz tüm hayatınızı, tüm varlığınızı ve tüm dişiliğinizi sadece bir kişi üzerine hem de adeta bir “anne” gücünde odakladığınızda o kişi “kaybetme korkusu” veya “kaybetmek’”olasılığının gerçekliğinden çıkıverir… Siz “her durumda” ve “her ne olursa olsun” orada olacak olan olursunuz… Zaman tükenmiştir, aşk gitmiştir… Siz “kaybedilebilen” olmak sınırına gelmişsinizdir bile…

İşte ilişkilerimizde özellikle “dişil enerjimizin” bütünlüğünde kalmamız, bu tanımdan ne anladığımız ve öncelikle “kendi merkezimizde” en kuvvetli halimiz ile durabilmemiz son derece kıymetlidir. Kendimizi, o “suçladığımız” diğeri yerine koyduğumuzda siz karşınızda bir “anne” görmek ister miydiniz, yoksa “yerleri gökleri titretecek” yürüyüşü ile dizlerinizi oynatacak her bakınızda tekrar tekrar hayran olacağınız, rüzgarlarını kendi yönünde estiren, sonsuz okyanuslarda korkusuzca yol alan ve gerektiği durumda anne gerektiği durumda arkadaş ve gerektiği durumda sevgili olmayı bilen tam bir “kadın’”halini mi bulmak isterdiniz?

Bugün bu yazımı okuyan sizler, günlük hayatınızda kadın-erkek ilişkilerinizde dişil enerjinizi nasıl kullanmaktasınız? Kontrol etmeye mi odaklısınız, daha üstün veya daha değersiz olduğunuzu mu düşünmektesiniz, dişil enerjinizi durup beklemeyi gerektiği zaman sadece yaratmaya odaklanmayı, kendi hayatınızı çok sevmeyi ve sadece kendi “duygu” bütünlüğünüzde kalıp o ne ister veya o bunu sever mi gibi “anne” bakış açısı yerine “ben ne istiyorum” veya “ben bu durumdan hoşnut muyum” diye cesaretle sorabiliyor musunuz?

Bir ilişki terazinin ikili kefesi gibidir, siz hangi tarafı hafifletirseniz diğer taraf mutlaka “daha ağır basacak” ve denge bozulacaktır. Siz kendi içinizde o muhteşem “dişil” hallerinizi büyüttükçe, denge sizinle olacaktır; öncelikle ve bugün sadece kendiniz için, o muhteşem dişiyi tüm güzelliği ile çok sevin…

Pınar Özeken (Ulus): 2007 yılında Boğaziçi Üniversitesi Moleküler Biyoloji ve Genetik bölümü ile Kimya bölümlerini bitirdi. Aynı üniversitede Biyomedikal Mühendisliği ve İspanya Pompeu Fabra üniversitesinde master derecelerini aldı. Özellikle 2011’den bu yana moda ile ilgili çalışmalara ağırlık verdi ve hala moda üzerine yazı dizileri, farklı moda kaynaklarında yayınlanmaktadır. Yoga eğitmeni olma yolunda ilerleyen Pınar, bir Arjantin Tango aşığı. Gerçek tutkularından bir diğeri ise seyahat etmek."Dünya üzerinde ayak basılmadık toprak kalmasın" mottosu ile dünyayı dolaşmaya devam ediyor.

‘Evdeki herkes barista’: Bosch VeroBarista ile kahve deneyiminizi zirveye taşıyın

Kahve, şüphesiz ki pek çoğumuz için lezzetli bir içecekten çok daha fazlası; adeta bir tutku, bir ritüel… Sabahın ilk ışıklarında enerji veren, gün içindeki küçük molalarda kendimizi şımartmamızı sağlayan, bazense sohbetlerin tadını ikiye katlayan en keyifli eşlikçi. O yüzden günün farklı anlarını, farklı kahvelerle taçlandırmak gibisi yok; ne de olsa her anın kendine has bir kahvesi var. Güne enerjik bir başlangıç yapmak için yoğun aromalı bir americano ya da gün içinde en sevdiğimiz tatlının yanında yumuşak içimli bir cappuccino en iyi seçim olabilir.



Peki ya bu seçimlerimizi evde barista ustalığıyla hazırlayabilir miyiz? Elbette. Bosch Tam Otomatik Kahve Makinesi VeroBarista ile günün her anına ve her damak tadına uygun lezzetli kahveler hazırlamak mümkün; çünkü VeroBarista ile evdeki herkes barista. Her fincanınızı ustalık eserine dönüştürmeye hazırsanız, işte VeroBarista ile yapabilecekleriniz:

Kahve çekirdeklerini dilediğiniz gibi öğütebilirsiniz

Barista ustalığında lezzetli kahveler hazırlayabilmenin ilk adımı, kahve çekirdeklerini doğru bir şekilde öğütmekten ve tazeliği korumaktan geçiyor. Güzel haber; VeroBarista tüm bunları sizin için yapıyor. CreamDrive, yüksek kaliteli seramik kahve öğütme ünitesi ve özel aroma koruyucu çekirdek haznesi ile günün her saati taze çekilmiş kahve çekirdekleriniz hazır.

Üstelik çekirdek öğütme inceliğini de dilediğiniz gibi ayarlayabilirsiniz. Arka arkaya iki öğütme ve ısıtma sayesinde ekstra güçlü kahvenizi tadı daha az acı olacak şekilde hazırlayabilirsiniz. AromaDouble Shot Fonksiyonu ile kahve aromasından ödün vermeden ekstra yoğun kahveler hazırlamak da mümkün. E bir barista daha ne ister, öyle değil mi?

Farklı anları, farklı kahve çeşitleriyle taçlandırabilirsiniz

Taze çekilmiş kahve çekirdeklerinin mis kokusunun yanı sıra kahve hazırlamanın en güzel yanlarından biri de hiç şüphesiz her damak zevkine uygun farklı seçenekler yapabilmek. Sert tatları sevenler, yumuşak içim tercih edenler ya da daha eğlenceli köpüklü bir şeyler arayanlar… VeroBarista’da herkes için bir şeyler var. Cappuccino, flat white, latte macchiato, sütlü kahve, OneTouch Function ile hepsini tek tuşla hazırlayabilirsiniz. Dahası, yoğun tatları seviyorsanız americanonuz da VeroBarista ile hazır.

Belirtmekte fayda var ki; bir barista ustalığında kahve hazırlayabilmek için özellikle sütlü kahvelerde doğru lezzeti yakalayabilmenin en önemli sırrı sütün sıcaklığını ve kıvamını doğru ayarlayabilmek. Neyse ki VeroBarista, ideal demleme sıcaklığı konusunda tam bir usta. Sütlü kahvelerde bile mükemmel sıcaklığı yakalıyor, süt köpüğü ve sıcak su hazırlama seçenekleri ile her kahve türünü lezzetten ödün vermeden hazırlıyor. Ayrıca sütlü kahveleriniz için de hortumlu süt adaptörü sayesinde esnek çözümler sunuyor. İster kutudan, ister şişeden, ister kendi termosundan süt alın, VeroBarista ile sonuç hep aynı; hep mükemmel.



Kişisel tercihlerinizi kaydedebilirsiniz

Geçek bir barista kahve hazırlarken mutlaka kişisel dokunuşlarıyla fark yaratır; VeroBarista da evdeki herkesin kendi ‘barista’ dokunuşunu ekleyebilmesi için kişiselleştirilmiş tercihlere göre 4 adede kadar favori kahve kaydedebilme özelliğine sahip. Böylece her yudumda tam da istediğiniz gibi bir lezzete kavuşabilirsiniz. Ayrıca evinizde baristalığı başkasına devretmeniz gereken anlarda da kahvenizin yine tam istediğiniz gibi hazırlanacağından da emin olabilirsiniz 🙂 Sıfır risk, bol lezzet…

En sevdiğiniz kahveyi, en sevdiğiniz fincanda içebilmeniz için de VeroBarista üstüne düşeni yapıyor ve yüksekliği ayarlanabilir kahve çıkışı sayesinde 15 cm yüksekliğe kadar ayarlanabiliyor. En uzun latte macchiato bardaklarınızı bile rahatlıkla kullanabilirsiniz.

Zamandan ve enerjiden tasarruf edebilirsiniz

Kahve hazırlarken lezzet kadar önemli bir şey daha varsa; o da şüphesiz ki zamandan ve enerjiden tasarruf edebilmek. VeroBarista, minimum ısınma süresiyle 45 saniye gibi çok kısa bir zamanda kahvenizi hazır hale getiriyor. Ayrıca her kahveden sonra autoMilkClean süt temizleme sistemi ile tam otomatik temizlik sunuyor ve kolayca çıkartılabilir damlama tepsisi, kahve posası kabı ve süt ağızlıkları bulaşık makinesinde yıkanabiliyor. Yani kahve keyfiniz bittiğinde sizi temizlikle hiç yormuyor. Ve son olarak ZeroEnergy Auto-off otomatik kapanma özelliği ile belirlenen saatten sonra enerji tasarrufu yapmak için kapanıyor, sizi düşündüğü kadar çevreyi de düşünüyor. Kim hem çok lezzetli kahveler yapan hem de akıllı özellikleriyle kahve hazırlamayı mükemmel bir deneyime dönüştüren böylesi bir yardımcıyı evinde istemez ki?

Siz de evinizin baristası olmaya hazırsanız, en lezzetli kahveleri kendi damak tadınıza göre ayarlamak ve her defasında mükemmel sonuçlar elde etmek için hemen tıklayabilir, VeroBarista ile tanışabilirsiniz.

*Bu yazı Bosch katkılarıyla hazırlanmıştır.





21 Günde Ustalaş: Hayatınızı dönüştürmenin kısa rehberi

Günümüz dünyasında insanlar hızlı ve etkili çözümler ararken, uzun vadeli değişikliklerin ne kadar süre gerektirdiği sorusu akıllarda yer ediyor. Araştırmalar, bir alışkanlık kazanmanın 21 günlük bir süreç olduğunu belirtiyor. Bu gerçek, “21 Günde Ustalaş” serisini şekillendiren temel düşünce. Omega Yayınları’nın yayımladığı ve Marie-Claire Carlyle, Leon Nacson ve David A. Phillips gibi alanında prestijli yazarların katkıda bulunduğu seri, hayatın farklı alanlarında bir dönüşüm yaşamak isteyen okurlara kısa ama derinlemesine bir yolculuk sunuyor. Peki, bu serinin her kitabı, okura nasıl dokunuyor? Gelin, seriye birlikte göz atalım.



Marie-Claire Carlyle-Para Mıknatısı: Zenginliğe Giden Yolda Bir Yol Haritası

Serinin ilk kitabı olan Para Mıknatısı, parayla olan ilişkimize yeni bir perspektif getiriyor. Carlyle, paranın sadece maddi bir unsur olmadığını, aynı zamanda kişisel değerimizin ve başkalarına sunduğumuz katkının bir yansıması olduğunu öne sürüyor. Kitap, okuyucuları “zengin” olmanın ötesine taşıyarak, yaşamlarında gerçekten neye değer verdiklerini sorgulamalarına yardımcı oluyor. Paranın bir enerji olduğu fikri üzerine kurulu bu kitap, hayata daha fazla refah çekmek isteyenler için önemli adımlar sunuyor. Okur, mevcut finansal alışkanlıklarını gözden geçirmeye ve “para mıknatısı” olma yolunda ilerlemeye davet ediliyor. Carlyle’ın dili basit ama etkileyici. Kitap, “Paranın Değeri” ve “Niyet Etmenin Gücü” gibi bölümlerle, paraya olan bakış açınızı tamamen değiştirebilir. Ancak bu kitap, sadece bir kişisel gelişim kitabı değil; alışkanlıkları kökten dönüştürmek isteyen herkes için bir rehber niteliğinde. Para ve refah konusunda mevcut düşünce kalıplarını yıkmak isteyen okurlar için güçlü bir başlangıç noktası sunuyor.

Leon Nacson-Rüyalar: Bilinçaltınızı Keşfetmek İçin Bir Araç

Serinin ikinci kitabı olan Rüyalar, sadece uyku sırasında yaşadığımız olayların ötesinde, bilinçaltımızın derinlerine bir yolculuk yapmamıza yardımcı oluyor. Nacson, rüyaların anlamını çözebilmek için onları hatırlamanın önemini vurgularken, okuyuculara kendi rüya günlüğünü tutmanın faydalarından bahsediyor. Modern yaşamın karmaşasında, rüyalarla ilgili sembollerin ve temaların nasıl çözüleceğine dair pratik bilgiler sunuyor. Kitap, rüya yorumlamada bireysel deneyime önem vererek okuyucunun kendi rüyalarının dilini öğrenmesini sağlıyor. Rüyaların sembolizmi üzerine yoğunlaşan bölümler, okurun bilinçaltına dair ipuçlarını yakalamasını kolaylaştırıyor. “Düşmek, Uçmak ve Kovalanmak” gibi herkesin yaşamış olabileceği rüya temalarına açıklık getirirken, kişinin ruhsal yolculuğunda bir rehber olma niteliği taşıyor. Nacson, rüyaların günlük hayatımızdaki yansımalarına dikkat çekiyor; bu da kitabı okura bilinçaltıyla ilgili derin bir keşif fırsatı sunan önemli bir araç haline getiriyor.

David A. Phillips-Numeroloji: Sayıların Gizemli Dünyası

Üçüncü kitap Numeroloji ise, yaşamın derin sırlarını anlamak için sayıların gücüne odaklanıyor. Phillips, Pisagor’un öğretilerine dayanan bu kadim bilim dalını modern hayata uyarlayarak, insanların kendilerini ve çevrelerindekileri daha iyi anlamalarına yardımcı olmayı hedefliyor. Numeroloji, sadece kişilik analizi değil; aynı zamanda kariyer seçimleri, ilişkiler ve ruhsal gelişim açısından da rehberlik sunuyor. Phillips, kitabında sayılara dair teorik bilgilere ek olarak, gerçek dünyadan ünlü örnekler sunarak konuyu daha somut bir hale getiriyor. “Ruh Sayıları” ve “Adların Gücü” gibi bölümler, okurların kişisel yaşamlarına dair önemli çıkarımlar yapmasına olanak tanıyor. Numerolojiye ilgi duymayanlar bile, bu kitap sayesinde yaşamlarını yeni bir gözle değerlendirmeye başlayabilir.

21 Günlük Yolculuk: Alışkanlıklar ve Dönüşüm

Bu seri, alışkanlıkların nasıl şekillendiğine ve yaşamda yeniye yer açmanın neden önemli olduğuna dair kapsamlı bir rehber niteliğinde. Her kitap, 21 gün boyunca okuru derin bir içsel yolculuğa çıkarıyor ve bir yandan kısa süreli bir rehber gibi görünse de her birinin arkasında büyük bir felsefi altyapı bulunuyor. Para Mıknatısı, finansal refahın anahtarlarını sunarken; Rüyalar bilinçaltımızı çözmemize yardım ediyor ve Numeroloji kişisel potansiyelimizi anlamamıza kapı aralıyor. Bu serinin en büyük gücü, herkesin hayatında bir noktada değişiklik yapma ihtiyacını hissetmesi ve 21 gün boyunca süren bu küçük ama etkili adımların, büyük dönüşümlere yol açma potansiyelinde yatıyor. Her kitap, farklı bir tema etrafında dönse de ortak payda: Bireyin kendi gücünün farkına varmasını sağlamak ve bunu bir alışkanlığa dönüştürmek.



Sonuç olarak, “21 Günde Ustalaş” serisi, hayatta bir adım öne geçmek ve yeni bir başlangıç yapmak isteyenler için ilham verici bir çalışma. Her kitabın derinliği, okurun kendine dair yeni keşifler yapmasına olanak tanıyor. Seriyi okurken hem kişisel gelişiminize katkıda bulunacak hem de alışkanlıklarınızı yeniden gözden geçireceksiniz. Hayatta yeni bir sayfa açmak için siz de bu 21 günlük yolculuğa çıkmaya hazır mısınız?

Bu yazı Deniz Poyraz tarafından kaleme alınmıştır.

İlginizi çekebilir: Yaratıcılık bir hayal mi? Yaratıcı olmak mümkün mü? İyi ama nasıl?





İlgili Makale